
Esas No: 2016/2647
Karar No: 2021/4266
Karar Tarihi: 27.09.2021
Danıştay 10. Daire 2016/2647 Esas 2021/4266 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/2647
Karar No : 2021/4266
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
DİĞER DAVALI : ...Birliği
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
3- ...
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN_KONUSU : ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kahramanmaraş İli, Merkez İlçesi, Kocalar Köyü sınırları içerisinde ... parsel sayılı taşınmazın hisseli malikleri olan davacılar tarafından, taşınmazın bulunduğu yerde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ve ... Sağ Sahil Sulama Birliğince işletilen sulama kanalından su sızması sonucu arazinin çamurlaştığı ve kullanılamaz hale geldiği, bu nedenle arazinin 2008-2009 yılında ekilemediği ileri sürülerek elde edilemeyen ürünler nedeniyle oluşan zarara karşılık ... için 20.680,68 TL, ... için 10.652,76 TL, ... için 13.868,40 TL olmak üzere toplam 45.201,84 TL maddi tazminatın tespit tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla; davacılar tarafından 2008-2009 yılındaki ürün zararlarına ilişkin olarak .... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:...sayılı esasına kayden açılan davada, keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda özetle; dava konusu taşınmaz üzerinde ıslaklık ve su sızmaları olduğu, taşınmazın içerisinde görülen bu ıslaklık ve su sızıntısının doğal olarak değil de taşınmazın 10 m kuzeyinden ve 2,5 m daha yüksek kottan geçen ve keşif günü içerisinden tamamen dolu olarak su aktığı görülen beton sulama kanalından kaçan suların kanal yolu tabanından kot farkının da etkisiyle sızarak taşınmazın içerisinden tekrar sızıntı şeklinde yüzeye çıkması sonucu meydana geldiği, kanaldan tabana sızan suların taşınmazın sürekli ıslak kalmasına neden olduğu, taşınmazın içerisinden çıkan suyun, tespit yerinin ve inceleme alanının jeolojik yapısı ve suyun çıkış şekli itibariyle doğal yer altı suyu olmayıp, kanal yolunun kuzeyinden geçen sulama kanalının tahrip olan kısımlarından kaçan suların kanal yolu tabanından geçerek davaya konu taşınmaz içerisinden sızıntı şeklinde çıkan su olduğu kanaatine varıldığının ifade edildiği; yine ürün ekilememesinden kaynaklı oluşan zararın tespiti için ziraat bilirkişisi tarafından hazırlanan raporda söz konusu taşınmazda ürün elde edilememesinden oluşan 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin zararın, ... için 20.680,68 TL, ... için 10.652,76 TL, ... için 13.868,40 TL olmak üzere toplam 45.201,84 TL olarak belirlendiği, sulama kanalında meydana gelen tahripten kaynaklı sızma nedeniyle oluşan hasarın, davalı idarelerin sulama kanalının bakım ve onarımının gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle hizmet kusurundan kaynaklandığı, davalı idarelerin yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetinin iyi işlememesinden kaynaklanan eylemle, meydana gelen zarar arasında illiyet bağının da bulunması nedeniyle, bilirkişi raporu ile tespit edilen zararın, her iki idare tarafından kusur sorumluluğu ilkeleri çerçevesinde tazmin edilmesi gerektiği, davalıların bakım ve onarımının sorumluluğunun bulunmadığı iddiasına ilişkin ise; sulama kanalının 1975 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce yapıldığı ve mülkiyetinin halen bu kuruma ait olduğu, yine ... Sahil Sulama sahasında kalan kanalın işletme ve bakım hizmetlerinin DSİ Genel Müdürlüğü ile 15/02/1995 tarihinde yapılan protokolle ...Sahil Sulama Birliğine devredildiği, sözleşme maddelerine göre, sulama kanalının bakım ve onarımı noktasında her iki idarenin de sorumluluğunun devam ettiğinin anlaşıldığı, oluşan zarardan idarelerin müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, devir sözleşmesi hükümleri kapsamında kanalın bakım ve onarım sorumluluğunun diğer davalı idareye verilmesi nedeniyle, idarenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, hükme esas alınan 28/06/2012 tarihli adli yargı bilirkişi raporunda ıslaklığın görülmediği belirtilen alanlar için tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden, davacılar tarafından 22/06/2010 tarihli dilekçe ile .... Asliye Hukuk Mahkemesinin D.İş. ...sayılı dosyasında delil tespiti için yapılan başvuruda, 07/06/2010 tarihinde biçerdöverlerin 2009 yılının Ekim ayında ekilen buğday ürününün hasadını sulama kanallarından taşan sular nedeniyle yapamadıkları belirtilerek zararlarının tespit edilmesi talep edilmiştir. 22/06/2010 tarihinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan raporda davacıların 2010 yılı zararlarına karşılık 15.719,80 TL zarar tespit edilmiştir.
Davacılar tarafından 29/07/2010 tarihli dava dilekçesiyle ...Asliye Hukuk Mahkemesinin E:...sayılı esasına kayden açılan tazminat davasında, tespit konusu zarara ek olarak 2008-2009 yılı zararı ve tespit masrafların karşılanması da talep edilmiş, Mahkeme tarafından 21/06/2012 tarihinde yapılan keşif incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarına istinaden taşınmazda ürün elde edilememesinden oluşan 2008 ve 2009 yılları zararları karşılığı, ... için 20.680,68 TL, ... için 10.652,76 TL, ... için 13.868,40 TL olmak üzere toplam 45.201,84 TL maddi tazminatın davacılara ödenmesine, 21/11/2013 tarih ve K:2013/604 sayılı kararla hükmedilmiştir. Yargıtay tarafından mahkeme kararının görev yönünden bozulması üzerine, Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak görevsizlik kararı verilmiş ve temyize konu idari dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu belirtilmiş; 13. maddesinin olay tarihinde yürürlülükte bulunan halinde, “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.” hükmü yer almış; aynı Kanunun 15/1-b maddesinde ise, süreaşımı halinde davanın reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. "Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik" başlıklı 26. maddesinde ise, "Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir." hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un 26. maddesinin "yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir." hükmünden kastedilen, münhasıran ölenin şahsına sıkı sıkıya bağlı olan, başkalarına devir ve temliki veya miras yoluyla intikali mümkün olmayan haklarla ilgili davalardır. Bunun dışında, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, ölene ait bulunan bütün haklar, mallar ve borçlar mirasçılara geçeceğinden, dava açılmakla mameleki niteliğe dönüşen haklar da ölenin mal varlığının bir bölümünü oluşturacağından, açılmış bulunan bu tür davaları ölenin mirasçılarının takip etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan, karar tarihinde yürürlükte bulunan haliyle 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel müdürlüğü'nün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 2.maddesinde;" a) Taşkın sular ve sellere karşı koruyucu tesisler meydana getirmek; b) Sulama tesislerini kurmak, sulama sahalarında mevcut parsellerin tamamını veya aksamını gösterir harita ve planları yapmak veya yaptırmak ve icabı halinde kadastrosunu yaptırmak; g ) Yukardaki fıkralarda yazılı tesislerin (Çalıştırma, bakım ve onarım dahil) işletmelerini sağlamak; p) (Kullanılmış suları tekrar kazanmak maksadıyla gerekli tesisleri yapmak veya yaptırmak, v) Mevzuatla verilen diğer görevleri yapmak." anılan idarenin görev ve yetkileri arasında sayılmış olup; 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunun Birliğin Görev alanı ve Çalışma Konuları Başlıklı 3.maddesinde "(1) Birliklere devredilen tesislerin hizmet alanı, birliklerin görev alanı olup sınırları, kapsamı ve ismi DSİ tarafından belirlenir. (3) Birlik, devraldığı tesislerin işletme, bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu çerçeve ana statüde ve devir sözleşmesinde yer alan esaslara uygun olarak yürütür. (4) Birliğin çalışma konuları şunlardır: a) Görev alanı içerisinde yer alan tesislerin işletme, bakım, onarım, yönetim ve yenileme hizmetlerini usul ve esaslarına uygun olarak yapmak." hükümlerine yer verildiği görülmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin üstlendiği kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmekle zorunlu olduğu, hizmetin işleyiş ve ifası sırasında çeşitli sebeplerle gerçek veya tüzel kişilere verilen zararların hukuken geçerli biçimde ispatlanması şartıyla idarece tazmininin gerekeceği idare ve sorumluluk hukukunun bilinen ilkelerindendir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A) Temyiz isteminin, davacılardan ... yönünden incelenmesi:
