
Esas No: 2017/4556
Karar No: 2021/2572
Karar Tarihi: 24.05.2021
Danıştay 3. Daire 2017/4556 Esas 2021/2572 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2017/4556
Karar No : 2021/2572
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü/…
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF : …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, asıl borçlu …Çelik Halat ve Asansör Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden alınamayan 2007 ila 2012 yıllarının muhtelif dönemlerine ait gelir (stopaj) vergisi, katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası, özel usulsüzlük cezası ve fer'ilerinden oluşan kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ila … takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu ödeme emirleri içeriği kamu alacağının, …Çelik Halat ve Asansör Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin beyanlarına istinaden tahakkuk eden 205.606-TL vergi borcuna ilişkin olduğu, Mahkemelerince verilen ara kararları üzerine davalı idarece dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, adı geçen şirket hakkında yapılan malvarlığı araştırması neticesinde şirket adına kayıtlı üç adet aracın tespit edilerek kayıtları üzerine haciz uygulandığı anlaşıldığından, öncelikle haczedilen mal varlığı satılarak alacağın tahsiline çalışılmaksızın ve alacağın asıl borçlu şirketten tahsilinin olanaksız olduğu açıkça ortaya konulmaksızın kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan istenilmesinde hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle dava konusu ödeme emirleri iptal edilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde düzenlenen sorumluluk nedeniyle yapılacak takiplerde ortak ve kanuni temsilcilerin takibinde bir öncelik sıralamasının söz konusu olmadığı, kanuni temsilcilerin amme alacağının ödenmesinden sorumlu tutulacağı, yapılan işlemlerin usul ve hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Vergi Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava konusu ödeme emirleri içeriği kamu alacağının tahsili için asıl borçlu şirket adına ödeme emirleri düzenlenerek tebliğ edildiği, borcun vadesinde ödenmemesi üzerine şirketle ilgili olarak yapılan mal varlığı araştırması sonucunda şirket tüzel kişiliği adına kayıtlı olduğu tespit edilen üç adet araçtan "…" plakalı 2006 model kamyonet ile ".." plakalı 2005 model kamyonet üzerinde …. Bankasının rehni ile çeşitli İcra Dairesi Müdürlüklerinin haciz kaydının olduğu, "…" plakalı 1999 model kamyonet üzerinde ise çeşitli İcra Dairesi Müdürlüklerinin haciz kaydının bulunduğu, davalı idarenin haciz kayıtlarının ise son sırada yer aldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Kanuni Temsilcilerin Ödevi" başlıklı 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi veya buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; aynı Kanun'un 62. maddesinde ise, borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde, tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin 213 sayılı Yasanın 10. maddesine göre takibi gerekmekte olup, bir tüzel kişinin kanuni temsilcisinin sorumlu tutularak, 213 sayılı Kanun'un değinilen hükmü uyarınca takip edilebilmesi için kamu alacağının sorumlu sıfatıyla kendisinden tahsil edileceğinin kanuni temsilciye duyurulmasından önce borcun tüzel kişiye usulüne uygun biçimde tebliğ edilmesi, uyuşmazlık yaratılmak suretiyle ya da uyuşmazlık yaratılmaksızın kesinleşip vadesinde ödenmemiş olması, bu nedenlerle tüzel kişinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 54, 55 ve müteakip maddeleri uyarınca takip edilmesi ve bütün bunlara rağmen kamu alacağının tüzel kişiliğin mal varlığından tamamen ya da kısmen tahsil edilememiş olması gerekir.
Asıl borçlu şirkete ait araçlar üzerinde çeşitli İcra Dairesi Müdürlüklerine ait haciz şerhleri ile banka rehin kayıtları bulunması karşısında, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri çerçevesinde yasanın aradığı anlamda kamu alacağının şirketten tahsil olanağının bulunmadığı ve davacının kanuni temsilci sıfatıyla takibi için gereken koşulların oluştuğunun kabulü gerektiğinden, aksi yöndeki gerekçeyle verilen Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararının davacının söz konusu borçtan sorumluluğu değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesine,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 24/05/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Kanuni Temsilcilerin Ödevi" başlıklı 10. maddesinde, tüzelkişilerin ödevlerinin kanuni temsilciler tarafından yerine getirileceği ve Kanunda yazılı ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleften alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin malvarlıklarından alınacağı kuralı ile tüzelkişilerin borcundan dolayı kanuni temsilcilerinin malvarlıklarına gidilebilmesinin "kanuni bir ödevin yerine getirilmemesi" şartına bağlanmıştır. Diğer bir ifade ile kanuni temsilciler şirketten tamamen veya kısmen alınamayan amme borcundan her halükarda sorumlu tutulmamışlardır.
213 sayılı Kanunda vergisel ödevler arasında sayılmayan "vergi ödeme" eylemi bir ödevin değil, bir borcun yerine getirilmesidir. Bu borcun ödenmemesi halinde de 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un ilgili hükümleri uyarınca mükellef veya vergi sorumlusundan tahsili yoluna gidilmesi gerekir.
Bu nedenle Vergi Usul Kanununda sayılan vergisel ödevlerini yerine getirip getirmediğine bakılmaksızın şirketin amme borcunu sırf vadesinde ödememiş olmasından dolayı kanuni temsilciyi sorumlu tutmak Kanun'un lafzına ve amacına aykırı düşecektir.
… Çelik Halat ve Asansör Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirleri içeriği beyan üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmemesi tek başına vergisel ödevin yerine getirilmemesi anlamına gelmeyeceğinden, dolayısıyla davacının 213 sayılı Kanunu'nun 10. maddesinde belirtilen ödevi yerine getirmediğinden bahisle kanuni temsilci sıfatıyla takibinde hukuka uygunluk görülmediğinden, temyiz isteminin bu gerekçeyle reddi gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.
(XX)-KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
