
Esas No: 2020/6476
Karar No: 2021/8661
Karar Tarihi: 23.06.2021
Danıştay 6. Daire 2020/6476 Esas 2021/8661 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/6269
Karar No : 2021/8664
TEMYİZ EDEN (DAVALI) :… Belediye Başkanlığı - …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİLLER (DAVACI YANINDA): 1- … Odası
VEKİLİ : Av. …
2- … Odası
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ :… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava; Sinop ilini kapsayan alana ilişkin belediye meclisinin … tarih ve …sayılı kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar ilave ve revizyon planlarının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi üzerine düzenlenen raporun ve dosyanın birlikte değerlendirilmesinden, … Mahallesi gibi özellikle revizyon kapsamındaki alanlarda gelecek nüfusun ihtiyacı olan sosyal donatı ve teknik altyapı alanlarının yürüme mesafeleri içerisinde ayrılmadığı, plan notları ve plan açıklama raporunun alan kullanımlarını ve yapılaşma koşullarını belirlemede yetersiz olduğu, nazım imar ve uygulama imar planı için ayrı ayrı açıklama raporlarının bulunmadığı, nazım imar planında konut alanları için yoğunluk bilgilerine yer verilmediği, çevre düzeni planında konut dışı kentsel çalışma alanı olarak gösterilen alanların bu planlarda ticaret, depolama, pazar alanı gibi kullanımlara ayrıldığı, fakat yapılaşma koşullarına yer verilmediği anlaşıldığından, dava konusu planlarda şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesince reddedilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddenin 3/c bendinde dilekçenin ehliyet yönünden inceleneceği, 15. maddenin 1/b bendinde ise bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmünde yer alan ve iptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan "menfaat ihlali" doktrin ve içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel ve meşru olması için hukuki bir durumdan ortaya çıkması gerekir. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmektedir.
İdare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilişkisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceği açıktır.
Dernekler, üyelerinin ve temsil ettikleri kişilerin ortak çıkarlarını korumak ve dayanışmalarını sağlamak üzere kurulan özel hukuk tüzel kişileri olup, amaçları ve faaliyet alanları kendilerince hazırlanan tüzüklerle belirlenmekle birlikte, doğrudan dernek tüzel kişiliğinin hak ve çıkarlarını ilgilendiren konularda iptal davası açabileceklerinden, bu kapsamı aşan konularda salt tüzüğünde hüküm bulunduğundan bahisle dava ehliyetinin mevcut olduğunun kabulüne hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemlerin doğrudan doğruya dernek tüzel kişiliğinin hak ve çıkarlarını etkilemediği, davacı dernek tarafından hazırlanan dernek tüzüğünün de davacıya hukuken böyle bir hak tanımayacağı hususu dikkate alındığında, davacı derneğin dava konusu işlemlerin iptalini istemesinde hukuken korunması gereken bir menfaatinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, dava konusu işlemin iptali yolundaki kararda isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 23/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY (X)
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler hakkında; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davaları olarak tanımlanmış; idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören yasakoyucu, iptal davaları için "menfaat ihlalini" subjektif ehliyet koşulu olarak getirmiştir.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Nitekim; çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 56. maddesinde; derneklerin, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olduğu; 90. maddesinde ise, derneklerin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere, tüzüklerinde belirtilen çalışma konuları ve biçimleri doğrultusunda faaliyette bulunacakları hükmüne yer verilmiştir.
Bu çerçevede,Anayasanın Hak Arama Özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesi uyarınca dernekler, sendikalar ve meslek kuruluşları gibi sivil toplum örgütlerinin, kuruluş amaçları doğrultusunda, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda, idari yargı mercileri önünde iptal davası açabilecekleri ve hukuki menfaatleri somut, güncel ve meşru olmak kaydıyla bu tür sivil toplum kuruluşlarının kendi kuruluş amaçları çerçevesinde iptal davası açmada 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca özel (sübjektif) ehliyet sahibi oldukları anlaşılmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlıkta, davacı derneğin dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi için, öncelikle, davacı derneğin kuruluş amaçları doğrultusunda hareket edip etmediğinin ve dava konusu edilen imar planlarının, kamu yararını yakından ilgilendiren bir konu olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Davacı ... Derneği Ana Tüzüğünün 2. maddesinde, derneğin amaçları arasında; insanların ve diğer canlıların yaşayabilme koşulu dünya ekosisteminin korunmasına bağlı olduğundan doğaya ve doğal yaşama zarar veren her türlü sorunla mücadele etmek, insanların temiz, sağlıklı ve barış içinde bir çevrede yaşaması için toplumda çevre bilinci oluşturmak, dernek çalışmalarını ve görüşlerini ilgili kişi, kurum ve kuruluşlara bildirmek, işbirliği yaparak doğa ve doğal yaşama, tarihi ve kültürel çevreye zarar verenlere, çevre kirliliği oluşturanlara, hayvanlara eziyet edenlere caydırıcılık ve yaptırım uygulanmasını sağlamak, gerektiğinde adli ve idari mahkemelere başvurmak konularına yer verilmiştir.
Davacı dernek tüzel kişiliğinin kuruluş amacı ile idari işlem arasında öngörülen subjektif ehliyet koşulu olarak menfaat ihlalinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri göz önünde tutulduğunda, davacı Dernek tarafından açılan davanın, Derneğin kuruluş amaçlarıyla öngörülen faaliyet alanları içerisinde Dernek tüzel kişiliğinin menfaatini ihlal eden konular arasında olduğu, öte yandan dava konusu edilen imar planlarının kamu yararını ilgilendiren nedenlerle dava konusu edildiği anlaşıldığından, davacı Derneğin dava açma ehliyeti bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu kararın esasının incelenerek karar verilmesi gerektiği oyuyla Dairemiz kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
