Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2021/6705
Karar No: 2021/10460
Karar Tarihi: 30.09.2021

Danıştay 6. Daire 2021/6705 Esas 2021/10460 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/6705
Karar No : 2021/10460

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … Elektrik Üretim A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Aydın İli, Germencik İlçesi, … Mahallesi, … ada, …-…-… parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan "Efe-8 Jeotermal Enerji Santrali (JES) (2*25=50 MWe)" projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce verilen … tarih ve … sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu" kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Ondördüncü Dairesinin 27/12/2018 tarih ve E:2018/5091, K:2018/8330 sayılı kararıyla; bilirkişi raporunda, anılan tesisin, 3573 sayılı Kanun kapsamında yapılmasının uygun olmadığının somut bir biçimde ortaya konulamaması nedeniyle dava konusu projenin, 3573 sayılı Kanun uyarınca söz konusu alanda yapılıp yapılamayacağının açıklığa kavuşturulabilmesi için, öncelikle bu proje kapsamında kurulacak tesisin, zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislerden olup olmadığının tespit edilmesi ve dava konusu proje alanının zeytinlik sahalara olan mesafesinin belirlenmesi amacıyla ek bilirkişi raporu alınarak ya da gerekirse mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak uyuşmazlığın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, ek bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının, Danıştay Altıncı Dairesinin 29/04/2020 tarih ve E:2020/524, K:2020/3908 sayılı kararıyla; yeni bilirkişi heyetiyle keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, hazırlanacak rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, bozma kararına uyularak verilen temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi, hidrojeoloji mühendisi, ziraat mühendisi, elektrik mühendisi, makine mühendisi, jeofizik mühendisi ve şehir plancısından oluşan bilirkişi heyetiyle yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınarak, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile hazırlanan bilirkişi raporunun birlikte incelenmesi neticesinde, dava konusu alanda müdahil şirket tarafından yapılması planlanan jeotermal enerji santrali projesine ilişkin olarak hazırlanan çevresel etki değerlendirmesi raporunun yürürlükte olan mevzuatta belirlenen sürece uygun olarak hazırlandığı, çevresel etki değerlendirmesi raporunda belirtilen hususların çeşitli uzmanlık alanlarında belirlenen asgari kriterleri sağladığı, çevresel etki değerlendirmesi raporu ile müdahil şirketin gerçekleştirmeyi planladığı projeye ilişkin birtakım taahhütlerde bulunduğunun, dava konusu projeden etkilenen çevre sakinlerinin müdahil şirketin kendisine taahhütlerle yüklenen yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde her zaman idari makamlara söz konusu projede denetim yapılması amacıyla başvuruda bulunabileceği hususu da dikkate alındığında, dava konusu projeye ilişkin olarak tesis edilen çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin hatalı olduğu, proje alanının konumu itibarıyla tarım arazilerine, zeytin ve incir bahçelerine, yerleşim alanlarına yakın ve yol güzergahında olduğu, jeotermal enerji santrallerinin önemli çevresel etkilerinin bulunduğu, dolayısıyla yapılmasının kamu yararına uygun olmadığı, ilk mahkeme kararında hükme esas alınan bilirkişi raporu ile temyize konu kararda hükme esas alınan bilirkişi raporu arasında jeolojik ve hidrojeolojik, jeofizik, makine ve elektrik mühendislikleri yönünden yapılan değerlendirmeler arasında çelişki bulunduğu, fiili durumdaki sondaj noktalarının, ÇED raporu ekindeki koordinata uygun projelendirilmediği, birbirine yakın konumda bulunan JES'ler nedeniyle kümülatif etkinin ortaya çıkabileceği ve bu durumun bilirkişi raporunda dikkate alınmadığı, yoğuşamayan gazların meydana geldiğinin her iki bilirkişi raporunda da kabul edildiği, jeotermal enerji santrallerinin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilerinin bulunduğu, önceki bilirkişi raporunun aksine, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki zeytin ağaçlarının vegetatif ve generatif gelişmelerine zararı olmayacağı yönündeki tespitin nesnel dayanaklarının belirtilmediği, dolayısıyla yapılan değerlendirmelerin soyut ve bilimsel dayanaktan yoksun olduğu, eksik ve