15. Ceza Dairesi 2020/1636 E. , 2020/4628 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : a) Nitelikli dolandırıcılık suçundan;
TCK’nın 158/1-d ve 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
b) Resmi belgede sahtecilik suçundan, iki kez;
TCK’nın 204/1 ve 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
c) Özel belgede sahtecilik suçundan;
TCK’nın 207/1 ve 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında suç tarihi olarak, suça konu aracın noterde satış tarihi olan 07/10/2010 tarihi yerine 2010 yılı yazılmış ve ... sanık yerine, müşteki sanık olarak gösterilmiş ise de, bu hususların mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Sanığın, akrabası olan şikayetçi ...’in kimlik bilgilerini içeren ve üzerine kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle sahtecilik yaptığı nüfus cüzdanı ile ...’nın işlettiği rent a car firmasından araç kiralayıp, buna ilişkin olarak şikayetçi ... adına sahte araç kiralama sözleşmesi düzenlediği, akabinde kiraladığı aracı, bu aracın sahibi olan ... adına oluşturulmuş sahte nüfus cüzdanını kullanan ve açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen kişi aracılığıyla...Noterliği’nde sahte araç satış sözleşmesi düzenlenmesini sağlamak suretiyle katılan ...’a sattığı ve karşılığında 14.000 TL alarak haksız yarar sağladığı, bu suretle nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik yapılan temyiz incelemesinde:
Sanık savunması, şikayetçi, katılan ve tanık beyanları, araç satış sözleşmesi, araç kira sözleşmesi, iletişim kayıtları, teşhis tutanakları, kamera görüntülerine ilişkin CD teşhis ve çözüm tutanağı, ilgili bankadan gelen cevabi yazı ve eki ile tüm dosya kapsamına göre; atılı suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla, bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
TCK"nın 158/1-d maddesinde hapis cezası ile birlikte adli para cezası da öngörülmüş olduğu halde, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken adli para cezasına hükmedilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin birleştirme kararı verilmesi gerektiğine, eksik incelemeye, sübuta ve gerekçesiz alt sınırdan uzaklaşılmaması gerektiğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının ve kararın kesinleşmesi ile tutukluluk süresi nazara alınarak tahliye talebinin reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemesinde:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.04.2014 tarih, 2013/11-397; 2014/202 E. K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK"nın “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişi de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, sanığın, aynı suç işleme kararıyla ve aynı anda düzenlenen belgelerle ilgili olarak tek bir suçtan hüküm kurulması gerekeceği, buna karşın, aynı suç işleme kararıyla fakat değişik zamanlarda düzenlenen belgelerle ilgili olarak yine tek bir suçtan hüküm kurulup, aynı Kanun"un 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümleri gereğince cezanın arttırılması gerektiği, farklı suç işleme kastının bulunduğunun ispatı halinde her bir eylemin ayrı bir suç oluşturacağı dikkate alınarak, suça konu nüfus cüzdanları asıllarının ele geçirilememesi nedeniyle aldatma yeteneğine haiz olup olmadıklarının tespit edilemediği, ancak, sanığın sahte olarak araç kira sözlemesi tanzim ettiğinin ve noterde araç satış sözleşmesi düzenlenmesini sağladığının sabit olduğu, suça konu kira sözleşmesi ve araç satış sözleşmesinde yapılan sahteciliğin aldatma yeteneğine haiz olup olmadığının tespit edilmemiş olması ve sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespiti amacıyla, söz konusu sözleşmelerin duruşmaya getirtilerek mahkeme heyeti tarafından incelenip, özellikleri zapta geçirilerek, aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, söz konusu sahte sözleşmelerin aldatma yeteneğine haiz olduklarının tespiti halinde, noterde düzenlenen araç satış sözleşmesinin TCK’nın 204/3. maddesi anlamında kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması ve kira sözlemesinin de niteliği gereği özel belge teşkil etmesi karşısında; sanığın aynı suç işleme kararıyla fakat değişik zamanlarda düzenlenen sahte sözleşmelerle ilgili olarak 5237 sayılı TCK’nın 204/1-3 maddesi gereğince TCK"nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde takdir hakkının kullanılması suretiyle alt ve üst sınırlar arasında bir belirleme yapılıp 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesinde sayılan kriterler esas alınarak, hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine uygun şekilde cezaların alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle tek bir suçtan hüküm kurulup, aynı Kanun"un 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümleri gereğince cezanın arttırılması gerektiği gözetilmeksizin, ayrı ayrı özel belgede sahtecilik ve iki kez resmi belgede sahtecilik suçlarından hükümler kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca, hükümlerin BOZULMASINA, 04/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.