
Esas No: 2021/1864
Karar No: 2021/2024
Karar Tarihi: 25.10.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1864 Esas 2021/2024 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1864
Karar No : 2021/2024
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Afganistan uyruklu olan davacının uluslararası koruma talebinin reddine yönelik Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün … Olur tarihli işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Davacının uluslararası koruma talebinin dayanağını teşkil eden iddiaların menşe ülkesi olan (Avrupa ülkeleri arasında yer almayan) Afganistan'a ilişkin olması nedeniyle, davacının mülteci sıfatını kazanmasının mümkün olmadığı,
Somut olayda davacının ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle ülkesine iade edildiği takdirde zulme uğrayacağına ilişkin herhangi bir iddiasının olmadığı görüldüğünden, davacının durumunun, şartlı mülteci statüsüne uymadığının anlaşıldığı,
6458 sayılı Kanun'un 63. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, ikincil koruma statüsü için "ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak olmak" durumunun ikincil koruma statüsü verilmesi için yeterli görüldüğü,
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin bir çok kararında (Klein–Rusya; N– İsveç; M.S.S. – Belçika ve Yunanistan davalarında olduğu gibi) belirttiği üzere iade edilecek ülkenin durumu hakkında, hükümetler ve hükümetlerarası kuruluşlar ile hükümet dışı kuruluşların hazırladığı raporların dikkate alınması gerektiği,
Her ne kadar davalı idare tarafından savunma dilekçesinde, davacının başvurusunun şartlı mülteci ve ikincil koruma statüleri açısından değerlendirildiği belirtilmiş ise de, başvuruların değerlendirilmesi aşamasında etkin ve adil bir şekilde karar verilebilmesi için davacının menşe ülkesi olan Afganistan hakkındaki güncel bilgilerin de davacının iddialarının ışığı altında değerlendirilmesi gerektiğinin kuşkusuz olduğu,
Gelinen noktada, davalı idarece davacının menşe ülkesi olan Afganistan hakkındaki güncel bilgiler de göz önünde bulundurularak davacının durumu hakkında 6458 sayılı Kanun'un 63. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı,
Yapılan açıklamaların yeniden değerlendirilmesiyle, ülke genelindeki silahlı çatışma nedeniyle, ayrım gözetmeyen şiddet hareketlerine maruz kalma riskinden bahseden davacının uluslararası koruma talebinin, 6458 sayılı Kanunun 63. maddesinde düzenlenen ikincil koruma statüsü açısından menşe ülke hakkında ulusal, uluslararası kuruluşlar (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği vs.) ve sivil toplum örgütleri ile ülkemizin Afganistan'da bulunan Büyükelçiliği veya konsolosluklarınca hazırlanan varsa raporlar dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekirken; belirtilen hususlara riayet edilmeksizin tesis edilen davacının uluslararası koruma talebinin reddine yönelik dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 01/03/2018 tarih ve E:2016/220, K:2018/966 sayılı kararıyla;
Dosya içerisinde yer alan davacıya ait 10/09/2014 tarihli Kayıt Formu incelendiğinde; davacının, sinirsel, Hepatit C ve hemofili hastalığının olduğunu ve bu hastalıklarla ilgili olarak ülkesinde tedavi imkanı olmadığından Türkiye'ye geldiğini belirttiği; 16/09/2014 tarihli mülakat formunda ise, davacının, menşe ülkesinde tedavi imkanlarının kısıtlı olduğundan tedavi olabilmek için Türkiye'ye geldiğini, bu sebeple daha önce de Türkiye'ye bir kaç defa gelmesine rağmen maddi imkanı olmadığından ülkesine döndüğünü, hem tedavisini yaptırmak hem de yanında olan 3 kızının sosyal imkanlara kavuşmasını sağlayabilmek için uluslararası koruma başvurusunda bulunduğunu beyan ettiği; davacıyla yapılan mülakat sonucu düzenlenen 16/09/2014 tarihli Mülakat Raporunda ise, yabancının iltica-sığınma için gerekli kıstasları taşımadığı, ekonomik amaçlı göçmen statüsünde olduğu belirtilerek olumsuz kanaate varıldığı da dikkate alındığında; davacının menşe ülkesinden sağlık sorunu ve ekonomik sıkıntılar yüzünden ayrıldığının mülakatındaki beyanları ile sabit olduğu, ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle ülkesine iade edildiği takdirde zulme uğrayacağına ilişkin bir iddiasının olmadığının anlaşıldığı, her ne kadar dava dilekçesinde, Afganistan'da silahlı çatışma ve ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri olduğuna ilişkin iddia da bulunulmuş ise de, başvuru ve mülakat aşamalarında ileri sürülmeyen bu hususun sonradan dava aşamasında ileri sürülmesinin tutarlı bulunmadığı, mülakatında ülkesine dönmesi durumunda sadece sağlık sorunlarının devam edeceğini beyan eden davacının zulme maruz kalacağına yönelik gerçek bir risk durumunun olmadığı sonucuna varıldığı,
Diğer taraftan, davacının, herhangi bir siyasi, dini veya sosyal gruba mensubiyetinin bulunmadığı, hayatı boyunca herhangi bir kötü muameleye maruz kalmadığı, aile üyelerinden herhangi birinin yetkililerle sorun yaşamadığı, annesi, 1 erkek, 3 kız kardeşinin de Afganistan'da yaşadığına yönelik beyanları da dikkate alındığında; davacının ileri sürdüğü hususların, kararda yer alan mevzuat uyarınca ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağını haklı kılacak sebepler olarak değerlendirilemeyeceği gibi, davacının geri gönderilmesi durumunda zulme uğrayacağına ilişkin somut ve ciddi bilgi ve belgenin bulunmadığı görüldüğünden, ülkesine dönmemesinin zulüm görme ve baskı korkusundan kaynaklanmadığının anlaşıldığı,
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Soering/Birleşik Krallık davasında da, başvuranın kötü muameleye maruz kalma konusunda “gerçek bir risk” ile yüz yüze olduğuna dair maddi gerekçeler varsa, iade/sınırdışı eden Devletin sorumluluğundan bahsedilebileceğinin belirtildiği,
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Ocak 1991 tarihli A. and K. v. Turkey (Başvuru No.14401/88) kararında, başvuranların sınırdışı edilmesi halinde insanlık dışı ya da kötü muamele göreceklerine dair ciddî bir tehdidin bulunmaması gerekçesiyle başvurularının kabul edilemez bulunduğu,
Somut olayda da; davacının, geçmişteki hangi fiili veya durumları nedeniyle ülkesine iadesi halinde zulme maruz kalacağı konusunu maddi gerekçelere dayandıramadığı gibi, davalı idare tarafından dosyaya sunulan Afganistan'da Güvenlik başlıklı menşe ülke raporunda, İngiltere Göç İdaresinin, İngiltere'den Kabil'e gönderilenlerin ülke içinde yer değiştirenlerden daha iyi durumda oldukları, Kabil'in ülkenin en az çatışmanın meydana geldiği ve uluslararası güçlerin en iyi birliklerinin bulunduğu yerlerden ve ülke içinde yer değiştirmenin genel anlamda uygulanabilir bir seçenek olduğu belirtildiğinden, davacının ülkesi içinde dahili kaçış ve yer değiştirme alternatifinin bulunduğunun belirtildiği,
Ayrıca, 6458 sayılı Kanun'un 54/1-i maddesinde uluslararası koruma başvurusu reddedilenlerin sınır dışı edileceği; 55. maddesinde ise, 54. madde kapsamında olsalar dahi, ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler; hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar hakkında sınır dışı etme kararı alınamayacağına ilişkin düzenleme uyarınca, sağlık sorununun sınır dışı işlemi tesis edilirken veya bu işleme karşı açılan davada değerlendirilmesi gerektiğinden, uluslararası koruma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan işbu davada, davacının sağlık sorunun 6458 sayılı Kanun'un 55. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılması olanağının bulunmadığının açık olduğu,
Bu durumda, uluslararası korumanın amacının başvuru sahibi kişilerin ülkede kararda yer verilen ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri uyarınca belirlenen sebepler dışında kalmalarına izin verilmesi şeklinde değerlendirilemeyeceği ve anılan statünün amacının zulme uğrama korkusu içinde bulunan ve gerçekten bu riski taşıyan şahısların ülkede belirlenen statü içerisinde kalmalarına izin vermek olduğu hususları göz önünde bulundurulduğunda; davacının uluslararası koruma başvurusunun kabulüne olanak sağlayacak şartların mevcut olmadığının dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılması nedeniyle davalı idare tarafından davacı hakkında, talebinin bireysel olarak değerlendirilerek uluslararası koruma için gereken kriterleri taşımadığı gerekçesiyle ulusal mevzuata ve Türkiye'nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalara uygun olarak verilen uluslararası koruma başvurusunun reddine ilişkin kararın iptali yolundaki idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılarak … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Yapılan açıklamaların yeniden değerlendirilmesiyle, davacının Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı'na bağlı olan Kabil'deki bir şirkette çalışması nedeniyle Taliban tarafından ölümle tehdit edildiği yönünde iddiaları bulunduğu, buna ilişkin tehdit mektubu ve söz konusu şirkette çalıştığını gösterir belgeyi dava dosyasına sunduğu, ayrıca ülke genelindeki silahlı çatışma nedeniyle, ayrım gözetmeyen şiddet hareketlerine maruz kalma riskinden bahseden davacının uluslararası koruma talebi hakkında iddiaları yönünden yeterince inceleme ve araştırma yapılmadığı, başka bir ifadeyle davacının ülkesine geri gönderilmesi halinde zulme uğrama riskinin olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulmadığı gerekçesi eklenmek suretiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının mülakat formundaki beyanları ile dava dilekçesindeki beyanlarının çelişkili olduğu, dava konusu işlemde de mülakat formundaki beyanların esas alınması nedeniyle davacının iddialarının işlemin hukukiliğini etkilemeyeceği, davacının menşe ülkesinde kalmasının ya da oraya dönmesinin hayatını katlanılmaz hale getireceğini makul bir düzeyde ortaya koyamadığı, daha önce de birkaç kez ülkemize gelip tekrar Afganistan'a dönen davacının haklı bir zulüm korkusu taşımadığının açık olduğu, uluslararası koruma başvurularının bireysel olarak incelendiği belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, sadece bir defa Türkiye'ye gelip tekrar Afganistan'a döndüğü, Taliban tarafından kendisine gönderilen tehdit mektubu ve telefonları, boşandığı eşinin tanıdık düşmanları tarafından alınan tehditler üzerine elindeki her şeyi satarak Türkiye'ye geldikten sonra sığınma talebinde bulunduğu, tarafına tek bir tercüman tarafından mülakata alınacağının söylendiği, mülakatın ayaküstü on beş dakika olarak yapıldığı ve sadece ad soyad, din, meslek ve Türkiye'ye gelme sebebi gibi genel soruların sorulduğu, tüm soruları doğru ve eksiksiz bir şekilde cevapladığı gibi Türkiye'ye gelme sebebinin de Taliban tarafından tehdit edilmesi olduğunu, benzer birçok tehdit aldığını ve ne kendisinin ne de çocuklarının Afganistan'da can güvenliğinin olmadığını anlatması ve Amerikalılarla çalıştığını gösteren belge ve tehdit mektuplarını sunmasına rağmen görevli tercümanın bu belgeleri almayıp kendileri için bir önemi olmadığını belirttiği, tarafına verilen kağıda Türkiye'ye gelme sebebini kendi dilinde Taliban tarafından tehdit edilmesi olarak yazdığı, yapılan mülakatın yasaya ve hukuka uygun olmadığı, Birleşmiş Milletler tarafından yapılan mülakatın 4 saat sürdüğü ve sığınma talebinin kabul edildiği, dava konusu işlemin Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ : Davacı tarafından mülakat aşamasında ileri sürülmeyen hususların daha sonra dava aşamasında ileri sürülmesi nedeniyle davacının can güvenliğine ilişkin iddiaların başvuru tarihi itibarıyla gerçeği yansıtmadığı, mülakat esnasında alınan beyanlarıyla, sağlık sorunları ve maddi imkansızlık nedeniyle Türkiye'ye geldiğinin sabit olması nedeniyle uluslararası koruma şartlarını taşımadığı anlaşılan davacının, uluslararası koruma talebinin reddine ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, temyiz isteminin kabulü ile ... İdare Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Afganistan uyruklu olan davacının 04/07/2014 tarihinde yasal yollarla Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra 10/09/2014 tarihinde uluslararası koruma talebinde bulunduğu, başvurusunun genel usuller kapsamında bireysel olarak değerlendirilmesi sonucunda … Olur tarihli Göç İdaresi Genel Müdürlüğü işlemi ile reddedilmesi üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
11/04/2013 tarih ve 28615 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 3. maddesinde; "(1) Bu Kanunun uygulanmasında;... d) Başvuru sahibi: Uluslararası koruma talebinde bulunan ve henüz başvurusu hakkında son karar verilmemiş olan kişiyi,.... r) Uluslararası koruma: Mülteci, şartlı mülteci veya ikincil koruma statüsünü,...ifade eder." hükmü; 62. maddesinde, "(1) Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı mülteci statüsü verilir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir." hükmü; 63. maddesinde, "(1) Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen; ancak, menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde; a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek, b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak, c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak, olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir." hükmü; 75. maddesinde de, "(1) Etkin ve adil karar verebilmek amacıyla, başvuru sahibiyle kayıt tarihinden itibaren otuz gün içinde bireysel mülakat yapılır. Mülakatın mahremiyeti dikkate alınarak, kişiye kendisini en iyi şekilde ifade etme imkânı tanınır. Ancak, aile üyelerinin de bulunmasının gerekli görüldüğü durumlarda, kişinin muvafakati alınarak mülakat aile üyeleriyle birlikte yapılabilir. Başvuru sahibinin talebi üzerine, avukatı gözlemci olarak mülakata katılabilir. (2) Başvuru sahibi, yetkililerle iş birliği yapmak ve uluslararası koruma başvurusunu destekleyecek tüm bilgi ve belgeleri sunmakla yükümlüdür. (3) Özel ihtiyaç sahipleriyle yapılacak mülakatlarda, bu kişilerin özel durumları göz önünde bulundurulur. Çocuğun mülakatında psikolog, çocuk gelişimci veya sosyal çalışmacı ya da ebeveyni veya yasal temsilcisi hazır bulunabilir. (4) Mülakatın gerçekleştirilememesi hâlinde, yeni mülakat tarihi belirlenir ve ilgili kişiye tebliğ edilir. Mülakat tarihleri arasında en az on gün bulunur. (5) Gerekli görüldüğünde başvuru sahibiyle ek mülakatlar yapılabilir. (6) Mülakatlar sesli veya görsel olarak kayıt altına alınabilir. Bu durumda mülakat yapılan kişi bilgilendirilir. Her mülakatın sonunda tutanak düzenlenir, bir örneği mülakat yapılan kişiye verilir." hükmü yer almaktadır.
29/08/1961 tarih ve 359 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Protokolün 1. maddesi uyarınca bu Sözleşmenin; ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağından haklı olarak korktuğu için vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ve vatandaşı olduğu ülkenin himayesinden istifade edemeyen veya korkudan dolayı istifade etmek istemeyen ya da uyruğu yoksa ve önceden ikamet ettiği ülke dışında bulunuyorsa oraya dönmeyen veya korkusundan dolayı dönmek istemeyen her şahsa uygulanacağı kuralı öngörülmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Sözleşmenin 1. maddesine çekince koyarak, yalnızca Avrupa'dan gelenlere mülteci statüsü tanımakta olup, Avrupa dışından gelenlere ise sığınmacı statüsü tanımaktadır.
Anılan Sözleşmenin 33. maddesinde de, "1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tâbiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez." hükmünü içermektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uluslararası koruma, uluslararası ve ulusal mevzuatta belirtildiği şekilde; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesinden dolayı haklı sebeplere bağlı olarak zulme uğrama korkusu içinde bulunan ve vatandaşı olduğu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da haklı sebeplere bağlı olarak yararlanmak istemeyen ya da önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan ve oraya dönemeyen veya dönmek istemeyen yabancılar ile bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesi dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korkusu nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişilere sağlanan statüdür. Bu statüden yararlanabilmenin ilk koşulu ise meydana gelen olaylar nedeniyle ve söz konusu olaylar sonucunda haklı nedenlere dayanan zulüm korkusudur. Zulüm korkusunun ilgilinin ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerine dayanması gerekmektedir. Zulüm kavramı ise ilgilinin yaşamı, özgürlüğü, ayrımcılığa maruz kalmaması vb. gibi kişinin hayatını çekilmez duruma sokan nesnel durumları da olabileceği gibi, kişi yönünden öznel olarak değerlendirilebilecek durumları kapsar.
Uluslararası koruma başvurusu halinde ortada haklı sebeplere dayanan zulüm korkusunun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu değerlendirme başvuranın nesnel ve öznel durumları göz önüne alınarak yapılmalıdır. Nesnel unsurlar başvurucunun menşe ülkesindeki koşulların somut olarak ele alınmasını gerektirmekte ve bu unsurlar sonuçta başvurucunun öznel unsurlardaki korkusunun saptanmasında önem arz arzetmektedir. Bu nedenle yapılacak mülakatlarda ilgililerin söz konusu zulüm korkusunu makul bir düzeyde ortaya koyabilmeleri gerekir. Yapılan mülakat sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesinin yapılması ve kişinin içinde bulunduğu veya yaşadığı korkunun, makul olup olmadığının ve buna bağlı bir risk değerlendirmesinin yapılması gereklidir.
Davacının menşe ülkesi Avrupa ülkeleri arasında yer almadığından, mülteci sıfatını kazanması mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, şartlı mülteci statüsünün kazanılması için ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korkma durumunun söz konusu olması, ikincil koruma statüsü elde edebilmek için ise menşe ülkesine gönderilmesi halinde, ölüm cezasına mahkûm olacağı veya ölüm cezasının infaz edileceği, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı, uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacağı durumunun söz konusu olması gerekmektedir.
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacıya ait 10/09/2014 tarihli Kayıt Formunda; davacının, sinirsel, Hepatit C ve hemofili hastalığının olduğunu ve bu hastalıklarla ilgili olarak ülkesinde tedavi imkanı olmadığından Türkiye'ye geldiğini belirttiği; 16/09/2014 tarihli mülakat formunda ise davacının, menşe ülkesinde tedavi imkanlarının kısıtlı olduğundan tedavi olabilmek için Türkiye'ye geldiğini, bu sebeple daha önce de Türkiye'ye bir kaç defa gelmesine rağmen maddi imkanı olmadığından ülkesine döndüğünü, hem tedavisini yaptırmak hem de yanında olan 3 kızının sosyal imkanlara kavuşmasını sağlayabilmek için uluslararası koruma başvurusunda bulunduğunu, herhangi bir siyasi, dini veya sosyal gruba mensubiyetinin bulunmadığı, hayatı boyunca herhangi bir kötü muameleye maruz kalmadığı, aile üyelerinden herhangi birinin yetkililerle sorun yaşamadığı, annesi, 2 erkek, 3 kız kardeşinin de Afganistan'da yaşadığını beyan ettiği; davacıyla yapılan mülakat sonucu düzenlenen 16/09/2014 tarihli Mülakat Raporunda ise, yabancının iltica-sığınma için gerekli kıstasları taşımadığı, ekonomik amaçlı göçmen statüsünde olduğu belirtilerek olumsuz kanaate varıldığı, akabinde davacının uluslararası koruma başvurusunun reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle açılan temyizen incelenen davaya ait 12/12/2014 tarihli dava dilekçesinde, davacının sağlık sorunlarından ve Afganistan'da can güvenliğinin olmadığından bahsettiği, davalı idarenin temyiz talebine 18/04/2016 tarihli dilekçe ile verilen cevapta, Afganistan'da Amerikan ordusuna hizmet veren bir şirkette çalışması nedeniyle Taliban yönetimi tarafından kendisi ve ailesinin infazına karar verildiği, bu nedenle Türkiye'ye sığındığını, ülkesine geri dönerse ailesiyle birlikte öldürüleceğini belirterek dava dosyasına tehdit mektubu ve çalıştığı şirkete ilişkin belgeler sunduğu, 13/06/2018 tarihli karar düzeltme talebine ilişkin dilekçede ve davanın devamında ise, anılan iddialarına ek olarak davalı idarece yapılan mülakatta can güvenliğine ilişkin alınan tehditlerle ilgili evrakların incelenmediği ve bu konuda dinlenilmediği, bu nedenle mülakatın hukuka aykırı olduğu iddiasına yer verdiği anlaşılmaktadır.
Davacının menşe ülkesinden sağlık sorunu ve ekonomik sıkıntılar yüzünden ayrıldığı mülakatındaki beyanları ile sabit olup, ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle ülkesine iade edildiği takdirde zulme uğrayacağına ilişkin bir iddiası olmadığı görüldüğünden, davacının durumunun, şartlı mülteci statüsüne uymadığı ve ülkesine dönmemesinin zulüm görme ve baskı korkusundan kaynaklanmadığının anlaşıldığı, her ne kadar dava aşamasında farklı tarihli dilekçelerle davacı tarafından, can güvenliğinin olmadığı, öldürüleceğine dair tehdit mektubu aldığı yönünde iddialarda bulunulmuş ise de; başvuru ve mülakat aşamalarında ileri sürülmeyen bu hususun sonradan dava aşamasında ileri sürülmesi tutarlı bulunmamakta, mülakatında ülkesine dönmesi durumunda sadece sağlık sorunlarının devam edeceğini beyan eden davacının zulme maruz kalacağına yönelik gerçek bir risk durumunun olmadığı sonucuna varılmakla, mülakat aşamasında can güvenliği hususunun davalı idarece dinlenilmediğine yönelik iddiaya, bu iddianın dava açıldıktan çok sonra ileri sürülmüş olması ve mülakat formlarında davacı ile birlikte tercüman imzasının yer alması nedeniyle itibar edilmemiştir.
Diğer taraftan 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendinde, uluslararası koruma başvurusu reddedilenlerin sınır dışı edileceği; 55. maddesinde ise, 54. madde kapsamında olsalar dahi, ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler; hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar hakkında sınır dışı etme kararı alınamayacağına ilişkin düzenleme uyarınca, sağlık sorununun sınır dışı işlemi tesis edilirken veya bu işleme karşı açılan davada değerlendirilmesi gerektiğinden, uluslararası koruma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan işbu davada, davacının sağlık sorunun 6458 sayılı Kanun'un 55. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılamayacağı açıktır.
Davacının uluslararası koruma başvurusunun kabulüne olanak sağlayacak şartların mevcut olmadığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığından davalı idare tarafından davacı hakkında, talebinin bireysel olarak değerlendirilerek uluslararası koruma için gereken kriterleri taşımadığı gerekçesiyle ulusal mevzuata ve Türkiye'nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalara uygun olarak verilen uluslararası koruma başvurusunun reddine ilişkin kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yolundaki ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin … İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/10/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; … İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.