
Esas No: 2021/2492
Karar No: 2021/3450
Karar Tarihi: 29.06.2021
Danıştay 8. Daire 2021/2492 Esas 2021/3450 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/2492
Karar No : 2021/3450
Temyiz İsteminde Bulunan : 1- (Davacılar)
... ...
... ...
... ...
... ...
Vekili : Av. …
2- (Davalı) … Bakanlığı
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:…, K:... sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davacılar tarafından istemin reddi gerektiği savunulmakta olup; davalı idarece savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Miktar artırım (ıslah) üzerine Mahkemece kabul edilen tazminat miktarına işletilecek faizin başlangıç tarihi yönünden kararının düzeltilerek suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Dava, davacılar tarafından, 19.04.2010 tarihinde ...'in nehre düşerek ölümünde davalı idarenin kusuru bulunduğu iddiasıyla, zararlarına karşılık olarak anne ... için 50.000.-TL maddi, 50.000.-TL manevi, baba ... için 50.000.-TL maddi, 50.000.-TL manevi, kardeşler ..., ..., …, …, … ve ...'in herbiri için 10.000.-TL manevi olmak üzere, toplamda 100.000.-TL maddi, 160.000.-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, olayın 14 yaşında bulunan ve ayırtetme yeteneğine sahip olan mütevaffanın yemekhanede olması gereken zamanda meydana geldiği, olay saatinde davalı idare görevlilerinin yemekhanede öğrencilerin yemek düzeni ile ilgilendikleri, mütevaffanın aştığı okul duvarı yüksekliğinin davalı idarece okul duvar yüksekliği için belirlenen standartlar içerisinde olduğu, olayı duyan görevliler tarafından duruma hemen müdahale edilmeye çalışıldığı, görevlilerce olayın hemen emniyete, 112 acil servise ve itfaiyeye telefonla haber verilerek nehre düşen müteveffanın peşinden yardıma koşulduğu, olaya ilişkin yürütülen ceza soruşturmasında ... Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün ve Soruşturma No:…, Karar No:… sayılı kararıyla davalı idare görevlileri hakkında ayrı ayrı kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara davacılar tarafından yapılan itiraz üzerine, ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin … gün ve Değişik İş No:… sayılı kararıyla yapılan itirazın reddine karar verildiği, dolayısıyla, davalı idare görevlilerince üzerine düşen sorumluluklar yerine getirilerek, müteveffanın ölümüyle ilgili olarak taksirli herhangi bir davranışlarının ve ihmallerinin bulunmadığı, bu itibarla, söz konusu olay nedeniyle davalı idareye yüklenecek bir hizmet kusuru bulunmadığı, ayrıca, olayın niteliği gereği davalı idareye kusursuz sorumluluk da yüklenemeyeceği gerekçesiyle davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddi karar verilmiştir.
