Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1429
Karar No: 2021/1318
Karar Tarihi: 04.11.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1429 Esas 2021/1318 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1429
KARAR NO: 2021/1318
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI: 2015/250 2019/361
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı şirket arasında ticari satım ilişkisinin bulunduğunu, bu ilişki neticesinde müvekkil şirketin 314.636.55 TL alacağının doğduğunu, bu alacağın 19.12.2014/... yevmiye sayılı ihtarnameyle davalı taraftan istendiğini, davalının bu parayı ödememesi üzerine aleyhine Anadolu ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takibe geçildiğini, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline ve % 20 oranındaki icre inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin davacının bayisi olduğunu, bu bayilik kapsamında müvekkil şirketin birden fazla işyeri kiraladığını, müvekkil şirketin bayilik yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen davacının bayilik anlaşmasına aykırı olarak müvekkiline ürün vermemeye başladığını ve başka bayilere yöneldiğini, müvekkil şirketin yatırım yaptığını, ek depolar kiraladığını, bu zararının davacı tarafından karşılanması gerektiğini, davacı ile cari hesap hususunda bir mutabakatı olmadığını ve böyle bir borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddine ve % 20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini; şayet davacı lehine hüküm kurulacak ise müvekkil şirketin sözleşmeye güvenerek yaptığı ilave harcamalardan dolayı tazminatın, ayrıca yaptığı kiralamalardan dolayı harcamaların tespiti ile davacı alacağından takas ve mahsubunun yapılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, ıslah dilekçesinde; davalı şirketin davacı şirkete doğacak borçlarının teminatı olarak 14.05.2015 tarihine kadar geçerli 500.000 TL miktarlı teminat mektubu verdiğini, alacağı bulunmayan davacı şirketin doğal olarak iş bu teminat mektubunu davalı şirkete iade ettiğini, davalı şirkette söz konusu teminat mektubunu ilgili bankaya verdiğini, davacı şirketin davalı şirkete teminat mektubunu iade etmesinin, davalı şirketin davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığını ispat etmekte olduğunu, aksi durumun basiretli tacir sıfatına, ticaret hayatının işleyişine, hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, davacının davasını ispatla mükellef olduğunu, davacı alacağını ispat edemediğini belirterek, ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın reddini istemiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesine karşı cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin davalı şirketten cari hesap alacağına dayanak oluşturan fatura tutarları, malları teslim alan kişilerin kimlikleri, davaya konu faturalar ve bunları tevsik eden belgelerin belgelerin dosyaya sunulduğunu, takibe konu alacak miktarının kaynaklandığı faturalar ve bunların teslim belgelerini gösterir tablonun mahkemeye sunulduğunu, müvekkili şirketin huzurdaki davaya konu cari hesap alacağını usulüne uygun tutulmuş ticari defter kayıtları kapsamında ispatladığını, davalının ileri sürdüğü tamamıyla mesnetsiz, soyut ve afaki iddiaların tamamının müvekkili şirketten haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu belirterek, davalının kısmen ıslah talebinin reddine, kötü niyetle ıslaha başvuran davalının HMK'nın 182. maddesi uyarınca disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Davacı alacağa konu mal satışı ve teslimini kanıtlamak zorundadır. Davalı mal teslimi yapmadığı iddiasındadır, ispat yükü davacıdadır. ( Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/13791 