Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2015/2464
Karar No: 2021/3350
Karar Tarihi: 18.10.2021

Danıştay 13. Daire 2015/2464 Esas 2021/3350 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/2464
Karar No:2021/3350


TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Yatırım A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket çalışanının bazı manipülatif eylemlere bilerek ve isteyerek yardımcı olduğu, manipülatif eylemlerde bulunanlarla birlikte hareket ederek işlemler gerçekleştirdiği, bu şekilde Aracılık Faaliyetinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğ (Seri:V, No:6)'in 9/2. maddesinde düzenlenen hükümlere aykırı fiilleri birden çok kez işlediğinden bahisle 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 103/1 ve 105/2 maddeleri uyarınca davacı şirkete 55.476,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; davacı şirkette müşteri temsilcisi olarak çalışan E.Ö.'nün, A.Ç. adlı kişiden … İşletmeleri A.Ş.'nin halka arzı ile ilgili kendi hesaplarından işlem yapılmak üzere ses kaydı tutulmaksızın cep telefonu üzerinden birden fazla defa talimat aldığının sabit olduğu, bu eylemiyle Seri V, No:6 sayılı Tebliğin 9/2. maddesine aykırı davrandığı,
Davacı tarafından, adı geçen çalışanın bu eylemlerinin rutin denetimde ortaya çıkarılmasının mümkün olmadığı, ancak ihbar veya şikâyet üzerine yapılacak soruşturma ile ortaya çıkarılabileceği iddia edilmiş ise de, sözkonusu mevzuata aykırı eylemleri işleyen E.Ö.'nün davacı şirkette müşteri temsilcisi olarak çalıştığı, bu eylemleri birden fazla işlediği dikkate alındığında, davacı şirketin, çalışanının bu eylemlerinden sorumlu tutulamayacağı iddiasına itibar edilemeyeceği,
Davacı tarafından, bir eylem nedeniyle 2 ayrı ceza verildiği iddia edilmiş ise de, bakılan davada iptali istenilen idari para cezasının, E.Ö.'nün, A.Ç.'den cep telefonu üzerinden talimat olarak bu talimatlara ilişkin ses kayıtlarının tutulmaması suretiyle Seri V, No:6 sayılı Tebliğ'in 9/2 maddesindeki yükümlülüğe aykırı davranılması nedeniyle verildiği, diğer idari para cezasının ise, A.Ç. tarafından müşteri temsilcisi E.Ö.'ye, A.Ö., A.S., F.B. ve N.A. gibi şahısların hesapları üzerinde herhangi bir vekâlet ilişkisi olmaksızın verdiği talimatların yerine getirilmesi suretiyle Seri V, No:46 sayılı Tebliğ'in 12/3. maddesindeki yükümlülüğe aykırı davranılması nedeniyle verildiği, bu nedenle ortada iki ayrı eylem nedeniyle verilmiş iki farklı idari para cezası olduğu,
Davacı tarafından, verilen idari para cezasına uygulanan arttırımın kanuna aykırı şekilde uygulandığı ileri sürülmüş ise de, her ne kadar eylem tarihi itibarıyla mülga 2499 sayılı Kanun yürürlükte olduğundan idari para cezasının söz konusu Kanun'un 47/A maddesine göre verilmesi gerekmekte ise de, işlem tarihi itibarıyla yürürlükte olan 6362 sayılı Kanun hükümleri davacının lehine olduğundan bu Kanun hükümlerinin uygulanmasının yerinde olduğu, arttırım şekline gelince, anılan Kanun hükmünde öngörülen "verilecek cezanın iki kat arttırılması" ile "iki kat ceza verilmesi" kavramlarının birbirinden farklı olduğu, 6362 sayılı Kanun'un 105. maddesi hükmü ile kast edilenin, şahıs hakkında belli bir miktar idari para cezası tesis edilmesinin ardından, bu cezanın iki katı kadar artırılarak üç kat olarak uygulanması olduğu, somut olayda, davacı şirket hakkında 18.492,00-TL idari para cezası tesis edilip 6362 sayılı Kanun'un 105. maddesi kapsamında 18.492,00 x 2 = 36.984,00-TL arttırılarak 18.492,00 + 36.984,00 = 55.476,00-TL olarak uygulanmasının Kanun'un lafzı ve amacına uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, yerel mahkeme kararının gerekçeden uzak olduğu, Mahkemece aynı fiil ile iki ayrı düzenlemenin ihlâl olunduğundan bahisle verilen iki ayrı cezayı hukuka uygun bulmakla, hukukun en temel ilkelerinden olan bir fiile iki ayrı ceza verilemez evrensel ilkesinin yok sayıldığı, oysa aynı denetleme raporu sonuçlarına göre ve aynı Kurul kararı ile verilen idari para cezalarından birinin gerekçesinin “kendi hesapları üzerinden gerçekleştirilecek işlemler için” diğerinin ise “herhangi bir vekâlet ilişkisi olmaksızın verdiği emirlerin gerçekleştirilmesi dolayısıyla” olduğu iddia edilse de nihayetinde ortada aynı fiil ile ihlâl olunmuş iki ayrı düzenleme olduğu, dava konusu Kurul kararı ile aynı suç kastı ile gerçekleştirilmiş aynı eyleme “kendi hesapları üzerinden gerçekleştirilecek işlemler için” ve “herhangi bir vekâlet ilişkisi olmaksızın verdiği emirlerin gerçekleştirilmesi dolayısıyla” gerekçesiyle iki ayrı idari para cezası tahakkuk ettirildiği, şirket çalışanının, kişisel cep telefonu üzerinden gerçekleştirdiği yasadışı faaliyetin şirket tarafından tespitinin mümkün olmadığı gibi bu durumda şirketin objektif olarak sorumlu tutulmasını gerektirir bir düzenleme de bulunmadığı, Mahkemenin, Kanun'un "bir idari para cezası verilir ve verilecek ceza iki kat artırılır" hükmünü, öngörülen cezayı üç kat olarak yorumlayan ve uygulayan davalı idarenin yanlış lafzi yorumuna dayalı hesap hatasını hukuka uygun bulduğu, Mahkemece davalı idare tarafından tesis edilen para cezasının miktarının yasaya ve hakkaniyete aykırı ve keyfi olarak tesis olunduğuna ilişkin iddiaların hiç değerlendirilmediği, kararın eksik incelemeye dayalı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu Kurul kararı ile aynı fiile birden fazla idari para cezası tesis edilmesinin söz konusu olmadığı, söz konusu idari para cezalarının, … Yatırım çalışanı E.Ö.'nün aynı filleri dolayısıyla değil, farklı işlemleri nedeniyle tesis edildiği, işbu davaya konu idari para cezasının Denetleme Raporu'nda detaylı olarak yer verilen ve A.Ç. ile E.Ö. arasında 07/01/2011 tarihinde gerçekleşen cep telefonu görüşmesinden de anlaşılacağı üzere, A.Ç. tarafından Seri:V, No:6 sayılı Tebliğ'in 9. maddesine aykırı olarak ses kaydı tutulmaksızın cep telefonu ile kendi hesapları üzerinde gerçekleştirilecek işlemler için verilen emirlerin, müşteri temsilcisi E.Ö. tarafından yerine getirilmesi dolayısıyla tesis edildiği, E: … sayılı davaya konu edilen idari para cezasının ise A.Ç. tarafından müşteri temsilcisi E.Ö.'ye, A.Ö., A.S., F.B. ve N.A. gibi şahısların hesapları üzerinde herhangi bir vekâlet ilişkisi olmaksızın verdiği emirlerin gerçekleştirilmesi dolayısıyla, Seri: V, No:46 sayılı Tebliğ'e aykırılık nedeniyle tesis edildiği, aynı Tebliğ'e aykırılıklar muhtelif Denetleme Raporlarında da tespit edilmiş olduğundan idari para cezasının üst sınırdan tesis edildiği, aracı kurum hakkında tesis edilen idari para cezasının hukuka uygun olup davacı şirketin tespiti mümkün olmayan bir husustan sorumlu tutulduğu iddiasının gerçek dışı olduğu, şirketin Seri V. No: 6 sayılı Tebliğ'e aykırı hareket ettiği, kendi sorumluluğunda olduğu hâlde, telefonla alınan müşteri emirlerine ilişkin kayıtları tutmadığı, söz konusu emirleri yerine getiren E.Ö.'nün … Yatırım'ın çalışanı olduğu, Aracı Kurum'un çalışanlarının işlemlerinden sorumlu olduğu, çalışanı üzerinde yeterli denetim yapmadığı için dava konusu işlemde ihmali bulunduğu, “bir idari para cezası verilir ve verilecek ceza iki kat artırılır” hükmünün yanlış yorumlandığı ve uygulandığı iddiasının asılsız olduğu, tesis edilen idari para cezasının hesaplanmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.


KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:… , K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 18/10/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.



(X) KARŞI OY :

Dosyanın incelenmesinden; … tarih ve … sayılı Denetleme Raporu ile, davacı şirketin müşteri temsilcisinin birden çok kez vekâletsiz olarak gerçekleştirilen işlemlere aracılık ettiğinin ve telefon ile alınan müşteri emirlerine ilişkin ses kayıtlarının tutulmadığının tespit edildiği, bunun üzerine davacı şirkete Seri:V, No:46 sayılı Tebliğ'in 12/3 maddesinde düzenlenen hükmün birden fazla defa ihlâl edildiği gerekçesiyle 6362 sayılı Kanun'un 105. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 55.476,00-TL; Seri:V, No:6 sayılı Aracılık Faaliyetlerinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğ'in (Seri: V, No:6 sayılı Tebliğ) 9/2 maddesinde düzenlenen telefon ile alınan müşteri emirlerine ilişkin ses kayıtlarının tutulmasının zorunlu olduğuna ilişkin hükmün birden fazla defa ihlâl edildiği gerekçesiyle 6362 sayılı Kanunun 105. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı şirkete 55.476,00-TL idari para cezası kesildiği anlaşılmaktadır.
Davacı şirket hakkında Seri:V, No:46 sayılı Tebliğ'in 12/3 maddesinde düzenlenen hükmün birden fazla defa ihlâl edildiği gerekçesiyle 6362 sayılı Kanun'un 105. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tesis edilen 55.476,00-TL idari para cezası işlemine karşı açılan dava, … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı ile reddedilmiş ve karar Dairemizin 25/02/2021 tarih ve E:2015/2431, K:2021728 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
Aynı Denetleme Raporu ile tespit edilen ve aynı dönemde gerçekleşen davacı şirket temsilcisinin birden fazla telefon görüşmesi fiiliyle Aracılık Faaliyetlerinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğ'in (Seri: V, No:6 sayılı Tebliğ) 9/2. maddesinin ve Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ'in (Seri:V, No:46 sayılı Tebliğ) 12/3. maddesinin ihlâl edilmiş olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümü için "non bis in idem" ilkesi ile "içtima" kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Fikri içtima" başlıklı 44. maddesinde; "İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır." kuralına yer verilmiştir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı kuralına yer verilmiştir. Aynı Kanun'un "İçtima" başlıklı 15. maddesinin birinci fıkrasında bir fiil ile birden fazla kabahatin işlenmesi hâlinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idarî para cezası öngörülmüşse, en ağır idarî para cezasının verileceği, bu kabahatlerle ilgili olarak Kanun'da idarî para cezasından başka idarî yaptırımlar da öngörülmüş ise, bu yaptırımların her birinin uygulanmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 7 numaralı Ek Protokolü'nün "Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı" başlıklı 4. maddesinin ilk fıkrasında; "Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm edilemez." kuralı yer almıştır.
Tek fiile tek ceza bir genel hukuk ilkesi olup, bir kimsenin aynı fiilinden dolayı birden fazla yargılanamamasını ve cezalandırılamamasını ifade etmektedir. Bu ilke kural olarak idarî cezalar için de geçerlidir. Bu bağlamda bir kimseye aynı fiili nedeniyle birden fazla idarî ceza verilmesi durumunda, "non bis in idem" ilkesine aykırılık nedeniyle ilk cezadan sonraki ceza veya cezalar hukuka aykırı kabul edilecektir. Bu ilkenin arka planında yatan düşünce, bir kimsenin aynı fiilinden dolayı birden fazla yargılanması durumunda, yargılamanın birinde suçlu diğerinde suçsuz görülmesi veya farklı yargılamalarda sorumluluğunun ağırlığının farklı seviyelerde görülmesi gibi olası kaotik sonuçların engellenmesi ve ayrıca, aynı fiil nedeniyle mükerrer cezalandırmanın adil görülmemesidir. Bu konuda Kabahatler Kanunu'nun m.15/1 hükmü özel bir düzenleme getirmektedir. Buna göre, aynı fiil nedeniyle iki ayrı idarî para cezası öngörülmüşse, bu cezaların her ikisi de uygulanamayacak ve sadece biri ve en ağırı uygulanacaktır. Ancak aynı fiilden dolayı hem idari para cezası hem de diğer bir idari yaptırım öngörülmüşse, hem idari para cezası hem de diğer idari yaptırım aynı anda uygulanabilecektir. Bir başka ifade ile, kanun koyucu bir fiille ihlâl edilen birden fazla kabahati, idari para cezaları yönünden fikri içtimaya, diğer yaptırımlar yönünden ise gerçek içtimaya tabi tutmuştur. Nitekim bu ilke, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Ek Protokol No.7 ve 16/12/1966 tarihli Medeni ve Siyasi Haklar Paktı m.14/7 ile ulusalüstü bir hukuk normu olarak benimsenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'de aynı nitelikteki bir ihlâlden dolayı ikinci defa cezalandırmayı bu ilkeye aykırı bulmaktadır. (ULUSOY, Ali D., İdari Yaptırımlar, 2013, İstanbul, s.109-110, 113-114).
