Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2192
Karar No: 2018/1833
Karar Tarihi: 04.12.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2192 Esas 2018/1833 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2192 E.  ,  2018/1833 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “istihkak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 4. İcra (Hukuk) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 03.05.2012 tarihli ve 2011/895 E., 2012/344 K. sayılı karar davacı (üçüncü kişi) vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01.10.2013 tarihli ve 2012/8229 E., 2013/13106 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacı 3.kişi vekili, Konya 6.İcra Müdürlüğünün 2009/5462 sayılı takip dosyasından yapılan 14.07.2011 tarihli hacizde, davacı 3.kişinin boşandığı eşinin borcundan dolayı davacıya ait ev eşyalarının ve kasada bulunan nakit paranın haczedildiğini, İİK"nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını istemiştir.
    Davalı alacaklı vekili, boşanmanın takip ve hacizlerden sonra danışıklı olduğunu ve haciz sırasında borçlunun hazır bulunduğunu, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Davalı borçlu, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.
    Mahkemece, ödeme emrinin tebliğ edildiği, 06.05.2009-30.07.2009-10.07.2009 ve 10.11.2009 tarihli hacizlerin yapıldığı adreslerde borçlu huzurunda yapıldığını mülkiyet karinesinin borçlu yararına olduğu, boşanmanın danışıklı olduğu ve birlikte yaşamaya devam edildiği, karine aksinin ispatlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan istihkak davasına ilişkindir.
    Dava konusu haciz 14.07.2011 tarihinde borçluya ödeme emirinin tebliğ edildiği ve önceki hacizlerin gerçekleştiği adreste yapılmıştır. Davacı 3.kişi borçlu eşinden takiplerden ve haczilerden sonra anlaşmalı olarak boşanmış ve birlikte yaşamaya devam etmiştir. İİK"nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile davalı alacaklı yararınadır. Ancak bu yasal karine aksinin davacı 3.kişi tarafından her türlü delille ispatlanmısı olanaklıdır.
    Dosya içerisindeki bilgilerden, davacı 3.kişinin şirket ortağı olarak sabit bir gelirinin bulunduğu, ev eşyalarının önceki tarihlerde haczedildiği anlaşılmaktadır. Sabit gelir sahibi 3.kişinin önceden haczedilen ev eşyasının yerine yeniden eşya satın aldığı sunulan fatura içeriği ile sabit olmuştur.Evde bulunan kasadan haczedilen para ise haciz tarihinde davacı hesabından 24.682,56 TL çekildiği, paranın davacının şahsi hesabından alındığı sunulan banka kayıtlarından anlaşılmıştır. Dava dayanağı bononun, davacının annesine ait taşınmazın satışına ilişkin komisyonculuk hizmeti ile ilgili olduğu bu taşınmazın yüksek bir bedelle satışının yapılmış olduğu, davacının banka hesabı ve kasasında bu miktar paranın bulunması mümkündür.
    Tüm bu maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde, davacı 3.kişinin mülkiyet karinesinin aksini ispatladığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.




    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, İİK. 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
    Davacı üçüncü kişi Konya 6.İcra Müdürlüğünün 2009/5462 sayılı takip dosyasından yapılan 14.07.2011 tarihli hacizde, davacının boşandığı eşinin borcundan dolayı davacıya ait ev eşyalarının ve kasada bulunan nakit paranın haczedildiğini belirterek istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
    Davalı alacaklı vekili, hacizlerin ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığını, daha evvel aynı adreste borçlunun huzurunda birçok kez haciz yapıldığını hatta borçlunun bir seferinde haciz adresinde pijamalı olarak da bulunduğunu, borçlunun eşi ... ile anlaşmalı ve muvazaalı olarak borçtan kurtulmak amacıyla boşandıklarını ve aynı evde de yaşamaya devam ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı borçlu duruşmadaki beyanında, başka bir bayanla ilişkisi olması nedeni ile boşanmak durumunda kaldığını, boşandığında da şahsi eşyalarını alarak evi terk ettiğini, evde herhangi bir menkul malının bulunmadığını, haciz yapılan ev ile ilgisinin bulunmadığını, söz konusu evin mülkiyetinin boşandığı eşi davacıya ait olduğunu ve evin de ona davacının annesinden miras kaldığını ifade etmiştir.
    Mahkemece ödeme emrinin tebliğ edildiği 06.05.2009-30.07.2009-10.07.2009 ve 10.11.2009 tarihli hacizlerin yapıldığı adreslerde borçlu huzurunda yapıldığını, mülkiyet karinesinin borçlu yararına olduğunu, boşanmanın danışıklı yapılıp birlikte yaşamaya devam edildiğini, davacı vekilince müvekkilinin evde haciz edilen nakit paraları aynı gün Garanti Bankasından çektiğini iddia etmiş ise de celp edilen banka kayıtlarına göre haciz tarihi olan 14.07.2011 tarihinde yapılan banka işleminin nakit para çekme işlemi olmadığı, hesaptan hesaba para transferi işlemi olduğu, yapılan işlemin TL cinsinden değil Amerikan Doları cinsinden yapıldığı anlaşılmış olup evdeki paralar ise TL olarak haciz edildiğinden ibraz edilen dekontlar ile miktar ve cins yönünden uyuşmadığı, karine aksinin ispatlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı (üçüncü kişi) vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak davacı vekilince haciz mahallindeki para kasasında bulunan nakit paranın müvekkiline ait banka hesabından çekildiği, bir kısmının harcandıktan sonra kalan kısmının kasada saklandığı iddia edilmiş ise de; bu iddiaların da doğru olmadığı, zira davacı 3. kişinin Garanti Bankası Zafer Şubesindeki hesabından 14.07.2011 tarihinde saat 15.04"te 24.700,00TL nakit para çektiği, çekilen bu nakit paranın 20.000,00TL"lik kısmının bizzat davacı 3. kişi tarafından Yapı Kredi Bankası Nalçacı Şubesindeki hesabına 14.07.2011 tarihinde saat 15.28"de yatırıldığı, bu durumda Garanti Bankasından çekilen paradan elde 4.700,00TL"lik bir miktarın kalması gerektiği, oysa davacı, bankadan çekilen paradan borç ödemeleri ve gerekli harcamalar için yaklaşık 17.015,00TL"lik kısmını harcandığını iddia etmiş ise de; bu iddianın doğru olmadığı, yukarıda açıklandığı gibi 20.000,00TL"lik kısmının aynı gün 24 dakika sonra yine başka banka hesabına yatırıldığı, bu paradan elde 4.700,00TL"nin kalması gerektiği, bu miktarın da kasada bulunan parayla miktar olarak uyuşmadığı, bu nedenle davacının iddiasının yerinde olmadığı, bozma ilamında davacı 3. kişinin şirket ortağı olduğu belirtilmiş ise de; ne dava dilekçesinde ne de temyiz dilekçesinde davacının bu yönde bir iddiasının olmadığı, ancak dava dilekçesinde davacının murislerinden kalan gayrimenkullerin satışı ve kiraları ile geçindiğinin iddia edildiği, davacı üçüncü kişinin mülkiyet karinesinin aksini ispat edemediği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davacı (üçüncü kişi) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, İİK 96 vd. maddelerine göre açılan eldeki istihkak davasında mülkiyet karinesinin aksinin davacı (üçüncü kişi) tarafından ispatlanıp ispatlanamadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın, ilk kararın gerekçesinde yer almayan yeni bir olgu ve gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
    Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda, mahkemece, taraflara bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulduğu 08.05.2014 tarihli celsede “Yapı Kredi Bankası Nalçacı şubesine yazı yazılarak davacıya ait hesaptaki 14.07.2011 tarihli, Hayrunissa (Fahrünisa) Bacanak teslimatlı, 20.000 TL para yatırma işlemine ilişkin banka dekontunun gönderilmesinin istenmesine, bozma ilamı hususunda cevap geldikten sonra bir karar verilmesine” karar verilmiştir. Öte yandan, verilen ilk kararda, banka kayıtlarına göre haciz tarihi olan 14.07.2011 tarihinde yapılan banka işleminin nakit para çekme işlemi olmadığı, hesaptan hesaba para transferi işlemi olduğu, yapılan işlemin TL cinsinden değil Amerikan Doları cinsinden yapıldığı gerekçesine dayanılmış iken, direnme adı altında verilen kararda, ara karar uyarınca getirilen belgeye de gerekçede yer verilerek 20.000,00TL"lik kısmının aynı gün 24 dakika sonra yine başka banka hesabına yatırıldığı, bu paradan elde 4.700,00TL"nin kalması gerektiği, bu miktarın da kasada bulunan parayla miktar olarak uyuşmadığı belirtilmiştir.
    Bu durumda, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir delile ve gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
    Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı (üçüncü kişi) vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 04.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi