9. Hukuk Dairesi 2011/10977 E. , 2013/13083 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ile son 1 aylık ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı işverenin 14/02/2009 tarihinde sigorta kaydını iptal ettirmiş olduğunu 23.02.2009 tarihinde öğrendiğini sebebini sorduğunda, ekonomik krizi bahane ederek 1-2 aya kadar tekrar yaptıracaklarını söylediklerini ancak ertesi gün işyerine gittiğinde iş akdinin feshedildiğinin bildirildiğini, aylık net 1600 TL ücret + 65 TL yol parası + 52 TL aile yardımı aldığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve son 1 aylık ücretinin hüküm altına alınmasını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, akdin davacının işe geliş gidişlerinin düzensiz oluşu ve uyarılmasına rağmen aynı davranışlarını sürdürmesi sebebiyle haklı nedenle feshedildiğini, sadece davacı tanıklarının beyanları esas alınarak, kendi tanıkları dinlenmeden ve bordrolara itibar edilmeyerek emsal ücret araştırması dahi yaptırılmadan iddia edilen ücrete göre bilirkişinin hesap yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak,davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.(Yar. 9.HD.23.9.2008-2007/27217 E,2008/24515 K)
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda mobilya imalatı yapılan davalı işyerinde döşemeci-yatak imalatı işi ile uğraşan davacının aylık net 1600 TL ücret aldığı kabul edilerek dava konusu istekler hesaplanıp hüküm altına alınmıştır..Dosya içeriğinde asgari ücretten düzenlenmiş davacının imzasını taşımayan ücret bordroları mevcuttur.Davalı işyerinde çalışmayan ve davacıdan duyduklarını aktaran davacı tanıkları ise davacının aylık 1600 TL ücret aldığını ifade etmişlerdir.Mevcut delillerle davacı iddiasına itibar edilerek sonuca varılamaz.
Mahkemece yapılacak iş davacının kıdemi, fiilen yaptığı iş, meslek ünvanı belirtilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.Yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
3-Hüküm fıkrasında yer alan dava açıldıktan sonra 12/03/2009 da yapılan 400.00.-TL ücret ödemesi için dava tarihinden ödeme tarihine dek işleyecek en yüksek banka mevduat faizinin davalıdan alınmasına, davacıya verilmesine’ şeklindeki düzenleme de hatalıdır.
İşveren tarafından ibraz edilen ... Bankasına ait 20.04.2009 düzenleme tarihli banka dekontuna göre; davalı işveren , internet bankacılığı aracılığı ile 12.03.2009 tarihinde 400 TL ücret alacağını davacının hesabına havale etmiştir.Dava ise 30.04.2009 tarihinde açılmış olup işveren ücret alacağının 400 TL sini dava tarihinden evvel ödemiş olmakla bu miktar için faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulmuştur.
Bu sebeple Mahkemenin 400 TL ücret alacağı için davalı aleyhine faize hükmetmesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.