Dava dosyasının ve UYAP kayıtlarının incelenmesinden; davacı ...'nın, 23/05/2017 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, davacının vefat etmiş olması ve uyuşmazlığın yalnız öleni ilgilendiren bir dava niteliğinde bulunmadığı gözetilerek, 2577 sayılı Kanun'un 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davayı takip hakkı kendisine geçen mirasçıların başvurmasına kadar bu davacı yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
B) Temyiz isteminin, diğer davacıların tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının incelenmesi
Dosyada yer alan bilirkişi raporlarının incelenmesinden; dava konusu taşınmaza ilişkin fen bilirkişi krokisinde A harfi ile gösterilen bölümünde (...'ya ait kısım) ıslaklık ve su sızmalarının olduğu, adli yargıda dava açılmadan önce düzenlenen tespit raporunda ise B,C,D ile gösterilen alanların (..., ... ve ...'a ait kısım) da üst kısmı istikametinde tahliye tabanından taşınmazlara doğru sızan sulardan kaynaklanan ıslaklıkların tespit edildiği, taşınmazdan çıkan suyun tespit yerinin ve inceleme alanının jeolojik yapısı ve suyun çıkış yeri itibariyle doğal yer altı suyu olmayıp, kanal yolunun kuzeyinden geçen sulama kanalının tahrip olan kısımlarından kaçan suların kanal yolu tabanından geçerek taşınmaz içerisinden sızıntı şeklinde çıkan su olduğu, su kanalının yaklaşık 40 yaşında olup sürekli su ile temas halinde olduğu, beton yüzeyde bozulma ve kırılmalar nedeniyle su tutma ve iletme işlevini olması gerektiği gibi yerine getiremediği tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
Bu durumda, temyize konu mahkeme kararının, sulama kanalının bakım ve onarımına ilişkin yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği gerekçesiyle davalı idarelerin müşterek hizmet kusuru bulunduğuna yönelik kısmında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Tazminat konusu zararın hesabına ilişkin hükme esas alınan 25/06/2012 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda 2008 yılı için mısır ürününden kaynaklı gelir kaybı, 2009 yılı için birinci ürün buğday ve ikinci ürün mısır ekimine ilişkin gelir kaybı hesabı yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar tarafından, 2008 yılıdan itibaren oluştuğu iddia edilen toplam 2 yıllık ürün kaybı zararının tazmini istenilmiş olup; 2577 sayılı Kanun'un yukarıda belirtilen süreye ilişkin hükümleri uyarınca zararın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl içinde davalı idareye başvurularak zararın karşılanmasının istenilmesi gerekirken, bu tarih geçirilmek suretiyle 2010 yılında adli yargıda açılan davanın görev yönünden reddi üzerine incelenen bu davada, tazminat talebinin 2009 yılından önceki kısmında süre aşımı bulunduğundan, 2008 yılına ilişkin davacılar zararının incelenmesine hukuki olanak bulunmayıp, Mahkemece davacıların sadece 2009 yılı zararı yönünden hüküm kurularak karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporu uyarınca 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin zararının kabulü yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, zarar hesabı yapılırken eski hale getirmeye yönelik masraflara ve zarar gören ürün bedeline ilişkin hesaplamalarda resmi verilerin kullanılmadığı, hesaplamaların neye dayandığının somut bir şekilde ortaya konulmadığı görülmektedir. Bu nedenle anılan raporun hesaplama yöntemi bakımından hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı sonucuna varılmakta olup, resmi makamlardan 2009 yılına ilişkin ürün ve masraf verileri temin edilmek suretiyle zararın tespiti amacıyla yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kabulüne ilişkin temyize konu ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
