
Esas No: 2019/1439
Karar No: 2021/1386
Karar Tarihi: 18.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1439 Esas 2021/1386 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1439
KARAR NO: 2021/1386
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2017
NUMARASI: 2016/287 Esas 2017/49 Karar
DAVANIN KONUSU: Bayilik sözleşmesinden kaynaklı ceza koşulu alacağı- tazminat.
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar ... ve ... vekili, davasında özetle; müvekkilleri ile davalı ... arasında 21/04/2012 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin süresinin beş yıl olduğunu, ...'ın sözleşme hükümlerine aykırı olarak farklı firmalardan farklı konsept ve modellerde ürün tedarik ettiğini, ayrıca müvekkillerine olan borçlarını ödemediğini, ...'nın bayilik sözleşmesini ...'nın kefili olarak imzaladığını, bunun üzerine müvekkilinin Üsküdar 3 Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak 2012/33 D.İş sayılı dosyasından sözleşme kapsamının tespitini yaptırdığını, davalı ... tarafından hukuka aykırı şekilde Ankara ... Noterliğinin 08/08/2012 tarihli ihtarnamesi ile bahsi geçen bayilik sözleşmesinin feshedildiğini belirterek, 100.000,00 TL ceza koşulu alacağının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca haksız feshi sebebiyle müvekkilinin kalan süre içerisinde uğramış olduğu kâr kaybından kaynaklı zararı karşılığı şimdilik 1.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, cevap dilekçesi vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Netice olarak mahkememizin 2014/610 esas sayılı dosyasında davacı ... tarafından açılan asıl dava takip edilmediğinden HMK 150. Maddesi gereği açılmamış sayılmış olup, karşı dava yönünden bilirkişi kök ve ek raporundaki taraflar arasındaki ticari ilişkinin ve sunulan delillerin irdelenmesine ilişkin açıklamalar mahkememizce de yerinde görülmüş, sözleşmenin davacı karşı davalı tarafça haksız olarak fesholunduğu kanısına varılmış, bu doğrultuda sözleşme gereği 100.000, TL cezai şartın davacı karşı davalıdan alınarak davalıya verilmesine, 2012 yılında zarar beyanında bulunan davalı karşı davacının kar mahrumiyet talep etmesinin mümkün olamayacağı kanısına varıldığından kar mahrumiyeti talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulduğunu, Bu gerekçeden hareketle, sözleşmeyi ... ile birlikte müteselsil kefil olarak imzalamış olan işbu dosyanın davalısı ... hakkında da aleyhine 100.000 TL cezai şarta hükmolunmuş, mahkememizin 2014/610 esas sayılı dosyası da dikkate alınarak tahsilde tekerrür olmama kaydı belirtilmiş, kar mahrumiyetine ilişkin talep yönünden de aynı şekilde aynı gerekçeyle red kararı verilmiştir." gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 100.000,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve mahkemenin 2014/610 esas sayılı dosyasında verilen hükümde dikkate alınarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların kâr mahkumiyetine ilişkin taleplerinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı ...'ın sözleşmeyi kefil olarak imzalamış olup adi kefil sıfatı bulunduğunu, imza altında yer alan ek açıklama kısmının müvekkili tarafından imzalanmadığını bu sebeple yok hükmünde olduğunu, sözleşmedeki kefalete ilişkin hükümlerin geçersiz olduğunu, zira kefilin sorumluluğu ve kapsamının açık olarak belirtilmediğini, bu nedenle kefile husumet yöneltilemeyeceğini, Muvafakatleri olmamasına rağmen tanık dinlenmesinin yasa ve usule aykırı olduğunu, HMK'nın 201.maddesine göre senetle ispat zorunluluğu olan hallerde tanık dinlenemeyeceğini, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile bu hususta tereddüt bulunmamasına rağmen tanık dinlenmesine muvafakat edilmediği halde 02.10.2014 tarihli duruşmada davacı tanıkları dinlenerek yasa ve usul açıkça ihlal edildiğini, usule aykırı olarak dinlenen tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu, Dosyaya sunulan ve fesih gerekçelerinden birisi olan Ankara 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/733 Esas sayılı dosyası UYAP ortamında gönderildiğini, fiziki ortamda gönderilmediğini, bu nedenle bilirkişi UYAP ortamında gönderilen dosyayı inceleyemediğini ve bu hususun raporda değerlendirilmediğini, eğer dosya incelenmiş olsaydı davacı ...'nın bayilik sözleşmesinin tarafı olan 2014/610 Esas sayılı dosyanın davacısı ...'a hakaret suçunu işlediğinin görüleceğini, dava dışı ...'a hakaret eden davacı ... ile sözleşme ilişkisinin sürdürülmesinin imkansız hale gelmiş olup bu hususun feshi haklı kıldığını, Davacı ...'nın eşi olan ...'nın sürekli şekilde sözleşmenin tarafı olan ... ile muhattap olduğunu ve bu durumun sözleşmeyi hukuka aykırı hale getirdiğini, iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığını, bu husus davacılar tarafından da beyan edilmiş olup ...'nın üçüncü kişi olduğu ticari vekil, ticari satıcı gibi kanuni bir yetkisinin ve temsil gücünün bulunmadığının açıkça beyan edildiğini, bu hususun dahi sözleşmeye aykırı ve haklı fesih gerekçesi olduğunu, ancak bilirkişinin bu hususta da hiçbir değerlendirmede bulunmadığını, Davacıların bayiilik sözleşmesi hükümlerine aykırı davrandıklarını, sözleşmeye göre firmalardan ürün alma, ürün tedarik etme yükümlülüğünün davacılara ait olduğunu, özleşmenin tarafı olan ...'ın ise bu malların bedellerini davacılara ödeyerek kendi nam ve hesabına satacağını, Söz konusu malların bedeli ilgili firmalara doğrudan davalı tarafından (sözleşmeye göre böyle bir yükümlülüğü bulunmamasına rağmen) ödendiğini, ancak davacılar tarafından bu malların faturası önce kendileri adına kesilip, daha sonra yeniden dava dışı ...'a fatura edildiğini, ... defalarca uyarmasına rağmen davacıların sözleşmeye aykırı bu tutumlarını devam ettirdiklerini, davacılar bayiilik sözleşmesi hükümlerine açıkça aykırı davranarak sözleşme hükümlerini ihlal ettiklerini, bu nedenle dava dışı ve sözleşmenin tarafı olan ...'ın, yukarıda yazılı haklı nedenleri gerekçe göstererek, Ankara ... Noterliğinin 08.08.2012 tarihli ve ... yevmiye nolu ihtarnamesi ile 21.04.2012 tarihli bayiilik sözleşmesini haklı nedenlerle fesh ettiğini, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/610 Esas sayılı dosyasında mahkeme eksik inceleme nedeniyle hukuka aykırı bir şekilde; davacı ... davayı takip etmediğinden davacı yönünden davanın açılmamış sayılmasına, karşı davacı davalılar yönünden ise davanın kabulüne karar verdiğini, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/610 Esas sayılı dosyasında karşı dava ikame eden davacılar ... ile birlikte müvekkilim ...'ı da karşı davalı olarak gösterdiklerinden işbu dosya tefrik edilerek 2016/287 Esas sayılı dosya üzerinden müvekkilim ...'a müteselsil kefil sıfatıyla husumet yöneltildiğini, Davaya konu bayilik sözleşmesinin davacıların sözleşmeye aykırı birçok tutum ve davranışları nedeniyle haklı olarak ... tarafından fesh edildiğinden müvekkili ...'ın kefaletinin de geçersiz hale geldiğini, sözleşmede kefilin sorumluluğu ve kapsamı açıkça belirtilmediğinden adi kefalet söz konusu olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE; Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle ortaya çıktığı iddia edilen cezai şart ve kâr mahrumiyeti alacaklarının davalı kefilden tahsili talebini içerir eda davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar veilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisindeki 21.04.2012 tarihli bayilik sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin taraflarının bayi sıfatıyla ... ve ... vekili olarak ..., karşı tarafta ise ... - ..., ...'nın kefili olarak ...'nın yer aldığı anlaşılmaktadır. Bayilik sözleşmesinin özel hükümler başlıklı 5. maddesinin indirimli satış taahhüdü adı altında düzenlenen 2. fıkrasında "Bayi indirim dönemlerinde ... (...) tarafından belirlenen ve ... ile paralel indirim oranlarında satış yapmayı kabul ve taahhüd eder. Bayi hiçbir şekilde gerek sezonda gerekse indirim dönemlerinde ...'in belirlemiş olduğu fiyatların haricinde bir bedelle ürün satışı yapmamayı kabul ve taahüd eder." şeklinde düzenleme bulunduğu, sözleşmenin 10. maddesinde fesih ve tazminat başlığı altında düzenleme bulunduğu, sözleşmenin 9.2. maddesinde "İşbu sözleşme her ne sebeple olursa olsun sona erdiği takdirde bayinin hiçbir şekilde ürün iadesi hakkı olmadığını bildiğini, böyle bir talepte bulunmayacağını kabul ve taahhüd edeceği" şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür. Sözleşmenin, 10.1. maddesinde de merkez ve bayinin sözleşmede üstlendiği hükümlülüklerini yerine getirmediği, sözleşmeye aykırı davrandığı ve veya ...'in imajını yıprattığı durumda merkez ve/veya bayiye yazılı ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmenin tek taraflı feshedilebileceği, sözleşmenin 10.2. maddesinde 1. madde de bahsi geçen sebeplerle merkez ve/veya bayinin sözleşmeyi feshettiği takdirde bayi ve/veya merkezin bu yüzden uğrayacağı her türlü zararın tazmin edileceği ve ayrıca 100.000 TL tazminat ödeneceği kabul ve taahhüd edilmiştir. Üsküdar 3. AHM 2012/32 Değişik iş dosyasında tespit talep edeninin ..., karşı tarafın ..., ... olduğu, dükkanın dış vitrin camında yapıştırılmış "Bir alana ikinci ürün %50 indirim" yazısının bulunduğu, ...'ın 01/07/2012 tarihinde saat 17;27'de ...'ın adına olan mail adresine gönderdiği mailde "bir alana ikinci ürün %50 indirim" yazısının şeklini ebat ve fiyatını bildirdiği, dükkan içerisinde fırsat reyonu kısmında işçi çalışanlarının geçmiş sezon ürünü olduğunu belirttiği 91 adet ürünün fiyat etiketleri üzerinde indirim yapılarak 2. bir etiketle indirimli yeni fiyatların bulunduğu tespit edilmiştir. Eldeki dava dosyasının tefrik edildiği İstanbul 12. ATM 214/610 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; dosyanın içerisindeki 17/11/2014 tarihli bilirkişi raporunda; ...'ın işlettiği iş yerine ait ticari defter incelemesi yapılmış ve ...'ın ...'dan olan 60.511,75 TL tutarındaki alacağını tahsil ettiği, dolayısıyla ticari defter kayıtlarında alacaklı olarak görülmediği, yukarı da bahsi geçen bayilik sözleşmesinin 9.ve 10. maddesi ile Üsküdar 3. AHM 2012/32 Değişik iş dosyasındaki bilirkişi raporu irdelenmiştir. Sözleşmenin feshinin haklı bir nedene dayanmadığı, ...'nın cezai şart talebi ile kâr mahrumiyetine hak kazanacağı yönünde değerlendirme yapıldığı takdirde satıştan elde edilecek net kârın belirlenebilmesi için ...'ya ait 2012 yılının gelir tablosunun dosya içerisine alınması gerektiği yönünde değerlendirme yapılmıştır. Bilirkişi ek raporunda ise ...'nın bağlı bulunduğu Ümraniye Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen yıllık gelir beyannamesi incelenmiş buna göre 2012 yılındaki beyannamede 76.935,65 TL zarar edildiği bilgisi yer almakla ...'nın kâr mahkumiyeti talep etmesinin mümkün olmadığı, karşı tarafın feshinin haksız olduğu yönünde mahkemede kanaat oluşursa ancak bu durumda ...'nın aradaki bayilik ilişkisi gereği ceazi şart talep etme hakkının olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesi davalının sözleşmeyi ... ile birlikte müteselsil kefil olarak imzalaması sebebiyle davanın kısmen kabulü ile sözleşme gereği 100.000,00 TL cezai şartın karşı dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan, mahkemenin 2014/610 esas sayılı dosyasında verilen hüküm dikkate alınarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsili ile davacılara verilmesine, davacının kâr mahrumiyetine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamına göre dairemizce yapılan değerlendirmede; 21.04.2012 tarihli sözleşmede davalının imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Kefaletinin geçerli olabilmesi için sözleşmenin yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olacağı muayyen miktarın (limitin) gösterilmesi zorunludur. Taraflar arasında imzalanan az yukarıda bahsi geçen sözleşmede kefalet limiti belirtilmediği gibi sözleşme içeriğinden kefilin sorumlu tutulacağı azami miktarın belirlenmesine yarayacak bir düzenleme bulunmamaktadır. Gerçek kişi olan davalının sözleşme kapsamındaki sorumluluğunun garanti sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Bu bağlamda, 21.04.2012 tarihli sözleşmenin garanti sözleşmesi şeklinde kabul edilmesi gerektiğine ilişkin ibarelerin, tarafların imzalarından sonra sözleşmenin alt kısmına yazıldığı, ancak bu kısmın davalı tarafından imzalanmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, 6098 sayılı TBK'nın 603. maddesi gereğince gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin başka ad altında diğer sözleşmelere de kefaletin şekline, ehliyete, eşin rızasına ilişkin hükümlerin aynen uygulanacaktır. Davacının delil olarak dayandığı 21.04.2012 sözleşmede her ne kadar davalının imzası mevcut ise de TBK'nın 583. madddesi sıhhat koşulu olarak gösterilen şekil şartı mevcut değildir. Bu durumda davalının sözleşmenin kefili ya da garanti verini durumunda olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL karar harcının peşin alınan harçtan mahsubu ile artan 1.215,70 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT'deki esaslara göre belirlenen 13.545,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 5-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Davalı tarafından yatırılan 1.707,75 TL istinaf nispi peşin harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalıya iadesine, c-Davalı tarafından harcanan 121,30 TL istinaf başvuru harcı gideri, 35,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 156,30 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.11.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK'nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