yasal dayanaktan yoksun bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, her iki bozma kararının gerekçesinde iptal kararlarında hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin hükme esas alınacak yeterlikte olmadığının vurgulandığı, dolayısıyla söz konusu bilirkişi raporundaki hususlara ilişkin davacının iddialarının, bozma sonrası verilen kararda dikkate alınamayacağı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise ziraat mühendisi tarafından, zeytincilik faaliyetleri ile tarımsal üretim yönünden herhangi olumsuz etkisinin bulunmadığı, hatta faydasının bulunduğunun belirtildiği, ayrıca proje alanının, tarım dışı amaçla kullanılmasında kamu yararı bulunduğuna karar verildiği, dolayısıyla bu alanda dava konusu tesisin yapılmasının da uygun bulunduğu, sonuç olarak, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler karşısında, temyiz dilekçesindeki iddialarında isabet bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DAVALI YANINDA MÜDAHİLİN SAVUNMASI : Önceki bilirkişi raporlarındaki tespitlerin varsayımsal ve soyut olduğu, dava konusu projeye özgü değerlendirmeler içermediği, davacının itiraz ettiği hükme esas alınan bilirkişi raporunun, davacının da katıldığı tüm tesis ve kuyuların yerinde incelendiği ve ölçümler yapıldığı bir keşif sonucunda hazırlandığı, bilirkişi raporu incelendiğinde varsayımsal ve soyut nitelikte olmadığının anlaşıldığı, proje için en uygun arazinin belirlendiği, kümülatif etki değerlendirmesi yapılırken mevcut sahanın çevresinde akredite laboratuvarlar tarafından ölçüm yapıldığı ve bu ölçüm sonuçlarına göre rapor hazırlandığı, davacının keşifte hazır bulunduğu ve tüm kuyuların tek tek incelenerek, GPS cihazı ile koordinat ölçümünün yapıldığı halde, fiili durumla ÇED raporundaki koordinatların örtüşmediği iddiasının isabetsiz olduğu, dava konusu proje ile jeotermal kaynak hangi seviyeden çıkartıldıysa o seviyeye yeniden deşarj edildiği, dolayısıyla jeotermal sıvının hiçbir zaman dışarı çıkmadığı, bu nedenle drenaj ve sulama kanallarına bulaşma ihtimalinin olmadığı, davacının iddiasının aksine acil durum kapasitesinin yeterli olduğu, tesisin faaliyette olduğu, dolayısıyla varsayımlara göre değil, somut verilere göre değerlendirme yapılabileceği, nitekim son keşif ve bilirkişi incelemesinde de ölçümler yapıldığı ve buna göre zeytinlerin büyümesi ve gelişmesine engel kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis olmadığının ortaya konulduğu, davacı tarafından bilirkişi raporuna yapılan itirazların dayanağının bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'NUN DÜŞÜNCESİ : Dairemizin E:2021/1524 sayılı dosyasında, söz konusu projeyle ilgili … tarih ve … sayılı ÇED Olumlu kararının verildiği anlaşılmış olup, davalı idare tarafından bu karar verilirken, dava konusu işlemin açıkça geri alınmadığı dikkate alındığında, dava konusu işlemin hukuken geçerliliğini koruduğu sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Aydın İli, Germencik İlçesi, … Mahallesi, … ada, …-…-… parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalı yanında müdahil tarafından mevcut durumda faaliyette olan Efe-1 JES, Efe-3 JES ve Efe-4 JES'in güneyinde 50 MWe üretim kapasitesine sahip Efe-8 JES'in işletilmesi ve bu kapsamda 9 adet üretim ve 8 adet reenjeksiyon kuyusunun açılmasının planlanması üzerine, ÇED raporu hazırlanarak davalı idareye sunulmuştur.
Davalı idare tarafından, söz konusu ÇED raporuna dayanılarak "Efe-8 Jeotermal Enerji Santrali (JES) (2*25=50 MWe)" projesi ile ilgili olarak … tarih ve … sayılı "ÇED Olumlu" kararı verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan kararın iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde; "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez..." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; ''Çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmış, 7. maddesinde; "(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-1 listesinde yer alan projelere, b) "ÇED Gereklidir" kararı verilen projelere, c) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanması zorunludur." kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; Yönetmeliğin 7. maddesi kapsamındaki bir projenin, çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğu ve dolayısıyla projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten ÇED Olumlu kararı alınmadıkça, projenin uygulanamayacağı açıktır.
Olayda; Dairemizin E:2021/1524 sayılı dosyasının incelenmesinden; proje sahibi olan davalı yanında müdahil tarafından, (bakılmakta olan davadaki ikinci Mahkeme kararı olan) … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının iptal gerekçelerinin dikkate alınarak ve proje alanı koordinatlarının yeniden belirlenerek, dava konusu "Efe-8 Jeotermal Enerji Santrali (2x25 MWe)" projesinin de "Efe-8 JES (50 MWe)" projesi olarak revize edilmesi suretiyle yeniden ÇED raporu hazırlanarak davalı idareye sunulmasından sonra … tarih ve … sayılı (ikinci) "ÇED Olumlu" kararının verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlıkta; her ne kadar İdare Mahkemesince bozma kararına uyularak, yeniden yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, söz konusu projeyle ilgili … tarih ve … sayılı (ikinci) ÇED Olumlu kararının verilmesiyle, aynı projeyle ilgili iki farklı "ÇED Olumlu" kararının birlikte uygulanma olanağının bulunmadığı dikkate alındığında, davalı idarece, dava konusu "ÇED Olumlu" kararının zımni olarak geri alındığının kabulü gerekmekte olup, bakılmakta olan davanın konusunun kalmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2(i) maddesi uyarınca KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3. Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam … -TL yargılama giderinin, haklılık durumu dikkate alınarak takdir edilen … -TL'lik kısmının davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, söz konusu yargılama giderinin kalan kısmı olan … -TL'sinin ise davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Davalı idarece yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen … -TL yargılama giderinin, haklılık durumu dikkate alınarak takdir edilen …-TL'lik kısmının davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, söz konusu yargılama giderinin kalan kısmı olan …-TL'sinin ise davalı üzerinde bırakılmasına,
5. Davalı yanında müdahil tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen … -TL yargılama giderinin, haklılık durumu dikkate alınarak takdir edilen …-TL'lik kısmının davacıdan alınarak, adı geçen davalı yanında müdahile verilmesine, …-TL'sinin ise davalı yanında müdahil üzerinde bırakılmasına,
6. Davada gelinen son durum itibarıyla, taraflar lehine veya aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7. Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan keşif harcı ile keşif gideri olmak üzere toplam …-TL yargılama giderinin, haklılık durumu dikkate alınarak takdir edilen …-TL'lik kısmının davalı idareden, …-TL'lik kısmının ise davacıdan tahsili için ilgili Kuruma yazı yazılmasına ve kararın bir örneğinin ilgili Kuruma tebliğine,
8. Kullanılmayan …-TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya, …-TL yürütmenin durdurulması harcının ise davalı yanında müdahile iadesine,
9. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
10. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 30/09/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
İptal davasının amacı, hukuka aykırı idari işlemin uygulamadan kaldırılması, geçersiz kılınması ve işlemin hukuksal geçerliliğine son verilmesidir. Burada sağlanmak istenen, hukuk düzeninde hukuka aykırı işlemlerin bulunmamasını sağlayarak, hukuk devletinin korunmasıdır. İdare Hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi, tesis edildiği tarih itibarıyla ortadan kaldırarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlar.
Diğer taraftan, idari işlemin geri alınması, yargısal yolla iptalinde olduğu gibi yapıldığı tarihten itibaren bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. İdari işlemin idarece geri alınması halinde, yargısal yoldan iptal ile aynı sonuçları doğurduğundan, iptal davasını da konusuz bırakmaktadır.
Olayda; Dairemizin E:2021/1524 sayılı dosyasının incelenmesinden; söz konusu projenin revize edilmesi suretiyle yeniden ÇED raporu hazırlanarak davalı idareye sunulması üzerine, … tarih ve … sayılı (ikinci) "ÇED Olumlu" kararının verildiği anlaşılmış ise de, davalı idare tarafından bu karar verilirken, dava konusu işlemin açıkça geri alınmadığı dikkate alındığında, bu haliyle, dava konusu işlemin hukuken geçerliliğini koruduğunda hiçbir duraksama bulunmamaktadır.
Bu itibarla, uyuşmazlığın esasının incelenerek karar verilmesi gerektiği oyu ile davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozularak, karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.

(XX) KARŞI OY:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinde, anılan Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda “yargılama giderleri”ne ilişkin olarak 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 1086 sayılı Kanun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 450. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 6100 sayılı Kanunun 447. maddesinde; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmü yer almıştır.
6100 sayılı Kanunun “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. maddesinin 1. fıkrasında da; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” hükmüne yer verilmiştir.
İdari işlemlerin hukuka uygun olduklarına dair bir yargı kararına gereksinim duymadan hukuka uygun kabul edilerek ilgililer üzerinde hukukî sonuç doğurması olarak tanımlanabilen “hukuka uygunluk karinesi”ne göre dava konusu ÇED Olumlu kararının, 6100 sayılı Kanunun 331. maddesinde belirtilen “davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu” kapsamında, hukuka uygun sayılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Temyize konu kararda, dava konusu ÇED Olumlu kararından sonra söz konusu projeyle ilgili ikinci bir ÇED Olumlu kararının verildiği gerekçesiyle davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle, işin esasına girilerek haklılık/haksızlık değerlendirmesi yapılmaksızın karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesine rağmen, davalı idare aleyhine de yargılama giderine hükmedilmiş ise de, dava konusu işlemin hukuka uygunluk karinesinden yararlandığı dikkate alındığında, yargılama giderlerinin tamamının davacı üzerinde bırakılması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına bu yönden katılmıyorum.


Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi