Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/10937
Karar No: 2019/1486
Karar Tarihi: 17.01.2019

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/10937 Esas 2019/1486 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2018/10937 E.  ,  2019/1486 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi süresi içinde taraflar vekillerince istenilmiş, davalı vekilince duruşma talep edilmiş ise de; HUMK.nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    YARGITAY KARARI
    A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili; A.Ş. Özel Kültür Lisesi’nde 2003-2004 öğretim yılında işe başladığı, 2006 yılında şirket yöneticilerinin bu şirketten ayrılarak davalı şirketi kurdukları, aynı şahıslara ait önceki şirkette 2 yıl çalıştıktan sonra 01.09.2006 tarihinde davalı şirket ile sözleşmenin yenilendiği, sözleşme süresinin 1 yıl, ücretinin 1.380,00 TL. olduğunu, sözleşme tarihinden 2 ay geçmeden daha düşük ücretle öğretmen alımı için gazete ilanı yapıldığını, iş akdinin 15.12.2006 tarihinde haksız olarak feshedildiği, fesih tarihiden sözleşmenin bitim tarihine kadar olan ücretin ödenmesi gerektiğini, daha önce aynı işverene ait olan aynı iş kolundaki işyerinde yapmış olduğu hizmet karşılığı kıdem tazminatını da alamadığı, kıdem tazminatının da ödenmesi gerektiğini iddia ederek; kıdem tazminatı ile bakiye süre ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili; iş akdinin İş Kanunu"nun 25/II-h maddesi uyarınca haklı olarak feshedildiğini, ilk olarak 20.11.2006 tarihinde okulu izinsiz olarak terk ettiğini, günlük plan yapmayacağını söylediğini, resmi işler konusunda ısrarla yapmama tutumu sözlü ikazlara rağmen devam etmesi üzerine iş akdinin feshedildiğini, davacının daha önce çalıştığı Konya A.Ş.nin davalı şirketten bağımsız olduğunu, aralarında hukuki ilişki olmadığını, söz konusu şirkete verdiği 21.06.2006 tarihli istifa dilekçesi olduğunu, bu nedenle önceki kurumdan kıdem tazminatı talep edemeyeceğini, haklı fesih kabul edilmese bile, kıdem tazminatına yetecek kıdemi olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    C) Bozma İlamı ve Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Yerel Mahkemenin ilk kararı, Dairemizin 25/11/2010 tarih ve 2008/39283 Esas, 2010/34668 Karar sayılı ilamıyla “1-Dosya kapsamına göre, davacının talebinin kıdem tazminatı ve bakiye süre ücret alacağını içermesine rağmen sadece bakiye süre ücretine ilişkin olarak hüküm kurulmuştur. Mahkemece davacının dava dilekçesinde istediği toplam 1.000,00 TL.lik miktarın, ne kadarlık kısmının bakiye süre ücreti, ne kadarlık kısmının kıdem tazminatı alacağı olduğu açıklatılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalıdır.
    2) Taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce feshi halinde işverence ödenmesi gereken kalan süreye ait ücret konusunda toplanmaktadır.
    Borçlar Kanunu"nun 325. maddesinde, “İş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir” şeklinde kurala yer verilerek işçinin kalan süre ücretini talep hakkı olduğu belirlenmiştir. Bakiye süre ücretinin istenebilmesi için iş sözleşmesi, işverence feshedilmiş olmalıdır. Öte yandan, iş sözleşmesinin feshinin haklı bir nedene dayanmaması gerekir. İşverenin feshi, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25. maddesinin ilk bendinde yazılı olan sağlık sebeplerine, ikinci bentte sözü edilen ahlak ve iyiniyet kuralları ile benzerlerine uymayan hallere ve üçüncü bentte öngörülen zorlayıcı sebeplere dayanması durumunda işçiye sözleşmenin kalan süresine ait ücretler bakımından talep hakkı doğmaz.
    4773 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 15.03.2003 tarihi sonrasında İş Hukukunda “geçerli fesih” kavramı da yerini almıştır. Her ne kadar anılan fesih, gerek 4773 sayılı yasa ve gerek 4857 sayılı İş Kanunu"nda belirsiz süreli iş sözleşmeleri için öngörülmüş olsa da, belirli süreli iş sözleşmesi bakımından da geçerli nedenin sonuçlarının tartışılması gerekir. Geçerli neden ister, işletmenin ve işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklansın ya da işçinin yeterliliği ve davranışlarına dayansın belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce işverence feshi için gerekçe oluşturmamalıdır. Gerçekten, belirli süreli iş sözleşmesi düzenleyerek taraflar fesih iradelerini sürenin sonuna kadar askıya almış sayılmalıdır. Bu itibarla geçerli nedenlerin varlığına rağmen belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin iş sözleşmesi süresinden önce haklı bir neden olmaksızın feshedildiğinde kalan süreye ait ücretinin ödenmesi gerekir.
    Belirli süreli iş sözleşmesinde, feshin Borçlar Kanunu"nun 117. maddesinde sözü edilen ifa imkansızlığına dayanması halinde bakiye süre ücreti ödenmesi gerekmez.
    İfa imkansızlığı; edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin olanaksız hale gelmesi olarak açıklanabilir.
    İşçinin iş görme edimini ifa edememesi, işverenin temerrüdünden kaynaklanmaktadır. O halde sanki sözleşme devam ediyormuş gibi kalan süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesi gerekecektir. İş Hukukunda ücret kural olarak çalışma karşılığı ödenir. Aksinin kanunda öngörülmesi yada taraflarca açık biçimde kararlaştırılması gerekir.
    O halde bakiye süre ücreti için 4857 sayılı İş Kanunu"nun 34. maddesinde öngörülen özel faizin uygulanması söz konusu olmaz. Çünkü eylemli çalışmanın karşılığı değildir. Sosyal Sigortalar Kurumuna bakiye süre ücreti içinden bakiye süreye dair pirim ödemesi de gerekmez.
    Borçlar Kanunu"nun 325. maddesine göre, işçinin, sözleşme kapsamındaki işi yapmaması sebebiyle tasarruf ettiği miktar ile diğer bir işten elde ettiği gelirleri veya kazanmaktan kasten feragat ettiği şeyler kalan süreye ait ücretler toplamından indirilmelidir. Bu konuda gerekli araştırmaya gidilmeli, işçinin sözleşmenin feshinden sonraki dönem içinde başka bir işten gelir elde edip etmediği, ya da iş arayıp aramadığı araştırılarak sonuca gidilmelidir.
    İşçiye belirli süreli iş sözleşmesinin varlığına rağmen ihbar tazminatı ödenmişse, bu tutarın, bakiye süre ücretinden hak kazanılan miktardan indirilmesi gerekir. Daha açık bir ifadeyle mahsup işlemi, bakiye süre ücretinden gerekli indirimler yapıldıktan sonra kalan tutar üzerinden gerçekleştirilmelidir (Yargıtay 9.HD. 16.6.2008 gün 2007/ 16098 E, 2008/ 15750 K.).
    Somut uyuşmazlıkta, davacı işçinin belirli süreli olan iş akdinin süresinden önce haksız olarak feshedildiği sonucuna ulaşılarak bakiye süre ücretine hükmedilmiş ise de hak kazanılacak bakiye süre ücretinin tamamının ne kadar olduğu belirlenmemiştir. Öte yandan, yılın ortasında iş akdi feshedildiği gerekçesi ile her hangi bir indirimde yapılmamıştır.
    Davacı işçinin belirlenen bakiye süre ücretinden yukarıdaki esaslar çerçevesinde, Borçlar Kanunu"nun 325. maddesi uyarınca işçinin, sözleşme kapsamındaki işi yapmaması sebebiyle tasarruf ettiği miktar ile diğer bir işten elde ettiği gelirleri veya kazanmaktan kasten feragat ettiği şeyler, kalan süreye ait ücretler toplamından indirilmelidir.
    Mahkemece bu konuda yukarıdaki yasal düzenlemeler ve ilkeler doğrultusunda indirim gerekip, gerekmediği saptanmadan hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı, taraflar temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    Dava tarihinin 26/03/2007 yerine 07/02/2011 olarak yazılması, mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiştir.
    A)Davacının temyizi yönünden;
    7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir.” düzenleme gereğince 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu uygulanacağından, davacının katılma yoluyla temyiz talebinin REDDİNE,
    B)Davalının temyizi yönünden;
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Taraflar arasında bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı ihtilaflıdır.
    Mahkemenin ilk kararı davacının temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur.
    Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili ıslah dilekçesi ile taleplerini artırmış, Mahkemece ıslaha değer verilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK.nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
    Yargıtay Kanunu"nun 45/5. maddesi “İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerine ve Adliye Mahkemelerini bağlayacağı“ hükmünü içermektedir.
    Yargıtay Kanunu"nun 45/5. maddesi karşısında “Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı kararına göre bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilmesi hatalıdır.
    Mahkemece yapılacak iş, bozma sonrası verilen ıslah dilekçesine değer vermeksizin dava dilekçesinde talep edilen miktarları hüküm altına almaktır.
    F) SONUÇ:
    Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi