Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/3528
Karar No: 2020/3521
Karar Tarihi: 03.07.2020

Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2020/3528 Esas 2020/3521 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2020/3528 E.  ,  2020/3521 K.

    "İçtihat Metni"

    I-TALEP:
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.12.2019 tarih ve 2019/132873 sayılı yazısı ile; Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, görevi kötüye kullanma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, kişi hürriyetinden yoksun kılma ve silahlı terör örgütüne üye olmak suçlarından şüpheliler ..., ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 22/02/2019 tarihli ve 2017/91976 soruşturma, 2019/11748 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/04/2019 tarihli ve 2019/1423 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
    5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
    Dosya kapsamına göre, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca "...şüphelilere atılı görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak yeterli delil elde edilemediğinden, şüpheliler hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan öncesinde soruşturma yürütüldüğü ve tarafları ve konusu aynı olan olayla ilgili olarak ikinci kez soruşturma yürütülemeyeceğinden, her ne kadar müştekiler şikâyet dilekçelerinde kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etme, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını şikayet dilekçelerinin suç kısmına eklemiş iseler de dilekçelerinden ve alınan beyanlarında bu suçlara ilişkin şüphelilerin eylemlerinin nasıl gerçekleştirdiklerini belirtmedikleri ve delillerini de eklemedikleri hususu da göz önüne alındığında bu suçların unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşıldığından ..." gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, anılan karara karşı yapılan itiraz hakkında merciince "...dosyada mevcut bilgi ve belgeler doğrultusunda açıklanan gerekçeler ve vasıflandırma bağlamında ‘suçun unsurları itibariyle oluşmadığı’ sebebi ile verildiği görülen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu..." gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de, inceleme konusu dosyada müştekiler ... ve ... ..."nun, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/374 (kapatılan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/321 esas) sayılı dosyasında sanık sıfatıyla suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, nitelikli yağma, nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık, tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve mala zarar verme suçlarından yargılandıkları ve yapılan yargılama neticesinde 21/11/2013 tarihinde 2013/148 karar sayısı ile mahkumiyetlerine karar verildiği, bahsi geçen dosyada ... ... ve ... isimli şahısların müşteki sıfatlarının bulunduğu anlaşılmakla, anılan kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı müşteki ... vekili tarafından sunulan 11/03/2019 tarihli itiraz dilekçesinde belirtildiği üzere dosya içerisinde bulunan ... ...’ın 21/03/2018 tarihli ve ...’in 03/05/2018 tarihli dilekçeleri nedeniyle iddialara ilişkin ayrıntılı şekilde tanık beyanlarının alınması, iddia olunan suçlar yönünden şüpheli ...’nun beyanın alınması, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etme, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmek suçları yönünden müştekiler veya müştekiler vekilleri tarafından delil sunulması beklenmeksizin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bizzat delil toplanmasına yönelik soruşturma yapılması ve toplanacak diğer deliller ile şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
    5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 20/12/2019 gün ve 94660652-105-35-12679-2019-Kyb sayılı istemine istinaden Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 2020/181 esas ve 2020/ 1786 karar sayılı 19.02.2020 tarihli görevsizlik kararı ile ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
    I-OLAY:
    ... Özel Güvenlik, ... Kuyumculuk, ... Lokantası, ... Rentecar, ... Ayakkabıcılık gibi işletmelerinin bulunduğu ... Center adlı alışveriş merkezinin aynı zamanda güvenlik, temizlik ve otopark işlerini yaptıklarını ve yönetimi ile ilgilendiklerini, ... ..."nun yönetici olması öncesinde, aralarında alacak meselesinden kaynaklı olaylar vuku bulan eski çalışanları ..."nın tanıdığı olması nedeni ile kendilerine husumet besleyen Asayiş Şube Müdür Yardımcısı ..."in yönlendirme ve görevlendirmesiyle şirketlerine gelerek kendilerinden istediği himmeti vermemelerinden ayrıca aralarında geçen olayları kişiselleştirmesinden kaynaklı husumetinin etkisi ile olumsuz tutum ve davranışlar sergileyen ve süreçte şikayetleri üzerine hakkında düşme kararı verilen ve örgüt mensuplarınca kollanmak sureti ile adli ve idari dosyaları kapatılan komiser ..."nin, alışveriş merkezinde aralarında husumet bulunan nüfuzlu kişilerin ..."ın tanıdığı tefeci olarak bilinen ... ... vasıtasıyla Cumhuriyet savcısı ... ile irtibata geçmelerini müteakip bilgisi dahilinde görevlendirilen organize şube müdürü ..."nun yönlendirmeleri ile kendilerini hedef alan, başkaca büroda yer alan dosyalarının da organize şube müdürlüğüne gönderilerek başlatılan operasyon sürecinde Ak Partiye yakınlıkları nedeni ile söylemlerde de bulunarak hasmane tutum ve davranışlar sergileyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne mensup olduklarını iddia ettikleri emniyet mensuplarının; aynı alışveriş merkezinde faaliyette bulunmaları veya çalışan olmaları nedeni ile alışveriş merkezinin yönetiminden, ticari işlerinden, işçi işveren ya da alacak ilişkisi gibi hukuki ilişkilerden ayrıca kendilerine ait aracın yakılması, dolandırıcılık hadisesi gibi adli mercilere intikal etmiş bir takım olaylardan kaynaklı aralarında husumet bulunan ve içlerinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olduklarına, iltisaklarının bulunduklarına, finansman sağladıklarına şahit olduklarını, Cumhuriyet savcısı ile de irtibat kurdukları iddiası ile örgütle bağlantılarına yönelik araştırma yapılmasını istedikleri kişilerin de bulunduğunu belirttikleri, yargılandıkları davaya taraf kişilerle anlaşmalarına ve yönlendirilmelerini müteakip, aleyhlerine baskı ve yönlendirme ile alınan ifadelere istinaden başkaca bir büro amirliğinde başlatılmasına rağmen organize şubeye sevk edilerek yürütülen, kumpas olduğunu iddia ettikleri operasyon neticesinde açılan kamu davasında, şikayette bulunduklarından haklarında ayrıca işlem yapılan aynı örgüte mensup olmaları nedeni ile de ihraç edilen hakim ve savcılar olduklarını beyan ettikleri yargı mensuplarınca, müştekisi oldukları dosyanın uzun süre kasıtlı olarak incelemesi yapılmadan, lehlerine verilen mütalaa ve lehe delillerin mevcudiyeti gözetilmeden ve toplanmadan, süreçte değişen Cumhuriyet savcısınca verilen mütalaa kapsamında eksik araştırma ve inceleme yapılarak hukuka aykırı şekilde yürütülen ayrıca silahlı örgütten bahsedilmesine rağmen el konulan silahların iadesine karar verildiğini, işbirliği yaptıklarının ileri sürüldüğü polisler hakkında dava açılmadığını da belirttikleri yargılama neticesinde verilen ve Yargıtay üyesinin muhalefet şerhine rağmen onanarak kesinleşen kapatılan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin ilamına konu hükümleri infaz etmek suretiyle mağdur olduklarını, ... ... ile ..."in de tanıklığının bulunduğuna dair dosya kapsamında görev alan ve ihraç edilen hakimler ve savcılar ile Yargıtay üyelerinin adlarını da belirtmek sureti ile davada taraf olan şahıslar ile emniyet mensupları hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına, İçişleri Bakanlığına ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine hükümlüler ... ve ... tarafından gönderilen ayrıca süreçte vekillerince de özetle; temyiz denetiminden geçen dosyaya konu olaylarda silahlı bir suç örgütünün bulunmadığı, suçun yasal koşullarının oluşmadığı, gerekçeli kararda ve dayanak belgelerde suç örgütünün ne şekilde oluştuğuna dair somut bir açıklama ve gerekçenin bulunmadığı, Yargıtay kararının ise yeterli gerekçeyi barındırmadığı, iddiaların doğru olduğu kabul edilse dahi alacak ilişkisine dayalı husumete yönelik eylemlerin amaç suç kapsamında değerlendirilemeyeceği, hedefin maddi varlıkları veya iş merkezini ele geçirmek olarak değerlendirilmesi halinde suç örgütünün zaten
    oluşmayacağı, yargılama neticesinde müsadere edilen bir silahın olmadığı ve silahla işlenen bir suç iddiasında da bulunulmadığı ve başka bir olayla ilgili olarak aynı mahkemece verilen kararla mahkum olan ancak sonradan tahliyesine karar verilen ... ... ile ilgili haberin sunularak benzer bir olayın yaşandığının belirtildiği görülen dilekçeleri ile; Asayiş Şube Müdür Yardımcısı ..., İzmir Organize Şube Müdürü ..., polis memuru ... ve tespit edilecek diğer şahıslar hakkında, silahlı suç örgütüne üye olma, kişi hürriyetinden yoksun kılma, haberleşmenin gizliliğini ihlal, konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, görevi kötüye kullanma ve tespit edilecek sair suçlardan idari işlem yapılması ve kamu davası açılmasına yönelik yaptıkları suç duyurularına istinaden 2017/91976 sayıya kayden İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca şüpheliler hakkında soruşturmaya başlanılmış, aynı şahıs ve eylemlere yönelik müştekilerin süreçteki başvurularına istinaden başlatılan 2017/124614 ve 2017/91981 sayılı soruşturma dosyalarının da birleştirilmesine karar verilmiştir.
    Cumhuriyet savcısının Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünden isnat edilen eylemlerin doğru olup olmadığı ve soruşturma dosyasında delil üretme vb... dikkat çeken işlemlerin bulunup bulunmadığının araştırılmasına dair talimatı gereği yapılan araştırmalarda; 07.12.2017 tarihli yazıda özetle; şüphelilerin soruşturma tarihlerindeki ünvan ve görevlerinin tespit edildiği, ..."nin 11.04.2007-02.04.2008 tarihleri arasında asker olduğundan ücretsiz izinde olduğu, 03.04.2008 tarihinden itibaren komiser yardımcısı rütbesinde KOM şube Müdürlüğünde görev yaptığının belirtildiği; 14.12.2017 tarihli raporda ise özetle; 2008/748 suç numaralı tahkikat evraklarının incelendiğinin, şüpheliler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/104509 soruşturma numarasına kaydın açıldığının, 13.12.2007 tarihinde CMK"nın 135. maddesince tedbir uygulanmaya başlandığının, Asayiş Şube Müdürlüğünce soruşturma başlatılmış ise de dosya içeriğine göre görevlilerinden şikayetçi olunması nedeni ile savcı talimatı ile 12.03.2008 tarihinde KOM Şube Müdürlüğüne dosyanın devredildiğinin, şüphelilerin adliyeye sevk edildikleri 09.11.2008 tarihinde yetkisizlik kararı ile dosyanın CMK 250. madde ile yetkili savcılığa devredildiğinin, iletişim tespit tutanaklarının dosya içerisinde bulunmaması nedeni ile incelemesinin yapılamadığının, müşteki, bilgi sahibi ve bilgi edinilen kişilerin belirtilerek FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı veya iltisaklı olup olmadıklarına dair sorgulamada şahıslardan sadece ... ..."un kayyım atanan iltisaklı şirkette 2011 yılı Eylül ve Ekim aylarında SGK kaydının bulunduğunun, ..., ... ve ..."na yönelik sorgulamalarda ise; FETÖ/PDY kapsamında KHK ile görevlerinden çıkarıldıklarının, ... hakkında İzmir, ... hakkında Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılıklarında soruşturmalarının bulunduğunun ve ..."nin tutuklandığının, ..."nun ByLock kullanıcısı olduğunun ve hakkında Bursa"da işlem yapıldığının, ..."nin 06.11.2008 ve 08.11.2008 tarihleri arasında dosya kapsamında imzasının yer aldığı arama, yakalama ve tespit tutanaklarının belirtildiği, asayiş şube müdürlüğü evrakları olmadığından ..."in imzasına rastlanılmadığı, ..."nun iller arasında yapılan
    yazışmalarda isim ve imzasının bulunduğu, hakim ve savcılar hakkında ise kovuşturma evrakları bulunmadığından işlem yapılamadığının, CMK 135 madde kapsamında ses CD"leri olmadığından eylemlerle örtüşüp örtüşmediği, örgütsel bir oluşumun var olup olmadığı, şüpheliler lehine ya da aleyhine olan hususların soruşturma dosyasına eklenip eklenmediği hususlarında net bir tespitin yapılamadığı belirtilmiştir.
    ... ..."nun dilekçesine istinaden verilen ek talimata istinaden; tahkikat evraklarında belirtilen 13 müşteki, 15 bilgi sahibi ve 3 bilgi edinilen kişilerden ..., ..., ..., ..., ... ..., ... ... ..., ..., ..., ... ..., ..., ... ve ... ..."ın bilgi sahibi ve ifade sahibi sıfatı ile kollukta alınan beyanlarında, özetle, soruşturma aşamasındaki ifadelerini baskı altında kalmadan hür iradeleri ile verdiklerini ve mahkemede tekrarladıklarını beyan ettikleri, ayrıca ..."in 31.01.2018 tarihinde şahısların şirketlerine baktığını ve emekli emniyet amiri olduğunu söyleyen ... ... tarafından alacağının kur farkı ile birlikte ödendiğini; ... ..."un karakolda ... ve ... ..."nun baskısı ile ifade verdiğini hatta telefonuna tehdit mesajının gönderildiğini; ..."ın ise isteği ile şikayetten vazgeçtiğini beyan ettikleri görülmüştür. 20.02.2018 tarihli verilen ek talimata istinaden hazırlanan raporda ise özetle; daha önceki raporlarda yapılan tespitlerde belirtilerek tahkikat evraklarının incelendiği, müşteki ve bilgi sahibi kişilerden ulaşılabilenlerin ifadelerinin alındığı, müştekiler ... ve ..."nun beyanlarının temin edilemediklerinden alınamadığı; şüphelilerden ... ve Sümer Demirtaş"ın soruşturma aşamasında şikayetleri destekler mahiyette beyanda bulundukları, Sulh hukuk mahkemesinde görülen bir dava kapsamında alınan rapor ile fezleke kapsamında belirtilen telefon görüşmelerinin tetkiki neticesinde, süreçte alınan ifadeler ve yapılan tespitlere istinaden şüphelilere yönelik eylemlerin delillendirilmesi sırasında görevli emniyet mensuplarının yönlendirmeler veya baskılarının olduğuna dair somut bir beyan ve veriye rastlanılmadığının, soruşturma konusu olmayan başka bir evrakın bulunmadığı belirtilmiştir.
    13.02.2018 tarihli, ... ve ... ... vekilince sunulan dilekçe ile; ... ..., ..., ..., ..., ... ..., ... ..., ..., ..."ün tanık olarak dinlenilmeleri talep edilmiştir. Bu kapsamda; müştekilere ait iş yerlerinde süreçte çalıştıklarını beyan ettikleri görülen ..., ..., ... ..., ..."in özetle; aralarında ..."nin de bulunduğu polis memurlarının operasyon sürecinde iş merkezine gelerek kendilerine şikayetçi olmalarını, bildiklerini aktarmalarını aksi takdirde haklarında işlem yapılabileceğine ve ... ile ... Köse"yi bitireceklerine, gün yüzü göstermeyeceklerine dair söylemlerde bulunduklarına, husumet hissettiklerine dair beyanlarda bulundukları, ayrıca ..."in ..."ın kendisine ... tarafından şikayetçi olmasının istenildiğini eğer olmaz ise hakkında işlem yapılacağına dair beyanda bulunduğu ile bazı müştekiler hakkında o dönemde cemaatçi olduğunun ve yardım ettiklerinin konuşulduğuna dair beyanda bulunduğu, ayrıca bilgisine başvurulan ... ..."nin özetle beyanında, emekli polis memuru olduğunu, ... ... ve ..."nun araç yakılması olayı kapsamında bilgi sahibi olduklarını beyanla karakola geldiklerini, tahkikat evraklarının savcılığa gönderilmesi nedeni ile durumu ilettiği amirinin talimatı ile görüştüğü Cumhuriyet savcısının ifade alınmasına dair talimatınca işlem yapıldığını, bu süreçte başkaca bir göreve gittiğini, görev dönüşü evrakı adının açılması nedeni ile imzaladığını, şahısların baskı altında olduklarına dair bir izleniminin olmadığını, ... ..."nun şahısların yanında olmadığını, yönlendirme yapılmadığını,mahkemede ifade verdiğini, bilgisine başvurulan ..."ün beyanında ise özetle ... ... ve ..."nun ... ... ve yanında bulunan bir şahıs ile birlikte araç yakma olayı ile ilgili gelmeleri üzerine ... ve ..."ın ifade odasına alındığını, diğer şahısların ise dışarıda bulundurulduğunu, tahkikat evrakının savcılığa gönderilmesi nedeni ile savcı talimatı doğrultusunda ... ..."nin talimatı ile özgür iradeleri ile baskı altına alınmadan ve yönlendirilmeden ifade alındığını, mahkemede bu konuda ifade verdiğini, bilgisine başvurulan ... ...""in özetle 2015 yılında emniyet müdür yardımcısı iken emekli olduğunu, 2007 yılında ... ... ve ..."na yönelik operasyon yapılmasını asayiş şube müdür yardımcısı olan ..."in istemesi üzerine çalışma yaptığını, yasal olmayan bir durum tespit edilmediğinden konunun kapandığını, süreçte ..."in neden işlem yapılmadığını sorduğunu, yasal olmayan bir durumun bulunmaması nedeni ile işlem yapamayacağını söylediğini makul bir açıklama yapmadığını, ..."in bir yakının şahısların şirketindeki işinden çıkartılması üzerine ofise giderek tehditvari tavır takınması neticesinde çalışanların şahsı ofisten zorla çıkartmalarına müteakip bu şahsın şirket çalışanlarından şikayetçi olduğunu, çalışanların kamera kayıtlarını sunduklarını bildiğini, ..."in bu nedenle komiser yardımcısı ..."tan şirketin üzerine gidilmesini istediğini ve ..."ın bir neden bulunmadan şirkete giderek bulunanları tehdit ettiğini, bunun üzerine hakkında şikayette bulunulduğunu, idari soruşturma yapılmış ise de ceza almadan dosyanın kapatıldığını, ..."in biz seni koruruz, idari bir işlem yapılmaz yeter ki istediklerimizi yap şeklinde söylemde bulunduğunu, kendisi hakkında yapılan usulsüz bir ihbara istinaden açılan soruşturma kapsamında disiplin cezası aldığını ve 3. sınıf emniyet müdürü olmasına rağmen başka bir birime şube müdür yardımcısı olarak atandığını, ... komiserin ise süreçte asayiş şube müdürlüğü ve KOM Şube Müdürlüğü bünyesinde görevlendirildiğini ve sonrasında şirket sahiplerine operasyon yapıldığını beyan ettikleri görülmüştür.
    Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan, 21.03.2018 tarihli dilekçe ile daha önce bilgisine başvurulan ... ..."ın özetle, uzun zaman sonra konuların tekrar açılması nedeni ile korktuğundan doğru ifade veremediğini, vicdanen rahatsızlık duyması nedeni ile ifadesini değiştirmek istediğini, ... ..."ndan o dönem bir kısım alacaklarını alamadığını beyanla, belirttiği şekilde; "Bunu duyan organize şube memurları bana ulaştılar ve senin bu adamlarla alacak verecek sorunun varmış! Paranı tahsil etmek istiyosan şikayetçi olacaksın! Biz zaten bu adamlara gerekeni yapacağız. Sen de bize yardımcı olacaksın! Bize yardımcı olmazsan senin de başın ağrır. Sen de sıkıntı yaşarsın şeklinde baskı yapmışlardı. O dönem hem paramı alabilmek hem de polisten korktuğum için şikayetçi olup ifademi vermiştim. Olayda aslında şikayet edilecek bir durum yokken ve ticari bir uyuşmazlıkken polisin zorlaması baskısı ile ifade vermiştim. Sonrasında da zaten paramı tahsil ettim kimseden bir alacağım kalmadı. Geçtiğimiz ay polis tarafından aranınca korkudan bildiklerimi anlatamadım. Sonradan yaptığım araştırmalar neticesinde durumun farklı olduğunu öğrendim.Benim ... ve ... kardeşlerle bir sorunum yoktur. Bu nedenle gerçeklerin ortaya çıkması adına ifademin yazdığım şekli ile değiştirilmesini ve bu ifademe itibar edilmesini..." ve 03.05.2018 tarihli dilekçe ile de ..."in özetle, 2007-2008 yıllarında ... ... ile arasında alacak meselesi yüzünden anlaşmazlık bulunduğunu, belgesinin bulunmaması nedeni ile hukuki yollara müracaatta bulunamadığını, bu süreçte ... ile kişisel problemler yaşadığından asayiş büroya gittiğini, ifadesinin bu büroda alınamayacağından gasp büroya yönlendirildiğini, bu büronunda organize şubeye yönlendirdiğini, durumu anlattığını, şubedekilerin şahısları tanıdıklarını zaten çalışma yaptıklarını söylediklerini ve şahısların çete kurduklarını bunlar ile baş edemeyeceğini, ne yapacaklarını bildiklerine dair söylemlerde bulunduklarını, kendilerine yardımcı olmasını, ifadesinin önemli olduğunu, ne denilirse yapmasını, bu şekilde alacağını alabileceğini söylediklerini, bu nedenle şahıslardan korktuğundan ifade verdiğini, dediklerini yaptığını, kendisinin yönlendirildiğini, sonrasında ..."in borcunu ödediğini ve özür dilediğini, ... ..."ndan şikayetçi olmadığını bildirmiştir.
    ..."ın SEGBİS sisteminden Cumhuriyet savcılığında 25.05.2018 tarihinde tanık sıfatı ile alınan beyanında özetle; alışveriş merkezinde temizlik firmasının olduğunu, 2007 yılında yönetimin ... ..."na geçtiğini, ... ... ile ... arasında aidat ödeme hususunda husumet bulunduğunu, ..."nin süreçte işlerinizi takip ediyoruz diyerek ... ile ..."in arasına girmemesine yönelik kendisini uyardığını ve bedelinin ağır olacağını söylediğini, bunu ..."e anlattığını, ..."in AVM yönetimiyle çok fazla alakasının olmadığını, ..."in yönetimde söz sahibi olduğunu, mahkemede bunları söylemiş ise de beyanının dikkate alınmadığını, ismini hatırlamadığı bir şahsın işine son verildiğini, bu şahsın yakınının asayiş müdür yardımcısı olduğunu, durumu yakınına iletti diye bildiğini, ..."ın aidatları ödememek için ..."i şikayet ettiğini, ..."nin ..."in siyaset yaparken Cumhurbaşkanı ile çekildiği fotoğrafı kastederek ona güvenmemesini gerektiğini söylediğini, ..."a mahkeme aşamasında ... ile görüştüğünü söylediğinde onların daha iyi günleri yaşadığını, gün yüzü göstermeyeceğini söylediğini beyan etmiştir.
    Soruşturma kapsamında İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/374 esasından soruşturma dosyasının incelenerek iade edildiği, savcılığın da kesinleşmiş karar örneğinin ve yargılamanın yenilenmesine yönelik verilen kararın gönderilmesini istediği, süreçte ..."nin 2016/97 esas ve ..."nun 2016/106 esas sayılı dosyada tanık sıfatı ile bulunduklarının, ... hakkında 2018/122 esas sayılı dosyada yargılamanın devam ettiğinin bildirildiği ve 2008/374 esas sayılı dosyanın gerekçeli kararı ile yargılamanın yenilenmesine dair talebin reddine dair ek
    kararın gönderildiği, soruşturma dosyasının tetkik ve iade edilmek üzere celp edildiği de belirtilen İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.03.2018 tarihli ek kararında özetle; davanın soruşturma ve kovuşturmasında yer alan bazı hakim veya savcıların ihraç edilmelerine veya yargılanmalarına neden olan eylemleri arasında illiyet bağının bu aşamada tespit edilemediği, CMK"nın 311. maddesinde sayılan koşulların oluşmadığı, lehe bir değişiklik olmadığı belirtilerek talep ve itirazın reddine karar verildiği ayrıca İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince ... hakkında 2016/62 esas sayılı kovuşturmanın, Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığınca da ... hakkında yürütülen soruşturmanın devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür.
    CMK 250 madde ile görevli İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 25.10.2005 tarih 2008/740 soruşturma ve İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/231 esas sayılı dava dosyası ile irtibatlı olduğu belirtilen CMK 250 madde ile görevli İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 17.09.2009 tarih 2009/522 soruşturma numaralı iddianamelerinin, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/321 esas 2013/148 karar sayılı 21.11.2013 tarihli gerekçeli kararı ile Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 15.04.2015 tarih 2014/11079 esas 2015/39622 karar sayılı ilamlarının UYAP sisteminden soruşturma aşamasında celp edildiği görülmüştür.
    01.06.2018 tarihinde Cumhuriyet savcılığında müşteki sıfatı ile alınan ifadelerinde yeniden yargılanmak istediğini de beyan eden ... ile ... ..."nun özetle, dilekçeleri kendilerinin gönderdiklerini, şikayetçi olduklarını, hakim ve savcılar ile Yargıtay üyeleri hakkında incelemenin ise devam ettiğini beyan etmişlerdir.
    12.11.2008 tarihinde müdafii eşliğinde, kollukta şüpheli sıfatı ile alınan ifadesinde ... özetle; suçlamaları kabul etmediğini, ... tarafından aynı içerikte şikayetin yapıldığını ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, İzmir 13. Sulh Ceza Mahkemesinde hakaret ve tehdit suçlarından hakkında yapılan yargılama neticesinde düşme kararı verildiğini ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin ilamıyla onanarak kararın kesinleştiğini, müştekinin FETÖ/PDY operasyonlarından yararlanmak sureti ile dosyasını yeniden açtırarak husumetini çıkarları doğrultusunda kullanmak istediğini, 2006 yılında ..."nın şikayeti ile ilgili olan süreçte görev almadığını, 2007 yılında askere gittiğini, 2008 yılı Nisanında göreve başladığını akabinde KOM şube müdürlüğüne atandığını, operasyonun hazırlık aşamasında yer almadığını ancak operasyon aşamasında görev aldığını, operasyonda ..."in ilk etapta serbest kaldığını, süreçte müştekilerin şahıslara ait iş yerlerinde arama yapılmadığına dair bilgi vermeleri üzerine mahkeme kararı doğrultusunda arama yapıldığını, ..."in aramada taciz edercesine söylemlerde bulunması üzerine mahkeme kararına göre işlem yapılacağının bildirildiğini, sonraki süreçte hakkında hakaret, tehdit, rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçlarından şikayette bulunduğunu ancak iddialarının asılsız çıktığını, belgeleri ibraz ettiğini, iftira atıldığını ve şikayetçi olduğunu beyan etmiştir. Sunduğu belgelerde, ..."nun özel yetkili İzmir Cumhuriyet Savcılığına sunduğu dilekçede özetle, ... hakkında, 2 yıl öncesinde abisinin işyerinin önünde ... adlı şahsın gelerek girişteki görevliler ile münakaşaya girdiğini ve sonrasında şahsın görevli olduğu karakola giderek şikayette bulunması üzerine yanında iki polisle gelerek işin "beni görürseniz bu işi çözerim, bu işler bedava olmuyo" diyerek rüşvet istediğini, kabul etmemesi üzerine uzlaşmalarına rağmen şahsın yönlendirmesi ile ... şikayetçi olduğunu, bir yıl sonra ise ..."in iş akdinin feshi üzerine alkollü olarak şirketlerine gelerek olay çıkarması nedeni ile karşılıklı darp olayının meydana geldiğini, haklarında hürriyeti tahdit suçundan fezleke hazırlanarak gasp büro amirliğine sevkedildiklerini, gözaltında kötü muameleye maruz kaldıklarını, süreçte operasyonun yapıldığını ve ... Komiseri gördüğünü, kendisine burada görevli olduğunu, artık eline düştüğüne dair söylemlerde bulunduğunu, Özgür hadisesi ile ilgili de telkinlerinin olduğunu, müştekilerin kendisine karakolda baskı altında ifade verdiklerini, tutanakları okumadan imzaladıklarını beyan ettiklerini, şahsın telkinlerde bulunduğunu, işyerinin kayyıma devri sırasında da kendisine "buradan da bir şey çıkmadı ama en azından abin içeride, ben senin yerinde olsam burada hiç bir dükkanı açmam, herkes zaten sizin ne olduğunuzu biliyor, en ufak açığını arıyorum seni de F tipine yollayacağım dediğini, olayı kişiselleştirilmemesini zaten yargılamanın yapıldığını söylediğinde ise "siz merak etmeyin hepinizin ecdadını sinkaf edeceğim" diyerek müşteki ..."nın yanına gidip konuştuğunu, isimlerini başları derde girmesin diye açıklamak istemediği iki şahidinin olduğunu, şahsın müştekiler ile devamlı görüştüğünü, görüşmeleri ..."ın pizza salonunda yaptığını, ..."i görüşmelere çağırdığını, görüşmelerin dosya ile bağlantılı olup olmadığının araştırılmasını, 11.06.2009 tarihinde duruşmaya gelerek adliye girişinde ve mahkeme salonunda baskı kurduğunu, mahkemeyi izlediğini, müştekilere ne şekilde ifade verdiklerini sorduğunu, şahitlerinin bulunduğunu, ..."ın yakın arkadaşı olduğunu ve olayı kişiselleştirdiğini belirttiği, sunulan diğer belgelerde ise; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 17.11.2009 tarih 2009/72677 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile hakaret, görevi kötüye kullanmak ve rüşvet istemek iddiaları kapsamında soyut iddiadan başka inandırıcı ve kesin delil elde edilemediğinden hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ayrıca 2008 yılı Kasım ayında işyerinde yapılan arama sırasında müşteki ... ile müştekinin sekreteri ..."in bulunduğu ortamda yaşanılan tartışma esnasında müşteki ..."e hitaben "Abini içeri tıktım sıra sizde, ecdadınızı sinkaf edeceğim" diyerek alenen hakeret ettiği ve kötülük edeceğinden bahisle tehditte bulunduğundan 17.11.2009 tarih 2009/72677 soruşturma numaralı iddianame ile 5237 sayılı TCK"nın 125/1-4, 106/1 fıkra 2 cümle, 53/1-2 maddelerince cezalandırılması istemi ile açılan İzmir 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/330 esas sayılı davada, 6 aylık süre içerisinde şikayette bulunulmaması nedeni ile düşme kararı verildiğine dair duruşma zabıtları ve iddianamenin bulunduğu görülmüştür.
    12.11.2018 tarihli tutanakla, ..."nun FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan arandığı ve adresinin tespit edilemediği bildirilmiştir.
    Şüpheli sıfatı ile müdafii eşliğinde 17.01.2019 tarihinde kollukta alınan ifadesinde ..."in özetle, FETÖ/PDY mensubu olmadığını ancak hakkında İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/122 esas sayılı dava dosyası kapsamında
    yargılamanın bulunduğunu, müştekileri tanımadığını, soruşturmaya dahil olmadığını, bilgisinin bulunmadığını, ..."nin yanında hiç çalışmadığını, ..."nu aynı ilde görev yapması nedeni ile tanıdığını, suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
    Şüpheli ... müdafiinin 18.01.2019 tarihli dilekçesi ile silahlı terör örgütü üyeliği suçundan Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığının 11.01.2019 tarih 2019/39 soruşturma, 2019/77 sayılı kararı ile müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğinden, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini talep etmiştir. Bu kapsamda anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 15.07.2016 tarihinin suç tarihi olarak belirtildiği görülen kovuşturmaya yer olmadığına kararda özetle, ilçe emniyet amiri iken açığa alınan, ..."ın ve ..."in ifadeleri ile Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen veri inceleme raporu ekinde bulunan sorgulama sonucunda hakkında örgüt mensubu olmayan ancak kazandırılmak için ilgilenilen kişileri ifade eden veriye rastlanılan şüpheli hakkında, ByLock vs... kullanmadığı ve iltisakının tespit edilmediği, 17-25 Aralık sonrasında örgütsel toplantılara katıldığı, himmet verdiği, başkaca bir örgütsel eyleme katılımına dair tespitin yapılamadığı belirtilerek yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği belirtilmiştir.
    "Kişiler Arasındaki Aleni Olmayan Konuşmaları Kayıt Etmek, Görevi Kötüye Kullanma, Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Etmek, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etmek, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma" suçlarından yürütülen soruşturma sonucunda, suç tarihlerinin "2008,2017" suç yerinin "İzmir" olarak belirtildiği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 22.02.2019 tarih, 2017/91976 soruşturma 2019/11748 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile; yukarıda ayrıntıları özetle belirtilen Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabı, rapor içerikleri, yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.03.2018 tarihli kararından ve şüpheliler ... ve ... hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan derdest yargılamalarının bulunduğu, ... hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğinden bahsedilerek, özetle belirtildiği şekilde; "...müştekilerin İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/321 esas ve 2013/148 karar sayılı dosyasında silahlı suç örgütü kurmak ve liderliğini yapmak, müşteki ..."nun silahlı suç örgütüne yönetici olmak, dolandırıcılık, yağmaya teşebbüs, tehdit suçlarından ceza aldıkları, bu hükmün Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2014/11079 esas, 2015/39622 karar sayısı ile onandığı, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/321 esas sayılı dosyasında 4 mağdur, 8 katılan, 3 müştekinin bulunduğu, aynı dosyada ... ... ve ..."ndan başka çok sayıda şüphelinin bulunduğu, Cumhuriyet Başsavcılığımızca İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/321 esas sayılı dosyasında bulunan müştekilerin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce dinlenmesi neticesi müştekilerin alınan beyanlarında yargı kararı ile işlendiği sübut bulunmuş iddialarını tekrar ettikleri, iddialarını inkar etmediklerinin anlaşıldığı, müştekiler vekilince dinlenmesi istenilen tanıkların alınan beyanlarında esasen şüpheli ... tarafından müştekilere küfür edildiğine yönelik olduğu ve bu hususun müştekinin zamanında vaki şikayeti üzerine 17.11.2009 tarih ve 2009/18132 sayılı iddianame düzenlendiği ve akabinde İzmir 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.02.2010 tarihli kararı ile müştekinin şikayetten vazgeçmesi nedeniyle düşme kararı verildiğinin anlaşıldığı, müştekilerin atılı suçlardan yargılanması neticesi İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet kararının Yargıtayca onanmış olduğu, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne yazdığımız müzekkerenin cevabi içeriğine göre müştekilerin iddiasını destekler mahiyette delil bulunmadığının bildirildiği, şüpheli ..."in emniyetçe yapılan tahkikatta herhangi bir imzasının bulunmadığı, şüpheli ..."nun ise sadece iller arası yapılan yazışmalarda imzasının bulunduğunun bildirildiği, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince müştekilerin yargılanmasının yenilenmesi talebine illiyet bağı yokluğu nedeniyle ret kararının verildiği anlaşılmakla, şüphelilere atılı görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak yeterli delil elde edilemediğinden, şüpheliler hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan öncesinde soruşturma yürütüldüğü ve tarafları ve konusu aynı olan olayla ilgili olarak ikinci kez soruşturma yürütülemeyeceğinden, her ne kadar müştekiler şikayet dilekçelerinde Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, Haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını şikayet dilekçelerinin suç kısmına eklemiş iseler de dilekçelerinden ve alınan beyanlarında bu suçlara ilişkin şüphelilerin eylemlerinin nasıl gerçekleştirdiklerini belirtmedikleri ve delillerini de eklemedikleri hususu da göz önüne alındığında bu suçların unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşıldığından... kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına... itirazı kabil olmak üzere CMK"nın 172 ve devam maddeleri uyarınca.." karar verilmiştir.
    11.03.2019 tarihli müşteki ... vekillerince İzmir Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sunulan dilekçede özetle; şüphelilerin görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerine dair yeterli şüphenin bulunduğunu, delillerin yeterli olup olmadığının ancak mahkemesince değerlendirileceğini, Cumhuriyet savcısının yetkisine girmemekle CMK"nın 311 madde açısından durumun ele alındığını, eksik araştırma ve inceleme yapıldığını, şüphelilerin FETÖ/PDY soruşturmalarının bulunduğunu, lehe ve aleyhe olan delillerin somut olarak sunulduğunu, Cumhuriyet savcısının kamu davası açması gerekirken beraat kararı verir gibi gerekçe ile kovuşturmaya yer olmayacağına dair karar veremeyeceğini, karara dayanak olarak organize şube müdürlüğü yazıları nazara alınmış ise de ... ..."ın ve ..."in ifadelerinden dönerek yönlendirildiklerini beyan ettiklerini, ..., ... ..., ..., ..."ın müştekilerin tehdit edildiklerine dair beyanda bulunduklarını, ... ve ... ..."nin beyanlarının ... ..."un baskı ile ifade verdiğine yönelik açıklamasının gerçeği yansıtmadığını ortaya koyduğunu, ..."ün beyanının dosyada bulunmadığını eksikliğin giderilmesini, emsal Yargıtay kararlarına göre şikayetçiyi doğrulayan beyanlar karşısında delillerin mahkemesince değerlendirilip tartışılması gerektiğini, ilgisi olmasa da CMK"nın 311 maddesi kapsamında verilen kararda illiyet bağının bu aşamada tespit edilemediğinin belirtildiğini, Organize Şube Müdürlüğünün yazısında hakim ve savcılar yönünden kovuşturma aşamasındaki evrakların incelenmediğinin belirtilmesinin de eksik soruşturma yürütüldüğünün delili olduğunu, örgüt faaliyeti kapsamında yürütülen suçlara yönelik araştırma yapılmadığını, belirtilenin aksine suçların ne şekilde işlendiğinin de açıklanarak delillendirildiğini, yasa gereği şikayetçinin böyle bir yükümlülüğünün de bulunmadığını, telefonların dinlenilmesi sureti ile kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek ve haberleşmenin gizliliğini ihlal, teknik araçlar ile izlenmesi nedeni ile özel hayatın gizliliğini ihlal, gözaltına alınmaları nedeni ile kişi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlendiğini, asıl dosyaya yönelik delillerin usule uygun olup olmadığı ve koruma tedbirlerinin hukuka uygunluğu hususunda inceleme ve araştırma yapılmadığından kararın kaldırılmasına yönelik itirazda bulunması üzerine, İzmir 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 19.04.2019 tarih 2019/1423 değişik iş sayılı kararı ile özetle, dosyada mevcut bilgi ve belgeler doğrultusunda açıklanan gerekçeler ve vasıflandırma bağlamında "suçun unsurları itibari oluşmadığı" sebebi ile verildiği görülen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından itirazın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
    27.09.2019, 11.10.2019 ve 14.11.2019 tarihlerinde ... vekillerince sunulan dilekçeler ile özetle; itirazın reddine dair kararın soyut ve eksik gerekçe ile verildiğini, zira suçun unsurları itibari ile oluşmadığı gerekçesinin sadece kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, haberleşme gizliliğini ihlal etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişi hürriyetininden yoksun kılmak suçları açısından, görevi kötüye kullanma suçuna yönelik olarak ise suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak yeterli delil elde edilemediğinden verildiğini, 20.02.2018 tarihinden sonra alınan ifadeler ile yeterli şüphenin oluştuğunu, silah kullanmayan ve ruhsatlı silahları müsadere edilmeyen müvekkillerine yönelik silahlı örgütten ceza verilmesinin nasıl bir yargılamanın yürütüldüğünü ortaya koyduğunu, Yargıtay"ın benzer dosyalarda yeterli şüphenin bulunduğuna dair kararlarının olduğunu, örgüt faaliyeti kapsamında işlenilen suçların ortaya çıkarılmasının ancak kamu davasının açılması ile mümkün olacağını, delillerin değerlendirilmesinin mahkemesince yapılması gerektiğini, ... hakkında dolandırıcılık eyleminden bozma kararı verildiğini, tehdit suçu yönünden ise yargılamanın yenilenmesi istemlerinin kabul edildiğini de belirtilerek süreçteki iddiaları da beyanla kesin kararın kanun yararına bozulması hususunda istemde bulunulmuştur. Süreçte ayrıca Yargıtay 12. Ceza Dairesine de sunulan dilekçeler ile de özetle; tefrik edilen ..."na yönelik tehdit ve nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararının Yargıtay 15 Ceza Dairesince bozulmasına müteakip 02.10.2019 tarihli ... tarafından mahkemesine sunulan dilekçe ile emniyet görevlilerinin müştekiler aleyhine ifade verdirdiklerinin teyit edildiğini, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.10.2019 tarih 2019/216 esas 2019/395 karar sayılı kesinleşen beraat kararında örgütün emniyet ve yargıdaki uzantılarının müştekilerin mahkumiyetine neden olduklarının belirtildiğini ayrıca tehdit suçundan mahkumiyet kararının ise süreçte onandığı dikkate alındığında kesinleşen mahkumiyet hükümlerinin yeniden incelenmesi gerektiğini, örgüt üyeliğinden ziyade örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçların ortaya çıkartılması gerektiğinden kararın bozulması gerektiği belirterek, ..."nun 03.10.2019 havale tarihli dilekçesi ve İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararının sunulduğu, gerekçeli kararda FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yönelik olarak dosya kapsamında değerlendirmelerde bulunulduğu anlaşılmıştır. UYAP sisteminde yapılan incelemede kararın istinaf edilmediğinden 11.10.2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
    26.10.2019 tarihli Cumhuriyet savcılığının görüşünde ise, şikayete ve soruşturmaya konu edilen dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesinin kararı ile onandığı, yargılamanın yenilenmesine ilişkin taleplerin ise mahkemesince reddedildiği, bahse konu soruşturma ve kovuşturma aşamasında görev alan bir kısım kamu görevlileri hakkında sonradan silahlı terör örgütü kapsamında işlem yapılmış olmasının, başlı başına bu kişilerin iştiraklerinin olduğu tüm soruşturma ve kovuşturmaların yok sayılmaları ve yeniden ele alınmaları sonucunu doğurmayacağı, ancak örgüt mensuplarının örgütsel saiklerle hukuku araç olarak kullanarak haksız ve usulsüz işlemler yaptıklarının tespiti halinde soruşturma ve kovuşturmaların yeninden ele alınarak sorumlular hakkında ise adli gereğine tevessül edilmesi gerektiği, Ağır Ceza Mahkemesince verilen ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen, akabinde ise yargılamanın yenilenmesi talebi reddedilen dosyada, örgütsel saiklerle gerçekleştirildiği iddia olunan hukuka aykırılıkların, yürütülecek bir soruşturmada yargılama dosyası kapsamı ve hükme esas alınan delillerin sıhhat değerlendirmelerinin yapılması suretiyle ortaya konulmasının mümkün ve oluşa uygun düşmeyeceği, aksine kabulün, hükmü veren Ağır Ceza Mahkemesi, hükmü onayan Yargıtay Dairesi ve yargılamanın yenilenmesi talebini reddeden Ağır Ceza Mahkemesi yerine geçerek tüm bu adli mercilerin verdikleri kararların üzerinde bağlayıcı bir hüküm kurulması sonucunu doğuracağı, ancak Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 15.04.2015 tarih, 2014/11079 esas ve 2015/39622 sayılı kararları ile onanan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/321 esas ve 2013/148 sayılı karar sayılı ilamın, müşteki ve vekilince ileri sürülen nedenlerle ortadan kaldırılması, infazının durdurulması veya yargılamanın yenilenmesi hallerinde ortaya konulacak ve tespiti yapılacak hukuka aykırılık ve usulsüzlüklerin, failleri ve örgütsel saiklerle hareket edilip edilmediği noktasında soruşturma ve kovuşturmaya konu edilebileceği belirtilmiştir.
    Süreçte taraf vekillerince sunulan dilekçe içeriklerinde bahsedilen dosya bilgilerine istinaden UYAP sisteminde taraf entegrasyon ve dosya sorgulama ekranlarında re"sen yapılan incelemede; Hükümlü ... hakkında TCK"nın 220/5 maddesi delaletiyle sorumlu tutulup tecziyesine karar verilen hükümler ile müşteki ...’na yönelik hürriyeti tahdit suçundan kurulan hüküm yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme isteminin Yargıtay 6. Ceza Dairesince reddedilerek itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği ayrıca ... ... ve ... ... hakkında katılan ... yönelik dolandırıcılık, katılan ... ..."e yönelik dolandırıcılık ve yağma suçları ile ayrıca sanık ... hakkında katılan ..."e yönelik hürriyeti tahdit suçuna ilişkin onama kararlarına yönelik karar düzeltme isteminin ...’e yönelik dolandırıcılık suçundan; sanık ... hakkında yakınan ...(...)’na yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükümlere ilişkin itirazlarının kabulü ile onama ilamının kaldırılarak hükümlerin bozulmasına, yakınan ... ... ...’na yönelik yağma ve dolandırıcılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan itirazın ise reddedilerek Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği ve süreçte Ceza Genel Kuruluna sunulan dilekçe içeriklerinde dosyanın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kumpası olduğuna dair iddiaların ileri sürüldüğü görülmüştür.
    III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
    Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, görevi kötüye kullanma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, silahlı terör örgütüne üye olma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından yürütülen soruşturma neticesinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile bu karara vaki itirazların reddine dair kesin kararda hukuka aykırılık bulunup bulunmadığına ilişkindir.
    IV-HUKUKİ DEĞERLENDİRME;
    A)Kanun Yararına Bozmada Uyulacak İlkeler:
    Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438 - 2012/141 sy. 10.05.2011 tarih 6-80-90 sy. 14.12.2010 tarih 4-210-259 sy. 15.06.2010 tarih 9-117-146 sy. 23.06.2009 tarih 9-30-177 sy. gibi) açıklandığı üzere: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak kesin kararlara karşı kabul edilmesi nedeniyle bu amaçlara hizmet etmeyen, sadece yapılan uygulamanın hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesinde kanun yararı olmadığı gibi bu uygulamanın kesin hükmün otoritesini sarsacağı da açıktır.
    Aynı nedenlerle olağan yasa yollarına göre, kapsamının dar ve sınırlı olması, hukuka aykırılığın, davanın özüne ve cezaya esaslı bir şekilde etki etmesi, tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
    Hakim ya da mahkeme tarafından değiştirilmesi, geri alınması her zaman mümkün olan kararlarda yasanın aradığı kesinlikten bahsedilemez. Ciddi boyuta ulaşmayan, maddi meseleye ilişkin olan, hakimin kanaat ve takdir yetkisi kapsamında kalan hususlar ile infaz aşamasında, soruşturma ya da kovuşturma safhasında alınacak bir kararla giderilebilecek nitelikte olanlar gibi başka bir yol ve yöntemle giderilmesi mümkün olan hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma konusu olamayacağı kabul edilmektedir.
    Sübutu kabul edilen eylemin suç oluşturup oluşturmayacağı ya da hangi suçu oluşturacağı yönündeki hukuki tespit, kabul ve uygulamaların yukarıda sayılan, uygulama birliği ve hukuk güvenliği amaçları bağlamında kanun/kamu yararı taşıdığından kanun yararına bozma yasa yoluna konu olabileceğinde şüphe yoktur. Yüksek Ceza Genel Kurulu da aynı görüştedir(23.6.2009 t,2009/7-69,176 sy).
    Ancak ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 25.10.1993 tarih 260/281 sayılı kararında da açıklandığı üzere; olaya ilişkin deliller toplanıp değerlendirilmişse, delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine noksan kovuşturma yapıldığından ya da takdirinde yanılgıya düşüldüğünden veya soyut olarak "araştırma yapma" gereğine tevessül edilmediğinden bahisle kanun yararına bozmaya gidilemez.(CGK., 14.11.1988,340‐450) Yeter ki keyfilik ya da bariz takdir hatası üzerine inşa edilen kararın hukuk alemindeki mevcudiyeti, hukuk güvenliği ve hukuk devleti ilkeleri bakımından ciddi bir tehdit oluşturmasın.
    26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ve Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış Yüksek Ceza Genel Kurulunun kararlarında (27.06.2019 tarih 2019/15-9-511, 29.09.2009 tarih 2009/6-177-210, 29.04.2008 tarih 2008/7-80-93, 02.10.2007 tarih 2007/6-170-195, 11.04.2006 tarih 2006/9-115, 18.03.2006 tarih 2006/2008/9-7-56, 15.11.2005 tarih 7-132/128, 25.10.2005 tarih 2005/3-98-120, 22.08.1988 tarih ve 18 sayılı) açıklandığı üzere kanun yararına bozmada asıl olan kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların isteme bağlı kalınarak giderilmesidir.
    Yazılı emre konu yapılacak karar, sadece hukuki meseleye ilişkin olmalıdır. Maddi bir meselede verilen ve sadece o davayı ilgilendiren karardaki hatanın belirtilmesinde “kanun yararı” yoktur.( Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, 8.Bası, 1986, S. 1057)
    B)-Konu ile ilgisi bakımından suç ihbarı ya da şüphesi üzerine Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılacak soruşturma işlemleri, tamamlanan ceza soruşturması neticesinde Cumhuriyet savcısınca verilecek kararlar ve bu kararlara karşı gidilebilecek kanun yolları ile bunlara ilişkin usul hükümleri ile suçtan zarar gören ve mütemadi suç kavramları üzerinde kısaca durmak gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet savcısıdır.
    CMK’nın “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlıklı 160. maddesine göre;
    "(l)Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
    (2) Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” denildikten sonra 161 maddesinde "Cumhuriyet savcısının görev yetkileri" ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
    Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
    CMK’nın 160/1 maddesinde yer alan “bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hal” ifadesinden de anlaşılacağı üzere; belli bir suç şüphesine karşı soruşturmaya başlanılabilmesinin maddi koşulu, o suça ilişkin başlangıç şüphesinin var olmasıdır. Başlangıç şüphesi, soyut bir izlenimle değil; suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıalar ile oluşur. Cumhuriyet savcısı, başlangıç şüphesinin olup olmadığını yani, suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıaların bulunup bulunmadığını değerlendirerek soruşturmaya başlayacaktır. Kısaca, başlangıç şüphesinin bulunup bulunmadığını değerlendirme yetkisi, Cumhuriyet savcısına aittir (Veli Özbek, Nihat M. Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınlar, Ankara, 2011, sayfa 186 ve devamı).
    Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Ancak bu yapılırken insan onuru, lekelenmeme hakkı gibi hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri daima göz önünde bulundurulacaktır. Ceza muhakemesinin amacı insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeğin araştırılıp bulunması, adaletin gerçekleştirilmesi ve hukuki barışın sağlanmasıdır.
    CMK’nın 172/1 maddesine göre; “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.”
    Kamu davasını açmaya yeterli delil yok ise ya da dava açmak için gerekli diğer şartlar bulunmuyor ise kamu davasının açılması mümkün değildir. Bu durumda Cumhuriyet savcısının delilleri değerlendirme takdir yetkisi vardır. Cumhuriyet savcısı delillerin iddianame düzenlemek için yeterli olup olmadığını takdir edecektir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı topladığı tüm delilleri olaylarla ilişkilendirerek, delillerle yeterli şüpheyi ortaya koyacaktır. Kamu davasının açılmasında yeterli şüpheden bahsedebilmede önemli olan, suçun işlendiğine yönelik tartışılabilirlik ve mahkumiyetin ne derecede mümkün olabilirliğidir. Cumhuriyet savcısının kamu davasını açarken bu değerlendirmesinde delilleri takdir edecek olması sebebiyle, Cumhuriyet savcısının şüphelinin suçu işlediği yönünde yeterli şüphenin oluşup oluşmadığına dair takdir hakkını gerekli araştırma ve soruşturma işlemleri yaptıktan sonra kullanacaktır. Cumhuriyet savcısı gerekli araştırma ve soruşturma işlemleri yaptıktan sonra şüphelinin suçu işlemediği düşüncesinde ise şüphelinin lekelenmeme hakkını da göz önüne alarak kamu davası açma yoluna gidemez. Bu durumda şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
    Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edebilir.
    İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirecek olaylar ve deliller belirtilir. (CMK 173/2)
    Sulh Ceza Hakimliği soruşturmanın genişletilmesine gerek görmeyip, istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
    Sulh Ceza Hakimi öncelikle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı yapılan itirazın, süresine, itiraz edenin suçtan zarar görme sıfatının bulunup bulunmadığına, Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususundaki takdir yetkisini kullanıp kullanmadığına dair objektif koşulları inceleyecektir. Bu koşullar gerçekleşmiş ise toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğunu, yapılan yargılama sonucunda şüphelinin atılı eylemden mahkum edilebileceği kanaatini taşıyorsa, kararında, hangi delillerle bu sonuca vardığını göstermelidir. Soyut gerekçelerle dava açılmasına ilişkin karar vermek kişilerin lekelenmeme hakkını da zedeleyecektir.
    Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itiraz edebilmek için suçtan zarar görmek gereklidir. Suçtan zarar görme kavramı yasada açık olarak tanımlanmamış ise de, mağdur ve şikayetçi ile suçtan zarar görenin hakları CMK’nın 234. maddesinde düzenlenmiştir. Mağdur suçtan bizzat zarar gören kişidir. Bazı hallerde doğrudan suçtan zarar görmemekle birlikte dolaylı olarak da zarar söz konusu olabilir. Bu kişiler suçtan zarar gören olarak ifade edilmektedir. Mağdurdan daha geniş bir alanı kapsamaktadır. Yerleşik uygulamalara göre suçtan ancak doğrudan zarar gören kişiler davaya katılma hakkını haizdirler.
    Esas itibariyle silahlı terör örgütüne üye olma veya örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçunun maddi konusu bulunmamaktadır. Hukuki konusu ise, Devletin Anayasal düzeni ve ülkenin toprak bütünlüğünün, toplumsal ... ve barışın korunmasına ilişkin hukuki yararlardır.
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçunda korunan hukuki değer, esas itibariyle kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliğinin bozulması, bireyin güvenli ve ... içinde yaşama hakkını da zedeleyecektir. Söz konusu filler suç olarak tanımlamak suretiyle, bireyin Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik eylemlere karşı da korunması amaçlanmaktadır. (ÖZEK Çetin -Organize Suç,1998.s.195, BAYRAKTAR Köksal -Suç işlemeye tahrik cürümü, İst.1997.s.96)
    Bu nedenledir ki, demokrasi ve ... ortamında yaşama hakkına sahip toplumun her bir ferdinin bu suçlardan dolaylı olarak etkilenip zarar gördüğü tartışmadan varestedir. Örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar yönünden şartları oluştuğunda bu suçların mağdurlarının araç suçlarla ilgili olarak, soruşturma aşamasında CMK"nın 173/1. maddesi gereğince itiraz hakkını, kovuşturma safhasında da aynı Kanunun 237. maddesi kapsamında davaya katılma hakkını kullanabilir ise de doğrudan zarar görmediğinden silahlı terör örgütüne üye olma veya örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçu yönünden bu hakları haiz değildir. Yüksek Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamaları da bu yöndedir. (Ceza Genel Kurulunun 03.05.2011 gün ve 155–80, 04.07.2006 gün ve 127–180, 22.10.2002 gün ve 234–366 ile 11.04.2000 gün ve 65–69 sayılı kararları)
    Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde;
    İstemle bağlılık ilkesi nazara alınarak yapılan incelemede;
    a-Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan "doğrudan zarar görmeyen" müşteki/müştekilerin bu suç yönünden karara itiraz hakkının bulunmaması nedeniyle farklı gerekçe ile verilen kararda netice itibariyle hukuki isabetsizlik görülmemesine,
    b-Diğer suçlar yönünden; şüpheli ...’nun beyanın alınmasının gerekip gerekmediği, ... ...’ın 21.03.2018 tarihli ve ...’in 03.05.2018 tarihli dilekçeleri nedeniyle iddialara ilişkin ayrıntılı şekilde tanık beyanlarının alınmasının, müştekiler vekilleri tarafından delil sunulması beklenmeksizin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bizzat delil toplanmasının gerekip gerekmediği bakımından:
    aa-Şüpheli ...’nun beyanın alınmasının gerekip gerekmediği yönünden: 12.11.2018 tarihli tutanak içeriğine göre, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan arandığı ve adresinin tespit edilemediğinin tespit edilmesine ve 5271 sayılı CMK"nın 172/2 maddesi gereğince şüphelenin yakalanıp/teslim olup dinlenmesi üzerine iddialar bakımından yeni delillerin ortaya çıkmasında soruşturmanın yeniden açılıp devam etmesinin mümkün bulunmasına,
    bb-Suç oluşturduğu iddia edilen olay ve olguların, esas itibariyle müştekiler ... ve ... ..."nun, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, nitelikli yağma, nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık, tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve mala zarar verme suçlarından sanık olarak yargılandıkları (kapatılan) İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/321 (İzmir 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/374 esas) esasına kayden görülen dava kapsamında soruşturma aşamasında icra olunan soruşturma işlemlerine ilişkin olmaları itibariyle anılan mahkemenin 21.11.2013 tarih 2013/148 karar sayılı davanın yargılama aşamasında, temyizen Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 15.04.2015 tarih 2014/11079 esas 2015/39622 karar sayılı ilamına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme isteminin incelenmesi safhasında keza yargılamanın yenilenmesine dair talebin reddine dair verilen İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.03.2018 tarih 2013/457 karar sayılı ek kararın inceleme ve değerlendirme aşamasında tartışılıp değerlendirmiş bulunmasına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme istemi üzerine anılan ilamın bir kısmı yönünden ise dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderildiğinin anlaşılmasına, müşteki ve vekillerinin iddialarının araştırılmasına yönelik, ayrıntılarına yukarıda yer verilen inceleme ve tespit tutanakları ile ifade zabıtlarına göre, Cumhuriyet savcısının talimatı kapsamında 29.01.2018 tarihinde bilgisine başvurulan ... ..."ın 08.11.2008 tarihli ifadesini baskı altında kalmadan verdiğini, mahkemede de beyanını tekrarladığını söylediğinin, ..."in her ne kadar ifadesine başvurulamamış ise de tanzim edilen raporlar kapsamında yapılan tespitler ile gerekçeli karar içeriği ile 10.04.2009 tarihli duruşma tutanağından hazırlık aşamasında alınan ifadelerini doğruladığının belirlenmiş bulunmasına, suç oluşturduğu iddia edilen olaylarla
    irtibatlandırılan somut delillerin ikame ve/veya toplanmak üzere gösterilmemiş bulunmasına, ayrıntılarına olaylar bölümünde yer verilen safahata ve özellikle zikredilen yargılama ve kanun yolu incelemeleri neticesinde iddiaları doğrulayan yeni delillerin ortaya çıkması halinde soruşturmanın yeniden açılıp devam etmesinin mümkün bulunmasına (CMK madde 172/2) nazaran, yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
    V-SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi