9. Hukuk Dairesi 2017/21473 E. , 2019/5188 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan Erma Sosyal Hizmetler Özel Güvenlik Gıda İnş. Nak. Taah. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 01.10.2005-30.05.2014 tarihleri arasında davalı belediyede taşeron şirketler emrinde greyder operatörü-şoför olarak çalıştığını, 2007 yılında emekli olduktan sonra da kesintisiz çalıştığı davalı işyerinde davalı ... Başkanlığının asıl işveren konumunda olması nedeni ile hukuken taleplerinin tamamından sorumlu olduğunu, diğer davalı şirketin ise son alt işveren olarak sorumlu olduğunu, iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini, çalıştığı süre boyunca sadece on gün ücretli izin kullandığını iddia ederek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacaklarını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, ihaleyi alan şirket ile davalı ... arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının davalı ... ile hiçbir hizmet ilişkisinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, Kapaklı Belediyesi ile davalı şirket arasında hizmet alımına ilişkin bir sözleşme imzalandığını, davalı şirket işinin ihale yoluyla belirli süre için alındığını, ayrıca 11.09.2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6552 Sayılı Yasanın madde 8/a hükmü gereği, sözleşmesi 1475 Sayılı İş Kanunu"nun 14. maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların kıdem tazminatlarının kamu kurum veya kuruluşları tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi gerektiğini, davacının şirket bünyesinde 01.01.2011-31.05.2014 tarihleri arasında çalıştığını, işin ve iş sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle iş ilişkisinin sona erdiğini, davacının şirket bünyesinde çalıştığı döneme ait yıllık izinlerini kullandığını, daha önceki dönemlerde de belediyenin işçisi olması nedeniyle sorumluluğun belediyeye ait olması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yargılama Süreci ve Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacı davasından feragat ettiğinden HMK 307. maddesi gereğince feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizce bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle; ilk derece mahkemesince davalı ... ile Erma Sos. Hiz. Özel Güv. Gıda İnş. Nak. Taah. Tic. Ltd. Şti. arasındaki teselsül ilişkisinin ihtiyari dava arkadaşlığı olmasına karşın, yanılgılı değerlendirme ile mecburi dava arkadaşlığı olarak kabul edilerek, davacı tarafından davalı ... Belediyesi"ne karşı açtığı davadan feragat etmesi nedeniyle davalı şirket aleyhine açılan davanın da feragat ile son bulduğunun kabulü hatalıdır. Mahkemece davalı Erma Sos. Hiz. Özel Güv. Gıda İnş. Nak. Taah. Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın esasının incelenerek değerlerlendirilmesi ve sonucuna göre davacının talep ettiği kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacakları hakkında bir karar verilmesi gerekir, denilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı ... Belediyesi"ne karşı açtığı davasından feragat ettiğinden HMK"nın 307. maddesi gereğince feragat nedeni ile davanın reddine, davalı şirkete karşı açtığı davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı yasal süresi içinde davalı Erma Sos. Hiz. Özel Güv. Gıda İnş. Nak. Taah. Tic. Ltd. Şti. vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dava tarihinin 15/01/2015 olmasına rağmen gerekçeli karar başlığında 02/03/2016 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi bir hata olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.
2-Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. "Hukuki Dinlenilme Hakkı" gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının) ihlâlidir.
HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemenin gerekçeli kararının "değerlendirme" bölümünde bu dava ile hiç bir ilgisi olmayan muhtemelen başka bir dava dosyasına ilişkin açıklamalar yapılmıştır.
Mahkemenin gerekçeli kararının içerik itibarı ile dosyaya ait olmadığı çok açıktır.
Yukarıdaki açıklamalar karşısında bir bütün ve dosyaya özgü olması gereken gerekçeli karar başka bir dosya ile karıştırılmış olup, bu husus aynı zamanda belgelendirmeyi de bozucu nitelikte olduğundan hatalıdır.
3-Taraflar arasında bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı ihtilaflıdır.
Mahkemenin ilk kararı davacının temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur.
Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili ıslah dilekçesi ile taleplerini artırmış, Mahkemece ıslaha değer verilerek davanın davalı şirket yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04/02/1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK. nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Yargıtay Kanunu"nun 45/5. maddesi “İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerini ve Adliye Mahkemelerini bağlayacağı “ hükmünü içermektedir.
Yargıtay Kanunu"nun 45/5. maddesi karşısında Dairemizce, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı kararına uygun karar verilmesi gerekmiştir.
Bozma sonrası ıslah olmayacağından mahkemece alınan dilekçeye itibar edilerek karar verilmesi hatalı olup, kısmi talep edilen miktarın tahsili, kalan miktarın tespiti ile yetinilmesi gerekmektedir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 11/03/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.