Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2018/3785
Karar No: 2021/2277
Karar Tarihi: 17.05.2021

Danıştay 10. Daire 2018/3785 Esas 2021/2277 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/3785
Karar No : 2021/2277


TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Genel Müdürlüğü / ANKARA
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
3- ...
4- ...
5- ...
6- ...
7- ...
8- ...
9- ...
VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının kabule ilişkin kısmının davalı idarece temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Bitlis ili, Merkez, ... Mahallesi ... Mevkiinde bulunan ... ada ... ve ... parsel sayılı taşınmazların maliki olan davacılar tarafından, Bitlis-Tatvan Karayoluna 2004 yılında davalı idarece yapılan oto korkulukların taşınmazların kullanımının engellenmesine neden olduğu iddiasıyla taşınmazlarda uğranıldığı ileri sürülen değer kaybına karşılık olarak 100.000,00 TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı "davanın kısmen kabulü kısmen reddi" yolunda verilen kararının, kabule ilişkin kısmının bozulmasına dair Danıştay Onuncu Dairesinin 21/01/2016 tarih E:2015/959, K: 2016/354 sayılı kararına uyulmak suretiyle verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; uyuşmazlık konusu olayda davalı idarenin, kamu yararını gerçekleştirmek, toplumsal bir ihtiyacı karşılamak için faaliyette bulunduğu, idarenin bu hizmetinden tüm toplumun yararlanacak olmasına karşın davacıların külfet altına girdiği, bu şekilde bozulan kamu külfetlerinin dağılımındaki dengenin sağlanması amacıyla zarara uğramış olan davacıların zararlarının idarece tazmin edilmesi gerektiği, davacıların uğradığı değer kaybının tesbiti için Mahkemelerinin 01/12/2016 tarihli ara kararı üzerine yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda; dava konusu olan ... ada ... ve ... nolu parsellerin mevcut durumda kullanılmalarının mümkün olmadığı, dava konusu taşınmazlarda %100 oranında değer düşüklüğü meydana geldiği, emsal araştırması sonucu 2005 tarihi itibariyle dava konusu taşınmazların birim fiyatının 48 TL/m² olarak takdir edildiği, yapılan hesaplamalar sonucunda dava konusu olan ... ada ... parsel sayılı taşınmazın değerinin 4.800,00 TL, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın ise değerinin 41.280,00 TL olduğu, 2005 tarihi itibariyle toplam zararın 46.080,00 TL olduğu yönünde tespitlere yer verildiği, Mahkemece söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile 46.080,00 TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden (03/05/2005) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin talepler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, karayolu kenarına yapılan oto korkulukların kamulaştırma sınırında kaldığı dolayısıyla olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı, dava konusu taşınmazlarda %100 oranında değer kaybının söz konusu olamayacağı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar, Bitlis ili, Merkez, ... Mahallesi ... Mevkii, ... ada ... ve ... parsel sayılı taşınmazların malikidir.
2004 yılında, davalı idare tarafından Bitlis-Tatvan Karayolu kenarına trafik güvenliğinin sağlanması amacıyla oto korkuluklar yerleştirilmiştir.
Davacılar tarafından, mülkiyetlerinde bulunan taşınmazlara davalı idarece yapılan oto korkulukları nedeniyle ulaşım imkanının kalmadığı, bu nedenle taşınmazlarda değer kaybı oluştuğu iddia edilmekte, bu nedenle uğranıldığı iddia edilen zarara karşılık olarak 100.000,00 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:
İdarenin kusursuz sorumluluğu, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada, kazalardan kaynaklanmayan, diğer bir deyişle arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir.
Kamu hizmetinin yürütülmesinin neden ve etkisinden kaynaklanan bir zararın doğmaması için idarece her türlü tedbir alınmasına rağmen, hizmetin doğal ve zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkan, hizmetten yararlananlar yönünden genel ve olağan nitelikteki bir külfetten kaynaklanan zararın, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır. Kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanan bir zararın, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca idarece karşılanabilmesi için, uğranıldığı ileri sürülen zararın kamu külfeti olmaktan çıkıp, hizmetten yararlananlar yönünden özel ve olağandışı bir niteliğe dönüşmüş olması gerekir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 6100 sayılı Kanun'un 266. maddesinde, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." kuralı yer almaktadır.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu olayda, idarece yürütülen çalışmalar neticesinde dava konusu taşınmazların değerinde azalma olduğu ve oluşan maddi zararın kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarece karşılanması gerektiği açıktır.
Bununla birlikte, değer kaybına uğrayan taşınmazların değerinin, Dairemizin 21/01/2016 tarih ve E:2015/959, K: 2016/354 sayılı kararında da belirtildiği üzere taşınmazın cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan dava konusu taşınmazlara en yakın nitelikteki emsal satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülere göre belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Dava konusu taşınmazların bedelleri tespit edildikten sonra oluşan değer kaybı oranının taşınmazların mevcut tüm nitelikleri gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, emsal araştırmasının 2005 yılı öncesinde yapılan satışlarla sınırlı olarak yapılması nedeniyle, dava konusu taşınmazlardan çok farklı nitelikteki bir taşınmazın emsal kabul edilerek dava konusu taşınmazıların değerinin belirlendiği görülmektedir.
Öncelikle, satış yılına ilişkin sınırlama yapılmaksızın dava konusu taşınmazlara en yakın nitelikteki emsalin bulunarak, dava konusu taşınmazların gerçek değerlerinin Dairemizin bozma kararında belirtilen hususlara uygun şekilde tespit edilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte söz konusu bilirkişi raporunda, kamulaştırma öncesi yola cephesi bulunan taşınmazların ulaşım imkanının olduğu, kamulaştırma işlemi ve oto korkuluk inşaası sonrası yola ulaşım ve erişimin ortadan kalkması nedeniyle taşınmazlardaki değer kaybı oranının %100 olduğu ve hesaplamanın buna göre yapıldığı görülmekte ise de dava konusu taşınmazların konumları itibariyle sınırlı bir ulaşım imkanına sahip olduğu, bununla birlikte davalı idarenin eylemi neticesinde davacıların taşınmazları üzerindeki mülkiyet haklarına bir sınırlama getirilmediği, bir başka deyişle davacıların taşınmazlarından yararlanma imkanlarının tamamen ortadan kalkmasının söz konusu olmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlıkta taşınmazlardaki değer kaybı oranının %100 olduğundan söz edilemeyeceği açıktır.
Bu itibarla, bilirkişi heyetinden ek rapor alınmak suretiyle yukarıda değinilen hususlar dikkate alınarak dava konusu taşınmazlarda oluşan değer kaybının yeniden belirlenerek, bir karar verilmesi gerekmekte olup, anılan hususlar yönünden eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararın kabule ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü kısmen reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının kabule ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi