13. Hukuk Dairesi 2016/22865 E. , 2018/5902 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, göz muayenesi için davalı hastaneye gittiğini ve diğer davalı Dr.... tarafından muayene edildiğini, gözünde katarakt olduğunun ve alınması gerektiğinin söylendiğini, 11.10.2012 tarihinde davalı doktor tarafından ameliyat edildiğini, davalı doktorun hatalı, acemi ve ihmalkar müdahalelerine maruz kaldığını ve aşırı ağrı çektiğini, aradan 20 gün geçmesine rağmen ne görebildiğini ne de ağrısının dindiğini, akabinde göz merceği takılması için ameliyata alındığını, ancak ameliyat sırasında yere düşen merceğin, büyük bir basiretsizlikle yerden alınarak gözüne takıldığını, sonrasında gözünün değil görmek daha da kapandığını, ancak kendisinin hep iyi durumda olduğu söylenerek oyalandığını, sonrasında başvurduğu hastanelerde gözündeki yanma ve batma hissinin ameliyat sırasında gözünde kalan iplikten kaynaklandığının söylendiğini, uzun tedaviler gördüğünü, ancak sol gözünün hiçbir şekilde görmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL maddi, 80.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı doktorun hatalı operasyonları ve ihmali davranışları ile tek gözün görme yetisini kaybettiği iddiasına dayalı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, yargılama sırasında alınan 10.04.2015 tarihli Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu"nun raporu ve savcılıkta görülen soruşturma sırasında alınan 16.07.2014 tarihli Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu"nun raporu hükme esas alınmıştır. Her iki rapor da davalılara kusur atfetmemiş, komplikasyon olduğunu belirtmiştir. Ancak, dosya kapsamı incelendiğinde, alınan raporların davacı tarafın itirazlarını aydınlatır nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, davaya konu olayda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında dava konusu hususta uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği ve uygunluğu hususunda, davacı iddialarını aydınlatacak şekilde, davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 1.630,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.