19. Ceza Dairesi 2020/1038 E. , 2020/1452 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi
SUÇ : Marka Hakkına Tecavüz
HÜKÜM : Beraat
Marka hakkına tecavüz suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda beraatine dair, İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 21.05.2012 gün ve 2011/426 Esas ve 2012/247 Karar sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 08.09.2015 tarih ve 2015/6889 Esas ve 2015/3981 sayılı kararıyla;
Hükmün konusunun iddianamede anlatılan eylemden ibaret olması karşısında sanığın katılana ait yoğurt markasının kullanılmış ambalajlarına marka hakkı sahibinin izni ve rızası dışında yoğurt doldurarak satışa sunma şeklinde gerçekleşen eylemin TTK"nin 57/5.maddesinde belirlenen haksız rekabet suçunu oluşturduğu ve aynı yasanın 64/1-5. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yerinde görülmeyen gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, nedeniyle bozulmuştur.
İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi 07.12.2015 gün ve 2015/242 Esas -2015/301 sayılı kararı ile;
"...İddianamede sanığın iş yerinde müşteki şirketin markasının taklit edildiği ürünlere rastlanmadığı belirtilmiştir. Buna rağmen marka hakkının ihlali suçundan dolayı sanık hakkında kamu davası açılmıştır. Suça konu olan yoğurt ambalajları orijinaldir. Bu ambalajların içerisine Deniz Mandıracılık tarafından yoğurt mayalandığı ve sanığın iş yerinde satışa sunulduğu anlaşılmaktadır. Marka hakkının ihlali suçunun oluşabilmesi için tescilli markalar iktibas veya iltibas edilerek mal veya hizmet üretilmesi gerekir. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 10.07.2000 tarih, 2000/9507 esas, 2000/10382 karar sayılı kararında belirtildiği gibi orijinal yoğurt ambalajlarının içerisine başka bir üreticinin yoğurtlarının mayalanması marka hakkının ihlali suçunu değil olsa olsa haksız rekabet suçunu oluşturur. Şikâyet dilekçesinde haksız rekabet dolayısıyla sanığın şikâyet edildiğine ilişkin herhangi bir açıklama yoktur. Eylem marka hakkının ihlali suçunu oluşturmadığından ve şikâyet konusu edilmeyen haksız rekabet suçuna da dönüşmeyeceğinden, sanığın atılı suçtan beraatine ilişkin aşağıdaki biçimde karar verilmiştir." şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu 18.10.2016 gün ve 2016/307 Esas, 2016/368 sayılı kararı ile;
"Yerel Mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK"nin 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine aykırıdır.
Diğer taraftan; Yerel Mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilirken, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmadan, önceki hükmün gerekçesinin tekrarı ile yetinilmesi" isabetsizliklerinden diğer yönleri incelenmeyen direnme kararına konu hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun bozma ilamına uyan İzmir 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi ise 20.09.2017 tarih ve 2017/27 Esas, 2017/164 sayılı kararı ile;
"...Yargıtay 19. Ceza Dairesinin bozma kararında eylemin haksız rekabet suçunu oluşturduğu benimsenmiş mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkememiz ise eylemin haksız rekabet suçunu oluşturduğunu zaten kabul etmiştir. Ancak şikâyet dilekçesinde sadece takibi şikâyete bağlı olan marka hakkını ihlal etmek suçunun şikâyet konusu edildiği, ayrıca haksız rekabet suçuna yönelik bir şikâyetin bulunmadığı, haksız rekabet suçunun açıkca iddianamede dava konusu edilmediği, suçların birbirinden farklı olduğu, haksız rekabet suçu şikâyet konusu edilmeden ve haksız rekabet suçuna iddianamede yer verilmeden, marka hakkının ihlali suçunun oluşmaması hâlinde, haksız rekabet suçundan dolayı ceza verilemeyeceği, kaldı ki haksız rekabet suçunun mahkememizin görev alanının kapsamı dışında kaldığı, CMK"nin 5/1. maddesi gereğince mahkememizin haksız rekabet suçundan yargılama yapmasının mümkün olmadığı" gerekçesiyle direnerek, sanığın önceki hüküm gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 12.07.2018 tarih ve 2018/3359 Esas, 2018/8545 sayılı kararı ile 08.05.2015 tarih ve 2015/6889 Esas, 2015/3981 sayılı kararımızın düzeltilmesine yer olmadığına karar verilerek dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş ve dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.11.2019 gün ve 2018/379 Esas, 2017/658 sayılı kararı ile;
“..İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 20.09.2017 tarih ve 2017/27 Esas, 2017/164 sayılı kararını yeni hüküm niteliğinde kabul edip dosyayı temyiz incelemesi yapılmak üzere yeniden Dairemize gönderdiği gözetilerek yapılan incelemede;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Hükmün konusunun iddianamede anlatılan eylemden ibaret olması karşısında sanığın katılana ait yoğurt markasının kullanılmış ambalajlarına marka hakkı sahibinin izni ve rızası dışında yoğurt doldurarak satışa sunma şeklinde gerçekleşen eylemin TTK"nin 57/5.maddesinde belirlenen haksız rekabet suçunu oluşturduğu ve aynı yasanın 64/1-5. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yerinde görülmeyen gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 13.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.