16. Ceza Dairesi 2019/4816 E. , 2020/2045 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ağır Ceza Mahkemesinin 14.03.2018 tarihli ve 2017/18 - 2018/175 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 3, 5/1, TCK"nın 53, 58/9, 63/1 maddeleri gereğince kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda İlk Derece Mahkemesinde savunmaya yeterli süre ve kolaylık sağlanarak bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, istinaf aşaması ve temyiz denetiminde de yazılı savunmanın sınırsız şekilde kullanılabilme olanağının bulunması karşısında, savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2012/15-1280 E., 2012/1864 K. sayılı ve 25.12.2012 tarihli, 2013/15-714 E., 2014/300 K. sayılı ve 03.06.2014 tarihli kararlarında da açıklandığı gibi kanun koyucu, cezaların şahsileştirilmesinin temini bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hakimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin, 5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olması gerekir.
Türk Hukukunda 20.07.2016 tarihinden itibaren istinaf kanun yolu fiilen uygulanmaya başlamıştır. Buna göre artık bu tarihten itibaren İlk Derece Mahkemeleri tarafından verilen kesin olmayan nihaî kararlara karşı önce istinaf kanun yoluna başvurulacak, istinaf mahkemeleri de hem hüküm mahkemesi hem de denetim mahkemesi olarak faaliyet gösterecektir.
İstinaf, İlk Derece Mahkemeleri tarafından verilen kararların hem olay yönünden hem de hukuki yönden üst dereceli mahkeme tarafından denetlenmesidir. İstinaf kanun yoluna başvurulduğunda ceza davası üst dereceli İstinaf Mahkemesi(Bölge Adliye Mahkemesi) tarafından ikinci kez incelenerek yerel mahkemenin kararı denetlenmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu, ilk derece yargılaması ile temyiz yargılaması arasına İstinafı yerleştirerek, hem Yargıtayın içtihat mahkemesi konumunu güçlendirmeyi hem de mahkemelerin son kararlarının yalnızca hukuki sorun değil, maddi sorun açısından da sağlıklı bir şekilde denetlenmesinin yolunu açmayı öngörmüştür.
Buna göre Bölge Adliye Mahkemesi ceza daireleri, Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1 maddesi kapsamında, beş bent halinde belirtilen kararları duruşma açmaksızın verebilme konusunda yetkili kılınmışlar, aynı maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise duruşma açmaları halinde hangi kararları verebilecekleri ve kararların istinaf kanun yoluna başvurmayan sanıklar yönünden etkilerinin neler olacağı düzenlenmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a maddesine göre bölge adliye ceza daireleri; “303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığını’’ tespit etmeleri hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik karar verebilmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a maddesinde geçen aynı Kanunun 303/1. fıkrasının (g) bendinde ise; “Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmesi ” halinde hükümde geçen hukuka aykırılığın duruşma açmaksızın düzeltebileceği açıkça ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında sonuç olarak;
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a maddesinde Bölge Adliye Mahkemesi ceza dairelerinin hangi hallerde duruşma açmaksızın İlk Derece Mahkemesi kararlarını düzelterek esastan reddine yönelik karar verebileceklerinin düzenlendiği, adı geçen yasa maddesine göre; Ceza Muhakemesi Kanununun 303/1 -g maddesinde ifade edilen “Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmesi” hali hariç olmak üzere, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesi gösterilerek iki sınır arasında temel cezayı belirleme amacını taşıyan Türk Ceza Kanununun 61. maddesine göre cezanın duruşma açmaksızın indirilmesini öngören herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı, buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesi ceza dairesinin kanun maddesine yanlış anlam yükleyerek duruşma açmaksızın evrak üzerinde İlk Derece Mahkemesince belirlenen hapis cezasını kaldırarak usule aykırı olacak şekilde sanığın cezasından indirim yapması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanığın, örgütle iltisaklı olması nedeniyle kapatılan okullara çocuğunu göndermesinin örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafıleri ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle CMK"nın 302/2 maddesi uyarınca BOZULMASINA, tutuklu bulunan sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı ve bozma nedeni gözetilerek TUTULULUK HALİNİN DEVAMINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.