9. Hukuk Dairesi 2017/12844 E. , 2019/1193 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı Şirket vekili, davalı ...Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’nün 10.06.2015 tarihli 667-14292 sayılı tutanak ile diğer davalı ...’ın müvekkili Şirketteki hizmet akdinin haksız olarak feshedildiği, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi gerektiğinin tespit edildiği, ancak yapılan bu tespitin yerinde olmadığını iddia ederek bu tutanağın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalılar Cevabının Özeti:
Davalılar, davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, iptali istenen ...Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’nün 10.06.2015 tarihli ve 99601485-667-14292 sayılı raporun 4857 sayılı Yasanın 92/son maddesinde belirtildiği gibi iş müfettişlerince düzenlenmediği, raporun davalı kurum memurları tarafından tutulan bir tutanak olduğu, yasanın belirlediği şekilde iş müfettişleri tarafınca tutulan bir tutanak olmadığından kurum memurlarınca tutulan tutanağın aynı yasaya dayalı olarak iptalinin istenmesinin yasal olarak mümkün olmadığı, ayrıca davalı ..."ın açtığı dava olduğu ve iş akdinin feshinin haklı olup olmadığına bu davada bakılacağından mevcut dosyamızda bu hususunda tespitinde hukuki yarar noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık ...Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’nün işçi alacağına ilişkin tespiti içeren tutanağına yönelik açılan davalarının hukuki niteliği ile buna bağlı olarak dava şartının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 91. maddesinin 2. fıkrasında, “30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 10. maddesine istinaden iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüklerince incelenir” denilmiştir.
Aynı Kanun"un 92. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikayetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İş mahkemesinin kararına karşı taraflarca 5521 sayılı Kanun"un 8. maddesine göre kanun yoluna başvurulabilir. Kanun yoluna başvurulması iş mahkemesince hüküm altına alınan işçi alacağının tahsiline engel teşkil etmez.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan dava çeşitleri 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 105. ila 113. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eda davası, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesinin talep edildiği dava türü olarak tanımlanmışken, tespit davası ise mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin talep edildiği dava çeşidi olarak açıklanmıştır.
4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasına göre iş müfettişi raporlarına karşı açılan davalar, işçilerin bireysel başvuruları üzerine iş müfettişi tarafından işçi alacaklarına ilişkin yapılan tespitlere karşıdır. Bu tespite işçi tarafından, yapılan tespitin eksik olduğu ve daha fazla alacağı bulunduğu gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava eda davası karakterindedir. Söz konusu tespite işveren tarafından, yapılan tespitin hatalı olduğu ve tamamen ya da kısmen borçlu olmadığı gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava menfi tespit davası niteliğindedir. Bu son halde kanunda özel olarak düzenlenmiş olması sebebiyle davacı işverenin bu davayı açmakta, kanunun ifadesiyle “hukuken korunmaya değer güncel bir yararı” bulunduğu kabul edilmelidir. Başka bir ifadeyle tespit davaları için ayrıca araştırılan hukuken korunmaya değer güncel bir yarar koşulunun bu dava açısından mevcut olduğu değerlendirilmelidir.
Görüldüğü üzere, iş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı işçi ya da işveren tarafından açılacak davalar, yerine göre eda davası yerine göre ise menfi tespit davası özelliği göstermekte olup, her halükarda bu davaların tarafları işçi ve işverendir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bu davalarda taraf sıfatı bulunmamaktadır.
Öte yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren Bölge Müdürlüklerinin (eski adıyla Bölge Çalışma Müdürlüklerinin) 02/11/2011 tarihli ve 28103 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 665 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile lağvedildiği, yani kapatıldığı, illerde bulunan İş Kur İl Müdürlüklerinin isminin Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü olarak değiştirildiği, Bakanlık bölge müdürlükleri tarafından yürütülen iş ve işlemler de dahil Bakanlığın mevzuattan kaynaklanan ve taşrada yürütülmesi gereken görevlerinin artık bu il müdürlükleri tarafından yürüteceği düzenlenmiş olup, bu kapsamda işçiler tarafından kıdem ve ihbar tazminatı ve diğer işçilik alacakları konularında daha önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Bölge Müdürlüklerine yapılan ihbar ve şikayet başvurularının artık illerde bulunan Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri ile bazı ilçelerde bulunan hizmet merkezlerinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı işveren ...Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünce diğer davalı işçinin kıdem ve ihbar tazminatının bulunduğuna dair tespiti içeren tutanağa karşı dava açılmış olup, bu davanın tarafı işçi ve işverendir. Davalı kurumun bu davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. Öte yandan 02/11/2011 tarihli ve 28103 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 665 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemeler göre uyuşmazlık konusu tutanağın iş müfettişince düzenlenmemesinin de sonuca etkisi bulunmamaktadır. Aksi halin kabulü 4857 sayılı Kanun ile öngörülen amacı aşan şekilci bir yorum olacaktır ki bu yönüyle de Mahkeme kabulü isabetsizdir.
Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, davalı Kurumun taraf sıfatı bulunmadığından diğer davalı işçiye karşı davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
Ayrıca, Mahkemece davalı ...’ın açtığı alacak davasının bulunduğu tespiti yapılmış ise de; davacı işveren, davalı ... ile aralarında açılan bir alacak davasının bulunmadığını temyizen ileri sürmektedir. Bu durumda Mahkemece, böyle bir davanın bulunup bulunmadığının araştırılması, şayet bulunduğu saptanırsa eldeki dava ile fiili ve hukukî bir bağlantının olup olmadığı ve yargılamanın birlikte görülüp görülemeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiği de gözetilmelidir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 16.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.