
Esas No: 2017/3600
Karar No: 2021/3456
Karar Tarihi: 21.06.2021
Danıştay 10. Daire 2017/3600 Esas 2021/3456 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/3600
Karar No : 2021/3456
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
VEKİLİ : Av. ...
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
2- ... Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
3- ... Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
4- ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN_KONUSU : Taraflarca; ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Adana ili, Yüreğir ilçesi, ... mahallesi, ... sokakta ikamet eden davacıların, 4 yaşındaki çocukları ...'in, 29/05/2006 tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne ait tahliye kanalına düşerek boğulması sebebiyle olayda davalı idarelerin hizmet kusurlarının bulunduğundan bahisle miktar arttırımı suretiyle davacı anne için 43.935,62-TL maddi ile 50.000,00-TL manevi ve davacı baba için 28.645,41-TL maddi ile 50.000,00-TL manevi tazminatın 29/05/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla; Danıştay Onuncu ve Sekizinci Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca verilen 03/03/2015 tarih ve E:2010/10233, K:2015/850 sayılı kısmen onama, kısmen bozma kararının bozmaya ilişkin kısmına uyularak davacıların maddi tazminat isteminin kabulüne, ... tarih ve E. ..., K. ... sayılı karar ile hükmedilen maddi tazminat miktarına ek olarak, davacı anne için 40.935,62-TL ve davacı baba için 25.645,41-TL maddi tazminatın (her bir davacı için 7.000,00-TL'sı için idareye başvuru tarihinden, geriye kalan kısmı için miktar arttırımı dilekçesinin tebliği tarihinden) yasal faiziyle birlikte müştereken davalı idarelerce davacılara ödenmesine, davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat isteminin ... tarih ve E. ..., K. ... sayılı kararı ile hükmedilen manevi tazminat miktarına ek olarak, davacı anne için 40.000,00-TL ve davacı baba için 40.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 06/11/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte müştereken davalı idarelerce davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından maddi tazminata miktar arttırım dilekçesinin davalılara tebliğ tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğu, İdare Mahkemesinin önceki kararı ve kesinleşen miktarları ayrı tutarak karar vermesinin hatalı olduğu, ilk kararın bütünüyle bozulduğu ve yeni bir kararın ortaya çıktığı, eski kesinleşmiş miktarlar için de yeni kararla birlikte bütünüyle belirtilmesi gerektiği; Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından sorumluluğun kendilerine değil Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne ait olduğu ve bu nedenle davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, olayın meydana geldiği sulama kanalının bakım ve onarımından idarelerinin sorumlu olmadığı, meydana gelen olayda ailenin ağır kusurunun olduğu, hükmedilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının fahiş olduğu, davacıların kusuru oranında indirim yapılmadığı; Yüreğir Belediye Başkanlığı tarafından dava konusu olayın görev ve yetki alanlarında gerçekleşmediği, drenaj kanallarının ıslahı ve gerekli önlemlerin alınmasının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün yetki ve sorumluluğunda olduğu, idarelerin kendi içinde kusur oranlarının belirlenmesi gerektiği, tazminat tutarlarının fahiş olduğu; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından dava konusu olayın meydana gelmesinde kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, idarelerin kusur oranları ayrı ayrı belirlenmeksizin tüm idarelere aynı oranda kusur yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğu, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğu, belirlenen tazminat miktarının çok fazla olduğu, dosyanın daha önce temyiz incelemesinden geçmiş olması göz önüne alındığında davacılar tarafından nihai karar verildikten sonra yapılmış olan miktar arttırımı talebinin reddedilmesi gerektiği, hükmedilen manevi tazminat tutarının fahiş olduğu; Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından idarelerinin hizmet kusuru bulunmadığından davanın husumet yönünden reddi gerektiği, bilirkişi raporunun hatalı olduğu, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldıklarının ortaya konması gerektiği, hükmün bozulması sonrasında miktar arttırımı yapılmasının mümkün olmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davacılar tarafından davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi gerektiği; davalı idarelerden Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmakta olup diğer davalı idareler tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ :.Temyiz istemlerinin reddi ile İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun ek 1. maddesi uyarınca, Danıştay Sekizinci ve Onuncu Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Davalı İdarelerin Temyiz İstemlerinin İncelenmesi :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacıların Temyiz İsteminin İncelenmesi:
Davacıların, İdare Mahkemesinin önceki kararı ve kesinleşen miktarları ayrı tutarak karar vermesinin hatalı olduğu, ilk kararın bütünüyle bozulduğu ve yeni bir kararın ortaya çıktığı, eski kesinleşmiş miktarlar için de yeni kararla birlikte bütünüyle belirtilmesi gerektiği yönündeki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacıların maddi tazminata miktar arttırım dilekçesinin davalılara tebliğ tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğu yönündeki temyiz itirazı bakımından ise;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay'ın kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, 03/03/2015 tarihli bozma kararı sonrası alınan 22/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı annenin yetiştirme giderleri mahsup edildikten sonra destekten yoksun kalma zararının 87.871,25 TL olduğu, %50 kusur oranına göre hükme esas tutarın 43.935,62 TL olduğu, davacı babanın yetiştirme giderleri mahsup edildikten sonra destekten yoksun kalma zararının 57.290,82 TL olduğu, %50 kusur oranına göre hükme esas tutarın 28.645,41 TL olduğu tespitlerine yer verildiği, davacılar tarafından 13/06/2017 tarihinde sunulan miktar arttırım dilekçesi ile annenin maddi tazminat isteminin 10.000,00 TL'den 43.935,62 TL’ye, babanın maddi tazminat isteminin ise 10.000,00 TL'den 28.645,41 TL’ye yükseltildiği, bu dilekçenin davalı idarelere 19/06/2017 ve 20/06/2017 tarihlerinde tebliğ edildiği, temyize konu kararda davacıların maddi tazminat isteminin kabulüne, ... tarih ve E. ..., K. ... sayılı karar ile hükmedilen maddi tazminat miktarına ek olarak, davacı anne için 40.935,62-TL ve davacı baba için 25.645,41-TL maddi tazminatın (her bir davacı için 7.000,00-TL'sı için idareye başvuru tarihinden, geriye kalan kısmı için miktar arttırımı dilekçesinin tebliği tarihinden) yasal faiziyle birlikte müştereken davalı idarelerce davacılara ödenmesine karar verildiği görülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Dava şartı olan ön karar için idareye yapılan başvuruda ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin istenilmesi esas olup, idare ile işin esasında ihtilafa düşüldükten, başka bir ifadeyle idare tazminat istemi karşısında direnmeye (temerrüde) düşürüldükten sonra davacının tazminat miktarını dava açarken serbestçe tayinine hukuki bir engel bulunmamaktadır. Nitekim Danıştay’ın yerleşik içtihatları da bu doğrultudadır.
AİHM tarafından, devletin sorumluluğuna ilişkin tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılanma hakkının ihlali olarak kabul edilmesi nedeniyle istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 4. fıkrasına 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun'un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dahil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” cümlesi eklenmiştir.
Aktarılan düzenlemeyle, nihai karar verilinceye kadar harcı ödenmek ve bir defaya mahsus olmak üzere, “süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin” dava dilekçesinde gösterilen tazminat miktarının artırılmasına imkan verilmektedir. Böylelikle, artırılan miktar açısından da dava dilekçesinin verildiği tarihteki hukuksal koşullar geçerli bulunmaktadır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, miktar artırımına ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu; aksi bir durumun hakkaniyete aykırı olacağı sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla; olayda, davacılara ödenecek maddi tazminatın yasal faiz başlangıcının, miktar artırımına ilişkin dilekçe ile artırılan tazminat miktarı yönünden de, idareye başvuru tarihi olduğu, dolayısıyla mahkeme kararının kabul edilen maddi tazminat miktarının miktar arttırımı dilekçesi ile arttırılan kısmının yasal faiz başlangıcının miktar arttırımı dilekçesinin tebliği tarihi olarak belirlenmesine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
Yukarıda belirtilen nedenlerle İdare Mahkemesince verilen gerekçeli kararın hüküm fıkrasının "(her bir davacı için 7.000,00-TL'sı için idareye başvuru tarihinden, geriye kalan kısmı için miktar arttırımı dilekçesinin tebliği tarihinden)" kısmının "idarelere başvuru tarihinden itibaren" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin, maddi tazminatın miktar artırım dilekçesi ile artırılan kısmının faiz başlangıç tarihi yönünden oy çokluğuyla kabulüne, diğer kısımlar yönünden oy birliğiyle reddine, davalı idarelerin temyiz isteminin oy çokluğuyla reddine,
2. ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının hüküm fıkrasının "(her bir davacı için 7.000,00-TL'sı için idareye başvuru tarihinden, geriye kalan kısmı için miktar arttırımı dilekçesinin tebliği tarihinden)" kısmının "idarelere başvuru tarihinden itibaren" şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesi, 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/06/2021 tarihinde karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, maddi tazminat miktarının miktar arttırımı dilekçesi ile arttırılan kısmının yasal faiz başlangıcının miktar arttırımı dilekçesinin davalı idarelere tebliği tarihi olarak belirlenmesine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı, kararın bu kısmının da onanması gerektiği oyuyla düzelterek onama yönündeki çoğunluk kararına bu yönden katılmıyoruz.
(XX)-KARŞI OY :
Temyize konu kararda; davacıların %50 müterafik kusur oranı düşüldükten sonra, davalı idarelerin kusur oranları ayrı ayrı belirlenmeksizin, belirlenen maddi ve manevi tazminat tutarının müştereken davalı idarelerce davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Kamu idarelerinin kusurlu sorumluluklarına dayanılan tam yargı davalarında, kimsenin bir başkasının kusurundan kaynaklanan zararı tazmin etmek zorunda bırakılamayacağı ilkesinden hareketle, idarelerin ancak kendi kusurlarından kaynaklanan zararları tazmin etmekle sorumlu tutulabilecekleri açıktır.
İdare Mahkemesince, davalı idarelerin kusur oranları tespit edilmeksizin zararın tazmininden müştereken sorumlu oldukları yönünde verilen kararda bu yönüyle hukuki isabet bulunmadığı sonucuna vardığımdan, İdare Mahkemesi kararının kabule ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
