
Esas No: 2016/3198
Karar No: 2021/1736
Karar Tarihi: 12.04.2021
Danıştay 10. Daire 2016/3198 Esas 2021/1736 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/3198
Karar No : 2021/1736
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü / ANKARA
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Sakarya ili, … ilçesi, … köyü, … Mevkiî, … pafta, … parsel sayılı taşınmazının, Adapazarı-Mekece Yolunun yapımı sırasında kamulaştırılan alan dışında kalan kısmında bir kısım ağaçların söküldüğü, bağ olarak kullanılamaz hale geldiği, taşınmazının yol ile bağlantısının istinat duvarı ile kesildiğinden bahisle ortaya çıktığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle yapılan 02/10/2014 tarihli başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptali ile 10.000,00 TL (miktar artırım dilekçesi ile 41.229,29 TL) maddi zararın tazminine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu olayda, Mahkemece mahallinde yaptırılan keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, Adapazarı-Mekece yolu yapımı sonrasında davacıya ait taşınmaz ile karayolu arasına kot farkından dolayı istinad duvarı yapıldığı, taşınmazın yol ile bağlantısının kesildiği, taşınmazın piyasa araştırması sonucunda %15 oranında değer kaybına uğradığının belirtildiği, taşınmazların bedeli üzerinden hesaplanan ve değer kaybı olarak bulunan 41.229,29 TL maddi zararın kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ilkesi uyarınca davalı idarece tazmini gerektiği, gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davanın kabulü ile 41.229,29 TL maddi zararın 10.000,00 TL'lik kısmının dava tarihi olan 16/12/2014 tarihinden, 31.229,29 TL'lik kısmının ise miktar artırım talebinde bulunulan 04/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen %15 değer kaybında hangi kriterlerin esas alındığının anlaşılabilir olmadığı, davacının iddia ettiği zararının ortaya çıkmasında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, Sakarya ili, … ilçesi, … Köyü, … Mevkiî, … pafta, … parsel sayılı taşınmazının, Adapazarı-Mekece Yolunun yapımı sırasında kamulaştırılan alan dışında kalan kısmında bir kısım ağaçların söküldüğü, bağ olarak kullanılamaz hale geldiği, taşınmazının yol ile bağlantısının istinat duvarı ile kesildiğinden bahisle ortaya çıktığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle yapılan 02/10/2014 tarihli başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptali ile 10.000,00 TL (miktar artırım dilekçesi ile 41.229,29 TL) maddi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un görev ve yetkiler başlıklı 4. maddesinin (a) bendinde "Otoyol, Devlet ve il yolları ağına giren karayolları güzergâhları ile bunların değişikliklerine ilişkin planları hazırlamak veya hazırlatmak" Karayolları Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında sayılmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin kusursuz sorumluluğu, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada, kazalardan kaynaklanmayan, diğer bir deyişle arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir.
Kamu hizmetinin yürütülmesinin neden ve etkisinden kaynaklanan bir zararın doğmaması için idarece her türlü tedbir alınmasına rağmen, hizmetin doğal ve zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkan, hizmetten yararlananlar yönünden genel ve olağan nitelikteki bir külfetten kaynaklanan zararın, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır. Kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanan bir zararın, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca idarece karşılanabilmesi için, uğranıldığı ileri sürülen zararın kamu külfeti olmaktan çıkıp, hizmetten yararlananlar yönünden özel ve olağandışı bir niteliğe dönüşmüş olması gerekir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 6100 sayılı Kanun'un 266. maddesinde, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." kuralı yer almaktadır.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde, " Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir." hükmü yer aldığından; sunulan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlikte olmaması veya taraflarca yapılan itirazları karşılamaması halinde bilirkişilerden ek rapor istenilebileceği veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği gibi verilen rapor dikkate alınmadan uyuşmazlığın çözümüne engel bir düzenlemenin bulunmadığı da açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare Mahkemesince 15/12/2015 tarihinde dava konusu taşınmazın mahallinde gerçekleştirilen keşif neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda, 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un verdiği yetkiyle yapılan Mekece-Adapazarı bölünmüş yolu 1. kısım inşaatı olarak projelendirilen D-650 yolu ve taşınmazın doğu kısmında bulunan Dereköy’e yaya ulaşımının sağlanması için yaya üst geçiti yapıldığı, yapılan üst geçitin ayağının birinin taşınmazın kısmi kamulaştırılan kısmında kaldığı, Karayolları Geometrik Standartlarına göre yapılan orta refüj ile bölünmüş yol üzerinde kamu yararı ve hizmetleri doğrultusunda yapılan yol çalışmaları nedeniyle oluşan genel külfetlere herkesin katlanması gerektiği, keşif tarihinde yapılan tespitte; kısmi kamulaştırmadan arta kalan kısımda herhangi bir tecavüzün olmadığı, 11 adet 3,5-4 m boyunda ve 15 adet 2-2,5 m boyunda çam ağacı, 5mx3m ebatlarında oluklu saçtan yapılma kulübe olduğu ve parselin devamında tek ve çok yıllık yabancı otların ve çok yıllık 6-7 yaşlarında kara çalı bitkisinin olduğu, parselin 8-10 yıldır toprak işlemeli tarımsal faaliyette kullanılmadığının mevcut bitki örtüsünden anlaşıldığı, parselin kısmi kamulaştırma yapılan kısmında istinat duvarı yapıldığı, parsel ile duvar arasında kara yollarına ait 20-25 m. lik kamulaştırılan arazi parçası bulunduğu, parselin karayoluyla, yaya ve araçla ulaşıma dönük direk bağlantısının tamamen kesintiye uğradığı, kısmi kamulaştırma esnasında ve istinat duvarı yapımı esnasında parselin kalan kısmında karayolları tarafından zarar verilmiş tarımsal nitelikli ürün, ağaç veya yapı bulunmadığı, parselin 5-6 m yükseklikteki istinat duvarı nedeniyle karayoluyla bağlantısının kesildiği, dava konusu parsel üzerinde kısmi kamulaştırma yapılması ve istinat duvarı yapılarak ana yolla direkt bağlantısının kesilmesi nedeniyle; kamulaştırmadan arta kalan kısım üzerinde herhangi bir tarımsal ürünün zarar görmediği, bu durumun parsel üzerinde zarar görmüş ağaçların kök kalıntısı ve zarar görmüş formda bitkilerin olmayışından anlaşıldığı, parselin toprak yapısında, eğiminde kısmi kamulaştırmayla herhangi bir değişiklik olmadığından mevcut haliyle tarımsal amaçlı olarak kullanılmasında bir değişiklik söz konusu olmadığı, kısmi kamulaştırma öncesinde yetiştirilebilen ürünlerin kamulaştırılma sonrasında da yetiştirilebilir olduğu, Adapazarı-Mekece duble yolu yapımı nedeniyle parselin doğu cephesinde uzlaşma yoluyla kısmi kamulaştırma yapılmış olup sonrasında taşınmaz ile karayolu arasına kot farkından dolayı istinat duvarı yapıldığı, motorlu taşıtlarla ve yaya olarak kısmi kamulaştırma öncesinde parselin kara yoluyla bağlantısının olduğu ancak kısmi kamulaştırma sonrasında taşınmaza ulaşımın tarla yolu kullanılarak ve tarım araçlarıyla (traktör vb.) belli noktalardan yapılabildiği, bu durumun parselin değerini olumsuz yönde etkilediği, parselin kalan kısmının kullanımını, ulaşım kolaylığını ve arz/talep durumunu önemli ölçüde etkilediği, bu nedenlerden dolayı parselin değerinde % 15 değer kaybı olduğu, dava tarihi itibarıyla yapılan piyasa araştırmasında parselin m² bedeli 37 TL/m²’den alınıp satılabileceği, parselin değer kaybının 41.229,29 TL olarak belirlendiği, davacının 04/01/2016 havale tarihli miktar artırım dilekçesi ile 10.000,00 TL olan talebini 41.229,29 TL'ye yükselttiği, İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptaline, davanın kabulü ile 41.229,29 TL maddi zararın 10.000,00 TL'lik kısmının dava tarihi olan 16/12/2014 tarihinden, 31.229,29 TL'lik kısmının ise miktar artırım talebinde bulunulan 04/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ile UYAP kayıtlarının bir bütün olarak incelenmesinden davacının, davalı idarenin yol yapım çalışmaları neticesinde dava konusu taşınmazında meydana gelen zararların tazmini istemli açtığı davasında … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı dilekçe ret kararı sonrasında dava konusu yol yapım çalışmaları nedeniyle taşınmazında meydana gelen zararların tazmini istemiyle açtığı bu davasında (… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla) davanın kabulüne karar verildiği, taşınmazının kamulaştırmadan arta kalan kısmında meydana gelen değer kaybının tazmini istemiyle açtığı davasının da ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davanın görev yönünden reddine karar verildiği, temyiz incelemesi neticesinde davanın görev yönünden reddine dair verilen Mahkeme kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 17/05/2016 tarih ve E:2015/9713, K:2016/2801 sayılı kararıyla onandığı anlaşılmaktadır. Danıştay Altıncı Dairesinin onama kararı sonrasında davacının değer kaybına ilişkin olarak adli yargıda açmış olduğu bir dava bulunup bulunmadığı, adli yargıda açılmış bir davasının bulunması halinde dava neticesinin ne olduğunun Mahkemece araştırılması gerekmektedir. Dava dilekçesinin incelenmesinden davanın yol yapım çalışmaları neticesinde davacının taşınmazında meydana geldiği ileri sürülen zararın tazminine yönelik olsa da hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının taşınmazında tarımsal faaliyetler açısından bir değişiklik olmadığı, zarar görmüş bitki bulunmadığı belirtilmiş, yol yapım çalışması sonrasında taşınmaza ulaşım güçlüğü ortaya çıktığı tespiti ile %15 değer kaybı bulunduğu belirtilip, %15 değer kaybına ilişkin hesaplama yapılmıştır. Bilirkişilerce %15 değer kaybının hangi kriterlere göre belirlendiği hususuna yönelik herhangi bir açıklık getirilmemiş, yol yapımı neticesinde taşınmazda herhangi bir değer artışı bulunup bulunmadığı da ortaya konulmamıştır. Tüm bu nedenlerle eksik incelemeye dayalı verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
