12. Hukuk Dairesi 2021/2405 E. , 2021/3515 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlunun temyiz itirazlarının REDDİNE;
2- Alacaklının temyiz itirazlarına gelince;
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Şikayetçi alacaklı kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat alacağına dayalı takip nedeniyle borçlunun 23.10.2014 tarihinde dosya borcunu ödemesinden sonra icra müdürlüğünce yapılan 27.10.2014 tarihli dosya hesabında vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinden borçlunun fazla ödeme yaptığı gerekçesiyle 47.293,89 TL"nin iadesine ilişkin müdürlük kararının hatalı olduğu, ayrıca faiz hesabının da yanlış yapıldığını ileri sürülerek, bu yöndeki taleplerinin reddine ilişkin 31.10.2014 tarihli müdürlük kararı ile 27.10.2014 tarihli dosya hesabının düzeltilmesinin istendiği, mahkemece, bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra, alacaklının 27.10.2014 tarihinde reddiyat makbuzuyla yapılan işlemi öğrendiği tarihten itibaren 7 günlük sürede şikayette bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin süre yönünden reddine karar verildiği Dairemizin 15.11.2019 tarih ve 2018/5259 E., 2019/204 K. sayılı kararı ile alacaklının talebinin ilama aykırılık iddiası niteliğinde olup süresiz şikayet konusu yapılabileceği bilirkişi tarafından hazırlanan 27.10.2015 tarihli bilirkişi raporu sonucuna göre şikayetin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile mahkeme kararın bozulduğu, mahkemece, bozma ilamına uyulduğu, daha sonra yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, şikayetin kısmen kabulüne Ankara 23. İcra Müdürlüğü"nün 2013/1846 Esas sayılı dosyasında 27/10/2014 tarihinde borçluya iadesi gereken tutarın 46.278,07 TL olduğunun tespitine, karar verildiği görülmüştür.
Takibe konu ilam kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı tazminat alacağı ilamıdır. İlamın takip tarihinden sonra 20.02.2013 tarihinde kesinleştiği,icra müdürlüğünce 27/10/2014 tarihinde yapılan dosya hesabında; vekalet ücreti 250,00 TL toplam faiz miktarı 243.371,40 TL olarak belirlendiği, borçlu idare tarafından yapılan ödemeden dosya alacak miktarı düşüldükten sonra borçlu idarenin 47.293,89 TL fazla ödeme yaptığı belirtildiği alacaklıya
aynı tarihli reddiyat makbuzu düzenlenerek, toplam 1.898.131,54 TL net ödeme yapıldığı, bakiye 47.293,89 TL ise 24/12/2014 tarihli reddiyat makbuzu ile borçluya ödendiği anlaşılmıştır.
Kamulaştırmasız el atma davaları uygulamada sıklıkla karşılaşılan davalardan olmakla birlikte, yasa ile düzenlenmiş değildir. Bu konuya ilişkin tek yasal düzenleme olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 38. maddesi de 10.04.2003 tarih ve 2002/112 Esas 2003/33 Karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Uygulamada kamulaştırmasız el atma davaları; İBK, HGK ve Hukuk Dairelerinin içtihatlarıyla yön bulmaktadır. Konunun Dairemizi ilgilendiren yönü ise, bu nevi davalarda hükmedilen tazminatların zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faizin ne tür ve oranda olması gerektiği noktasındadır. Zira Kamulaştırma Yasası gecikme faizini öngörmemektedir. Bu cümleden olmak üzere, HGK. kararları ve Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında; "Kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında uygulanan T.C. Anayasası"nın 4709 sayılı Yasa"nın 18. maddesi ile değişik 46/son maddesinde yer alan kamulaştırma bedelleri ile mahkemece kesin hükme bağlanan arttırma bedellerine, son fıkraya göre kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanacağı" hükmünden farklı olarak, kamulaştırmasız elatmanın hukuksal niteliği itibariyle bir haksız eylem olduğu, haksız eylemden doğan borçların, tazmini nitelikte olmaları nedeniyle uygulanacak faizin 3095 sayılı Yasa"da belirlenen yasal faiz olduğu belirtilerek, uygulama bugüne kadar yasal faizin uygulanması şeklinde sürdürüle gelmiştir. Ancak, Anayasa"nın 35. maddesi ile koruma altına alınmış olan mülkiyet hakkının, hak sahibinin rızasına bakılmaksızın kamulaştırmasız elatma nedeniyle ihlali halinde, toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında adil bir denge gözetilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir tazminat ödenmediği sürece, bir mülkten mahrum bırakılmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil edeceği, yasal faiz oranında gecikme faizi ödenmesinin yeterli olmadığı görüşü gerek öğretide gerekse uygulamada ağırlık kazanmaya başlamıştır. Bu bağlamda mülkiyete saygı hakkının ihlalinin, mahkemelerin, kamulaştırmasız elatmaya maruz kalan kişiler lehine hükmettikleri tazminat tutarının tayininde, yargılama süresi ile enflasyon arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan değer kaybını dikkate almalarına imkan sağlayan yasal bir düzenlemenin olmayışından da kaynaklandığı, bu nedenle adil tatmin taleplerinin karşılanması gerektiği hususu benimsenmeye başlanmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında idare, kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri yasaya uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza elatarak kamulaştırma ilkelerine aykırı davranamaz. Anayasa"nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa"nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlama olmakla, içtihat değişikliğine gidilerek, özü ve vardığı hukuki sonuç itibariyle aynı nitelikler taşıyan kamulaştırmasız elatmaya ilişkin ilamlarda hüküm altına alınan tazminatlara da Anayasa"nın 46/son maddesinde düzenlenmiş olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 100 maddesinde ise kısmi ödemelerin öncelikle faizden ve masrafdan mahsup edileceği hükmüne yer verilmiştir. Başka bir anlatımla kısmi ödemelerin öncelikle fer"i alacaklardan mahsup edileceği kuralı bulunmaktadır.
Mahkemece, yukarıda belirlenen kurallar ışığında; dava tarihi olan 21.03.2012 tarihinden ilamın kesinleşme tarihine kadar yasal faiz, kesinleşmeden itibaren muhtıra tarihi olan 27.10.2014 tarihine kadar T.C. Anayasa"sının 46/son maddesinde belirtilen faizinin uygulanacağı ve yine 23.10.2014 tarihinde dosya borcuna ilişkin ödeme yapıldığı dikkate alınarak TBK"nun 100.maddesi gözönünde bulundurulup, yapılan ödeme öncelikle faiz ve masraflardan düşülerek bakiye
dosya borcunun belirlenmesi gerekirken yazılı şeklinde hüküm oluşturulması açıklanan yasa maddelerine aykırıdır.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.