
Esas No: 2020/379
Karar No: 2021/1481
Karar Tarihi: 03.11.2021
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2020/379 Esas 2021/1481 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/379
Karar No : 2021/1481
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket lehine tesis edilen üst hakkından kaynaklanan yabancı para ile olan ve sözleşmeyle belirlenen tarihte yapılan taksit ödemesi sonrasında kalan borç bakiyesinin, T.C. Merkez Bankasının açıkladığı kur üzerinden değerleme yapılarak oluşan kur farklarının 2010 hesap döneminde gider kaydedilmesi gerektiği ihtirazi kaydıyla verilen kurumlar vergisi beyannamesine bağlı olarak 3.369.080,00 TL olumsuz değerleme farkı oluştuğu belirtilerek, oluşan bu değerleme farkının kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmak suretiyle kurumlar vergisi beyanının düzeltilmesi istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı:
Davacı şirket lehine mülkiyeti … Vakfına ait olan taşınmaz üzerinde 33 yıl süreli olarak 90.550.000 USD (121.518.100,00 TL) bedelle bağımsız ve sürekli üst hakkı tesis edilmiştir.
Tesis edilen üst hakkına ait bedelin 2010 yılı dönem sonu itibariyle değerlemesi yapılmayarak ihtirazi kayıtla kurumlar vergisi beyannamesi verilmiş ve 532.134,53 TL kâr çıktığı, üst hakkı işleminden doğan borç bakiyesi değerlemesinin yapılması durumunda ise 2.836.975,47 TL zarar çıktığı, dolayısıyla ihtirazi kayıtla verilen beyana bağlı olarak 3.369.080,00 TL olumsuz değerleme farkı oluştuğu belirtilerek, oluşan bu değerleme farkının düzeltilmesi istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.
Davacı şirket hakkında düzenlenen 24/08/2010 tarihli vergi tekniği raporunda, davacının, mülkiyeti … Vakfına ait olan taşınmaz üzerinde 33 yıl süreli olarak tesis ettiği bağımsız ve sürekli üst hakkına ilişkin bedelin tamamının değerlemeye tabi tutulduğu ve oluşan kur farkının dönem kazançlarının hesaplanmasında dikkate alınarak vergi matrahlarının yanlış beyan edildiğinden bahisle üst hakkı kullanım bedellerine dönemsellik ilkesi uygulanmak suretiyle değerleme işlemi yapılarak ilgili dönemler kurum kazançlarının yeniden belirlendiği belirtilmiştir.
Uyuşmazlık, anılan rapora istinaden düzenlenen vergi inceleme raporuyla zarar azaltımı yapılması dolayısıyla, raporda yapılan tespite paralel olarak 2010 yılı için ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesinden kaynaklanmakta olup raporda, üst hakkı tesisi dolayısıyla yapılan ödemeler kira ödemesi gibi kabul edilerek değerleme yapıldığından, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle üst hakkına ilişkin yapılan ödemelerin hukuki niteliğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, tapu kütüğünün ayrı bir sayfasına kaydedilen, bağımsız ve sürekli nitelikte olduğu anlaşılan üst hakkının, 4721 sayılı Medeni Kanun'un 704. maddesi kapsamında taşınmaz olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bu hakkın tesisi, bir satış işlemi niteliği taşımamaktadır. Zira, üst hakkında Medeni Kanun'un 826. maddesinde açıklandığı şekliyle, bir taşınmazın altında veya üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisinin üçüncü kişiye verilmesi söz konusudur. Üst hakkı tesisinde arazi malikinin mülkiyet hakkı devam eder. Arazinin maliki, arazisini satıp, devredebilir. Arazi malikinin mükellefiyeti, resmi senetteki hükümlere uygun olarak, üst hakkı sahibinin inşaat yapmasına ve yaptığı inşaatı muhafaza etmesine katlanmaktır. Dolayısıyla, üst hakkı tesisiyle, arazinin mülkiyeti üçüncü kişiye geçmemekte, satış işleminde olduğu gibi "mülkiyetin nakli" söz konusu olmamaktadır.
