14. Hukuk Dairesi 2012/14226 E. , 2013/818 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar tarafından, davalılar aleyhine 07.06.2010 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, davalıların murisleri ..."e ait 1061 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları öncesinde haricen murisleri ... tarafından satın alındığını, zilyetliklerinde bulunan 1061 parsel sayılı taşınmaza çap kaydı oluşmadan evvel ev ve ahır yaptıklarını, taşınmazda meyve ağaçları yetiştirdiklerini ileri sürerek, 1061 parsel sayılı taşınmazın harici satış sırasında murislerince bedeli ödendiğinden bedelsiz olarak, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 725 ve 729 maddelerine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar.
Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup anılan hüküm; "Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve
koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir" şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için:
Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla ve üçüncü kişiye ait tapuda kayıtlı taşınmaza taşkın yapılan binanın ayrılmaz parçasını kendi malzemesi ile yapan kişinin iyiniyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 05.07.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.
14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyiniyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet iddia ve savunması def"i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
Taşkın binanın bulunduğu taşınmaz maliki veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup da zarar gören kimselerin, taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini, zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Sübjektif koşul)
TMK’nun 729. maddesinde yapılara ilişkin hükümlerin araziye dikilen fidanlar hakkında da uygulanacağı düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacıların murisleri adına tapuda kayıtlı 693 sayılı parselin kadastro tespiti 26.09.1965 tarihinde kesinleşmiştir. Temliken tescil isteyen davacılar, tescile konu taşınmazlarının kadastro tespitinden önceki bir tarihte davalı taşınmazına taşkın olarak inşa edildiğini ileri sürerek bu davayı açmış, tanıklar da ev ve ahırın 1962-1963 yıllarında yapıldığını beyan etmişlerdir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince; kadastro sırasında düzenlenen tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Davacılar tarafından
07.06.2010 tarihinde kadastro tespitinden on yıllık süre geçtikten sonra bu dava açıldığından Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayanarak ev ve ahır sebebiyle temliken tescil istemlerinin hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekir.
Davacıların Türk Medeni Kanununun 729. maddesine dayanarak araziye dikilen fidanlar sebebiyle temliken tescil istemleri hakkında ise, uzman bilirkişi ... ve ... tarafından tanzim edilen 26.09.2011 tarihli bilirkişi raporunda belirlendiği üzere, en yaşlı meyve ağacı 1974 yılında dikildiğinden davacıların iyiniyetli kabul edilmesi mümkün değildir. Zira bu tarihte davaya konu taşınmazın çap kaydı bulunmaktadır. Çaplı taşınmazlarda davacının iyiniyet iddiası dinlenmeyeceğinden davacının araziye dikilen fidanlar yönünden temliken tescil isteminin de sübjektif şart gerçekleşmediğinden reddine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, Davacıların TMK"nın 725. maddesine dayanarak ev ve ahır sebebiyle temliken tescil istemlerinin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi hükmü gereğince hak düşürücü süre yönünden reddine, davacıların TMK"nın 729. maddesine dayanarak meyve ağaçları sebebiyle temliken tescil istemlerinin de subjektif şart gerçekleşmediğinden reddine karar vermek gerekirken, esastan inceleme yapılarak davanın kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 21.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.