14. Hukuk Dairesi 2016/16083 E. , 2019/2490 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 09.06.2003 gününde verilen dilekçe ile meraya elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... Yaylalarının yaklaşık 2000 dönüm yerine elatan davalıların müdahalesinin önlenmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu yerin bir kısmına 12.03.1938 tarih 1, 2, 3 No’lu tapu kaydı ile bir kısmına ise zilyetlik suretiyle malik olduklarını, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile fen bilirkişi raporunda gösterilen E harfi ile gösterilen alana müdahalenin men’ine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle ... tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Dava kadimlik iddiasına dayalı yaylaya elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, dava konusu yerin kamu malı niteliğinde mi yoksa özel mülkiyete tabi bir yer mi olduğu noktasında toplanmaktadır. İl mera komisyonundan davacı köyde mera çalışması yapılıp yapılmadığı sorulmalı, var ise evrakları getirilmelidir. Ayrıca fen bilirkişi raporunda belirtilen 204 ada 1 ve 186 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar ile yine dava konusu taşınmaz sınırlarında bulunan tapu kayıtları ve dayanakları getirtilmelidir. Davacı köyden ve davalıların köylerinden olmayan tarafsız yaşlı ve yöreyi bilen mahalli bilirkişiler aracılığı ile mahallinde yeniden keşif yapılmalı, dava konusu edilen yer belirlenmeli, davalıların tapu kayıtlarının sınırları gayrisabit olduğundan miktarı ile geçerli olduğu dikkate alınarak kapsam tayin edilmelidir. Tapu kapsamı dışında kalan yerlerin mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre yayla niteliğinde olduğu anlaşıldığından bu yerler zilyetlikle iktisap edilemeyeceğinden, hukuki durumu belirlenmeli var ise kayıtları getirilmeli, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1973/199 Esas, 1975/152 Karar sayılı Sulh Hukuk Mahkemesinin 1941/1 Esas sayılı dosyalarının kapsadığı alanlar belirlenmeli ve mahallinde yapılan bu tespitleri izlemeye uygun fen bilirkişi raporu düzenlettirilmeli, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Ayrıca kurulacak hükümde elatmanın önlenmesine karar verilen yerin açıkça saptanmak suretiyle infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde elatmanın önlenmesine karar verilmelidir. Eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.