(Kapatılan)17. Hukuk Dairesi 2019/4365 E. , 2020/8084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 26.10.2015 tarihinde davalı sevk ve idaresinde bulunan aracı ile davacıya ait araca çarpması neticesinde davacıya ait araçta maddi zarar meydana geldiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla meydana gelen değer kaybı 100,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren devlet alacakları için uygulanan en yüksek faizle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kusura itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada; davanın kabulüne, 100,00 TL"nin kaza tarihi olan 26.10.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece 14.05.2019 tarihli ek karar ile karar kesin olarak verildiği görülmekle davacı vekilinin temyiz talebinin reddine karar verilmiş; ek karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK"nun geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK"nun 427.maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2018 tarihinden itibaren 2.590,00 TL’ye çıkarılmıştır. Davacı tarafça dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 100,00 TL değer kaybı talep edilmiş,
18.10,2018 tarihli ıslah dilekçesiyle de talebi 4.887,81 TL"ye artırılmıştır. Mahkemece; davacı bakımından reddedilen miktar karar tarihi itibariyle geçerli kesinlik sınırı üzerinde olduğu gözetilerek kararın temyiz yolu açık olduğunun değerlendirilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile temyiz talebinin reddi doğru görülmediğinden, mahkemenin 14.05.2019 tarihli ek kararının kaldırılarak davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasarı nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 297. maddesinde (HUMK.nun 388. maddesinde) belirtilmiştir. Buna göre "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kurallar yargıda açıklık ve netlik prensibinin bir gereğidir. Anılan yasal düzenlemenin de gereği olarak mahkemece verilen hükmün, infazda tereddüt yaratmayacak mahiyette olması gerekmektedir.
Somut olayda; mahkemece karar başlığında dahili davalı ... ile ... davalı olarak gösterilmiş olup; verilen kısa kararda hükmedilen tazminatın davalıdan tahsiline, gerekçesinde ise davalılardan tahsiline karar verilmiş olup verilen karar infazda tereddüte yol açacaktır. Açıklanan nedenlerle; HMK"nın 297/2. maddesine uygun düşmeyecek şekilde infaz kabiliyeti bulunmayan hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
4-Kabule göre; 28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Sayılı Kanun ile HMK’nın 177. maddesine getirilen 2. fıkra düzenlemesi ile “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” hükmü yürürlüğe girmiştir.
Böylelikle kanun koyucu bozma kararı sonrası ıslah yapılıp yapılamayacağı hakkındaki farklı görüş ve uygulamalara son vererek bozma ve kaldırma kararlarından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine döndüğünde tahkikata ilişkin bir işlem yapılıyor ise tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılabileceğini net bir şekilde belirlemiş olmuştur.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; Dairemizin bozma ilamı sonrasında mahkemece yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı vekilince 18/10/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 4.887,81 TL"ye yükselttiği, mahkemece de bozma kararı sonrasında ıslah yapılamayacağından bahisle dava dilekçesinde talep edilen 100,00 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ışığında, usul hükümlerinin derhal yürürlüğe girdiği gözetilerek 28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 177. maddesine getirilen 2. fıkrası hükmü uyarınca davacı vekilinin ıslah talebi de gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin 14.05.2019 tarihli ek karara ilişkin temyiz talebinin kabulü ile 14.05.2019 tarihli ek kararın KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) ve (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 03/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.