Öte yandan, kiralama, kiralayana ödeyeceği belli bir bedel karşılığında, belirli bir sürede, belirli bir şeyin veya hakkın kullanılması yetkisini sağlayan ve taraflarca birbirine karşı ileri sürülebilecek nitelikte olan Borçlar Kanunu'na ya da Gayrimenkul Kiralamaları Hakkında Kanun hükümlerine göre tesis edilen şahsi bir haktır. Bu itibarla, üst hakkı tesisi ile kiralama işleminin kuruluşundan sona ermesine kadar tesisi, taraflara konusu üzerinde tanıdığı haklar ve yüklediği borçlar, sona erme biçim ve şartları, üçüncü kişilerle olan ilişki yönünden doğurduğu sonuçları, akde uygulanacak hükümleri, niteliği ile birbirinden tamamen farklı olması nedeniyle üst hakkı tesisinin bir kiralama olarak değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir.
Bu bakımdan, üst hakkından kaynaklanan borçlar 213 sayılı Kanunun 285. maddesine göre değerlemeye tabi tutulacağından, bu madde uyarınca değerleme yapılmaksızın ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerinden tahakkuk yapılmasında ve bu yolla oluşan değerleme farkında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Mahkeme bu gerekçeyle dava konusu değerleme farkını iptal etmiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 25/12/2017 tarih ve E:2013/575, K:2017/8939 sayılı kararı:
Dava konusu olayda, davacı lehine tesis edilen üst hakkı ve üst hakkına istinaden belirlenen bedelin değerlemesinden kaynaklı uyuşmazlık söz konusudur.
Mahkeme kararında belirtildiği üzere üst hakkı taşınmaz gibi kabul edilse bile, üst hakkı bedelinin taşınmaz satışı gibi değerlemeye tabi tutulması hatalı olacaktır. Zira taşınmaz satışında ortada tahakkuk etmiş bir alacak ve borç ilişkisi mevcuttur. Oysa davaya konu üst hakkı sözleşmesinde, tapuya davacı adına kaydedilen üst hakkına karşılık tahakkuk etmiş bir borç söz konusu değildir. Resmi senette görüldüğü belirtilen üst hakkı bedellerinin taksitler halinde inşaatın ilerleyişi ve inşaat bitiminde de işletme yılları itibarıyla ödenecek bir borç ilişkisi mevcut olduğundan, günü geldikçe ödenen bir borcun tamamının değerlemesi mümkün değildir.
Üst hakkı ne bir satış işlemi ne de bir kira ilişkisidir. Bu kapsamda vergi kanunlarında yer alan alacak ve borçlarda değerleme yapılabilmesinin satış akdi ile alacak ve borcun tahakkuk etmiş olması şartına bağlanmış olduğu düşünüldüğünde, davacının üst hakkı tesisi sonucunda taşınmaz malikine 33 yıl süresince üst hakkını kullanabildikçe ödeyeceği kullanım bedellerinin gelecek dönemlere ait olan kısmının vergi kanunlarında yer alan değerleme hükümlerinin konusuna giren tahakkuk etmiş bir borç ilişkisi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bu nedenle, davacı tarafından 2010 takvim yılı için ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine yapılan tahakkuk işleminin iptali ile mezkur yılda yararlanamadığını belirttiği olumsuz değerleme farkının düzeltilmesi talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından davayı kabul eden Mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş; davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararı:
Mahkeme aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacının uyuşmazlık konusu yılda yararlanamadığını belirttiği olumsuz değerleme farkının düzeltilmesi talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek aksi yönde verilen ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: … vakfı ile imzalanan üst hakkı sözleşmesinin bağımsız ve sürekli nitelikte olduğu, üst hakkının taşınmaz olarak işlem gördüğü, kurumlar vergisi matrahının gerçeğe uygun şekilde tespiti ve safi kurum kazancı üzerinden verginin tahakkuk etmesini sağlamak ve mükellefler yönünden katlanılması zor zararların meydana gelmesini engellemek amacıyla, yabancı para cinsindeki borçların, ilgili olduğu kurumlar vergisi dönem sonunda geçerli kurdan Türk Lirası karşılığının tespitinin zorunlu olduğu, vadeye bağlanmış borcun doğumu için gerekli muamelelerin tekemmül etmesiyle birlikte borcun tamamının tahakkuk ettiğinin kabulü gerektiği ve belirlenen vadede yapılan her bir ödeme sonrasında kalan borç bakiyesinin, geçici kurumlar vergisi beyannamelerinin ilişkin olduğu üçer aylık dönem sonlarında ve yıllık kurumlar vergisi beyannamelerinin ilişkin olduğu hesap dönemi sonlarında T.C. Merkez Bankasının açıkladığı kur üzerinden değerlendirerek, oluşan kur farklarını ilgili hesap dönemlerinde gider kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilmesi gerektiği belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacı ile … Vakfı arasında imzalanan 14/12/2005 tarihli "bağımsız ve sürekli üst hakkı sözleşmesi" ile taraflar … Vakfı'na ait Şişli ilçesi … Mahallesi … Sokağı'nda bulunan … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacı lehine 33 yıl süreli, 90.550.000 USD (121.518.100,00 TL) bedelle bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı kurulması hususunda anlaşmışlardır.
Bu sözleşmeye istinaden, tesis edilen üst hakkının tapuya taşınmaz olarak tescili sağlanmıştır.
Taraflar, sözleşmede belirlenen 90.550.000 USD (121.518.100,00 TL) tutarındaki bedelin otuz iki yıl içinde her bir yıl için belirlenen tutarlarda ödenmesi konusunda mutabakata varmışlardır. Buna göre, imar durumu malik tarafından onaylandığında 1.000.000 USD, inşaat zemin seviyesine geldiğinde veya imar durumunun alınmasından itibaren 26. ayın bittiği iş günü 1.000.000 USD, sonrasında ise her bir işletme dönemi için kararlaştırılan tutar üzerinden ödenecek şekilde bir ödeme planı oluşturulmuştur.
Davacı şirket, belirlenen vadede yaptığı her bir ödeme sonrasında kalan borç bakiyesini, geçici kurumlar vergisi beyannamelerinin ilişkin olduğu üçer aylık dönem sonlarında ve yıllık kurumlar vergisi beyannamelerinin ilişkin olduğu hesap dönemi sonlarında T.C. Merkez Bankasının açıkladığı kur üzerinden değerlemeye tabi tutarak oluşan kur farklarını ilgili hesap dönemlerinde gider kaydetmek suretiyle muhasebeleştirmiştir.
Davacı, 12/07/2010 tarihinde 2005 ilâ 2009 dönemleri bakımından incelemeye alınmış ve hakkında vergi tekniği raporu düzenlenmiştir.
Vergi tekniği raporunda özetle şu tespitlere yer verilmiştir:
- Mükellefin 33 yıl süresince sözleşmeye konu üst hakkını kullanabildikçe ödeyeceği üst hakkı kullanım bedellerinin gelecek döneme ait olan kısmının vergi kanunlarında yer alan değerleme hükümlerinin konusuna giren tahakkuk etmiş bir borç olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
- Üst hakkı kullanım bedellerinin dönemsellik ilkesine uygun olarak değerlemeye tabi tutulması gerekir.
Şöyle ki; üst hakkı bedeli, ilgili yıla ait kullanım bedeli olup ödenecek dönemde tahakkuk edeceğinden ve hakkın ilgili yılda kullanılması durumunda ödeneceğinden lehine üst hakkı tesis edilen şirket üst hakkı bedeli ödemelerinden her birini ancak ilişkin olduğu hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahında gider olarak dikkate alabilecektir.
- Değerleme ölçüsü 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda açık biçimde belirtilmeyen üst hakkı kullanım bedellerinin, Kanun'un 289. maddesi uyarınca, varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değerleriyle değerlenmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle üst hakkı kullanım bedellerinin başlangıçta kaydedilen değerinin dışında bir değişime gitmemesi gerekir.
Anılan vergi tekniği raporu üzerine, davacı şirket tarafından, tesis edilen üst hakkına ait bedelin 2010 yılı dönem sonu itibariyle değerlemesi yapılmayarak ihtirazi kayıtla kurumlar vergisi beyannamesi verilmiş ve 532.134,53 TL kâr çıktığı, üst hakkı işleminden doğan borç bakiyesi değerlemesinin yapılması durumunda ise 2.836.975,47 TL zarar çıktığı, dolayısıyla ihtirazi kayıtla verilen beyana bağlı olarak 3.369.080,00 TL olumsuz değerleme farkı oluştuğu belirtilerek, oluşan bu değerleme farkının kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmak suretiyle kurumlar vergisi beyanının düzeltilmesi istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 6. maddesinin 1. fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, 2. fıkrasında safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu'nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış; Gelir Vergisi Kanunu'nun 38. maddesinde ise, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanun'un 40. ve 41. maddeleri hükümlerine uyulacağı belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 258. maddesinde, vergi matrahının hesaplanması ile ilgili olarak değerlemeye tabi tutulması gereken unsurların işletmeye ait iktisadi kıymetler olduğu hüküm altına alınmıştır. İşletmeye ait iktisadi kıymetler ise aynı Kanun'un 186. maddesinin son fıkrasında; mevcutlar, alacaklar ve borçlar olarak ifade edilmiştir.
213 sayılı Kanun'un 259. maddesinde, değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetlerin esas tutulacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanun'un 261. maddesinde iktisadi varlıkların değerlenmesinde kullanılacak temel değerleme ölçüleri; maliyet bedeli, borsa rayici, tasarruf değeri, mukayyet değeri, itibari değer, vergi değeri, rayiç bedel, emsal bedel ve ücreti şeklinde sayılmış; 262. maddesinde maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamı olarak tanımlanmış; mukayyet değer ise Kanun'un 265. maddesinde, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri olarak tanımlanmıştır. 285. maddede de borçların mukayyet değerleriyle değerleneceği, vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçların değerleme günü kıymetine irca olunabileceği belirtilmiştir.
Yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği hususu anılan Kanun'un 280. maddesinde hükme bağlanmış olup maddenin ikinci fıkrasında yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kurun Maliye Bakanlığınca tesbit olunacağı belirtilmiş, üçüncü fıkrasında ise bu madde hükmünün senetli veya senetsiz alacaklar ile borçlar hakkında da cari olduğu açıklanmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 704. maddesinde, tapu kütüğüne ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli hakların taşınmaz mülkiyetinin konusunu oluşturacağı belirtilmiş; Kanun'un 826. maddesinde de, bir taşınmaz malikinin, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurulabileceği, aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hakkın, devredilebileceği ve mirasçılara geçeceği, üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebileceği, en az otuz yıl için kurulan üst hakkının, sürekli nitelikte olduğu hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlığın çözümü, davacının yıllar itibarıyla belirlenen vade tarihlerinde yabancı para cinsinden ödemek durumunda olduğu borçlarının kurumlar vergisi matrahının tespitinde ne şekilde değerlendirileceği hususunun tespitine bağlıdır.
Vergi Usul Kanunu'nda borçların mukayyet değeri ile değerleneceği belirtilmiş olup mukayyet değer, Kanun'un 265. maddesinde bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri olarak tanımlanmıştır.
Olayda, davacı lehine tesis edilen üst hakkı bedelinin mukayyet değeri, taraflarca sözleşmede 90.550.000 USD tutarında yabancı para cinsinden belirlenmiştir. 213 sayılı Kanun'un 280. maddesinde yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği belirtilmiş olup ülkemizde bir kambiyo borsası olmadığından yabancı para cinsinden olan tüm borçlar, Maliye Bakanlığınca ilan edilen kurlar üzerinden değerlemeye tabi tutulmaktadır. Eğer Bakanlıkça kur tespit ve ilan edilmemişse, T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen döviz alış kurları esas alınmaktadır.
Bu aşamada, üst hakkı bedelinden kaynaklanan yabancı para cinsinden olan borcun tahakkuk etme zamanının tespiti uyuşmazlığın çözümü açısından önem arz etmektedir. Borcun tahakkuk zamanının tespiti de üst hakkı sözleşmesinin hukuk alemindeki yerinin ve ne şekilde nitelendirilmesi gerektiğinin tespiti ile mümkündür.
Medeni Kanun'da sayılan irtifak haklarından olan üst hakkına dair sözleşme ile taşınmazın mülkiyetinin devredilmediği, lehine üst hakkı tesis edilen gerçek veya tüzel kişiye taşınmazı yalnızca zilyetliğinde bulundurma, taşınmazın altında veya üstünde yapı yapma, taşınmazı yönetme, kullanma ve taşınmazdan yararlanma yetkilerinin devredildiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Benzer olarak kira akdinde de ödenen bir bedel karşılığında sözleşme konusunun kullanılmasının belirli bir süre ile kiracıya bırakılması söz konusudur.
Buna göre, üst hakkı sözleşmesinin kiralama işleminin unsurlarını taşıyor olması nedeniyle kiralama mahiyetinde kabul edilmesi gerekmekte olup üst hakkı tesisi işleminin ve karşılığında tahsil edilen üst hakkı bedelinin vergileme açısından da kiralama hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kuramsal olarak, kesintisiz ve süresiz olan ticari işletme faaliyetlerinin sonuçlarının hesap dönemleri itibarıyla tespit edilerek, doğan kazancın vergilendirilmesi, doktrinde dönemsellik ilkesi olarak adlandırılmaktadır. Dönemsellik ilkesi gereğince, kazancın tespitinde bir takvim yılında elde edilen hasılattan ilgili dönem kazancının elde edilmesi için yapılan giderlerin indirilmesi esastır. Buna göre, her hesap dönemine ilişkin olarak tespit edilecek matrahın hesaplanmasında, hesap dönemi içinde doğan gelir ve giderlerin esas alınması gerekmekte olup geçmiş yıllarda elde edilen veya daha sonraki yıllarda elde edilecek olan hasılata ilişkin olarak yapılacak giderin cari kurum kazancından indirilmesi mümkün değildir.
Ticari kazançta elde etme durumu tahakkuk esasına bağlanmıştır. Vergi kanunlarında yer alan alacak ve borçlarda değerleme yapılabilmesi de alacak ve borcun tahakkuk etmiş olması şartına bağlanmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, üst hakkı sözleşmesinin kiralama işleminin unsurlarını taşıyor olması nedeniyle kiralama mahiyetinde kabul edilmesi gerekmekte olup üst hakkı tesisi işleminin ve karşılığında tahsil edilen üst hakkı bedelinin vergileme açısından da kiralama hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, davacı tarafından belirli vadelerde ödenen üst hakkı kullanım bedeline ait borcun her bir taksitinin ödenmesi gereken tarihte tahakkuk ettiği açıktır.
Bu durumda, dönemsellik ilkesine istinaden, üst hakkı tesisi karşılığında ödenmesi gereken borcun sadece cari döneme ilişkin taksit tutarının değerlemeye tabi tutularak oluşan kur farklarının ilgili hesap dönemlerinde gider kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirmesi gerekmektedir. Söz konusu borcun, gelecek dönemlere ilişkin taksit tutarlarının değerlemeye tabi tutularak, oluşan kur farklarının cari yıla gider olarak dikkate alınması ise mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davacı tarafından, ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesine bağlı olarak oluştuğu belirtilen olumsuz değerleme farkının 2010 yılı kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınması mümkün bulunmadığından aksi yönde verilen ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2-… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3-Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
Temyiz isteminin kabulüyle ısrar kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara gerekçe yönünden katılmıyoruz.
XX - KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
