
Esas No: 2016/8734
Karar No: 2021/2204
Karar Tarihi: 29.04.2021
Danıştay 10. Daire 2016/8734 Esas 2021/2204 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/8734
Karar No : 2021/2204
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DİĞER (DAVALI) : … Valiliği
İSTEMLERİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesince; … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının Danıştay Onuncu Dairesinin 14/04/2014 tarih ve E:2010/7356, K:2014/2359 sayılı kararıyla bozulması üzerine bozma kararına uyularak verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın davacı tarafından esastan, davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Tunceli Emniyet Müdürlüğü'nde mahalle bekçisi olarak görev yapmakta iken 13/11/2003 tarihinde meydana gelen terör saldırısı sonucunda yaralanması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarar karşılığı 280.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; meydana gelen terör saldırısı sonucu yaralanan davacının, %7 oranında iş gücü kaybı bulunması nedeniyle zararı bulunduğu iddiasıyla maddi zararın tazmini istemiyle dava açılmış ise de; davacının söz konusu sakatlığına rağmen aynı görevde çalışmaya devam etmesi ve aynı maaşı alması nedeniyle mal varlığında bir eksilme, bir başka ifadeyle ortaya çıkan bir maddi zarar bulunmadığından, davacının maddi tazminat isteminin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacı tarafından; kendisinin görev esnasında yaralanması nedeniyle %7 oranında iş gücü kaybının olduğunun sağlık raporuyla sabit olduğu, zararın tazminine karar verilmesi gerektiği, temyize konu kararda, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi uyarınca harçtan muaf davalı idarelerden alınmayan 2010 yılı (yürütmeyi durdurma istemli) temyiz harçlarının kendisinden tahsiline karar verildiği, idarenin harçtan muaf olduğu için harç masrafının da olmaması ve tüm masrafların tarafınca ödendiği için, idarece yapılmamış olan masrafın kendisinden tahsiline hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu, davanın 2577 sayılı Kanun kapsamında İçişleri Bakanlığına karşı açıldığı ancak Tunceli Valiliğinin de hasım mevkiine alındığı, usul ekonomisi açısından Tunceli Valiliğinin hasım mevkiinden çıkarılmasının gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından; İdare Mahkemesi kararında, davanın maddi tazminat yönünden reddine hükmedildiği halde idare lehine vekalet ücretine hükmedilmediği, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 14. maddesinin 1. fıkrası uyarınca idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden ve UYAP kayıtları üzerinde yapılan araştırmadan; 13/11/2003 tarihinde Tunceli İl Emniyet Müdürlüğünde mahalle bekçisi olarak görevli olduğu sırada meydana gelen terör saldırısı sonucu yaralanması nedeniyle meslekte kazanma gücünü %7 oranında kaybettiği Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin … tarih ve … sayılı raporuyla tespit edilen davacı tarafından, olay sonrasında aktif mahalle bekçisi olarak görev yapmaya devam ettiği, 01/02/2017 tarihinde emekli olduğu ve görevini yerine getirirken fazladan efor sarf ettiğinden bahisle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare Mahkemesince, davacının söz konusu sakatlığına rağmen aynı görevde çalışmaya devam etmesi ve aynı maaşı alması nedeniyle mal varlığında bir eksilme, bir başka ifadeyle ortaya çıkan bir maddi zarar bulunmadığından, davacının maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi güç (efor) kaybı tazminatı olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı görevi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarfıyla yaptığı gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmektedir. Bu doğrultuda kamu görevlilerinin, görevlerinin neden ve etkisinden kaynaklanan güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminat istemlerinin karşılanması gerektiğinde duraksama yoktur.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Uyuşmazlıkta davacının meydana gelen olay sonrasında aktif mahalle bekçiliği görevine devam ettiği ve maaşında azalma olmadığı görülmekte ise de, davacının aynı görevi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarfıyla yaptığı konusunda şüphe bulunmamakla birlikte güç kaybına uğradığı halde mevcut görevine devam eden veya başka bir göreve atanmak suretiyle kamu hizmetine devam eden kamu görevlilerinin, görevlerinin neden ve etkisinden kaynaklanan güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminat istemlerinin, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle aşağıda belirtilen ilkeler çerçevesinde hesaplanması gerekmektedir.
A-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan kamu görevlisi beden gücü kaybına uğramasından sonra, idarece bedensel kaybına uygun yeni bir göreve atanmış ve yeni görev yerindeki aylık gelirinde bir azalma olmamış ise, kamu görevlisi olan davacının yeni görev yerindeki aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve tespit edilen bu oran davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatı hesaplanmalıdır.
Güç (efor) oranı ise yalnızca Adli Tıp Kurumu veya diğer kamu hastanelerinin sağlık kurulları tarafından belirlenen meslekte kazanma gücü oranına bağlı olmayıp, kişinin yaptığı kamu görevinin niteliğine ve kalıcı sakatlığının yani mevcut sağlık durumunun sürdürdüğü kamu görevine etkisinin belirlendiği oran olmalıdır.
B-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan kamu görevlisi beden gücü kaybına uğramasından sonra, bedensel kaybına uygun yeni bir göreve atanmış ve yeni görev yerindeki aylık gelirinde bir azalma olmuş ise, davacı kamu görevlisinin önceki görev yeri aylık geliri ile yeni görev yeri aylığı arasındaki "fark" kadar ve ayrıca davacının yeni görev yerinde aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine tespit edilen bu oran uygulanmak suretiyle belirlenecek "tutar" kadar toplam güç (efor) zararı bulunduğu dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır.
C-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan davacı kamu görevlisi aynı işi yapmaya devam ediyor ise, kamu görevlisi davacının aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve tespit edilen bu oran davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatı hesaplanmalıdır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, kamu görevlisinin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarihten muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, beden gücü kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, zararın oluşacağının ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulü gerekmektedir.
Pasif dönem zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dâhil edilemez. Pasif dönemde güç (efor) kaybına dayanan maddi zararın asgari geçim indirimi hariç bilinen son asgari ücret miktarı 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak ve daha fazla güç (efor) sarfına ilişkin tespit edilecek oran uygulanmak suretiyle hesaplanmalıdır.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, davacının olay nedeniyle, uğramış olduğu güç kaybı sonucunda uğradığı maddi zararın yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, beden gücü kaybına uğradıktan sonra çalıştığı dönemlerde yaptığı görevler de araştırılıp saptanarak, emekli olduğu tarih esas alınarak aktif çalışma dönemi ve pasif dönemi belirlenmek suretiyle, bilirkişi marifetiyle hesaplattırılması için, kararın maddi tazminat istemi hakkında yeniden karar verilmek üzere bozulması gerekmektedir.
Öte yandan; tazminat davalarında; davanın reddedilmesi halinde davalı idare lehine maktu vekalet ücretine, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmesi halinde ise karşı taraf lehine hükmedilecek vekalet ücretini geçmeyecek miktarda vekalet ücretine hükmedilecek olması nedeniyle, bozma kararı sonrasında İdare Mahkemesince yeniden bir karar verileceğinden, davalı idarenin kararın vekalet ücretine ilişkin kısmına yönelik temyiz istemi bu aşamada incelenmemiştir.
Bu itibarla, davanın maddi tazminat isteminin reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.