5237 sayılı Kanun'un hazırlanmasında "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.' şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnaları ise, 5237 sayılı Kanun'un “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde düzenlenmiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde hâlinde ve Kanun'un 79. maddesinde düzenlenmiş iken, 5237 sayılı Kanun’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin ikinci fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise Kanun'un 44. maddesinde düzenlenmiştir. Farklı neviden fikri içtima 5237 sayılı Kanun'un 44. maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir. Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemini” benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağırının cezasının verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir. Bu bağlamda, “tek fiil” veya “bir fiil”den ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukukî anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukukî nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukukî anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukukî anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukukî açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlâl edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tekliği, doğal anlamda değil hukukî anlamda tek olmayı ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanunî tanımında yer alan hukuksal anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. Nitekim öğretide de benzer nitelikte görüşler ileri sürülmüştür (Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara, 2016, s. 492 vd., Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayımcılık, 3. Bası, İstanbul, 2013, s. 462 vd., Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 7. Bası, Ankara, 2013, s. 653 vb.).
5237 sayılı Kanun'un genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartlarının bulunması hâlinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hâllerde bu kuralın uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Nitekim 5237 sayılı Kanun'un 212. maddesinde, sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir. Bu anlatımlara göre, farklı neviden fikri içtimanın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir. Görüldüğü gibi, kanuni istisnalar dışında, hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesi hâlinde, bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin cezasına hükmolunması kanun gereğidir. (Bkz. Yargıtay, CGK., E:2018/19-142, K:2020/329, 30/06/2020).
Davaya konu uyuşmazlıkta, davacı şirketin müşteri temsilcisi E.Ö. ile A.Ç. arasında yapıldığı tespit edilen aynı telefon görüşmelerine istinaden davacı şirkete hem vekâletnamesiz işlem yapılması hem de bu işlemlere ilişkin telefon kayıtlarının tutulmaması nedenleri ile iki ayrı idari para cezası uygulandığı anlaşılmaktadır. Davacı şirket temsilcisinin yaptığı telefon görüşmeleri tek bir fiil olup tek fiil ile birden çok kabahat işlenmiş olmaktadır. Somut olayda ise, Kabahatler Kanunu'nun içtimaya ilişkin hükümleri çerçevesinde bir fiil ile birden fazla kabahat işlenmiş olmasına ve bu kapsamda fikri içtima esasları çerçevesinde ilgili Kanun'da öngörülen iki ayrı idari para cezasının en ağır olanının -uyuşmazlıkta iki kabahatin de karşılığında aynı tutarda idari para cezası öngörülmüş olduğundan sadece birinin- uygulanması gerekirken idarece içtima hükümleri dikkate alınmaksızın aynı/tek fiil ile işlenen iki ayrı kabahatin iki ayrı idari para cezası yaptırımı uygulanmıştır.
Davalı idare tarafından iki ayrı idari para cezası uygulanmış ise de, kabahatlere ilişkin içtima hükümleri kapsamında gerçek içtima kurallarının uygulanması suretiyle, her iki kabahate ilişkin idari para cezası aynı miktarda olduğundan, sadece bir idari para cezası uygulanması gerekmekte olup, Seri:V, No:46 sayılı Tebliğ'in 12/3 maddesinde düzenlenen hükmün birden fazla defa ihlâl edildiği gerekçesiyle 6362 sayılı Kanun'un 105. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı şirkete uygulanan 55.476,00-TL idari para cezası yapılan yargılama sonucunda kesinleştiği dikkate alındığında davacı şirket tarafından işlenen kabahatlerin "fikri içtima" ilkesine uygun olarak tek bir idari para cezası yaptırımı ile cezalandırılmış olmaktadır.
Bu durumda işbu dava konusu ikinci idari para cezasının hukuki dayanağı kalmadığından, dava konusu idari para cezası tesisine ilişkin Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığı ve işlemin iptali gerektiği düşüncesiyle, temyiz talebinin kabulü ile davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi