
Esas No: 2020/2975
Karar No: 2021/1742
Karar Tarihi: 12.04.2021
Danıştay 10. Daire 2020/2975 Esas 2021/1742 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/2975
Karar No : 2021/1742
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
3- ...
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
Av. …
İSTEMLERİN_KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, davacılar ... ve ...'in oğlu olan diğer davacı ...'in, evde düşme nedeniyle ve bel ağrısı şikayetiyle, 29/09/2013 tarihinde başvurduğu Viranşehir Devlet Hastanesi'nde, ...'e hatalı enjeksiyon uygulanması nedeniyle, sağ ayağında %23 oranında özür oluştuğunun, Viranşehir Devlet Hastanesinin 08/05/2014 tarihli sağlık kurulu raporu ile belirlendiğinden bahisle oluşan zararın giderilmesi için davalı idareye yaptıkları 10/07/2014 tarihli başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine davacı ... için 1.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi, diğer davacılardan ... için 25.000,00 TL manevi ve ...için 25.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 1.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olaya yönelik olarak hazırlanan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunun 11/03/2016 tarihli raporunda, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durumunda da daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyecek arazlara sebep olabildiği, mevcut tablonun her türlü özene rağmen oluşabilecek, herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde enjeksiyonu uygulayan sağlık personeli ile enjeksiyon yapılma talimatını veren ilgili hekime herhangi bir kusur izafe edilemediği yönünde, Adli Tıp Genel Kurulunun 10/08/2017 tarihli raporunda ise, küçüğe gluteal bölgeden intramusküler enjeksiyonun uygulandığı, kullanılan ilacın endikasyonunun bulunduğu, kullanılan dozun uygun olduğu, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, enjeksiyonun tekniğinin uygun olsa da önceden öngörülemeyecek önlenemeyecek arazların ortaya çıkabildiği, bu durumun her türlü tıbbi özene rağmen herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde enjeksiyonu uygulayan sağlık personeli ile enjeksiyon yapılma talimatını veren ilgili hekime herhangi bir kusur izafe edilemediği yönünde görüş bildirildiği, küçük hakkında … Hastanesince düzenlenen raporda, enjeksiyon nöropatisi ve sağ düşük ayak tanıları ile küçüğün %23 olan özür oranının %31'e yükseldiğinin belirlendiği, olayda, her ne kadar Adli Tıp Kurumunca hazırlanan raporlarda, enjeksiyonun hatalı yere yapıldığına dair tıbbi bir kayıt bulunmadığından ve enjekte edilen ilacın doku yayılımı yolu ile de sinir hasarına yol açabileceğinden bahisle olayın komplikasyon olarak kabul edildiği belirtilse de, dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerden yapılan enjeksiyon sonrası davacının düşük ayak sendromu yaşadığı, davacı çocuğa yapılan müdahaleye ilişkin olarak Adli Tıp Kurumunca düzenlenen bilirkişi raporlarında davacı çocuğa yapılan tıbbi müdahalelerde gerek ilgili sağlık görevlilerine gerekse de idareye atfı kabil herhangi bir kusur bulunmadığının tespit edilmiş olması karşısında davaya konu olayda herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından davacıların maddi tazminat isteminin hizmet kusuru nedeniyle kabulüne olanak bulunmadığı, bu kapsamda davacı çocuğun, hastaneye sağlam girdiği ve yapılan tıbbi müdahale neticesinde sakat kaldığı ve bu sakatlığın da artarak %31'e yükseldiği hususları ile çocuğun ve ailesinin sosyo ekonomik durumları ve olayın niteliği de dikkate alınarak davacı ...'e 75.000,00 TL, diğer davacılardan ...'e 15.000,00 TL, ...'e 15.000,00 TL olmak üzere davacılara toplam 105.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava kısmen kabul edilmiş, kısmen de reddedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu raporunda, kişide mevcut şikayetlerin enjeksiyon nedenli olarak değerlendirildiği, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına sebep olabileceğinin tıbben bilindiğinin, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması halinde de daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyecek arazlara sebep olabildiğinin, bu durumun her türlü özene rağmen oluşabileceğinin, dolayısıyla iğne (enjeksiyon) uygulamasının hatalı uygulanmadığı hususunda yeterli açıklıkta bir tespitin yapılamadığı görüldüğünden, bu süreçteki olaylarla ilgili olarak davacının maddi gerçeğe tam olarak hiçbir zaman ulaşamayacağı ve ömür boyu bu hususta kuşku duyacak olması karşısında, sağlık hizmeti sunumundaki bu eksikliklerin sonuca doğrudan etkisi olmasa da davacıdaki elem ve ızdırabı arttıracağı açık olduğundan, davacıda oluşan elem ve ızdırabı giderecek ve sebebsiz zenginleşmeye yol açmayacak, bununla birlikte davalı idarenin olaydaki etkisini ortaya koyacak uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmakla, olayın oluş şekli ve zararın derecesi ve niteliği ile %31 oranındaki özür durumu da dikkate alınarak, yaşanan elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla davacı ... için 25.000,00 TL, anne ve baba olan diğer davacılar içinse ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 45.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun görüldüğü gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararının 105.000,00 TL manevi tazminat talebinin kabulüne yönelik kısmına davalı idarece yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulü kısmen reddi ile, kararın manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin 60.000,00 TL'lik kısmının kaldırılması, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüyle toplam 45.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, yapılan enjeksiyonun küçüğün ayağında uyuşmaya neden olduğu, durumun geçici olduğu söylenerek evine gönderildiği, gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, iğnenin yanlış yapılması ve zamanında gereken müdahalede bulunulmaması nedeniyle küçüğün %23 oranında vücut fonksiyon kaybı yaşadığı, bu sonuç ile davalı idarenin hizmet kusuru arasında illiyet bağı bulunduğu, hükmedilen manevi tazminat tutarının yetersiz kaldığı ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, bahse konu Devlet Hastanesinde küçüğe yapılan enjeksiyon sonrasında herhangi bir ağrı, uyuşma olmaması üzerine şifa ile taburcu edildiği, ertesi gün yürümede aksama şikayetiyle yeniden geldiği, küçüğün tedavisini üstlenen sağlık personeli tarafından gerekli dikkat ve özenin gösterildiği, herhangi bir ihmal veya kasti davranış olmadığı, enjeksiyon sonrası gelişen siyatik sinirde lezyon komplikasyonunun, doğru bölgeye ve doğru yöntemle uygulanması halinde de karşılaşılabilen bir durum olduğu, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil bulunmadığı hususunun dosyadaki raporlarda belirtildiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından, dosyadaki raporlar karşısında davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesinin kabul edilemeyeceği, dava konusu olayda küçüğün tazminat talebine konu edilen rahatsızlığı ile davalı idare personelince yapılan tıbbi müdahale arasında kabul edilebilir bir nedensellik bağının bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuş olup, davacılar tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin, işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacı ...'in, 29/09/2013 tarihinde 6 yaşında iken evde yüksekten düşme nedeniyle ve bel ağrısı şikayetiyle Şanlıurfa ili Viranşehir Devlet Hastanesi acil polikliniğine götürüldüğü, görevli hekim tarafından, küçüğün yapılan muayenesinde herhangi bir patoloji saptanmaması nedeniyle küçüğe yumuşak doku bozuklukları tanısıyla 1/3 dikloron ampül uygulanmasına karar verildiği, ilacın sağlık görevlisi (hemşire) tarafından çocuğa uygulandığı, 30/09/2013 tarihinde miyalji tanısıyla sevk yapıldığı, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin 21/10/2013 tarihli EMG raporunda bulguların sağ siyatik sinir lezyonu ile uyumlu olduğunun belirtildiği, küçüğe 21/10/2013-28/11/2013 tarihleri arasında Balıklıgöl Devlet Hastanesinde, 02/12/2013-03/12/2013 tarihleri arasında Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, 04/03/2014-19/04/2014 tarihleri arasında ise özel bir sağlık kuruluşunda fizik tedavi programı uygulandığı, Viranşehir Devlet Hastanesinin 08/05/2014 tarih ve 57655 sayılı engelli sağlık kurulu raporuna göre küçüğün %23 oranında vücut fonksiyon kaybının bulunduğu, sonrasında davacılar tarafından, enjeksiyonun uygulanması akabinde sağ ayağının engelli hale geldiği, yapılan tıbbi müdahalede idarenin hizmet kusuru bulunduğu belirtilerek maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu, 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu, 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2.,3. ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacılar tarafından, dava konusu olay nedeniyle 1.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmış olup, İdare Mahkemesince davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile toplam 105.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, bu kararın, davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine ve manevi tazminat istemlerinin kısmen reddine ilişkin kısımları, davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulmaması suretiyle kesinleşmiştir.
Bununla birlikte, anılan kararın davanın kabulüne ilişkin kısmına karşı davalı idarece istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, taraflarca temyize konu edilen Bölge İdare Mahkemesi kararıyla, İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin 60.000,00 TL'lik kısmının kaldırılmasına, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüyle toplam 45.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Temyiz dilekçelerinde davacılar tarafından, hükmedilen manevi tazminat tutarının yetersiz kaldığı, davalı idare tarafından, olayda hizmet kusuru bulunmamakla birlikte hükmedilecek manevi tazminatın sembolik bir meblağ olması gerektiği yönünde iddialarda bulunduğu görüldüğünden, dosya bu iddialar yönünden incelenmiştir.
Uyuşmazlıkta, olaya yönelik olarak Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 11/03/2016 tarih ve 1406 sayılı raporda özetle, "enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durumunda da daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyecek arazlara sebep olabildiği, mevcut tablonun her türlü özene rağmen oluşabilecek, herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde enjeksiyonu uygulayan sağlık personeli ile enjeksiyon yapılma talimatını veren ilgili hekime herhangi bir kusur izafe edilemediği" yönünde; Adli Tıp Genel Kurulu tarafından hazırlanan 10/08/2017 tarih ve 1070 sayılı raporda ise, "küçüğe gluteal bölgeden intramusküler enjeksiyonun uygulandığı, kullanılan ilacın endikasyonunun bulunduğu, kullanılan dozun uygun olduğu, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, enjeksiyonun tekniğinin uygun olsa da önceden öngörülemeyecek önlenemeyecek arazların ortaya çıkabildiği, bu durumun her türlü tıbbi özene rağmen herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde enjeksiyonu uygulayan sağlık personeli ile enjeksiyon yapılma talimatını veren ilgili hekime herhangi bir kusur izafe edilemediği" yönünde görüş bildirilmiştir.
Bakılan davada, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu sağlık hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunup sunamadığı hususunun manevi tazminat takdirinde önem arz ettiği de gözetildiğinde, olay tarihi itibarıyla 6 yaşında olan ...'e uygulanan Dikloron isimli ilacın kullanma talimatında "Dikloron, çocuklara ve ergenlere (18 yaş altı) verilmemelidir." denilmekte olup, küçüğe Dikloron ampul uygulanmasının tıp kurallarına uygun olup olmadığı, çocukta gelişen sinir hasarının, kullanılması önerilmeyen ilacın özelliklerinden mi kaynaklandığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bu amaçla, Tıbbi Farmakoloji uzmanının da katılımının sağlandığı ilgili Adli Tıp Üst Kurulundan konu hakkında rapor alınarak enjeksiyon uygulamasında idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığı belirlenmeli, hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılması halinde davalı idarenin kusur durumu da dikkate alınarak manevi tazminat tutarı takdir edilmelidir.
Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Ayrıca, işbu davanın ihbarı için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile anılan maddenin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 61. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca gerekli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup, Dairemizin bozma kararı üzerine esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın res'en ilgililere davaya müdahil olabilme haklarını kullanabilmelerini teminen davanın ihbarı gerektiği açıktır.
Öte yandan, davalı idare tarafından enjeksiyon öncesinde, uygulamanın sonuçlarının ve olası komplikasyonlarının anlatıldığına ve davacıların bu işleme rıza gösterdiklerine dair yazılı ve imzalı aydınlatılmış onamın alınıp alınmadığı araştırılarak, onamın alınmamış olduğunun tespiti halinde, davacıların aydınlatılarak işleme rıza gösterme haklarının ellerinden alınmış olması nedeniyle uğradıkları manevi zararın, manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı ilkesi de gözetilerek makul ölçülerde karşılanması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi gönderilmesine, 12/04/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
