Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1444
Karar No: 2021/1371
Karar Tarihi: 11.11.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1444 Esas 2021/1371 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1444
KARAR NO: 2021/1371
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2018
NUMARASI: 2015/470 Esas 2018/1012 Karar
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili ...'in, İstanbul Ticaret Sicili'ne 941446-0 sicil no.lu davalı ...'nin 5.000 adet ve 5.000,00 TL Payına (%5) sahip hissedar ve şirketin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğunu, davalı şirketin kanuna ve şirket esas sözleşmesine aykırı Yönetim Kurulu Toplantısı düzenlediğini, ayrıca TTK'nın 414. maddesinde belirtilen şekil şartlarına aykırılık teşkil eden 24.03.2015 tarihli 2014 Yılı Olağan Genel Kurulunu yaparak, kanuna ve şirket ana sözleşmesine aykırı kararlar aldığını, müvekkili ...'in, adresinin bilinmesine rağmen, olağan genel kurul toplantısının yapılacağının kendisine iadeli taahhütlü mektupla bildirilmediğini, bu nedenlerden müvekkilinin 2014 yılı Olağan Genel Kurul toplantısına katılamadığını, müvekkilinin 26.02.2015 tarihli şirket Yönetim Kurulu Toplantısına da çağrılmadığını, müvekkilinin haricen ulaştığı bilgilere göre; toplantıda. 2014 yılına ait Olağan Genel Kurul yapılmasına ilişkin 2015/03 sayılı karar alındığını, bu kararın 8772 Sayı ve 05.03.2015 tarihlî Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi nde yayımlandığının tespit edildiğini, ancak bu kararın yönetim Kurulu toplanma ve usulüne, toplantı ve karar nisaplarına aykınlık teşkil ettiğinden yok hükmünde olduğunu, somut olayda kötü niyetin varlığının aşikâr olduğunu, 2014 yılı genel kurul toplantısında yönetim kurulunun yapısını değiştiren imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını bertaraf eden esas sözleşme değişiklikleri yapıldığını, yönetim kurulu başkanı ...'nin şirketin hesabından para çekerek şirketin zararına işlemde bulunmasına rağmen dava konusu genel kurulun 4 nolu kararında yönetim kurulunun ibrasına karar verildiğini, 7 nolu kararda da ana sözleşmenin 8.maddesinin değiştirilerek şirketin temsil ve izlamı için bir kişinin imzasının gerekli olduğuna dair düzenleme yapıldığını, dava konusu genel kurulda alınan tasfiye kararının anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı nitelikte bir karar olduğunu, müvekkilinin davalı şirketteki ortaklar ile, içinde bulunduğu başka ticari ortaklıklarda da müvekkili ... adına sahte imza atarak Özel Belgede Sahtecilik Suçunu işlediklerini, bu belgenin, Beşiktaş ... Noterliği'nde 15.01.2015 tarihinde ... yevmiye no ile tasdik edildiğini, 24.03.2014 tarihli genel kurulda alınan bütün kararların, TTK.nın 445. Maddesi gereğince iptaline, Söz konusu genel kurulda alınan kararların TTK 447. maddesi kapsamına girmesi halinde butlan ile sakat olduğunun tespitine, ileride telafisi mümkün olmayan bir halin zuhur etmemesi için TTK. 449. maddesi gereğince dava konusu genel kurul kararlarının yürütülmesinin durdurulmasına, TTK.448/1 maddesi gereğince söz konusu davanın İlgili Gazetelerde ilanını, Hazine Müsteşarlığı ve ilgili diğer kurumlara davanın bildirilmesine, Yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasına özetle, davacı ...'in sermaye taahhüdü borcunu yerine getirmediğini, kendi edimlerini yerini getirmemişken, dava yoluyla şirketin genel kurulunun iptalini istemek üzere dava açmaya hakkı olmadığını, davacının kasıtlı olarak Olağan Genel Kurulu katılmadığını, şirket işleyişini önlemek için kötü niyetle bu davayı açtığını, usulüne aykırı olarak çağrı yapılmasına rağmen, bütün ortakların genel kurul toplantısına katılmaları durumunda ve TTK 416'daki yasal koşulların sağlanmış olacağını, bu durumda alınan kararların geçerli olduğunu, davacının haberi olduğu halde Olağan Genel Kurula katılmadığını, ardından genel kurulu iptal ettirmek için kanun maddelerini kullanarak genel kurulu iptal ettirme çabasında olduğunu, konuya ilişkin muhtelif tanıklar bulunduğunu, müvekkile atılı suçlamaların hukuki bir dayanağı bulunmadığını, müvekkili şirket ile davacı ...'in içinde bulundukları başka bir ticari ortaklıkta ... adına sahte imza atarak özel belgede sahtecilik suçu işlendiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, gerekli incelemelerin yapılması halinde suçlamanın haksız olduğunun ortaya çıkacağını, davanın tamamen kötü niyetle açıklığının ortada olduğunu, davacının şirketteki paylarını yüksek bedellerle satma amacı güttüğünü, bunun; iyi niyet kurallarını ihlal ettiğinin açık göstergesi olduğunu belirterek, davacının iddialarının reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "Davalının genel kurulun yapılması kararının alındığı yönetim kurulu toplantıya çağrısının usulüne uygun olmadığı, zira genel kurulu toplantıya çağırma yetkisinin TTK 390 maddesi uyarınca yönetim kurulunun devredilmez yetkilerinden olduğu ve toplantı kararında yönetim kurulunda 5 kişi olmasına ve toplantının bu 5 kişiden 3'ünün katılımı ve en az ikisinin olumlu oyu ile karara bağlanması gerekirken, bu lazimeye uyulmadığından toplantıya çağrının usulüne uygun olmadığına kanaat getirilmiştir. Yine davacıya sicilde tescili yapılan usulsüz alınan yönetim kurulu kararına istinaden genel kurula çağrının da usulüne uygun yapılmamış olduğu, bu nedenle alınan tüm kararların yok hükmünde olduğu anlaşılmıştır.Bilirkişiler tarafından sunulan raporda her ne kadar dava konusu olmayan 27.01.2015 tarihli genel kurula ilişkin değerlendirmeler de yapılmış ise de bu genel kurul mahkememizde dava konusu olmadığından, bu genel kurula ilişkin yapılan değerlendirmeler dikkate alınmamıştır. Dava konusu 24.03.2015 tarihli genel kurula ilişkin yapılan bilirkişi değerlendirmeleri sadece dikkate alınmış, buna göre de bu toplantının 6102 sayılı yasanın 416 maddesi uyarınca tüm ortakların katılımı ile yapılmış, çağrısız bir toplantı olmaması nedeniyle, davalı tarafın, davacının toplantıdan haberinin olduğu savunmasına, davacının toplantıya katılmamış olması nedeniyle itibar edilmemiştir. Yine toplantıya çağrının da yönetim kurulunun tekelinde olması ve çağrı tarihine göre 5 üyeden oluşan yönetim kurulunun 6102 sayılı TTK'nun 392 maddesinde ön görüldüğü gibi salt çoğunlukta toplanıp, salt çoğunlukla karar alınması gerekmesine rağmen en az 3 kişi ile toplanma ve bu 3 kişiden en az 2 kişinin kararı ile genel kurul yapılması kararı alınmasına ilişkin kurala da riayet edilmediğinden, toplantının ticaret sicil gazetesinde ilan edilmiş olmasına rağmen çağrının usulüne uygun davacıya yapılmamış olmasından dolayı da alınan tüm kararların yok hükmünde olduğuna karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.." gerekçesiyle, -Davacının davasının kabulü ile, davalı ... A.Ş'nin 24.03.2015 tarihli genel kurulda alınan kararların YOK HÜKMÜNDE olduğunun tespitine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla; Davacının sermaye koyma borcunu yerine getirmediğini, pay sahibi olmadığını, dolayısıyla dava açma hakkının da bulunmadığını, Davacının ortak sıfatını taşıyabilmesi için sermaye koyma borcunu yerine getirmesi gerektiğini, Genel Kurul toplantısının çağrı usulüne uyulmadan yapılabilmesinin ancak, toplantıya tüm ortakların veya temsilcilerinin katılması ve bu nisabın toplantı sonuna kadar korunması halinde mümkün olduğunu, Bilirkişikurulunun görevlendirme sınırını aşarak adeta mahkeme gibi hukuki değerlendirmelerde bulunduğunu, İstanbul Valiliği Ticaret İl Müdürlüğü tarafından 29.05.2015 tarih 90726394/5103 sayılı yazı ekinde gönderilen verilere göre mali değerlendirme yapılması zaruretinin hasıl olduğunu, Tıpkı 25.02.2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı gibi, 25.03.2015 tarihli genel kurul toplantısının da, pay sahiplerinin katılımı ile çağrısız usulle yapıldığını, çağrısız usulle yapılan ve bizzat kendisinin de katıldığı 25.02.2015 tarihli toplantıya itirazı olmayan davacının, 25.03.2015 tarihli genel kurula itirazının kötü niyetli olduğunu, Şirketin, 25.02.2015 tarihinde genel kurul toplantısına, (pay sahibi olmamakla birlikte/bir kabul anlamına gelmemek kaydı ile) davacı hem de yazman olarak katıldığını, Şirketin evraklarını uhdesinde saklayan davacı ...'in ( davalı şirketi zora düşürecek, şirket yetkilisini haksız suçlayacak şekilde) belgeleri/ defterleri sakladığının İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Emanet Memurluğu yazısından anlaşıldığını, yeni ortaya çıkan bu belge karşısında İstinaf Mahkemesi tarafından İstanbul Cumhuriyet Savcılığı 2015/71110 Sor nolu dosyasının getirtilmesine, karar verilmesine ilişkin taleplerinin olduğunu, Yukarıda açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddi yönünde hüküm verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı davalı şirkette hisse sahibi olup, 24.03.2015 tarihli olağan genel kurulda alınan bütün kararların, TTK.nın 445. Maddesi gereğince iptaline, söz konusu genel kurulda alınan kararların TTK 447. maddesi kapsamına girmesi halinde ise butlan ile sakat olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın kabulü yoluna gidilmiş, söz konusu karara karşı davalı vekilince yasal süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı şirketin 02/10/2014 tarihinde kurulduğu, şirkete temsil ve ilzam yetkisinin münferiden ...'ye ait olduğu, eldeki davanın 29/04/2015 tarihinde açıldığı, ... nin tescil tarihinden itibaren 3 yıl boyunca şirketi münferiden temsile yetkili olduğu, yine ..., ..., ... ve ...'nin 3 yıl boyunca yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği anlaşılmaktadır. 24/03/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısına davacının TTK Madde 414 deki usule uygun biçimde davet edilmediği hususunun davalının da kabulünde olduğu ve davalı vekilinin buna gerekçe olarak davacının şirket ortakları ile yakınlığı dolayısıyla zaten toplantıdan haberdar olması gerektiğinin gösterildiği , ayrıca şirket yönetim kurulunun TTK madde 390'daki düzenlemeye aykırı olarak toplanmış olduğu zira ...nin hem üye hem tüzel kişi temsilcisi sıfatıyla toplantıya katıldığı, oysaki davalı şirket yönetim kurulunun kararın alındığı tarihte 5 üyeden oluştuğu, geçerli bir toplantıdan bahsedebilmek için yönetim kurulunun en az 3 üye ile toplanması ve bunlardan ikisinin kabulüyle kararın alınmış olması gerektiği, yönetim kurulunda üyelerin birbirini temsil etme yetkilerinin de olmadığından hem 26/02/2015 tarihli yönetim kurulu kararının hem de 24/03/2015 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun kabulünün gerektiği sonucuna varılmıştır. TTK 446/1-b maddesi '' toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun yada olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri iptal davası açabilir. '' Davalı şirketin toplam sermayesinin 100.000,00 TL değerinde olduğunu, sermayenin 100.000 paya ayrıldığını, 2.500 paya karşılık 25.000,00 TL ile ... nin 14.000 paya karşılık 14.000,00 TL karşılığı ...'ın, 5.000 paya karşılık 5.000,00 TL ile ..., yine 5.000 paya karşılık 5.000,00 TL ile ...'ın, 51.000 paya karşılık 51.000,00 TL ... AŞ'nin pay sahibi olduğu, eldeki davaya konu 27/01/2015 tarihli genel kurul toplantısına itibari değeri toplam 100.000,00 TL olan payın temsilen itibari değeri 95.000,00 TL olan payın asaleten toplantıda temsil edildiği, böylece esas sözleşmede öngörülen asgari toplantı nisabının mevcut olduğunun anlaşıldığı söz konusu genel kurul kararının toplantı çağrısına ilişkin 26/02/2015 tarihli yönetim kurulunda ...nin hem üye hem de tüzel kişi temsilcisi sıfatıyla toplantıya katıldığı ve böylece eldeki davaya konu genel kurul toplantısına ilişkin çağrı kararı aldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında aldırılan 09/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda , 26/02/2015 tarihli yönetim kurulu kararı alındığında yönetim kurulunun 5 üyeden oluştuğu, TTK madde 390 uyarınca geçerli bir toplantıdan bahsedilmesi için yönetim kurulunun en az 3 üyede toplanarak bunlardan ikisinin olumlu yönde oy kullanmasıyla kararın alınması gerektiğine ilişkin değerlendirme yapılmıştır. Bilirkişi raporundaki tespitlere göre ; 26/02/2015 tarihli yönetim kuruluna ... hem üye hem tüzel kişi temsilcisi sıfatıyla katıldığından yönetim kurulunda alınan karar yok hükmündedir, yok hükmündeki yönetim kurulu kararına istinaden genel kurul toplantıya çağrılamayacağından bilirkişiler 24/03/2015 tarihli genel kurul kararının da yok hükmünde olduğu sonucuna ulaşmışlar, ilk derece mahkemesince de söz konusu bilirkişi raporu kararı esas alınarak davanın kabulü yoluna gidilmiştir. Davalı vekili, davacının sermaye koyma borcunu yerine getirmemiş olduğunu bu sebeple eldeki davayı açma hakkının bulunmadığını istinaf başvurusunda dile getirmektedir. Ancak davacının sermaye koyma taahhüdünü yerine getirip getirmediği, yerine getirmemişse bu bağlamda sermaye borcu adı altında ödemesi gereken tutarın ne kadar olduğu hususları davacının genel kurul kararı iptal davası açmasına engel değildir. İlk derece mahkemesince iptali talep edilen 24/03/2015 tarihli 2014 yılına ait olağan genel kurul toplantısının usulüne uygun bir şekilde çağrı yapılarak gerçekleşmemesine rağmen bahsi geçen genel kurul toplantısında gerek kanun gerek esas sözleşmede öngörülen asgari toplantı nisabının sağlandığı belirlenmiş, dolayısıyla 24/03/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısına ilişkin davacıya iadeli taahhütlü mektupla çağrı yapılmamış olmasına rağmen 26/02/2015 tarihli yönetim kurulu toplantısında dava konusu genel kurul toplantısına çağrı kararının alındığı, ancak bu yönetim kurulu toplantısına ...'nin hem üye ve hem de tüzel kişi sıfatıyla katılmış olduğu anlaşılmaktadır. Eldeki davada iptali talep edilen genel kurul toplantısının yapılması hususunda 26.02.2015 tarihli yönetim kurulu toplantısında karar alınmış olmakla bahsi geçen sebeplerden ötürü sözkonusu yönetim kurulu toplantısının yok hükmünde olduğunun kabulü gerekeceğinden dava konusu 24/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların da yok hükmünde olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bahsi geçen sebeple, daha önce 25.02.2015 tarihinde yapılan ve davacının da katılmış olduğu genel kurul toplantısının çağrısız genel kurul olduğundan bahisle eldeki istinafa konu davaya esas 25/03/2015 tarihli genel kurul toplantısının da çağrısız olarak yapıldığının kabulü gerektiği yönündeki istinaf başvurusunun reddi gerekir. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi kurulunun uyuşmazlık noktaları kapsamında dosya üzerinde yaptıkları inceleme sonucu rapor tanzim ettikleri, mahkemenin de bilirkişi raporunu sunulu diğer deliller ışığında yeterli görerek sonuca gittiği anlaşılmaktadır. HMK'nın 282. maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporu takdiri delil olup, mahkemece ticaret sicil kayıtları, toplantı ve karar nisapları da göz önünde bulundurularak karar yazılmış olduğu da dikkate alındığında; davalı vekilinin bilirkişilerin yetki sınırlarını aşarak hukuki değerlendirme yaptığı buna rağmen ilk derece mahkemesinin bilirkişi raporuna karara esas alarak sonuca ulaştığı yönündeki davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin de reddi gerekmektedir. Davalı vekilinin, davacı ...'in şirketin evraklarını uhdesinde sakladığının ispatı niteliğinde yeni bir delilin ortaya çıktığından bahisle İstinaf Dairesince suç duyurusunda bulunulması yönündeki talebine ilişkin olarak ise; davalı vekilinin bu iddiasının istinafa esas dava konusu ile bir alakası olmadığı,ilk derece mahkemesince bu yönde bir yargılama yapılmadığı, dolayısıyla davalının evrakların saklandığı yönündeki iddiasının çözümünün ayrı bir yargılama gerektirdiği, bahsi geçen İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Emanet Memurluğu yazısının yeterli suç şüphesi oluşturup oluşturmadığının istinaf aşamasında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla talebin reddi yönünde değerlendirme yapılmıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararı isabetli olduğundan HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Kararın kesinleşmesinden sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.11.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU:HMK.'nın 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi