17. Hukuk Dairesi 2013/5818 E. , 2014/6440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Korkuteli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/09/2012
NUMARASI : 2009/263-2012/530
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı N.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni/sürücüsü ve trafik (ZMSS) sigortacısı olduğu aracın davacının yönetimindeki motosiklete çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek, ıslahla birlikte 84.077,08 TL. maddi tazminatın her iki davalıdan, 5.000,00 TL. manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalıdan faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili ile davalı N.. Ç.. vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, ıslah edilen maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin 4.000,00 TL. yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı N.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalı N.. Ç.. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-)Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davalı sigorta şirketi yönünden ıslah edilen maddi tazminat kısmı için de dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan; davalı sigortacı lehine olan bu husus davacı tarafından temyiz edilmeyip, temyiz eden davalının esasen diğer davalı aleyhine olarak hükmü temyiz etme hakkı yok ise de; dava konusu zarara neden olan aracın işleteni/sürücüsü ve sigortacısı olan davalıların sorumluluğu yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı olduğundan, hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe yada aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmeyeceğinden, rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalının diğer davalı lehine olan hükmü onun aleyhine temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Bu nedenle, İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalılarında sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır. (Yargıtay HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı)
Somut olayda; davacı maddi tazminatın müteselsil sorumluluk hükümlerine göre davalılardan tahsili istemiyle işbu davayı açmıştır. Mahkemece ıslah edilen kısma ilişkin kurulan hükümde davalı sigorta şirketi yönünden faiz başlangıç tarihi davacı yanca temyiz edilmeyip sadece müteselsil sorumlu diğer davalı tarafından temyiz edilmiş olup, bu itibarla hükmü temyize gelmeyen davacı ile anılan davalı yönünden hüküm kesinleşmiş ve bu hususta davalı sigortacı lehine usulü müktesep hak oluşmuş ise de; temyiz eden davalı tarafın davalı sigortacıyla aralarındaki iç ilişkiye göre bunu rücu edebileceği açıktır. Bu nedenle, taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; mahkemece davalı sigortacı için usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmemesi gerektiği gözetilip icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak, sadece, sorumlu olunan hususun tespitine yönelik hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı N.. Ç.. vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı N.. Ç.."a geri verilmesine 28.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.