E.2016/3405 K.) Davacının davalı şirketin yetkili kişilerine teslim edildiğini ispatlayabildiği, faturalı mal mevcudunun 624.290,15 TL olduğu, davacı şirket tarafından düzenlenen toplam fatura tutarının 3.704.015,91 TL, davalı ödemesinin ise 3.389.379,36 TL olduğu, ödeme tutarı, teslimi kanıtlanan faturalı mal tutarını aştığından davacının takip konusu bakiye cari hesap alacağını kanıtlayamadığı, Diğer taraftan davalıya ait 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin BA formlarının incelenmesiyle; Davalının, KDV'siz olarak vergi dairesine beyan ettiği fatura tutarı, 2.929.798.00 TL olup, dosyaya sunulan kısmi satış faturalarında, KDV'nin, tabi olduğu emtia sınıfına göre; bazı faturaların % 8 ve bazı faturaların da % 18 KDV üzerinden tahakkuk ettirildiği, KDV oranları dikkate alınmasa davalı şirketin; davacının kestiği faturalardan, KDV hariç 2.929.798.00 TL tutarlı faturayı aldığı ve ticari defterlerine kayıt ettiği durumunun açıkça ortaya çıktığı, bu durumda davacının en azından KDV hariç 2.929.798,00 TL fatura ve içeriği malları davalıya teslim ettiğini kanıtlamış durumdu olduğu ancak, Davacının defterindeki fatura mevcudu KDV dahil 3.704.015.91 TL olup, faturaların tamamı dosyaya sunulmadığından, hangi faturaların % 8 KDV ve hangi faturaların % 18 KDV üzerinden düzenlendiğinin tespiti mümkün olamadığı, Davacının defterinde KDV dahil fatura mevcudu 3.704.015,91 TL olup, davalının bildirim yaptığı 2.929.798 TL faturanın tamamına % 18 KDV uygulansa bile davalı şirketten olan alacağı 67.782,28 TL ile sınırlı kalacaktır, ancak faturaların tamamının % 18 KDV üzerinden kesilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının, davalının vergi dairesine BA formuyla eksik bildirdiği faturaların ve içeriği malların tesliminin kanıtlanması gerekmektedir. Ancak davalının hangi faturaları eksik bildirdiği de belli olmadığından davacının tüm fatura ve içeriği malları davalıya teslim ettiğini kanıtlaması gerekmektedir, ne varki davacı, 2.929.798,00 TL + KDV dışında davalıya fatura ve içeriği malları teslim ettiğini kanıtlayamamıştır. Davalının yemin delilini de mahkememizce hatırlatılmasına rağmen kullanmadığı görülmekle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır..." gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin alacak iddiasını ispat eden fatura ve irsaliyelerin tamamının dosyaya ibraz edildiğini, müvekkilinin davalıdan muaccel olduğu hâlde ödenmemiş 314.636,15 TL tutarında alacağının bulunduğunun bilirkişilerce müvekkil şirketin defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde tespit edildiğini, Dosya kapsamındaki beyanlarında ve 22.05.2018 tarihli üçüncü ek bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçelerinde de detaylıca açıklandığı üzere, müvekkil şirket'in davalı şirketten cari hesap alacağına dayanak oluşturan fatura tutarları, malları teslim alan kişilerin kimlikleri, davaya konu faturalar ve bunların tevsik eder belgelerin dosyada mevcut olduğunu, 314.636,15 TL alacağı oluşturan 75 adet belgenin 60 adetini irsaliyeli faturanın, 14 adetini faturaların ve 1 adetini dekontun oluşturduğunu, işbu belgelerin 1 adeti kredi kartı tahsilatına ilişkin dekont olup kalan 74 adet fatura veya irsaliyeli faturanın ise tutarca %74’üne denk gelen 65 adetinin ... ortağı veya çalışanı olan kişilerce (..., ..., ...) imza karşılığı teslim alındığını, Bilirkişi kök raporu haricinde tanzim edilen diğer bilirkişi raporlarının açıkça kanuna, dosya münderecatına ve içtihatlara aykırı olduğunu, hatta kök bilirkişi raporunda müvekkili şirketin davalıdan, muaccel olduğu halde ödenmemiş 314.636,15 TL tutarında alacağının bulunduğu şeklinde tespit ve değerlendirme yapılmasına karşın, müvekkil şirketin alacaklı sıfatı ile ikame ettiği davada, en son tanzim edilen üçüncü ek bilirkişi raporu ile müvekkili şirketin hukuka aykırı şekilde borçlu çıkartıldığını, Dosyaya ibraz edilen ve iki kişiden oluşan heyet tarafından hazırlanan ikinci bilirkişi raporunda müvekkili şirketin alacaklı olduğuna kanaat getirilmesine rağmen, tek bilirkişi tarafından hazırlanan rapor ile aksine görüş verilmesinin ve hüküm kurmak için bu raporun esas alınmasının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, nitekim üçüncü raporu tanzim eden bilirkişinin daha önce sunulan iki raporda da imzası olmasına rağmen bu kez önceki raporların aksine görüş belirtmesinin sebebinin de rapordan anlaşılamadığını, Davalı şirket tarafından, kendisine yapılan tüm ihtaratlara rağmen, ticari defter ve kayıtların ibraz edilmesinden bilinçli bir kaçınma olduğunu, bununla beraber davalı tarafın dosyaya sunduğu beyan dilekçesinde "davacı taraf müvekkil defterlerine delil olarak dayanamamıştır" ibaresini kullansa da hem dava dilekçelerinin deliller kısmında "ticari defterler" ibaresinin kullanılmış olduğunu hem de davalı tarafın da aynı şekilde cevap dilekçesinde sunduğu delil listesinde "defter kayıtları" ibaresini kullandığını, bu durumda her iki tarafın da ticari defterlerini ibraz etme zorunluğunun olduğunu, itirazın iptali yargılamasına konu alacağın tevsik edilmesi isteniyorsa da bunun da ancak takibe konu alacağın kaynaklandığı faturalar ve belgelerle sınırlandırılmasının gerektiğinin gerek kanunun amîr hükümleri gerekse Yargıtay ilamları ile sabit olduğunu, Davalı yanın 27.02.2019 tarihli dilekçesinde aynen: "Dosya kapsamından görüldüğü üzere huzurdaki dava 'İtirazın İptali' davasıdır. İcra takibine konu alacak iddianızı gösterir belgelerle geçersiniz. Dava süreci davacı şirketin alacak iddiasını kanıtlayan belge olmaksızın "İcra Takibi" yaptığını göstermiştir" şeklinde birtakım afaki ve mesnetsiz beyanlarda bulunduğunu, essen bahse konu belgelerin ilk seferinde dava dilekçelerinin ekinde, ikinci olarak 22.06.2016 tarihli ara karar uyarınca 29.06.2016 tarihinde iki kere sunulduğunu, 21.09.2017 tarihli duruşmada ise işbu hususun taraflarınca dile getirildiğini, Müvekkili şirket tarafından dosyaya ibraz edilen faturaların hiçbirine bugüne değin davalı şirket tarafından herhangi bir şekilde itiraz edilmediğini, alacağa dayanak oluşturan faturaları teslim alan davalı şirketin, işbu faturalara herhangi bir itiraz ileri sürmemiş olması karşısında, faturaların davalı şirket tarafından hukuken kabul edildiğine dair herhangi bir şüphe olmadığını, bu itibarla faturaları kabul eden davalının malların kendisine teslim edildiğine dair ek olarak sevk irsaliyesi talep etmesinin manasız olduğunu, Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında herhangi bir "Bayilik Sözleşmesi" bulunmayıp taraflar arasındaki ticari ilişkinin müvekkil şirket tarafından davalıya bedel karşılığı tedarik edilen malların dağıtımına dayandığını, kaldı ki bayilik ilişkisi olsa bile davacı, yaptığı mal/hizmet satışlarından ötürü, muaccel olmuş tüm alacağını her zaman talep etme hakkına sahip bulunduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi kapsamında bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK'nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355.madesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya esas İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının ... A.Ş., borçlunun ... Ltd. Şti. olduğu, takip konusu asıl alacağın 314.636,15 TL, işlemiş faizin ise 1.810,24 TL şeklinde gösterildiği, yani toplam 316.446,39 TL alacağın takibe konu edildiği, takip sebebi olarak 27/12/2014 tarihli 314.636,15 TL tutarında bir adet cari hesap kaydının, 19/12/2014 tarihli 23/12/2014 tebliğ tarihli bir adet temerrüt ihtarnamesinin gösterildiği, borçlunun icra dosyasına itirazında, müvekkilinin bayilik ilişkisi süresince yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak alacaklının bayilik ilişkisini haksız şekilde sonlandırarak müvekkilin gölgesindeki müşterileri başka bayilere yönlendirdiğini, müvekkilinin bu surette kâr kaybına ve maddi zarara uğradığını, açıklanan nedenlerle karşı tarafın müvekkilinden herhangi bir alacağının bulunmadığını, işlemiş faiz talebinde haksız olduğunu, tüm alacağı ve ferilere itiraz ettiklerini, aynı zamanda borcu ikrar etmiş anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin karşı taraftan alacağının olması sebebiyle takas mahsup talebinde bulunduklarını beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili, cevap dilekçesinde benzer beyanlarda bulunarak takas mahsup defini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi kök raporunun incelenmesinde; dosya içerisinde taraflar arasındaki bayilik ilişkisini gösteren herhangi bir belge olmadığı, somut olayda davacının cari hesap bakiye alacağını talep ettiği, davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde davalı şirketle ticari ilişkisinin olduğu, davacının 314.636,55 TL bakiye alacağı olduğu, dava konusu 596 adet faturanın davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davacının delil olarak dosyaya sunduğu faturaların sadece 02/04/2014 tarihinden takip tarihine kadarki kesilen toplam 34.0561,94 TL bedelli 78 adet faturadan ibaret olduğu, davacının cari hesap bütünlüğü çerçevesinde takip konusu alacağa denk gelecek bir kısım faturaları seçerek delil olarak dayandığı, bu şekilde davacı tarafından keşide edilen 3.704.015,91 TL bedelli 596 adet faturaya karşılık davalıdan 3.389.379,36 TL tahsilat yapıldıktan sonra davacının bakiye 314.636,15 TL alacağının kalacağı, ancak davacının ispat bağlamında 596 adet faturalı irsaliyesinin tanımının dosyaya sunması gerektiği, davalının kısmi bir çok ödeme yaptığı, kısmi ödeme toplamınının davacının delil olarak gösterdiği 340.561,94 TL fatura bedelinden daha yüksek olduğu, aynı zamanda 78 adet fatura ve içeriği malların davalı tarafa teslim edilip edilmediği hususunun da ispata ihtiyaç olduğu, davacı vekili 1.810,24 TL talep etmiş olup talebi doğrultusunda 2.084,36 TL faize hak kazandığı, sonuç olarak taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi kapsamında belirsiz süreli bayilik ilişkisini davacı bayilik veren tarafından 31/10/2014 tarihinde fiilen sonlandırıldığı, davacının takip tarihi itibariyle 314.636,15 TL ana para 1.810,24 TL faiz olmak üzere 316.446,39 TL alacağının olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Davalı ise ticari defterlerini ibraz etmediğinden davalı tarafın ticari defterleri incelenememiştir. 06/01/2017 havale tarihli bilirkişi ek raporunda ise davacı tarafından dosya kapsamına 130 adet fatura-irsaliyeli fatura sunulmuş olmakla 33.711,30 TL tutarlı iki adet fatura içeriğinin davalı şirket kaşe ve imzasına teslim edildiği, davacının bakiye 314.636,15 TL tutarlı alacağının hukuki dayanağının davacı tarafından keşide edilen toplamda 596 adet 3.704.015,91 TL bedelli faturaya dayandığı, davalının bu faturaya karşılık 3.389.379,36 TL ödeme yaptığı, ancak aynı miktar fatura bedeline karşılılık aynı bedel üzerinden ödeme yapılmadığı, tüm faturalar ve irsaliyeler yönünden teslimin kanıtlanmadığı, sadece 33.711,30 Tl tutarlı iki adet fatura yönünden tesliminin kanıtlandığı sebebiyle davacının 314.636,15 TL bakiye alacağının hukuki sebebini mevcut dosya kapsamında kayıtlayamadığı yönünde değerlendirme yapılmıştır.
13/11/2017 tarihli bilirkişi ikinci ek raporun incelenmesinde; ... , ..., ... isimli kişilerin davalı şirket çalışanı olduğunun kabulü gerekeceği, şu halde davalı şirket kaşesinin teslim edilmiş fatura ve içeriği mal tutarının yapılan ödeme tutarını aştığı oranda davacının davalı şirketten alacağı olduğu, dosya kapsamında davalı şirketin yetkili kişilerine teslim edilmiş 624.290,15 TL tutarında mal bulunduğu , davacı şirketin söz konusu ticari ilişki kapsamında keşide ettiği toplam fatura miktarının 3.704,015,91 TL, aldığı ödemenin ise 3.389.379,36 TL olduğu, ödeme mevcudu teslim edilen az yukarıda bahsi geçen 624.290,15 TL tutarı aştığından kök ve ek rapordaki değerlendirmelerden ayrılmasını gerektirir bir durum olmadığı yönünde tespit yapılmıştır. İlk derece mahkemesince davalıya ait 2013 ve 2014 yılına ilişkin beyan formları incelenmiştir. Davalının davacının keşide ettiği faturlardan KDV hariç 2.929.798,00 TL tutarlı faturayı aldığı, şu haliyle davacının bu meblağda fatura içeriği malları davalıya teslim ettiğini kanıtladığı, ancak davalının bazı faturaları bazı faturaları %8 bazılarını %18 üzerinden tahakkuk ettirdiği, faturanın tamamı da dosyaya ibraz edilmediğinden toplamda 3.714,015,91 TL fatura bedelinin hangisinin %8, hangisinin %18 KDV oranı üzerinden hesaplandığının tespit edilemediği anlaşılmakla davacının davalının vergi dairesine beyan formuyla eksik bildirdiği fatura içeriği ve malların teslimini kanıtlaması gerektiği, ancak davalının hangi faturaları eksik bildirdiği de belli olmadığından davacının tüm fatura ve içeriği malları davalıya teslim ettiğini kanıtlaması gerektiği, yemin delilinin de mahkemece hatırlatıldığı ancak buna rağmen kullanılamadığı sebebiyle sonuç olarak davacının 2.929.798,00 TL+KDV dışında fatura ve içeriği teslim etmiş olduğunu kanıtlayamamış olması sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında yapılan değerlendirme neticesi, davaya esas icra takibinin dayanağının davacı tarafından keşide edilen toplamda 596 adet 3.704.015,91 TL bedelli faturaya dayandığı, davacının KDV dahil edildiğinde toplam 255.571,48-TL tutarında fatura içeriği malları davalıya teslim ettiğini kanıtladığı, ancak davalının bazı faturaları %8 bazılarını %18 üzerinden tahakkuk ettirdiği, toplamda 3.714,015,91 TL fatura bedelinin hangisinin %8, hangisinin %18 KDV oranı üzerinden hesaplandığının tespit edilemediği, tüm faturalar yargılama aşamasında bilirkişi incelemesine sunulmadığından davacının esasen hangi oranda KDV hesapladığı anlaşılamamakla, bu sebeple teslim edilen emtia tutarında da belirsizlik ortaya çıktığı, davalının ise bahsi geçen ticari ilişki kapsamında dönem dönem yaptığı ödemelerin toplamının 3.389.379,36 TL olduğu, her şekilde bu tutarın teslime esas 255.571,48 TL tutarının üzerinde kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, TTK'nın 83. maddesi uyarınca tacir olan tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verildiği, davalının ihtara rağmen ticari defterlerini ibraz etmediği anlaşılmaktadır. Davacının ticari defterleri incelenmiştir. Davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olup sahibi lehine delil değeri taşıdığı anlaşılmakta ise de kural olarak, salt faturanın düzenlenmiş olması alacağın varlığına delalet etmeyeceği gibi defter kayıtları da ancak dayanaklarıyla birlikte delil olarak değerlendirilir. Davacının, defterlerine kaydetmiş olduğu faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini kanıtlaması gerekir. Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde delil olarak münhasıran davalı vekilinin ticari defterlerine dayanmadığından, davalının defterini sunmamasının davacı lehine yorumlanmak suretiyle davanın ispatlandığını söylemek mümkün değildir. Yemin delili, HMK'nın 232/1. maddesi uyarınca, ancak davada ispat yükü üzerine düşen tarafça karşı tarafa teklif olunup, karşı tarafça eda yahut iade olunur. Somut olayda aradaki cari hesap ilişkisi kapsamında keşide edilen faturalara ilişkin olarak fatura tutarında mal teslimi yapıldığını az yukarıda bahsi geçtiği üzere davacı ispatlamakla yükümlüdür. Davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olduğundan ilk derece mahkemesince isabetli şekilde karşı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılmış, ancak davacı vekilince süresinde yemin metni sunulmamıştır. Bu durumda davacının, alacağının varlığını kanıtlayamadığı sonucuna varıldığından, ilk derece mahkemesinin karırı isabetli olup, davacının istinaf nedenleri yerinde değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: 1-HMK'nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04.11.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK'nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi