9. Hukuk Dairesi 2014/2889 E. , 2014/3805 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Davacı vekili, davacı işçinin ödenmeyen ücret alacağının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 30.09.2013 gün ve 2011/30741 Esas, 2013/24614 Karar sayılı kararı ile “İşyeri hekimlerinin İş Kanununa tabi işçi olarak istihdam edildiği, uygulamada genellikle kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırma yoluna gidildiği, çalışma koşulları ve ücretın taraflarca serbestçe belirlenebileceği, ancak, uygulamada Türk Tabipler Birliğinin hazırladığı tip sözleşmelerin yapıldığı, Türk Tabipler Birliğinin işyeri hekimleri ile işveren arasında yapılacak olan iş sözleşmelerinde ücreti belirleme yetkisi bulunmadığı, bununla birlikte, iş sözleşmesinde anılan birliğin periyodik olarak açıkladığı ücretlerin ödeneceği şeklinde açık bir kurala yer verilmesi halinde, söz konusu düzenlemenin taraflar için bağlayıcı olacağı, bu ilke ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2005 tarih 2005/9-753 Esas, 2005/12 Karar sayılı kararına göre; davacı ile davalı arasında akdedilen 11.06.1999, 16.01.2006, 23.01.2007 ve 09.02.2008 tarihli iş sözleşmelerinden sadece 23.01.2007 ve 09.02.2008 tarihli sözleşmelerde ücretin Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen asgari ücretten aşağı olamayacağı kararlaştırıldığından sadece bu sözleşme dönemleri için işyeri hekimliği fark ücreti bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin hatalı olduğu” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, “bozma ilamında bahsedilen dönemlere ait de olmak üzere tüm dönemlere ait işyeri hekimliği sözleşmesinin mevcut olup hepsinde de Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen asgari ücretten aşağı ücret olamayacağı taraflarca hüküm altına alınmış olduğu, kararda usule aykırı bir durum olmadığı” gerekçesi ile bozmaya karşı direnilmiştir.
Direnme kararının süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, Dairemizin 6352 sayılı kanunun 40. maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ikinci maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY K A R A RI
Dairemizin “İşyeri hekimlerinin İş Kanununa tabi işçi olarak istihdam edildiği, uygulamada genellikle kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırma yoluna gidildiği, çalışma koşulları ve ücretın taraflarca serbestçe belirlenebileceği, ancak, uygulamada Türk Tabipler Birliğinin hazırladığı tip sözleşmelerin yapıldığı, Türk Tabipler Birliğinin işyeri hekimleri ile işveren arasında yapılacak olan iş sözleşmelerinde ücreti belirleme yetkisi bulunmadığı, bununla birlikte, iş sözleşmesinde anılan birliğin periyodik olarak açıkladığı ücretlerin ödeneceği şeklinde açık bir kurala yer verilmesi halinde, söz konusu düzenlemenin taraflar için bağlayıcı olacağı, bu ilke ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2005 tarih 2005/9-753 Esas, 2005/12 Karar sayılı kararına göre; davacı ile davalı arasında akdedilen 11.06.1999, 16.01.2006, 23.01.2007 ve 09.02.2008 tarihli iş sözleşmelerinden sadece 23.01.2007 ve 09.02.2008 tarihli sözleşmelerde ücretin Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen asgari ücretten aşağı olamayacağı kararlaştırıldığından sadece bu sözleşme dönemleri için işyeri hekimliği fark ücreti bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin hatalı olduğu” gerekçesi ile verilen karara karşı yerel mahkemece “bozma ilamında bahsedilen dönemlere ait de olmak üzere tüm dönemlere ait işyeri hekimliği sözleşmesinin mevcut olup hepsinde de Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen asgari ücretten aşağı ücret olamayacağı taraflarca hüküm altına alınmış olduğu, kararda usule aykırı bir durum olmadığı” gerekçesi ile direnilmiş olup, belirtilen sözleşmede aynı şekilde ücretin kararlaştırıldığı, bu nedenle direnmenin doğru olduğu, yerel mahkemesince bu hususun düzeltildiği anlaşıldığından, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ek ikinci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 10.02.2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.