
Esas No: 2019/1290
Karar No: 2021/1631
Karar Tarihi: 11.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1290 Esas 2021/1631 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1290
KARAR NO: 2021/1631
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2018
NUMARASI: 2017/13 Esas - 2018/760 Karar
DAVA: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkil şirket (temlik alan) ile dava dışı üçüncü kişi ... Ltd. Şti. (temlik eden) arasında 15.02.2016 tarihinde alacağın temliki sözleşmesi yapıldığını, bu temlikname ile in davalı ... ile aralarında yaptığı 15.02.2016 tarihli ... dağıtım merkezi sözleşmesinden 03.12.2025 tarihine kadar doğmuş/doğacak prim alacaklarından 2.000.000-TL kısmını müvekkiline temlik ettiğini, müvekkili şirketin borçlu davalı ...’e temliknameyi 24.03.2016 tarihinde bildirdiğini, ... tarafından, şirketçe yapılacak hesaplaşma neticesinde temlik edenin şirketten alacağının bulunması halinde haciz alacaklılarına ödeme yapılacağı ve bakiye kalması halinde ödeme yapılacağı şeklinde cevap verildiğini, ancak davalı tarafın, müvekkil şirkete gönderilen yazıyı takiben İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak tevdi mahali tayin edilmesini istediğini ve bunun üzerine 2016/52 D.İş sayılı dosyasından verilen 16.05.2016 tarihli karar ile ...'nin ... nezdinden oluşan hak ve alacağına ilişkin bedellerin ödenmesi için ödeme yeri olarak ... Bankası Anadolu Adliyesi Şubesinde açılacak hesapta depo edilmesine karar verildiğini, temlik nedeniyle bu alacağın müvekkiline ödenmesi gerektiğini belirterek, temlikname gereğince müvekkili şirketin temlik eden yerine kaim olarak davalı taraftan alacaklı olduğunun tespitine, davalının tevdi mahalline yatırdığı 470.000-TL'nin müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili ile dava dışı ... arasında imzalanan ... Sözleşmesi'nin 14.02.2016 tarihinde ihtarname aracılığı ile feshedildiğini, temlik işleminden 24.03.2016 tarihinde haberdar olunduğunu, ... ile imzaladıkları sözleşmenin 7.2 maddesinde temlik yasağı bulunduğunu, dava dışı ...'nin müvekkilinden olan alacağı üzerine muhtelif hacizler konulduğunu, müvekkili şirketin alacağın kime ödeneceği noktasında yaşanan tereddüt nedeni ile tevdi mahalli talep ettiğini, bunun üzerine İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesince 2016/52 D.İş sayılı dosyasından verilen 16.05.2016 tarihli karar ile ...'nin müvekkili nezdinde oluşan hak ve alacaklarının ... Anadolu Adliyesi Şubesinde açılacak hesaba depo edilmesine karar verildiğini ve 431.828-TL alacağın bu hesaba ödendiğini, temlik yasağına rağmen alacağın temlik edilmiş olması ve müvekkilinin tevdi mahalline ödeme yapması nedeniyle müvekkilinin borçtan kurtulduğunu, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacı tarafından dava dışı ...'den olan alacakları nedeniyle İstanbul ... İcra Dairesinin ... ve İstanbul ... İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyalarında takipler bulunduğunu,davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, temlikten önce gelen hacizler nedeniyle davacıya ödeme yapılmadığınıı belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; temlik sözleşmesi 15.02.2016 tarihli olup davalıya 24.03.2016 tarihinde bildirildiği, TBK'nın 183. maddesinde belirtildiği üzere, Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği, borçlunun, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremeyeceği, 26.11.2008 tarihli asıl sözleşmenin 7.2. maddesine göre ...'nin, bu sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerini ... şirketinin izni olmadan üçüncü kişiye devredemeyeceği taahhüdünde bulunduğu, sözleşme ile temlik yasağı getirildiği, buna rağmen ... şirketinin, bu taahhüdüne aykırı olarak alacağını davacıya temlik ettiği, TBK'nın 188. maddesine göre borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebileceğinden davalının bu temlik yasağını davacıya karşı ileri sürmesinin mümkün ve haklı olduğu, davacının, temlik aldığı alacağın varlığını, sözleşme ile temlik yasağı getirilip getirilmediğini denetlemeden temlik aldığı, temlik alanın, hangi sözleşmeye göre doğan hangi alacağı temlik aldığını net biçimde araştırmak ve bilmek durumunda olduğu, asıl sözleşmeyi görmeden temliknameyi imzaladığı savunması, devri ... şirketinin rızası şartına bağlanmış olan temliknameyi davalı için bağlayıcı hale getirmeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; TBK'nın 183. maddesi gereğince alacağın borçlunun rızası olmaksızın alacağı temlik edebileceğini, müvekkilinin temliki davalıya bildirmesi üzerine davalının 11.04.2016 tarihli yazıyla temliki kabul ettiğini bildirdiğini, davalının açıkça temlike rıza gösterdiğini, bu nedenle temlikin geçersiz olduğunun ileri sürülemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, alacağın temliki sözleşmesine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Alacağın temliki, 6098 sayılı TBK'nın 183 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu yasa maddelerine göre kanun, sözleşme ve işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını almaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu haliyle alacağın temliki, alacaklı ile onu devralan üçüncü şahıs arasında borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir sözleşmedir. Devri sözleşme ile yasaklanmış alacaklarda; alacaklı ve borçlu anlaşarak, kısmen veya tamamen belli kişilere karşı veya belli bir süre ile sınırlı olarak alacağın devrini menedebilir. Bu sözleşme, şekle bağlı değildir. Ancak üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebilmesi için, devir yasağının yazılı olması ve bu şartın borç senedinde belirtilmiş olması gerekir. Devri caiz olmayan bir alacak hakkında yapılan temlik işlemi ilke olarak geçersiz olup, böyle bir devir sadece borçlu karşısında değil, temlik edenle temlik alan arasında da hüküm ve sonuç doğurmaz. Sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup, borçlunun rızasının bulunmaması halinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez (Yargıtay HGK'nın 2017/15-427 esas, 2021/685 karar sayılı ilamı). Eldeki davada borçlu ... ile temlik eden alacaklı ... arasında imzalanan 26.11.2008 tarihli sözleşmenin 7.2 maddesinde ...'in yazılı izni olmaksızın alacağın temlik edlemeyeceği kararlaştırılmış olsa da, davalı tarafından davacıya hitaben düzenlenen 11.04.2016 tarihli yazı ile, alacak üzerindeki hacizler nedeniyle öncelikle haciz alacaklısına ödeme yapılacağı, bakiye tutar kalması halinde ise davacıya ödeme yapılacağı belirtilerek temlik işlemine örtülü olarak muvafakat edilmiştir. Nitekim davalı vekilinin 2. cevap dilekçesinde de bu husus belirtilerek temlik işlemine muvafakat edildiği kabul edilmiştir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince, sözleşmedeki temlik yasağı nedeniyle temlikin davalı için bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davalı ... tarafından yapılan başvuru sonucu verilen tevdi mahalli tayini kararı üzerine, 431.828,37-TL tutar 30.06.2016 tarihinde tevdi mahalli olan banka hesabına yatırılmıştır. Davacı ile temlik eden arasında düzenlenen 15.02.2016 tarihli temlikname, temlik alan davacı tarafından borçlu davalı ...'e 24.03.2016 tarihinde bildirilmiştir. Ancak davalı vekilince sunulan kayıtlar ile getirtilen icra dosyalarına göre; davacı tarafından temlik eden alacaklı ... aleyhine alacak istemiyle İstanbul ... İcra Dairesinin ... ve İstanbul ... İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyalarında takip başlatıldığı, İİK'nın 89. maddesine dayalı haciz ihbarnamelerinin borçlu ...'e sırasıyla 25.04.2016 ve 11.05.2016 tarihlerinde tebliğ edildiği; yine Karaelmas Vergi Dairesinin 24.03.2016 tarihli haciz bildirisinin gönderildiği, Zonguldak ... İcra Dairesinin ... esas sayılı ve 2016/1624 esas sayılı dosyalarında ise alacaklılar ... ve ... tarafından borçlu ... hakkında takipler başlatıldığı, Zonguldak ... İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyasındaki haciz ihbarnamesinin, temlikin davalıya bildirildiği 24.03.2016 tarihinden önce 15.03.2016 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş olduğu, Zonguldak ... İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyasına dayanak Zonguldak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/21 D.İş sayılı ihtiyati haciz kararının temlik bildiriminden önce 22.03.2016 tarihinde alınmış olduğu, yine 2016/1957 esas sayılı dosyaya dayanak Zonguldak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/19 D.İş sayılı ihtiyati haciz kararının da temlik bildiriminden önce 10.03.2016 tarihinde verildiği anlaşılmaktadır. TBK nun 187-1 fıkrasında "kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hakim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur"denilmiştir. ... tarafından temlik tutarları hacizli bulunduğundan tevdii mahalli tayin ettirmek suretiyle,tevdii mahalline yatırarak borçtan kurtulmuştur. ...'e itirazı olmadığı gibi para üzerinde hak ididası da yoktur.Davacı tarafından, temlik eden ...'den olan alacaklarının tahsili istemiyle İstanbul ... İcra Dairesinin ... ve İstanbul ... İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyalarında takipler başlatılmıştır. Temlik sözleşmesinin kendisine bildirilmesinden önce haczedilmiş olan ve sonrasında da muhtelif takiplerde haczedilen borcu tevdi mahalline yatıran davalı, bu suretle borçtan kurtulmuş olup, davacının para üzerinde hak iddia edenler aleyhinde açacağı bir dava neticesinde uyuşmazlığın çözümü gerekmektedir. Sözleşmede temlik yasağı bulunduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararın gerekçe yönünden kaldırılmasına ,yeniden hüküm verilerek "davanın reddine" karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2017/13 Esas - 2018/760 Karar Karar sayılı ve 10/10/2018 tarihli hükmünün, HMK.'nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; "Davanın reddine " İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; "Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30- TL karar ve ilam harcının mahkeme veznesine yatırılan 8.026,43-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla olan 7.967,13- TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için takdir olunan 4.080- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerilerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK 'nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
