Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/11825
Karar No: 2013/15396
Karar Tarihi: 10.12.2013

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/11825 Esas 2013/15396 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2013/11825 E.  ,  2013/15396 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.01.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.05.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı mirasçıları vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R
    Davacı, çekişme konusu 375 ada 6 parsel sayılı taşınmazın evveliyatının yayla olduğu, zilyetlikle kazanılması söz konusu edilemeyeceğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ve özel siciline işlenmesini istemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile yayla olarak sınırlandırılmasına karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı mirasçıları vekili temyiz etmiştir.
    Dava, çekişmeli taşınmazın evveliyatının yayla olduğu, zilyetlikle kazanılmasının söz konusu edilemeyeceği iddiasıyla tapu iptali ve özel siciline işlenmesi istemine ilişkindir.
    Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nun 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nun “Tarafta iradî değişiklik” başlıklı 124. maddesi gereğince; Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına
    aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.
    Türk Medeni Kanununun 28. maddesinde ise; gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişi taraf ehliyetini yitireceğinden aleyhine dava açılamaz ise de; yukarıda belirtildiği üzere maddi hatadan dolayı muhatabın yanlış gösterilmesi, davacının tüm özeni göstermesine rağmen dava açacağı kişiyi doğru tespit edememesi, kısa süre önce kendisiyle işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi durumlarında yanlış taraf gösterilmesi dürüstlük kuralına aykırı değilse ortaya çıkan dava ilişkisi sebebiyle daha üstün bir yarar dikkate alınarak yargılamaya gerçek tarafla devam edilmelidir.
    Bu durumda mahkemece, ölen kişinin veraset belgesi ile belirlenen tüm mirasçılarına dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle davanın esasına girilmesi gerekir.
    Taraf teşkilinin sağlanmasından sonra, nizalı taşınmazın ... ilçesi ... Beldesinde bulunduğu, taşınmazda ve çevresinde yapılaşmalar olduğu, etrafında ......ve ... adlarıyla bilinen yaylaların bulunduğu, 950-1200 rakımda olduğu, nizalı yere yakın mesafede Huzur mahallesinde bulunan 1200-1250 rakımlı bir taşınmazın aynı nedenle dava konusu edildiği ve Hukuk Genel Kurulunun 31.1.2001 tarih, 2000/8-1836 Esas 2001/13 Karar sayılı ilamı ile yayla kabul edildiği, yapılan yargılama, toplanan deliller, mahallinde yapılan keşif, keşif sonucu verilen bilirkişi raporları ile sabittir. Taraflar arasında bu hususlarda ihtilaf olmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yöndedir.
    Nizalı taşınmazın bulunduğu bölge herkesçe bilinen maruf ve meşhur “... yaylasıdır.” Burası ülkemizin en büyük yaylalarından biri olup davalı taşınmazın bağlı bulunduğu belde ile birlikte az yukarıda sayılan tüm yaylalarla beraber bir bütünü oluşturmaktadır. Bütünün içindeki bir bölümün değişik isimle anılması ona farklı işlem yapılmasını gerektirmez.
    Bütünün tabi olduğu uygulama onun içinde geçerlidir. Yayla olan yerin sakinleri tarafından amacının dışında yazlık evler yapılarak yaygın yapılaşma ve yerleşmeye sebebiyet verilmesi, bağlı bulunduğu belde de Belediye teşkilatı kurulması, hizmet binalarının yapılması, imarın geçerek kesinleşmesi, kısa veya
    uzun süreli özel mülkiyete dönüştürülerek kullanılıyor olması az yukarıdaki hukuki düzenlemeler kapsamında taşınmazın öncesinin kadim yayla olma gerçeğini ortadan kaldırmaz. Hukuk Genel Kurulu Kararı sonucu yayla olduğu kabul edilen yerle çekişmeli taşınmaz arasında farklı işlem yapılmasını gerektiren fazla bir mesafe ve rakım farkı da bulunmamaktadır.
    HUMK"nun 238/2. maddesine göre “Maruf ve meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz.” Davalı taşınmazın bulunduğu ... Yaylası sadece bölge halkı tarafından bilinen bir yer değil herkesin bildiği tanıdığı yurt genelinde maruf olan bir yerdir. Öncesi kadim, maruf ve meşhur bir yayla iken sonradan yaygın bir yapılaşma sonucu yerleşme alanı haline getirilen bu yerin Çukurovaya nazaran daha serin olmasından ötürü niteliğinin değiştirilerek yazlık yapı olarak kullanılması taşınmazın “yayla” olma özelliğini kaybettirmez.
    Mahkemenin dava konusu taşınmazı yayla niteliğinde kabul etmesinde yasaya aykırılık yoktur. Davalıların diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    Ancak; 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinde 20.06.2007 tarihli ve 26558 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3.6.2007 tarihli 5685 sayılı kanunla değişiklik yapılmış “Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
    Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline
    yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir” hükmü getirilmiştir.
    09.03.1988 tarihli ve 1987/2-860-232 sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında vurgulandığı üzere kural olarak herhangi bir yasa ve düzenleyici hüküm o yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getireceğinden 5685 sayılı Kanunla 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinde yaptığı değişikliklerin uygulanıp uygulanamayacağının inceleme ve araştırma konusu yapılması gerekir.
    Buna göre olayda hükmü aynen yukarıya yazılan 4342 sayılı Mera Kanununun geçici madde 3, birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı inceleme ve araştırma konusu yapılmalı, başka bir anlatımla yaylak olması nedeniyle diğer koşullar gerçekleşmişse yasa uyarınca Hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmaza davalının emlak ve rayiç bedeli toplamının yarısı depo ettirilerek Hazinenin bu bedel karşılığı davadan kanun gereği vazgeçmesi gerekip gerekmediği yönü üzerinde durulmalıdır.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar bir yana bırakılarak yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı mirasçıları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 10.12.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi