4. Ceza Dairesi 2021/4694 E. , 2021/11709 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/2, 125/4, 43/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 2.180,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/12/2014 tarihli ve 2014/163 esas, 2014/679 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında;
“Dosya kapsamına göre, sanığın hakaret suçu ile birlikte işlediği iddia olunan iftira suçundan hakkında hükmolunan mahkumiyet hükmü yönünden temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 01/06/2020 tarihli ve 2018/3746 esas, 2020/11863 karar sayılı ilâmı ile; "İftira suçunu oluşturabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği; oluş ve dosya kapsamına göre, söz konusu haber nedeniyle katılan hakkında adli ve idari bir soruşturma başlatılmadığı, sanık ...’un Bizim Antalya Gazetesi"nin Genel Yayın Yönetmeni olduğu, 25.10.2013 tarihli Bizim Antalya Gazetesi"nin ilk sayfasında, ‘‘ ..., Hüsne..."e nasıl bağırdı’’, ‘‘Bir yıl 8 ay hapis cezasını kim aldı’’, ‘‘... sanığı korudu mu? Mağdureyi işten neden attı?’’,‘‘... eşim başbakan yardımcısı seni hapse attırırız’’ diye tehdit etti mi ?, ‘‘Bu haberin skandal görüntülerinini www.bizimantalya.com"dan izleyebilirsiniz...,’’‘‘Mağdure..., Ak Parti ile nasıl tehdit edildi?’’,‘‘Biz Ak Partiliyiz, Sana İftira atarız’’ yan manşet ve başlık ve gazetenin internet sitesinde yayınlanan videoda, sanık ...’un sorduğu “sizi tehdit ederken Menderes Bey’in milletvekili yönünü mü kullanıyor” şeklindeki soruya, Hüsne...’in “ tabi ki onu ifade, yok biz milletvekiliyiz Menderes Bey Ak Partili olduğu için CHP, MHP duymasın dedi” şeklinde beyanda bulunduğu, yine aynı videoda "..."de 30 Nisan 2013 günü işe geldi gördüm oysaki ifadesinde şehir dışındaydım diyor YALAN SÖYLÜYOR" şeklinde ’’ haber metni ve röportaj hazırlayıp gazete ve internet ortamında yayınlamak şeklindeki eyleminin basın özgürlüğü çerçevesinde, haber verme sınırları içerisinde kaldığı hukuka aykırı bir fiil isnadının bulunmaması nedeniyle yasal unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi..." şeklinde karar verilmiş olduğu anlaşılmakla, sanığın mahkûmiyetine karar verilen hakaret suçuna ilişkin hükmün kesin nitelikli olması nedeniyle temyiz incelemesine konu edilemediği anlaşılmış ise de, hakaret suçunun beraat kararı verilen iftira suçuyla bağlantılı olduğu ve her iki suçun birlikte işlendiğinin iddia edildiği, anılan Yargıtay ilamında belirtildiği şekilde atılı suçu işlediğine ilişkin suçunun yasal unsurları oluşmadığından bahisle beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; Bizim Antalya Gazetesi ve gazetenin internet sitesinde katılan hakkında yapılan haberler ve yayınlanan röportaj içeriğinde “sizi tehdit ederken Menderes Bey"in milletvekili yönünü mü kullanıyor", “...... yalan söylüyor..”, " ......"e nasıl bağırdı", " 1 yıl 8 ay hapis cezasını kim aldı", " ... sanığı korudu mu ?”, “Mağdureyi işten neden attı?", “... eşim başbakan yardımcısı seni hapse attırırız diye tehdit etti mi?", " Mağdure..., Ak Parti ile nasıl tehdit edildi?", "Biz Ak Partiliyiz sana iftira atarız" şeklindeki ifadelere yer verildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, haber içeriğinde yer verilen ifadelerin rahatsız edici olduğu açık bir şekilde anlaşılmakla birlikte, haberde yer alan ifadelerin ve haber başlığının, Anayasa ve AİHS ve AİHM içtihatlarında özel bir önem atfedilen, ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
İnsanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi ve yayabilmesi olarak kabul edilen, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır.
Anayasa"nın 26. maddesinde, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. Türkiye"nin de yargılama yetkisini kabul ettiği AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesinin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. AİHM"e göre ifade özgürlüğü, yokluğu halinde "demokratik bir toplum"dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
AİHM, birçok içtihadında Sözleşme’nin 10. maddesinin sadece ifade edilen düşünce veya bilginin esasını değil, aynı zamanda bunların aktarılma biçimlerini de güvence altına aldığını belirtmiştir. Bu anlamda, AİHM içtihatlarında, basın, toplumun sözcülerinden biri olarak kabul edilmekte ve herkesin kamuoyunu ilgilendiren bilgileri edinme hakkı bulunduğu düşüncesiyle, kamuoyunu ilgilendiren konulara dair bilgi ve fikirleri vermeyi sağlayan basın özgürlüğüne ayrı bir önem atfedilmektedir.
AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek "yeterli bir altyapının" mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürülğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise, en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki, bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
Sonuç olarak, sanığın genel yayın yönetmeni olduğu gazetede yapılan haber metinlerinde ve sanık tarafından yapılan röportajda kullanılan bazı ifadeler olgusal bir temele sahip değer yargısı niteliğine sahiptir. Bu itibarla somut bir fiil ya da olgu isnat etmek şeklinde kabul edilemezler. Birtakım ifadeler ise somut bir olguya işaret etmekle birlikte, yazı ve ropörtaj içeriği gerçek bilgilere dayanmakta ve bu bilgilerle diğer kişilerin aldatılması amaçlanmamaktadır. AİHM içtihatlarında da belirtildiği üzere, özellikle gazeteciler bir dereceye kadar abartma hakkına sahiptirler. Yazı ve ropörtaj içeriğindeki ifadeler, söylendiği yer ve zaman unsurları da gözetildiğinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, eleştiri niteliğindedir.
Aksi düşünce, suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum anlamına gelebilecektir. Bu itibarla, hakaret suçunun unsurlarının somut olayda oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine, hükümlülük kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce farklı gerekçeyle yerinde görüldüğünden,
1-Hakaret suçundan sanık ... hakkında, Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/12/2014 tarihli ve 2014/163 esas, 2014/679 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2-Hükümdeki hukuka aykırılık sanığa verilen cezanın kaldırılmasını gerektirmekle, anılan yasa maddesinin 4-d fıkrası gereğince, sanığın hakaret suçundan BERAATİNE,
3-Sanığın beraat etmesi nedeni ile bu dosya için yapılan yargılama giderinin Hazine üzerinde bırakılmasına,
4-Hükmolunan cezanın çektirilmemesine, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 05/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.