9. Hukuk Dairesi 2018/563 E. , 2020/20144 K.
"İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYEMAHKEMESİ : ... Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı şirkette 23.12.2004 -27.07.2015 tarihleri arasında çalıştığını, ücretinin sendikaya üye olduğu tarihten itibaren eksik hesaplanarak ödenmeye başlandığını, gerek yevmiyesinin eksik hesaplanması ve gerekse toplu iş sözleşmesinden doğan haklarının da eksik ödenmesi sebepleri ile iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile fark ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, zaman aşımı definde bulunduklarını, davacıya davalı işyerinde çalıştığı dönemde toplu sözleşmesinden doğan hakları ile diğer haklarının tam ve eksiksiz olarak ödendiğini ve iş sözleşmesini kendi isteği ile fesheden davacının kıdem tazminatı hakkı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, davacının iş sözleşmesi ile kararlaştırılan temel ücretinin düşürüldüğü, ücretin düşürülmesi işleminin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 22. maddesine göre değil toplu iş sözleşmesi ile yapıldığı, davacının ücretinin eksik ödendiği ve fark ücret alacağının bulunduğu ve böylelikle işçi feshinin de haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasında 23.12.2004, 01.01.2005, 01.01.2006 ve 01.01.2007 başlangıç tarihli belirli süreli sözleşme imzalandığı, davacının yaptığı işin niteliği davalı işyerinin faaliyet konusu göz önüne alındığında, davacının işinin sürekli işlerden olduğu, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesinde belirtilen şartların bulunmaması nedeniyle sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, davacı ile belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif ve esaslı nedenler bulunmadığı, iş sözleşmesinin süreklilik arz ettiği, bu durumda taraflar arasında 2004 yılında ilk işe giriş tarihinden sonra 2005, 2006, 2007 yıllarında rutin olarak düzenlenen iş sözleşmelerinde davacının ücrete açıkça muvafakat ettiğinden söz edilemeyeceği, kaldı ki; davacının iş sözleşmesinin devamı sırasında rutin düzenlenen iş sözleşmesini imzalamamasının hayatın olağan akışına göre kendisinden beklenemeyeceği, dolayısıyla davacının açıkça iş sözleşmesi ile yevmiyesinin düşürüldüğüne onayı olduğu sonucuna varılamayacağından, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, İlk Derece Mahkemesi kararının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür.
2- Davacı işçinin ücretinin düşürülüp düşürülmediği ve buna bağlı olarak fark ücret alacağı bulunup bulunmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Somut uyuşmazlıkta, davacı işçi, iş sözleşmesi ile belirlenen temel ücretinin toplu iş sözleşmesi ile düşürüldüğünü, bu durumun İş Kanunu’nun 5. maddesine ve 62. maddesine aykırılık teşkil ettiğini iddia ederek ücretinde yapılan kesinti nedeniyle oluşan fark alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı işveren ise, davacının yevmiyesinin düşürülmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacının iş sözleşmesinin devam ettiği ve sona erdiği dönemde tüm belgeleri ihtirazi kayıt koymadan imzalayarak ücretini kabul ettiğini savunmuştur. Mahkemece, aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda davacının yevmiye kesintisinden kaynaklı fark ücret talebine hak kazandığı açıklanarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı işçi, 23.12.2004 tarihinde işe başlamış olup, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 6. maddesinde yevmiyesi 29,20 TL olarak belirlenmiş, 7. maddesinde ise fazla çalışmaların ücrete dahil olduğu açıklanmıştır.
İş sözleşmesinin 8. maddesinde ise işçinin sendikaya üye olması durumunda iş yerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmeleri ile öngörülen şartlar ve esaslar dahilinde hak ve menfaatlerden yararlanacağı belirtilmiştir.
İş ilişkisinin kurulduğu tarihte iş yerinde 01/03/2003-28/02/2005 tarihleri arasında yürürlükte kalan toplu iş sözleşmesi uygulanmaktadır. Toplu iş sözleşmesinde davacının konumunda çalışanlar için yevmiye 25,42 TL olarak belirlenmiştir.
Davacı işçi 14.02.2015 tarihinde sendika üyesi olmuş ve yevmiyesi 25,42 TL olarak uygulanmaya başlamış, bu arada toplu iş sözleşmesi ile getirilen diğer mali ve sosyal haklardan yararlanmıştır.
Bireysel iş sözleşmesinin 8. maddesinde taraflarca, işçinin ileride sendikaya üye olması halinde temel ücretin toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre belirleneceği hususu açıkça kararlaştırılmıştır. Davacı işçinin iş sözleşmesini imzaladığı tarihte iş yerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinde ücret rakamı 25,42 TL olarak belirlenmiştir. Bu durumda davacı işçi bireysel iş sözleşmesini imzaladığı sırada, ileride sendika üyesi olması durumunda yevmiyesinin ne kadar olması gerektiğini bilmektedir ve buna göre üye olması halinde uygulanacak yevmiye de toplu iş sözleşmesi hükümleri ile aynı doğrultuda belirlenmiştir. Başka bir anlatımla taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde işe giriş yevmiyesi 29,20 TL olarak belirlenmiş olsa da, işçinin sendikaya üye olması durumunda 25,42 TL olacağı öngörülmüş durumdadır.
İş sözleşmesinin 8. maddesi hukuken geçerli olup değişiklik yapma yönünde saklı kayıt anlamındadır ve işçinin sendikaya üye olması ile taraflar arasında ücretten indirimi öngören bir sözleşme hükmü olarak sonuç doğurur. Bu durumda çalışma koşullarında işçi aleyhine değişiklik yapıldığı ve İş Kanunu’nun 22. maddesine aykırılık oluştuğundan söz edilemez.
Bireysel iş sözleşmesi ile toplu iş sözleşmesi hükümleri arasında ücretin miktarı yönünden herhangi bir çatışma bulunmadığından, davacının işe girdiği ve sendikaya üye olduğu tarihlerde yürürlükte olan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu"nun 6/2. maddesine göre, hizmet akitlerinde yer alan işçi lehine hükümlerin uygulanacağı yönündeki kuralın da uygulama imkanı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacı işçinin sendikaya üyeliğinin ardından uygulanmaya başlayan toplu iş sözleşmesi hükümleri ile iş sözleşmesinin ücrete dair kuralları arasında tam bir uyum bulunduğu ve davacı işçinin temel ücretinde eksilme olmadığı anlaşıldığından fark ücret talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3. İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshedip feshetmediği, taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da tanınmıştır.
4857 sayılı İş Kanununun 24/II-e bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, primi, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir.
Bireysel iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ayni yardımların yerine getirilmemesi de (erzak yardımı, kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin haklı fesih imkanı kabul edilmelidir.
Somut dosyada, davacı işçi, iş sözleşmesini gerek yevmiyesinin eksik hesaplanması ve gerekse toplu iş sözleşmesinden doğan haklarının da eksik ödenmesi sebepleri ile haklı olarak feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı talebinde bulunmuştur. Davacının yevmiyesinin eksik ödenmediği belirlendiğine göre, dava dilekçesinde belirttiği üzere toplu iş sözleşmesinden doğan ve ödenmeyen bir alacağı bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalıdır. Öncelikle, davacıdan toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan hangi alacakların ödenmediği hususunda talebini somutlaştırması istenmeli ve davacının talebi konusunda araştırma yapılarak feshin haklı olup olmadığı hususunda yeniden bir değerlendirme yapılmalıdır.
SONUÇ :
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.