Anılan kararın, davacılar tarafından temyiz edilmesi sonucu Dairemizin 02/10/2018 tarih ve E:2012/4190, K:2018/5129 sayılı kararıyla, Ağrı Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü'nün 20/04/2010 tarihli suç yeri araştırma ve inceleme raporunda ihata duvarının yüksekliğinin tahmini olarak 150 cm -200 cm arasında olduğunun ve üzerinde tel örgü bulunmadığının belirtildiği, ihata duvarlarının yüksekliği; biçimi ve kullanılan malzemesinin okulların bulunduğu bölgelere göre farklılık göstermesinin tabi olduğu, bir başka anlatımla hangi yaş grubunun eğitim alacağı da dikkate alınmak suretiyle, okulun yakınındaki nehir, göl, gölet, otoyol, vb. özel coğrafi durumlar dikkate alınmak suretiyle ihata duvarının yüksekliğinin belirlenmesi gerektiği, olayda okulun 50 metre ilerisindeki Murat nehrinin mevcudiyeti de göz önünde bulundurulduğunda; söz konusu bu duvar yüksekliğinin öğrencilerin güvenliğini korumaya yönelik olarak yeterli olmadığı kanaatine varıldığı, idarece okul bahçe duvarının yüksekliğine yönelik gerekli ve okulun bulunuş yeri itibariyle yeterli tedbirlerin alınmamış olması karşısında idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, idarenin hizmet kusuru sorumluluğu çerçevesinde değerlendirme yapılmak suretiyle tazminata hükmedilmesi gerekirken aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuki isabet bulunma gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak, ... tarih ve E:…,K: … sayılı kararla davacıların maddi tazminat talebi yönünden; müteveffa ...'in vefatı nedeniyle davacıların uğradığı maddi zarar miktarının hesaplanması amacıyla Mahkemenin 16/09/2020 tarihli Ara Kararı ile dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bunun üzerine aktüerya bilirkişisi Öğr. Gör. ... tarafından hazırlanarak 24/11/2020 tarihinde Mahkemeye sunulan 17/11/2020 tarihli raporda anne ...'in 101.383,66-TL, baba ...'in ise 109.404,09-TL'lik destekten yoksun kaldıkları" yönünde tespitlerin yer aldığı, raporunun tarafına tebliği üzerine, davacı vekilince talep edilen maddi tazminat miktarının ıslah edilerek anne ...'in 101.383,66-TL, baba ...'in ise 109.404,09-TL olmak üzere toplamda 210.787,75-TL'ye, manevi tazminat taleplerinin ise anne ve baba için 100,000,00'er TL ve kardeşlerin her birisi için 20.000,00'er TL olmak üzere toplamda 320.000,00-TL olarak artırılmış olduğu, bilirkişi raporunda hesaplanan maddi tazminat miktarı olan 210.787,75-TL'nin, dava dilekçesinde talep edilen 100.000,00-TL için idareye başvuru tarihi olan 17/05/2010 tarihinden, geriye kalan 110.787,75-TL için ise ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarih olan 11/12/2020 itibaren yasal faiz işletilerek davacılara ödenmesi gerektiği; davacıların manevi tazminat talebi yönünden; davacıların yakını olan ...'in, 14 yaşında iken okulun yanında bulunan nehirde boğularak öldüğü, olayın oluş şekli ve niteliği dikkate alındığında, davacılar tarafından duyulan elem ve üzüntüyü kısmen de olsa gidermesi bakımından takdiren, davacılardan anne ... ile baba ...'in her birisi için 50.000,00'er TL, müteveffanın kardeşlerinin her birisi içinse 10.000,00'er TL olmak üzere toplam; 160.000,00-TL manevî tazminatın, davalı idarece, davacılara ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
Yine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde "temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay'ın kararı düzelterek onayacağı" hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlığın, destekten yoksun kalma tazminatının miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan kısmına yürütülecek faizin başlangıç tarihine ilişkin olduğu görülmektedir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile; "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir." cümlesi; aynı Kanun'un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanun'a Geçici 7. madde ile "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır." hükmü eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesinin gerekçesinde; "AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda,
davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır." ifadesine yer verilmiştir.
Faiz, idarenin tazmin borcu bağlamında, kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'a göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması ilkesi benimsenmiştir. Nitekim bu durum, Danıştayın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edilmiştir.
Dava şartı olan ön karar için idareye yapılan başvuruda ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin istenilmesi esas olup, idare ile işin esasında ihtilafa düşüldükten, başka bir ifadeyle, tazminatın ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvuru üzerine, bu istemin idare tarafından açıkça veya zımnen reddi üzerine, idarenin, tazminat istemi karşısında direnmeye (temerrüde) düşürüldükten sonra davacının tazminat miktarını dava açarak talep edebileceği, açılacak davada talep edilecek tazminat miktarının serbestçe tayinine hukuki bir engel bulunmamakla birlikte, talep edilecek tazminat miktarının yüksek tutulması durumunda davacının talep ettiği tutar ölçüsünde ödemek zorunda kalacağı ve bu tür davalarda nispi olarak belirlenen yargılama harçlarının da yüksek olacağı, bunun da mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacağı açıktır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacıların çocuğu ve kardeşleri olan ve olay anında 14 yaşında bulunan ...'in, Ağrı ili, ... Yatılı İlköğretim Bölge Okulu öğrencisi olduğu, şahsın 19.04.2010 tarihi saat 18.00 sıralarında okulun arka bahçesinde arkadaşlarıyla top oynarken topun okul duvarını aşarak Murat Nehri'ne kaçması üzerine topu takip ettiği ve ayağının kayarak nehre düşmesi sonucu boğularak hayatını kaybettiği, davacılar tarafından, bu ölüm olayında kusuru bulunduğundan bahisle zararlarına karşılık maddi ve manevi tazminat talebiyle 17/05/2010 tarihli dilekçeyle davalı idareye başvuru ile idarenin bu tarih itibarıyla temerrüde düşürüldüğü, idarece tazminat isteminin kabul edilmemesi nedeniyle, olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte, 100.000.-TL maddi, 160.000.-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte olay tarihinden itibaren işletilecek kanuni faizi ile birlikte ödenmesi ödenmesi istemiyle açılan davada, meydana gelen zararlarının tespiti amacıyla İdare Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilen ve davacılar tarafından ıslah edilen bu yeni zarar miktarının, davacıların, olay tarihi veya idareye başvurma tarihi veya dava tarihi itibarıyla elde etmek istedikleri gerçek zararları olduğu açıktır.
Bu durum yukarıda aktarılan hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, esasen davacıların ilk dava açarken yüksek oranlı yargılama harçları vb. nedenlerden dolayı tazmini isteminde bulundukları bedel dava dilekçesinde düşük belirtilmiş ise de, davacıların tazminine karar verilmesi konusunda gerçek iradelerini yansıtan miktarın, ıslah ile arttırılan gerçek zararları olduğunun, bu gerçek zararın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi veya ıslah dilekçesinin verildiği tarihte değil, esasen olay tarihinde ya da idarelere başvuru tarihinde ortaya çıktığı, ancak, davacılar tarafından miktarı tam olarak bilinemediğinden ve tespit edilemediğinden dava açılırken talep edilemeyen bir zarar olduğunun kabulü, bu kabul doğrultusunda da ıslahla arttırılan dava değerinin tamamına davalı idarenin temerrüde düştükleri idareye başvurma tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
Nitekim; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 09/06/2020 tarih ve E:2019/53, K:2020/853 sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince verilen gerekçeli kararın hüküm fıkrasının toplam kabul edilen 210.787,75-TLmaddi tazminatın dava dilekçesinde talep edilen 100.000,00-TL için idareye başvuru tarihi olan 17/05/2010 tarihinden, geriye kalan 110.787,75-TL için ise ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarih olan 11/12/2020 gününden itibaren yasal faiz işletilerek, davalı idare tarafından davacılara müştereken ödenmesine, davacıların 320.000,00-TL manevi tazminat isteminin ise 160.000,00-TL'lik kısmının kabulüne, davacılardan anne ... ile baba ...'in her birisi için 50.000,00'er TL, kardeşlerin her birisi için 10.000,00'er TL olmak üzere toplamda 160.000,00-TL manevî tazminatın 150.000,00-TL'si için idareye başvuru tarihi olan 17/05/2010 tarihinden, kalan 10.000,00-TL manevi tazminat için slah dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarih olan 11/12/2020 gününden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara müştereken ödenmesine kısmının, "kabul edilen toplam 210.787,75-TLmaddi tazminat ile 160.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 17/05/2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
Temyize konu kararın diğer kısımları yönünden ise; karar hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, tarafların temyiz istemlerinin reddiyle ... İdare Mahkemesince verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan kararın düzeltilerek onanmasına temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 29/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
