
Esas No: 2016/13572
Karar No: 2021/3421
Karar Tarihi: 17.06.2021
Danıştay 10. Daire 2016/13572 Esas 2021/3421 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/13572
Karar No : 2021/3421
DAVACILAR : 1- … Köyü Muhtarlığı
…
41- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
(Mülga …) - …
VEKİLLERİ: Hukuk Hizmetleri Başkan V. …
Hukuk Müşaviri …
2- … Genel Müdürlüğü
(… Bakanlığı'nın kanuni halefi sıfatıyla)
VEKİLİ: Av. …
DAVANIN KONUSU :
Aksaray ili, Ortaköy ilçesi, … köyü sınırlarında kalan ve davacılara ait taşınmazları da kapsadığı belirtilen alanın 3083 sayılı Kanun kapsamında uygulama alanı olarak belirlenmesine ilişkin 07/11/2012 tarihl ve 28460 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 12/10/2012 tarih ve 2012/3857 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kararın dayanağı 02/10/2012 tarih ve 15188 sayılı Bakanlık işleminin ve uygulamaya ilişkin 1/10.000 ölçekli parselasyon planının iptali istenilmektedir.
DAVACILARIN İDDİALARI :
Davacılar tarafından, 3083 sayılı Kanunun amacına aykırı olarak, kamulaştırma yapmamak için kanundan yararlanılarak söz konusu arazi üzerinden otoban geçirmek amacıyla işlem tesis edildiği, taşınmazlarının bulunduğu alanda toplulaştırma yapılmasına ihtiyaç bulunmadığı, Ankara-Adana otoyoluna yer açmak için tarım arazilerine el konulmak istendiği, mülkiyet haklarının ihlal edildiği, köydeki mera arazilerinin de toplulaştırma işlemine dahil edilmesinin mevzuata aykırı olduğu, hayvancılık yapan köy sakinlerine zarar verildiği, arazi toplulaştırma uygulamasının, zorunlu olarak yapıldığı, köy halkının isteklerine bakılmadığı, bu nedenle hukuka aykırı olan dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
DAVALILARIN SAVUNMALARI :
Davalı …(Mülga …) tarafından; dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının, 07/11/2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandığı, dava açma süresi geçtikten sonra 16/11/2015 tarihinde açılan davanın, süre aşımı nedeniyle reddinin gerektiği, davacıların menfaat ilişkisi bulunmadığı ve dava konusu işlemlerin kesin ve icrai bir idari işlem niteliğinde olmadığı, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, Anayasanın 44. ve 45. maddeleri ile devlete verilen görevlerin gerçekleştirilmesi amacıyla 3083 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda çıkarıldığı, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak tesis edildiği, otoyol projesinin yapıldığı alanda aynı zamanda arazi toplulaştırması yapılması ile tarım arazilerinin kullanımının ve ekonomiye katkısının devam ettirilmesi ve çiftçinin kamulaştırma ile topraksız kalmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, bu nedenlerle dava konusu işlemlerin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
Davalı … Bakanlığı (Mülga … Bakanlığı) tarafından, davacıların kendilerine uygulanan toplulaştırma işlemi haricinde Bakanlar Kurulu kararının iptali için dava açmalarında menfaatlerinin bulunmadığı, dava konusu işlemlerin kesin ve icrai nitelikte idari işlem olmadıkları, davacıların toplulaştırma kapsamında yapılan ve usulüne uygun olarak ilan edilen parselasyon haritaları ve mülkiyet listelerine itirazlarının bulunmadığı, toplulaştırma uygulamasının sulama projesi ile birlikte yürütülmesinden dolayı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün de davalı konumuna alınması gerektiği, dava konusu kararın konu ile ilgili Anayasa ve diğer mevzuat hükümlerinin amacına uygun olarak tesis edildiği, Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazetede ilanı ile tespit edilen yerler, 3083 sayılı Kanuna göre uygulama alanı olup Bakanlar Kurulu kararının da aynı zamanda kamu yararı kararı niteliğinde olduğu, Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokole istinaden, otoyol projelerinin geçtiği alanlarda aynı zamanda toplulaştırma uygulaması da yapılarak tarım arazilerindeki parçalı durum giderilerek düzenli ve ideal parsel şekilleri oluşturulmasının amaçlandığı, kamulaştırma işlemi ilk etapta vatandaş lehine gözükse de, vatandaşın elindeki tarım topraklarının alınması ve çiftçinin topraksız kalması sonucunu doğuracağından mağduriyete sebebiyet vereceği, Bakanlar Kurulu kararı uyarınca yapılacak arazi toplulaştırması uygulamasının kamu yararına hizmet edeceği ve 3083 sayılı Kanunun amacına uygun olduğu, bu nedenlerle dava konusu işlemlerin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Aksaray ili, Ortaköy ilçesi, …köyü sınırlarında kalan ve davacılara ait taşınmazları da kapsadığı belirtilen alanın 3083 sayılı Kanun kapsamında uygulama alanı olarak belirlenmesine ilişkin 07/11/2012 tarihli, 28460 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 12/10/2012 tarihli, 2012/3857 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kararın dayanağı 02/10/2012 tarih ve 15188 sayılı Bakanlık işleminin ve uygulamaya ilişkin 1/10.000 ölçekli parselasyon haritasının iptali istenilmektedir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu arazi toplulaştırması kapsamındaki Aksaray ili, Ortaköy ilçesi, … köyünde yapılan uygulamada 3. parselasyon planının ve yeni malik listesinin oluşturulduğu, davacılar vekilince iptali ile yürütmesinin durdurulması istenilen 1/10.000 ölçekli parselasyon haritasının 2. askı parselasyon planı olduğu anlaşılmakla, 2. askı işlemi olan 1/10.000 ölçekli parselasyon haritasının, 3. askı parselasyon planının ilanı ile hükmünü yitirdiği ve hali hazırda geçerli durumda bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Anayasanın ''Toprak Mülkiyeti'' başlıklı 44. maddesinde, "Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tesbit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir", "Kamulaştırma'' başlıklı 46. maddesinde ise, "Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır." hükümleri yer almaktadır.
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu'nun "Kanunun amacı" başlıklı 1. maddesinde "Bu Kanunun amacı sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda; a) Toprağın verimli şekilde işletilmesini,işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkanlarının artırılmasını, b) Yeterli toprağı bulunmayan ve topraksız çiftçilerin zirai aile işletmeleri kurabilmeleri için Devletin mülkiyetinde bulunan topraklarla topraklandırılmalarını, desteklenmelerini, eğitilmelerini, c) Ekonomik üretime imkan vermiyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi, d) Yeni yerleşme yerleri kurmayı, mevcut yerleşme yerlerine eklemeler yapmayı, e) Zorunluluk halinde tarım arazisinin diğer amaçlara tahsisini düzenlemeyi, f) Dağıtılmayan tarım arazisinin değerlendirilme şeklini belirlemeyi, g) Bakanlar Kurulunca gerekli görülen diğer bölgelerde gayrimenkullerin Milli Güvenlik nedeniyle mülkiyet ve tasarruf şekillerinde ve yerleşim yerlerinde düzenlemeler yapmayı, sağlamaktır." hükümlerine yer verilmiş, 2/k maddesinde; uygulama alanı veya bölgesi, bu Kanunun amacına uygun olarak Bakanlar Kurulunca sınırları belirtilmiş alan olarak tanımlanmış, 3. maddesinde ise, ''Bu Kanunun uygulama alanı, ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile belirtilen alanlardır. Bakanlar Kurulunun bu kararı, kamulaştırma ve diğer işlemler bakımından kamu yararı kararı sayılır ve Resmi Gazete'de yayımlanır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; 13/01/2011 tarihinde davalı Bakanlık ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokolün 1. maddesinde, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün Arazi Toplulaştırma Projesi uygulanacak sahalarda Karayolları Genel Müdürlüğü'nce yapılmış, yapılmakta veya yapılması planlanan yol güzergahları için gerekli alanın, 3083 sayılı Kanun uyarınca yapılacak toplulaştırma çalışmaları kapsamında kalan Hazine arazilerinden karşılanması, tescil harici arazilerin yol güzergahına kaydırılması, böylece kamulaştırma maliyetinin en aza indirilmesi, Hazine arazisi ya da tescil harici arazi yok ise kamulaştırma yapılması amacıyla protokolün düzenlendiğinin belirtildiği, dava konusu 12/10/2012 tarihli, 2012/3857 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Aksaray İli, Ortaköy İlçesi, …Köyü'nün de uygulama alanı sınırlarına dahil edildiği, davacılar tarafından; kamulaştırma yapmaktan kaçınıldığı, mülkiyet haklarının ihlal edildiği, mera alanlarının tarımsal arazi olarak tahsis edildiği ileri sürülerek Bakanlar Kurulu kararı ile kararın dayanağı 02/10/2012 tarihli Bakanlık işleminin ve uygulamaya ilişkin 1/10000 ölçekli parselasyon haritasının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarelerce; Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokol doğrultusunda otoyol projesinin bulunduğu alanlara ilişkin toplulaştırma çalışmalarına öncelik verildiği, toplulaştırma ve otoyol projelerinin birlikte yürütülmesi suretiyle, otoyol projeleri nedeniyle tarım arazilerinin parçalanmasının önlenmesi, dağınık ve modern tarıma elverişsiz hale gelen arazilerin toplulaştırma projeleri ile proje kapsamında değerlendirilerek kullanıma kazandırılması, yapılacak toplulaştırma ile parsellerin her birinin yola cepheli hale gelmesiyle ulaşım ve kullanım kolaylığı ve sulama olanağının sağlanmasının amaçlandığı, arazilerden kesinti yapılarak otoyol için arazi elde edilmediğinin belirtildiği görülmektedir.
Buna göre; Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokol doğrultusunda otoyol projelerinin geçtiği alanlarda yapılacak toplulaştırma projelerine öncelik verilerek toplulaştırma ve otoyol projelerinin birlikte yürütülmesi sonucunda, uyuşmazlığa konu alanların uygulama alanı olarak belirlenmesi ile tarım arazilerinin otoyol projesi nedeniyle parçalanması ve kullanılamaz hale gelmesi önlenerek, otoyol alanında kalan arazilerin karşılığında çiftçiye arazi verilmesi suretiyle, çiftçinin tarımsal faaliyetine devam etmesi, toprağın verimli şekilde işletilmesi ve işletilmesinin korunması sağlanacağından, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile 3083 sayılı Kanun'un 3. ve 8. maddeleri uyarınca uyuşmazlığa konu alanın uygulama alanı olarak belirlenmesinde Anayasaya ve anılan Kanun'un 1. maddesinin (a) ve (e) bendinde öngörülen amaçlara ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla mülkiyet hakkına yapılan müdahelenin Kanuna dayalı olarak, meşru ve kamu yararı amacıyla yapıldığı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Diğer taraftan; uyuşmazlığa konu Bakanlar Kurulu kararının, 3083 sayılı Kanun'un 3. ve 8. maddeleri uyarınca karar eki listede isimleri belirtilen yerleşim yerlerinin uygulama alanı olarak tespitine ilişkin genel nitelikli bir karar olması, kararda uygulamaya dahil edilen taşınmazların ada, parsel numarası ile somut olarak belirtilmemesi, sadece yerleşim yerlerinin isminin belirtilmesi nedeniyle, uygulama alanı tespitinden sonra Bakanlıkça belirlenen alanda yapılan toplulaştırma aşamasında yapılan 1. parselasyona ilişkin dağıtım cetvelinde mera vasıflı taşınmazların yetkili idarelerce tarım dışı amaçla kullanımına ilişkin karar alınmadan dağıtıma tabi tutulmuş olması, toplulaştırma işlemlerinin dayanağı olan dava konusu Bakanlar Kurulu kararını hukuka aykırı hale getirmeyecektir.
Açıklanan nedenlerle, 1/10.000 ölçekli parselasyon haritasının iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer işlemler yönünden ise davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
07/11/2012 tarih ve 28460 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 12/10/2012 tarih ve 2012/3857 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla karar ekinde yer alan alanlar, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu'nun 3. ve 8. maddeleri uyarınca "uygulama alanı" ilan edilmiştir. Davacılar tarafından, 1/10.000 ölçekli planın 18/09/2015 tarihinde askıya çıkarıldığından bahisle 16/11/2015 havale tarihli dilekçeyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın "Toprak mülkiyeti" başlıklı 44. maddesinde, "Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tesbit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.", hükümleri, "Kamulaştırma" başlıklı 46. maddesinde ise, "Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır." hükümleri yer almaktadır.
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu'nun dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihlerde yürürlükte olan haliyle "Amaç" başlıklı 1. maddesinde "Bu Kanunun amacı sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda; a) Toprağın verimli şekilde işletilmesini, işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkanlarının artırılmasını, b) Yeterli toprağı bulunmayan ve topraksız çiftçilerin zirai aile işletmeleri kurabilmeleri için Devletin mülkiyetinde bulunan topraklarla topraklandırılmalarını, desteklenmelerini, eğitilmelerini, c) Ekonomik üretime imkan vermiyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi, d) Yeni yerleşme yerleri kurmayı, mevcut yerleşme yerlerine eklemeler yapmayı, e) Zorunluluk halinde tarım arazisinin diğer amaçlara tahsisini düzenlemeyi, f) Dağıtılmayan tarım arazisinin değerlendirilme şeklini belirlemeyi, g) Bakanlar Kurulunca gerekli görülen diğer bölgelerde gayrimenkullerin Milli Güvenlik nedeniyle mülkiyet ve tasarruf şekillerinde ve yerleşim yerlerinde düzenlemeler yapmayı, sağlamaktır." hükümlerine yer verilmiş, 2. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendinde uygulama alanı veya bölgesi, bu Kanunun amacına uygun olarak Bakanlar Kurulunca sınırları belirtilmiş alan olarak tanımlanmış, 3. maddesinde ise, "Bu Kanunun uygulama alanı, ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile belirtilen alanlardır. Bakanlar Kurulunun bu kararı, kamulaştırma ve diğer işlemler bakımından kamu yararı kararı sayılır ve Resmi Gazete'de yayımlanır." düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idarelerin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
ESAS YÖNÜNDEN:
Dosyanın incelenmesinden, davalı idarelerce; Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokol doğrultusunda otoyol projesinin bulunduğu alanlara ilişkin toplulaştırma çalışmalarına öncelik verildiği, toplulaştırma ve otoyol projelerinin birlikte yürütülmesi suretiyle, otoyol projeleri nedeniyle tarım arazilerinin parçalanmasının önlenmesi, dağınık ve modern tarıma elverişsiz hale gelen arazilerin toplulaştırma projeleri ile proje kapsamında değerlendirilerek kullanıma kazandırılması, otoyol güzergahında kalan tarım arazilerinin karşılığında arazi sahiplerine arazi verilerek çiftçinin topraktan kopmamasının ve kamulaştırma maliyetlerinin azaltılmasının amaçlandığı, arazilerden kesinti yapılarak otoyol için arazi elde edilmediğinin belirtildiği görülmektedir.
Buna göre; Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokol doğrultusunda otoyol projelerinin geçtiği alanlarda yapılacak toplulaştırma projelerine öncelik verilerek toplulaştırma ve otoyol projelerinin birlikte yürütülmesi sonucunda, uyuşmazlığa konu alanların uygulama alanı olarak belirlenmesi ile tarım arazilerinin otoyol projesi nedeniyle parçalanması ve kullanılamaz hale gelmesi önlenerek, otoyol alanında kalan arazilerin karşılığında çiftçiye arazi verilmesi suretiyle, çiftçinin tarımsal faaliyetine devam etmesi, toprağın verimli şekilde işletilmesi ve işletilmesinin korunması sağlanacağından, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile 3083 sayılı Kanun'un 3. ve 8. maddeleri uyarınca uyuşmazlığa konu alanların uygulama alanı olarak belirlenmesinde Anayasaya ve anılan Kanun'un 1. maddesinin (a) ve (e) bendinde öngörülen amaçlara ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, dava konusu edilen Bakanlık işleminin, Bakanlar Kurulu kararıyla uygulama yapılacak yerlerin belirlenmesi amacına yönelik olarak tesis edilen hazırlık işlemi niteliğinde bir idari işlem olduğu görülmekle bu işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Ayrıca, arazi toplulaştırması uygulaması içinde, mevzuat hükümleri uyarınca toplulaştırma yapılan alanda bulunan taşınmazlara ilişkin olarak en az üç adet parselasyon planı ve mülkiyet listesi hazırlanarak ilan edildiği, bu planlara karşı taşınmaz malikleri tarafından yapılan itiraz başvurularının değerlendirildiği ve son olarak tescile esas parselasyon planı ilan edilerek bu plan uyarınca yeni tahsis edilen taşınmazların tapuya tescili ile işlemlerin son bulduğu dikkate alındığında, dava konusu edilen 1/10.000 ölçekli parselasyon planının idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, davaya konu işlemlerin Kanuna dayalı olarak, meşru ve kamu yararı amacıyla yapıldığı sonucuna varıldığından, yukarıda açıklanan gerekçelerle dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davanın REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacılara iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 17/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
