14. Hukuk Dairesi 2016/6502 E. , 2019/1363 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 07.07.2015 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 25.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davacı, 134 ada 9 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliklerinden olduğunu, taşınmaz üzerinde tarafından yapılmış ev bulunduğunu, bu evde ikamet ettiğini, taşınmazına ve evine geçebilmesi için yol ihtiyacının bulunduğunu, zorunlu olarak davalıların maliki bulunduğu 134 ada 8 ve 10 sayılı parselde tapuya kayıtlı taşınmazların içinden geçmesi gerektiğini, bilirkişilerce belirlenecek bedel karşılığında, 134 ada 9 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalılara ait 134 ada 8 ve 10 sayılı parsellerden geçit hakkı kurulmasını talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davacıya ait 134 ada 9 parsel sayılı taşınmaz lehine, 134 ada 10 parsel sayılı taşınmaz aleyhine fen bilirkişi ... tarafından düzenlenen 31/12/2015 havale tarihli rapor ve krokide A harfi ile gösterilen kırmızı renkle taralı 4 metre genişliğinde ve toplamda 155,95 m2"lik kısım üzerinde geçit hakkı tesisine, dava konusu 134 ada 8 sayılı parsel hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur.
Geçit tesisi davalarında, başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nin 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Mülga 743 sayılı Kanunu Medeninin iştirak halinde mülkiyetin hükümlerini düzenleyen 630. maddesine ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 702. maddesine göre; aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir mala iştirak halinde malik olan ortaklar, haklarını ve özellikle malik oldukları şeyde tasarruf yetkilerini ancak oybirliğiyle verecekleri karar mucibince kullanılabilirler.
11.10.1982 tarihli ve 1982/3 Esas, 1982/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, mirastan doğan iştirak halindeki mülkiyet ortaklarından birinin ya da birkaçının kendi adına 743 sayılı Kanunu Medeninin 618. maddesi hükmüne dayanarak üçüncü kişilere karşı açtığı elatmanın önlenmesi davalarında, davanın yürütülebilmesi için diğer ortakların muvafakatının alınması ya da 743 sayılı Kanunun 581. maddesi hükmü uyarınca bir mümessil tayini gerektiğine, ortaklardan birinin tek başına davaya devam edemeyeceğine karar verilmiştir.
1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 702. maddesinde, mülga 743 sayılı Kanununun 630. maddesinde yer almayan bir hükme dördüncü fıkra olarak yer verilmiştir. Bu hükme göre; bir mala, iştirak halinde ortak olanlardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir ve bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.
702. maddeye eklenen bu fıkranın gerekçesinde: Bu yeni fıkra ile ortaklardan her birinin, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği, bu korumadan da bütün ortakların yararlanacağı; yeni eklenen bu fıkra ile uygulamadaki ihtiyacın karşılandığı; 743 sayılı Kanunun 630. maddesindeki hüküm nedeniyle, içtihatlar ile çözülmesinde güçlük çekilen bir sorunun giderildiği; iştirakli (elbirliği) mülkiyet kurumuna yöneltilen eleştirilerin en önemlisini giderecek bir hükmün getirildiği; iştirakli mülkiyet ortaklarından her birinin, ortaklığa giren hakları dava yolu ile veya diğer yollarla koruma yetkisine sahip olacağı; bu korumadan bütün ortaklar yararlanacağı, fakat davacının davasını kaybetmesi halinde, bu durumdan diğer ortakların haklarının etkilenmeyeceği açıkça belirtilmiştir.
Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, mirasta terekenin tâbi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir. Olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması ve bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi, elatmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin belirlenmesi gibi taksimi mümkün olmayan talepler, ortaklardan her biri tarafından müstakil bir şekilde dava yoluyla ileri sürülebilmelidir.
Yukarıda da belirtildiği gibi; geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz birlikte mülkiyete konu ise dava ortaklardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Birlikte mülkiyete konu bir taşınmaz lehine geçit talep edilerek dava açılması ve davanın kabulü halinde, bu taşınmazın genel yola çıkışı sağlanacağından, dava açmayan diğer ortaklar da malik oldukları taşınmaz lehine tesis edilen bu geçit güzergahından faydalanabilecektir.
Davanın kabulü halinde, lehine geçit tesis edilen taşınmazın genel yola çıkışı sağlanacağından bu karar taşınmazın durumunu iyileştirici niteliği haizdir. Mahkemece takdir olunacak geçit bedelinin ödenmesinden davayı açan ortak sorumlu olacağından, diğer ortakların haklarına bir halel gelmez. Bu sebeplerle, birlikte mülkiyete tâbi bir taşınmaz lehine geçit talep edilmesi halinde ortaklardan birinin davacı tarafta yer alması yeterli olup tamamının davada yer almalarına gerek yoktur. Bu değerlendirme, 4721 sayılı Kanunun 702. maddesine eklenen dördüncü maddenin sözü ve ruhuyla da uyumludur.
Somut olaya gelince, dosyadaki tapu kaydına göre aleyhine geçit kurulan 134 ada 10 parsel sayılı taşınmazın da elbirliği mülkiyetine tâbi olduğu, tapu kayıt maliklerinden ... ve ...’ın davada taraf olarak yer almadığı anlaşılmıştır. Adı geçen tapu kayıt maliklerinede dava yöneltilmeli, dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili tamamladıktan sonra, davaya karşı savunmaları alınarak davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda değinilen hususlar gözetilmeksizin eksik taraf teşkiliyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... ’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.02.2019 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı, elbirliği mülkiyetine tabi taşınmaz lehine davalı taşınmazından geçit hakkı tesis edilmesini talep etmiştir.
Davacının dayandığı taşınmaz, elbirliği mülkiyetine tabii olup başkaca mirasçılar da bulunmaktadır.
Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701-703. maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyetinin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Elbirliği halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce elbirliği ile mülkiyet 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin 581. maddesinde düzenlenmişti. Ancak uygulamada karşılaşılan bazı güçlüklerin giderilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 640. maddesine dördüncü fıkra eklenmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, mirasta terekenin tabi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir. (HGK 20.03.2013 tarih 2012/8-861 Esas 2013/391 Karar)
Uygulamada bir ortağın tek başına dava açması halinde davanın tereke adına açılması gerekçesiyle doğrudan reddedilmemekte usul ekonomisi dikkate alınarak, davaya devam edebilmesi için, öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş ve taraf teşkili bu şekilde sağlandığında 11.l0.982 tarih 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın da tereke adına açıldığı kabul edilmelidir.
TMK"nin 640/2 maddesi, "Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler." hükmünü içermektedir. Anılan maddeye göre mirasçılar terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarrufta bulunacaklardır. Davalı taşınmaza kaydi yük getirmesi yanında davacı tarafa da bedel ödeme yükü getiren geçit davasının açılması da bir tasarruf işlemi olduğundan mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Zorunlu dava arkadaşları da birlikte hareket etmek durumunda olduklarından, elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bir taşınmaz lehine geçit hakkı tesisi istemini, iştirakçilerin birlikte ileri sürmeleri gerekir. (Yargıtay 14.HD 15.02.2006 tarih 2005/11681 Esas, 2006/1342 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, aleyhine geçit kurulan 10 parsel sayılı taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, davada yer almayan diğer elbirliği maliklerinin davada yer alması gerektiği yönündeki bozma kararı yerinde olduğu gibi, lehine geçit istenen 9 parsel sayılı taşınmazın davacı dışındaki diğer paydaşlarının da davada yer almalarının sağlanması hususu eklenmek suretiyle hükmün bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun yalnızca aleyhine geçit kurulan taşınmaz maliklerinin davada yer almasına yönelik bozma görüşüne katılamıyoruz.