Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2019/10300
Karar No: 2021/1336
Karar Tarihi: 23.03.2021

Danıştay 10. Daire 2019/10300 Esas 2021/1336 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/10300
Karar No : 2021/1336

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Komutanlığı
VEKİLLERİ : Av. …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DİĞER (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- ….
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kabule ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların kardeşi olan …'ın 31/12/2014 tarihinde … D tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda hükümlü olarak bulunmakta iken rahatsızlanarak hastaneye sevk edilmesi sonrasında tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesi olayında davalı idarelerin ihmal ve hizmet kusuru bulunduğu iddialarıyla uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık (davacılardan her biri için 50.000,00 TL) toplam 150.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla; uyuşmazlık konusu olayın çözümünde, davalı idarelerinin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı hususunun tespiti amacıyla Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Acil Tıp Anabilim dallarında görev yapan öğretim üyelerince yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; EKG görüntülerinin değerlendirilememesinden müteveffanın hayatta kalma olasılığını tahmin etmeye yardımcı olacak bir neden saptanamadığı, cezaevinde bir sağlık personeli ya da en azından ilk yardım eğitimi almış ölümü tanıyıp sağlık personeli gelinceye kadar temel yaşam desteği sağlayacak bir personelin bulundurulması gerektiği, sonuç olarak EKG kayıtları olmadığından ve kesin ölüm nedeni belirlenmediğinden uygulanan tıbbi teşhis ve tedavi, erken müdahale edilip edilmeme erken müdahale edilmesi varsayımında sonucu etkiler bir durum yaşanıp yaşanmayacağı hususları hakkında kusur oranının belirlenemediği, vaka bütünü olarak değerlendirildiğinde ölüm olayı geçekleştikten sonra canlandırma işlemlerinin geç başlaması, ilk yardım eğitimi almış bir personelin bulunmaması nedeni ile cezaevi yönetiminde, ambulansın bekletilmesi nedeni ile de jandarma görevlilerinde kusur bulunduğu kanaatine varıldığı yönünde görüşe yer verildiği, bu durumda, olayda jandarma personelinin her ne kadar cezaevlerine ilişkin görev ve sorumluluğu cezaevi ve tutukevlerinin dış koruma, tutuklu ve hükümlülerin adliyelere, sağlık kuruluşlarına ya da başka bir ceza infaz kurumuna sevk ve naklini yapmaktan ibaret olsa da somut olayda müteveffanın üçüncü kez rahatsızlanıp çağrılan acil servis görevlilerinin ambulans kayıt formuna göre saat 06:12'de cezaevine ulaşmasına rağmen cezaevinde görevli komutanın gelmesinin beklenilmesi üzerine saat 06:26'da acil servis görevlilerinin cezaevine girerek hastaya müdahale edebildiği, cezaevinin dış güvenliğini sağlayan jandarma görevlilerinin kendi iç hizmete ilişkin hiyerarşik prosedürlerden dolayı 10-15 dakika arası acil servis görevlilerinin kapıda bekletilerek içeriye alınmadığı ve bu hiyerarşik prosedürlerden dolayı sebebiyet verilen gecikme süresinin makul derecede karşılanmasının hakkaniyetle bağdaşmayacağı ve yaşanan bu gecikmeden dolayı hastaya zamanında müdahale edilemediği dolayısıyla da nabzı alınamayan ve tıbbi bakımdan çok acil olarak müdahale edilmesi gereken hükümlüye acil servis görevlilerince tıbbi müdahale edilmesine ihmal göstererek geç müdahale edilmesine ve hastaneye zamanında sevk edilememesine sebebiyet veren jandarma görevlilerinin hizmetinin geç işlemesi nedeniyle bu yönden hizmet kusurunun bulunduğunun açık olduğu, bunun yanında somut olayda ceza infaz kurumu personelince rahatsızlanan müteveffaya gerekli dikkat ve özen gösterilerek zamanında hastaya gerekli tanı konulabilmesi, teşhis ve tedavi yapılması için 112 acil servis görevlilerine haber verilmişse de cezaevinde rahatsızlanan tutuklu ve hükümlülere acil durumlarda ilk tıbbi yardımda bulunabilecek bir sağlık görevlisinin bulunmadığı anlaşıldığından ve somut olayda da nabzı alınamayan müteveffa için öncelikli olarak yapılması zorunlu olan kalp masajı, solunum desteği vs dahi yapılmadığı da dikkate alındığında tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve yaşam hakkını sağlamakla görevli olan ceza infaz kurumunun üstlendiği hizmeti yerine getirmediği dolayısıyla da hizmetin hiç işlememesi nedeniyle ceza infaz kurumlarının işleyiş ve denetimiyle sorumlu davalı Adalet Bakanlığının hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna ulaşıldığı, öte yandan, … Cumhuriyet Başsavcılığı'nca müteveffanın kesin ölüm nedeni ve ölümde ilgili personellerinin kusurunun tesbiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen Adli Tıp ... İhtisas Kurulu'nun … tarih ve … sayılı raporunda, EKG kayıtlarının incelenmediği ve bu nedenle kusur hususunda değerlendirme yapılmadığı, ancak hükümlünün rahatsızlanması üzerine ceza infaz kurumu personelince 112 acil servise haber verildiği cihetle cezaevi çalışanlarına kusur atfedilmemişse de anılan ceza infaz kurumunda acil tıp yardımında bulunacak bir personelin bulunmayışı nedeniyle cezaevi yönetiminde hizmet kusuru bulunduğu fakat 112 acil servis görevlilerinin hükümlüye yaptığı tanı, teşhis, tıbbi müdahale ve tedavi yöntemlerinin tıp ve fen kurallarına uygun olup olmadığının müteveffa için çekilen EKG kayıtları olmadığından, yani esasen EKG çeken cihazın hafızası dolduğu için EKG kayıtlarının alınamadığı dolayısıyla da sağlık görevlileri hakkında bir kusur değerlendirilmesi yapılamadığının vurgulandığı, buna mukabil raporda; 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu görevlisi pratisyen hekimin ifadesinde; anons üzerine ivedi bir şekilde bilinen yere geçildiği, hastaya sorduğunda iki gündür göğsünün ağrıdığını ancak şu an biraz hafiflediğini söylediği, ne sık aralıklarla ağrıdığını sorduğunda hastanın göğsünün soğuk havalarda ağrısının daha da arttığını, kendini iyi hissetmiyorsa ağrı kesici iğne vurma teklifini hastanın kabul etmediği, hastanın hastaneye sevkini kendisinden talep ettiği, sevk yazısını yazabileceği ancak o saatte kardiyoloji hastalarına sağlıklı bir şekilde bakacak doktor olmayabileceğini ve mesai saatlerinde hastaneye sevk olursa faydalı olabileceğini söylediği, hasta yakınlarının da aynı yöndeki talebine rağmen o an için şahsın acil bir durumunun olmadığı kanaatine vardığını, çıkarken hastanın talebi üzerine ağrı kesici iğne yaptığı, genel görünümü iyi olduğundan işlemleri bittiği düşüncesiyle ayrıldıklarını beyan ettiği, ekip arkadaşlarının alınan beyanlarından da; şahit oldukları kadarıyla bunun aksine bir beyanlarına rastlanılmadığı, ilk müdahale açısından, Sağlık Bakanlığı personelinin de görevlerini tam ve layığıyla yaptıklarından bahsetmenin mümkün olmadığı, söz konusu ölüm olayından, hizmet kusuru da atfedilebilen tüm idarelerin müteselsilen sorumluluğunun bulunduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle uğranılan acı, elem ve üzüntünün kısmen de olsa hafifletilebilmesi amacıyla, olayın oluş şekli ve mahiyeti müteveffa hükümlünün işlediği suç sonucu aldığı mahkumiyet türü, bunun infaz yılı da dikkate alındığında takdiren belirlenen (davacılardan her biri için 15.000,00 TL) toplamda 45.000,00 TL manevî tazminatın idareye başvuru tarihi olan 29/12/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce müteselsilen hesaplanarak davacılara ödenmesine, fazlaya dair istem yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nce; ... İdare Mahkemesi'nce verilen kararın manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun bulunduğundan davalı Adalet Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı'nın istinaf başvurularının reddine, davalı Sağlık Bakanlığı'nın istinaf başvurusunun kabulü ile olayda adı geçen idarenin kusurunun bulunmaması nedeniyle tazminata ilişkin kararın Sağlık Bakanlığı'na yönelik kısmının kaldırılmasına, Sağlık Bakanlığı yönünden davanın reddine, davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile kararın manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının kaldırılmasına, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile her bir davacı için ayrı ayrı 25.000,00 TL olmak üzere toplam 75.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihi olan 29/12/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece hesaplanarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı Adalet Bakanlığı tarafından, dava konusu olayın 31/12/2014 tarihinde gerçekleştiği, 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca, bu tarihten itibaren 1 yıl içinde Bakanlığa müracaat edilmesi gerekirken, hiçbir talebin olmaması sebebiyle davanın öncelikle süre aşımından reddi gerektiği, müteveffanın kurumda bulunduğu süre içerisinde ceza infaz kurumu çalışanlarının gereken hassasiyeti gösterdiği, müteveffanın ceza infaz kurumunda kaldığı süre içerisinde diş tedavisi gördüğü, işitme kaybı olması nedeniyle işitme cihazı takıldığı, başka bir rahatsızlığına yönelik herhangi bir talebinin olmadığı, davacılar yakınının ceza infaz kurumunda kaldığı süre içerisinde tedavisi için gerekli özenin gösterildiği, davacılar yakınının ilgilinin hastalığıyla ilgilenilmediğinden hayatını kaybettiği iddiasının yerinde olmadığı, davacıların talep ettiği maddi ve manevi tazminat isteminin kabul edilebilmesi için, davacının salt idarenin kusuru sebebiyle bir zarara uğramış olması gerektiği, dosyada bu nitelikte bir kanıt bulunmadığı, temyize konu kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmesi gerektiği, davalı Jandarma Genel Komutanlığı tarafından, bilirkişi raporunda; EKG görüntüleri değerlendirilemediğinden müteveffanın hayatta kalma olasılığını tahmin etmeye yarar bir neden olmadığı , bu hususlarla ilgili kusur oranı belirlenemediği, raporda müteveffanın hastaneye götürülmesi durumunda şikayetin başlaması ve ölüm arasında geçen 1-1,5 saatlik süre içinde hastanın yapılacak tedaviden ne derece fayda göreceği ve yapılan ilk müdahaleden itibaren şayet hastaya daha erken müdahale edilse idi hastanın durumunun tıbben değişip değişmeyeceği konusunda da bir kanaate varılamadığı, idarenin ölüm olayının gerçekleşmesinde bir kusurunun olduğuna dair bir tespit yapılmamasına ve isnat olunan gecikme ile müteveffanın ölümü arasında bir illiyet bağının mevcudiyeti de ispatlanmamış olmasına rağmen aleyhlerine tazminata hükmedilmesinin hak ve nesafet kurallarına aykırı olduğu, Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Kanunu ile Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinde; Jandarma personelinin görevinin, ceza infaz kurumlarının dış güvenliğini sağlamak, ceza ve infaz kurumlarının dışarıdan emniyet ve koruma tedbirlerini almak , tutuklu ve hükümlülerin kaçmalarına engel olmak olduğu ve ceza infaz kurumlarının yetkili amir ve memurlarınca verilmiş izin ve jandarma muhafazasında olmadıkça bu yerlerden hiçbir tutuklu ve hükümlünün dışarıya gönderilemeyeceğinin açıkça belirtildiği, müteveffanın ölümünde kusurlu olduğuna dair gerek bilirkişi raporunda ve gerekse otopsi raporlarında kesin bir tespit olmadığından sorumluluklarının olmadığı, müteveffaya ilk müdahalelerinde hiçbir gecikme yaşanmadığı ve hemen müdahale edildiği, müteveffa ilk müdahale sonrasında hastaneye götürülebilecekken sağlık ekibi ve müteveffanın kararları doğrultusunda hastaneye götürülmediği ve daha sonra müteveffanın tekrar fenalaştığı hususları birlikte düşünüldüğünde Mahkemece diğer davalı Sağlık Bakanlığı’nın olayda kusurlu görülmeyip sadece kanun ve yönetmelik dairesinde görev yapan idarelerinin müteveffanın ölümünde kusurlu görülerek tazminat ödemeye mahkum edilmesinin hukuka aykırı olduğu, sevk bölüğü nöbetçi astsubaylığınca acil hasta çıkışları ve benzeri durumlar için hazır kıta tahsis edilen askerlerin 24 saat esasına göre silahlı ve teçhizatlı olarak hazır bulunmakta olduğu ve müteveffanın hastaneye sevki sırasında da herhangi bir gecikme olmadığı, hükmedilen tazminat tutarına idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğu, harçtan muaf olduğundan aleyhlerine nispi karar harcının yükletilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını müteveffa …'ın … D tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmakta iken 31/12/2014 tarihinde saat 05:08'de aynı koğuşta bulanan arkadaşlarına göğüs ağrısı şikayeti ile rahatsızlandığını söylemesi üzerine, odada kalan arkadaşları tarafından odada bulunan “çağrı butonuna” basarak kendi bloklarına bakan infaz koruma memurlarına haber verilmiştir. Cezaevi personelince 112 acil servisine haber verilmiş, gelen 112 acil serviste görevli bulunan doktor ve sağlık görevlilerince hükümlüye saat 05:31'de ilk müdahalesi yapılmış, hasta, monitörize edilerek (hastanın kalp ritmini solunum sayısını, kalp hızını, oksijen satürasyonunu, kan basıncını ölçen cihaza bağlanmak suretiyle stabilazyon durumuna gelene kadar gerekli tedavilerin yapılması) EKG'sine bakılarak EKG ve tansiyonunun normal izlenmesi üzerine koğuşuna gönderilmiştir.
112 acil servisi henüz cezaevinden ayrılmadan odasına gönderilen hükümlünün göğüs ağrısının arttığını söylemesi üzerine 112 acil servisine yeniden haber verilmiş ve yeniden tutuklu kabul kısmına geri dönen ambulans içerisine alınarak kendisine ağrı kesici iğne uygulanmış, “mesai saatleri içerisinde kardiyoloji polikliniğine sevki” uygun görülmüş ve tedavisi tamamlanarak hükümlü saat 06:04'te yürüyerek görevli personelce tekrardan odasına götürülmüştür.
Odasına alındığı sırada müteveffanın fenalaşması üzerine tedavi için saat 06:05'te cezaevi personelince 112 acil servis tekrardan 3. kez çağrılmış, acil servis görevlileri saat 06:12'de cezaevine giriş yapmış ancak gelen acil servis görevlileri cezaevi görevlilerince bürokratik sebeplerle 10-15 dakika cezaevi kapısında bekletilmiş, cezaevi görevlileri tarafından hükümlünün nabzının alınamadığının bildirilmesine rağmen cezaevinde görevli komutanın gelmesinin beklenilmesi üzerine saat 06:26'da cezaevine girebilen 112 acil servis görevlileri tarafından acil olarak hükümlü ambulansa alınmış ve hükümlünün bilincinin kapalı, pupiller dilate, solunum olmadığı, cilt normal olduğu görülmesi akabinde solunum yolu ve damar yolu açılmış, oksijen inhalasyon tedavisi ve CPR uygulanmış ve Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edilen hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen 07:23'te hayatını kaybetmiştir.
112 acil serviste görevli kişiler tarafından tutulan 31/12/2014 tarihli tutanakta da, olayın oluş şeklinin bu şekilde anlatıldığı ve hükümlünün en son rahatsızlanmasının anonsla bildirilmesi üzerine ambulansın seyir halindeyken saat 06:08'de Komuta Kontrol Merkezi tarafından aynı vaka için senkop tanısıyla yönlendirildikleri, 06:12 de cezaevine giriş yapıldığı ancak 15-20 dakika boyunca taraflarına eşlik edecek rütbeli askeri personelin beklenildiği, cezaevi sivil personellerinin hastanın nabzını alamadıklarının bildirilmesine rağmen kapıda görevli askeri personelce komutan gelmeden içeri alma yetkisinin olmadığının söylendiği ve bu durumun anosla bildirildiği, içeri girildiğinde ise hükümlüye herhangi bir müdahalenin kalp masajı, solunum desteğinin yapılmadığı belirtilmiştir.
Ayrıca dosya kapsamındaki belgelerde EKG cihazının hafıza dolduğu için en son 29/12/2014 kaydının mevcut olduğu, olay günü kaydının olmadığı açıklaması mevcuttur.
Ambulans vaka formunda ilk çağrı gelişi 05.08, hareket 05.11, varış 05.29 olay yeri ayrılış 06.04, seyir halinde iken 06.07 ikinci çağrı, varış 06.12, müdahale 06.32, cezaevinden ayrılış 06.36, hastaneye varış 06.40 bilgisi yer almaktadır.
Ambulans görevlilerince tutulan tutanakta 31/12/2014 tarihli 05.08'de ambulans komuta kontrol merkezi çağrısı ile görevlendirildiklerini, 05.30'da olay yerine varıldığı, hasta monötörize edilerek EKG'sine bakıldığı, EKG ve tansiyonun normal izlendiği öyküsünde tansiyon kardiyak problem bildirilmediği, hastaya cezaevi görevlilerince coraspirin verildiği, ağrısının kesilmesi için dikloron isimli ilacın kas içine uygulandığı, mesai saati içinde "kardiyolojiye sevki uygundur" denilerek 06.04'te cezaevinden ayrılındığı, seyir halinde iken 06.08'de Komuta Kontrol Merkezinden yeniden aynı yere senkop tanısı ile yönlendirildikleri, 06.12'de cezaevine gelindiği 15-20 dk kendilerine eşlik edecek askeri personeli bekletildikleri hastanın nabzının alınamadığını cezaevi personelinin belirtmesine rağmen ısrar ettiklerini ama askerin komutan gelmeden alamam dediği, bunun merkeze bildirildiği, geçişlerine 06.36'da izin verildiği, hastayı alarak 06.40'da hastaneye getirebildikleri, hastaya cezaevinde solunum desteği kalp masajının yapılmadığı bilgilerinin mevcut olduğu görülmektedir.
Ambulansta görevli acil tıp teknisyenin ifadesinde, müteveffanın ayakta ve durumunun ciddi gözükmediğini, şikayeti sorulduğunda iki gündür göğüs ağrısı çektiğini, soğuk havalarda arttığını, EKG çektiklerinde durumun stabil olduğu, hasta hastaneye sevkini istediğini, şuan kardiyolojide tedavi olmasının kendisine faydalı olmayacağının doktor tarafından belirtildiği, kişinin ağrı kesici istemesi üzerine dikloron vurulduğu, daha sonra ordan ayrılındığı, tekrar kişinin rahatsızlanması anonsunu aldıklarında hızlı bir şekilde gelindiği fakat yaklaşık 20 dk bekletildiklerini, içeri alındıklarında hastanın nabzının olmadığı, kalp masajı yaptıklarını, 4 dakika içinde hastaneye götürüldüğü, ambulans hekiminin ifadesinde kişinin hastaneye sevk istediğini , sevk yazabileceğini ancak şuan kardiyoloji hastalarına bakacak doktorun olamayabileceği mesai saatlerinde sevk olursa daha faydalı olacağı hususlarına yer verilmiştir.
Savcılıkça alınan Adli Tıp Kurumu raporunda ise, müteveffanın damarlarında arter tıkamayan aterom plakları izlendiği, ölümün otopside tanı konulamayan kendisinde var olan mevcut hastalıktan olduğu, EKG kayıtlarına ulaşılamadığından kusur hususunda değerlendirme yapılamadığı, 112 acil servisine haber verildiği için cezaevi çalışanlarına kusur atfedilmediği açıklaması yer almaktadır.
Cezaevi personeli hakkında açılan soruşturmada disiplin cezası verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir.
Tüm bu hususlar akabinde davacılar tarafından kalp krizine vaktinde müdahale edilmediği, müteveffa …'ın ilk göğüs ağrısı şikayeti üzerinden bir buçuk saat, ikinci kez fenalaşmasının üzerinden kırk beş dakika geçtikten sonra hastaneye götürüldüğü, idari ve askeri personel arasında uygulanan ağır bürokratik işlemler ve ihmaller ile sağlık görevlilerinin ağır kusurları neticesinde kardeşlerinin cezaevinde kalp krizi geçirerek vefat ettiği, sağlık ekipleri tarafından "kardiyoloji polikliniğine sevki uygundur." şeklinde tanı konulmasına rağmen sağlık görevlilerince etkili müdahale yapılmadığı, EKG kayıtlarının tutulmamasının hizmet kusuru olduğu, cezaevinin insan onuru ve sağlığı ile bağdaşmayan yaşam koşullarının bulunduğu, cezaevinde hastalara ilk müdahale edecek sağlık görevlilerinin bulunmadığı, göğüs ağrısı olan 52 yaşındaki bir hastanın hastaneye götürülmeyip yerinde tedavi yapılmasının davalı idareler açısından hizmet kusuru oluşturduğundan bahisle yapılan 29/12/2015 tarihli başvurunun reddi üzerine oluşan manevi zararın tazmini istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden;
Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Acil Tıp Anabilim dallarında görev yapan öğretim üyelerince yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, müteveffa hakkında uygulanan tanı ve tedavinin tıbbi kurallara uygun olduğunun tesbit edilebilmesi için (..) EKG görüntülerinin olması hususu ile (...) ilk muayene sırasında EKG kayıtları incelenemediğinden müteveffaya erken müdahale edilseydi hastanın durumunun değişip değişmeyeceği hakkında bir kusurunun bulunup bulunmadığı ile ilgili kanaate varılamayacağı,(...) EKG görüntülerinin değerlendirilememesinden müteveffanın hayatta kalma olasılığını tahmin etmeye yardımcı olacak bir neden saptanamadığı, (...) sonuç olarak EKG kayıtları olmadığından ve kesin ölüm nedeni belirlenmediğinden uygulanan tıbbi teşhis ve tedavi, erken müdahale edilip edilmeme, erken müdahale edilmesi varsayımında sonucu etkiler bir durum yaşanıp yaşanmayacağı hususları hakkında kusur oranının belirlenemediği yönünde görüşe yer verildiği, … Cumhuriyet Başsavcılığı'nca müteveffanın kesin ölüm nedeni ve ölümde ilgili personellerin kusurunun tesbiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen Adli Tıp ...İhtisas Kurulu'nun … tarih ve … sayılı raporunda, EKG kayıtlarının incelenmediği, (...) 112 acil servis görevlilerinin hükümlüye yaptığı tanı, teşhis, tıbbi müdahale ve tedavi yöntemlerinin tıp ve fen kurallarına uygun olup olmadığının müteveffa için çekilen EKG kayıtları olmadığından, (EKG çeken cihazın hafızası dolduğu için EKG kayıtlarının alınamadığı) sağlık görevlileri hakkında bir kusur değerlendirilmesi yapılamadığının vurgulandığı görülmektedir.
112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu görevlisi pratisyen hekimin ifadesinde; iki gündür göğsünün ağrıdığını ancak şu an biraz hafiflediğini söylediği, ne sık aralıklarla ağrıdığını sorduğunda hastanın göğsünün soğuk havalarda ağrısının daha da arttığını, kendini iyi hissetmiyorsa ağrı kesici iğne vurma teklifini hastanın kabul etmediği, hastanın hastaneye sevkini kendisinden talep ettiği, sevk yazısını yazabileceği ancak o saatte kardiyoloji hastalarına sağlıklı bir şekilde bakacak doktor olmayabileceğini ve mesai saatlerinde hastaneye sevk olursa faydalı olabileceğini söylediği, hasta yakınlarının da aynı yöndeki talebine rağmen o an için şahsın acil bir durumunun olmadığı kanaatine vardığını, çıkarken hastanın talebi üzerine ağrı kesici iğne yaptığı, genel görünümü iyi olduğundan işlemleri bittiği düşüncesiyle ayrıldıklarını beyan etmiştir.
Uyuşmazlıkta kişinin kalp krizi sonucu vefat ettiği, kalp krizlerinde ayırıcı tanıya yönelik önemli tetkiklerin EKG ve kalp enzimi olduğu, hekim tarafından her ne kadar EKG çekildiği belirtilse dahi EKG cihazının hafızası dolduğundan olay günü kaydının olmadığı, bunun bir eksiklik olduğu, öte yandan her ne kadar EKG kaydı dosya da olsa bile kalp krizi vakalarında sadece EKG çekiminin her hasta için tanı konulması açısından yeterli olmayabileceği, kesin tanı amaçlı ayrıca kardiyak enzimlerine de bakılması gerekebileceği, kişiye ait vital bulgular ile diğer fizik muayene bulgularına ilişkin çekildiği belirtilen EKG ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmadığı, 1219 sayılı Kanun'un 72. maddesi gereği kayıt tutmanın zorunlu olduğu, ayrıca acil hastaların hekim refakatinde ambulans ile sevk edilmesi gerektiği, davacılar murisine uygulanan tedaviye ilişkin evrakın, (EKG, vital bulgular ile diğer fizik muayene bulguları) muhafaza edilmemesinin hizmet kusuru teşkil ettiği, müteveffaya sadece ağrı kesici ilaç yapmak suretiyle olay yerinden ayrılınmasında davacılarda yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi işetilmediği, gereği gibi işletilmiş olsaydı müteveffanın hayatta kalacağı kanaati oluşturacağı, EKG'ye ilişkin tıbbi kayıt ve belgelerin ibraz edilmemesi, meydana gelen zarardan idarenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığını ortaya koyabilecek yargısal denetimi de engellediğinden somut olayda Jandarma Genel Komutanlığı ve Adalet Bakanlığı yanında Sağlık Bakanlığı'nın da sorumluluğunun bulunduğu, öte yandan niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği, olayda Bölge İdare Mahkemesi tarafından hükmolunan manevi tazminat miktarının, İlk Derece Mahkemesi tarafından hükmedilen manevi tazminattan yüksek belirlenmesini gerektiren sonradan ortaya çıkan farklı ve özel bir sebebin bulunmadığı (ve ayrıca davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu) görüldüğünden, olayın oluş şekli, davalı idarelerin olaydaki kusuru, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak manevi tazminatın fahiş olmaktan uzak makul bir miktar ödenmesine hükmedilmesi suretiyle karşılanması gerektiği, sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi kararında belirtilen yönden hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kısmen kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin ... İdare Mahkemesi kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3 Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesine, 23/03/2021 tarihinde kesin olarak oy çokluğuyla karar verildi.

(X)-KARŞI OY :

… Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nce verilen temyize konu karar usul ve hukuka uygun bulunduğundan, davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi