Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2020/2796
Karar No: 2021/2231
Karar Tarihi: 04.11.2021

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/2796 Esas 2021/2231 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/2796
Karar No : 2021/2231


TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … İletişim Hizmetleri Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Kurumu
UETS Kodu: ...(E-Tebligat)
VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 30/06/2020 tarih ve E:2018/1645, K:2020/1642 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun "Abonelere Yapılacak İadelerde Uygulanacak Usul ve Esaslar"ın onaylanmasına ilişkin … tarih ve … sayılı kararı ile aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanun'un 60. maddesinin 9. fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 30/06/2020 tarih ve E:2018/1645, K:2020/1642 sayılı kararıyla;
Usul Yönünden;
Anayasaya aykırılık iddiasının ciddi görülmediği,
Esas Yönünden;
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 4. maddesinin 2. fıkrası ve 5. maddesinin 3. fıkrasının incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, iade süreçlerine yönelik alınması öngörülen söz konusu tedbirlerin ne olduğunun belirsiz olduğunun ileri sürüldüğü; dava konusu düzenlemenin temel amacının abonelerden haksız olarak tahsil edilen tutarların iadesinin sağlanması olduğu dikkate alındığında, iade borcu ve yükümlülüğü altında bulunan işletmecilerin, iade işlemlerinin gerçekleştirilmesine ilişkin süreçte abonelerin başkaca mağduriyetler yaşamaması, iade sürecinin eksiksiz ve gecikmeksizin tamamlanması amacıyla her türlü tedbiri alarak işlem yapmalarına yönelik düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı,
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 8. maddesinin incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, idarî yargı yerleri tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararlarının etkisiz hâle getirildiği, iadelerin belirtilen sürelerde yapılmasının mümkün olmadığı, özellikle 15 günlük sürenin yetersiz olduğu, yargı kararı olmaksızın iade yapılmasının kabul edilemez olduğunun ileri sürüldüğü; 7061 sayılı Kanun'un 99. maddesi ile 5809 sayılı Kanun'un 60. maddesine eklenen 9. fıkrada, işletmecilerin tüketicilerden haksız olarak aldığı tespit edilen tutarları iade etmekle yükümlü olduğunun kurala bağlandığı, düzenlemenin amacının, işletmecinin haksız olarak elinde bulundurduğu tutarları bir an önce hak sahiplerine ödemesinin sağlanması olduğu, iade süreçlerinde yaşanması muhtemel karmaşıklıkların ise basit sistemsel gelişmelerle çözülebileceği, verilen sürelerin yeterli olduğu görüldüğünden, dava konusu düzenlemede üst hukuk kurallarına aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 1. maddesinin ve 5. maddesinin 7. fıkrasının incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, e-devlet sisteminde, tüzel kişi yetkilisinin şirket adına sorgulama yapmasına imkân tanıyan bir altyapının bulunmadığı, tüzel kişilerin tüketici olarak değerlendirilmesinin kabul edilemez olduğu hususlarının ileri sürüldüğü; 5809 sayılı Kanun'da, tüketicinin korunmasına ilişkin genel nitelikli kanunlardan ayrılarak, AB düzenlemeleri doğrultusunda, yalnızca tüketicilerin değil diğer son kullanıcıları da kapsayacak şekilde düzenleme yapıldığı görüldüğünden, yalnızca tüketicileri değil, kurumsal aboneleri (son kullanıcı) de kapsayacak şekilde, tüm abonelerin korunmasına yönelik yapılan dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 5. maddesinin 2. fıkrasının incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, iade süreçlerine ilişkin duyuruların internet sitesinde yayınlanmasına ilişkin 2 yıllık sürenin çok uzun olduğu hususunun iddia edildiği; söz konusu sürenin belirlenmesinde iadeye ilişkin sürenin dikkate alındığı görüldüğünden, anılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, bilgilendirme mesajlarında yer alacak ifadelere kadar detaylı düzenleme yapılmasının ticari hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı, bu kadar çok müdahale edilmesinin amaca hizmet etmekten ziyade süreci zora soktuğu hususlarının ileri sürüldüğü; dava konusu düzenlemenin temel amacının abonelerden haksız olarak tahsil edilen tutarların iadesinin sağlanması olduğu dikkate alındığında, iade işlemlerinin gerçekleştirilmesine ilişkin süreçte abonelerin başkaca mağduriyetler yaşamaması ve doğru bilgilendirilmesi amacıyla yapıldığı anlaşılan dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 9. maddesinin incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, Usul ve Esaslar'da yer alan tüm işlemlerin gerçekleştirilmesine rağmen kendisinden kaynaklı olmayan sebeplerle iade edilemeyen tutarlar için ek yükümlülük getirilmesinin hukuka aykırı olduğunun iddia edildiği; dava konusu düzenlemenin temel amacının abonelerden haksız olarak tahsil edilen tutarların iadesinin sağlanması olduğu dikkate alındığında, Usul ve Esaslar uyarınca yapılan bütün işlemlere rağmen, iadesi yapılamayan ve posta masrafını aşan tutarlar için tüketicilerin bilinen en son adresine posta yolu ile bilgilendirmenin makul ve tüketici lehine bir düzenleme olduğu görüldüğünden, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 1. maddesinin ve 10. maddesinin incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, dava konusu Usul ve Esaslar'ın 1. ve 10. maddesi ile … tarih ve … sayılı Kurul kararının, iade edilemeyen tutarların evrensel hizmet geliri olarak genel bütçeye gelir olarak kaydedilmesinin hukuka aykırı olduğu, bu kapsamda, tüketicilerin mülkiyet hakkının ihlâl edildiği, tüketicilerin 10 yıllık zamanaşımı süresinde ileri sürebileceği talep hakkının 2 yıl ile sınırlandırıldığı, şirketin de mülkiyet hakkının ihlâl edildiği, yeni bir mali yükümlülük getirildiği hususlarının ileri sürüldüğü; 05/12/2017 tarih ve 30261 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7061 sayılı Kanun'un 99. maddesi ile 5809 sayılı Kanun'un 60. maddesine eklenen 9. fıkrada, işletmecinin tüketicilerden haksız olarak aldığı tespit edilen tutarları iade etmekle yükümlü olduğu belirtildikten sonra, iki yıl içinde iade edilmeyen tutarların evrensel hizmet geliri olarak genel bütçeye gelir kaydedileceğinin açıkça düzenlendiği, iki yıllık süre belirlenirken Borçlar Kanunu'ndaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin zamanaşımı sürelerinin dikkate alındığı, düzenlemenin amacının işletmecilerin haksız olarak elinde bulundurdukları tutarların yine tüketicilerin yararına kullanılmasını sağlamak olduğu, öte yandan, tüketicilerin mülkiyet haklarına dayanarak genel hükümler çerçevesinde talepte bulunabilmelerinin önünde herhangi bir engelin bulunmadığı, davacı şirketin söz konusu tutarları haksız olarak elinde bulundurduğundan mülkiyet hakkını etkileyen bir durumun söz konusu olmadığının anlaşıldığı; bu nedenlerle, dava konusu düzenlemelerde üst hukuk kurallarına aykırılık bulunmadığı,
Bilgi Teknolojileri İletişim Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının incelenmesi;
Davacı şirket tarafından, geçmişe dönük düzenleme yapıldığının ileri sürüldüğü; dava konusu Kurul kararıyla yapılan düzenlemenin, Kurum tarafından yapılan çalışmalar sonucunda işletmeciler tarafından abonelerden haksız olarak tahsil edildiği ve ilgili tüketicilere iadesine karar verilmiş tutarların tüketicilere iadesi gerçekleşmemiş/tamamlanmamış kısımlarına yönelik olduğu, başka bir anlatımla, devam eden iade süreçlerine ilişkin olduğu, davalı idare tarafından sunulan savunma dilekçesinde de, dava konusu düzenlemenin 7061 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önceki dönemi kapsamadığının belirtildiği görüldüğünden, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Davacı şirketin diğer iddialarının da, dava konusu düzenlemeleri kusurlandırıcı mahiyette görülmediği gerekçeleriyle,
Davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, temyize konu Daire kararında iptali istenen düzenlemelerin amacından hareketle değerlendirme yapıldığı, anılan düzenlemelerin hukuki etkilerinin irdelenmediği, aşamalarda ileri sürdükleri iddiaların yeterince değerlendirilmediği, bu haliyle Daire kararının adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini teşkil eden mahkemeye erişim hakkını kısıtlar nitelikte olduğu, ayrıca dava konusu düzenlemeler ile davalı idareye tüketicilerin zararını tazmin ettirme yetkisinin tanındığı, davalı idarenin iade kararlarına dava açılması halinde hangi prosedürün işletileceğine ilişkin dava konusu düzenlemelerde belirleme yapılmadığı, dava konusu işlemleri kusurlandıran bu hususların Dairece incelenmediği,
İptali talep edilen düzenlemelerin dayanağını teşkil eden 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'nun 60. maddesinin 9. fıkrasının iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması yönündeki istemlerinin Dairece gerekçe gösterilmeksizin reddedildiği, anılan fıkra ile, iadesine karar verilen tutarların 2 yıl içerisinde iadesinin gerçekleşmemesi durumunda bütçeye gelir olarak kaydedileceğinin öngörüldüğü, bu nedenle bahse konu fıkranın abonelerin Anayasa'da teminat altına alınan mülkiyet hakkı ile bağdaşmadığı, aynı şekilde mezkur fıkrada, öngörülen 2 yıllık sürenin 10 yıllık genel zamanaşımı süresi ile uyumlu olmadığı, bu nedenle de anılan düzenlemenin mülkiyet hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, yine Anayasa'ya aykırılığı iddia edilen fıkranın mükerrer ödemelere sebebiyet verebileceği, dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesine aykırı olduğu, benzer şekilde zamanaşımına uğrayan hisse senedi bedellerinin Hazine'ye gelir olarak kaydını öngören 2308 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerine karşı açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi tarafından, mülkiyet hakkına aykırılık bulunduğu gerekçesiyle iptal kararı verildiği, bu emsal karar da gözetildiğinde, iptali talep edilen Kurul kararlarının dayanağını teşkil eden 5809 sayılı Kanun'un 60. maddesinin 9. fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğunun kolaylıkla anlaşılacağı, ayrıca davalı idareye bedel iadesine karar verme salahiyeti tanıyan mezkur fıkranın idareye yargılama yetkisini verdiği, bu nedenle, anılan fıkranın kuvvetler ayrılığı ilkesine de aykırı olduğu, diğer yandan, anılan fıkra ile idareye keyfi uygulamalara sebebiyet verecek şekilde takdir yetkisi tanındığı, şirketlerine ek mali külfet getirdiği, bu suretle dayanak Kanun düzenlemesinin Anayasa'nın 73. maddesi ile bağdaşmadığı, tüm bu nedenlerle Anayasa'ya aykırı olduğu açık olan 5809 sayılı Kanun'un 60. maddesinin 9. fıkrasının iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği,
Dava konusu Usul ve Esaslar ile iade süreçlerine yönelik gerekli tedbirlerin işletmecilerce alınması gerektiğinin kabul edildiği, ancak söz konusu tedbirlerin ne olduğu konusunda belirsizlik bulunduğu, bu nedenle belirlilik ilkesinin ihlal edildiği, Usul ve Esaslar'ın 8. maddesi ile, iade süreçlerinin Kurul kararının işletmecilere tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde tamamlanmasının öngörüldüğü, belirlenen sürenin yeterli olmadığı, ayrıca iade kararlarının iptali istemiyle açılacak davalarda verilecek olası yürütmenin durdurulması kararlarını etkisiz kılacak nitelikte olduğu,
İptali istenen Usul ve Esaslar'ın 1. maddesi ile 5. maddesinin 7. fıkrasının uygulamada çelişkili durumlara, aksaklıklara ve fiili imkansızlıklara neden olabileceği, nitekim tüzel kişi aboneler yönünden e-devlet alt yapısının iade sorgulaması yapılmasına uygun olmadığı, ayrıca tüzel kişi abonelerin de tüketicinin korunması amacıyla ihdas edilen dava konusu düzenlemelerin kapsamına alınmasının 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun karşısında kabul edilebilir olmadığı,
Usul ve Esaslar'ın 5. maddesinin 2. fıkrasında, tüketicilere iade tutarları ve iadeye ilişkin yapılacak bilgilendirmelerin işletmecilerin internet sayfasında iade işlemleri tamamlanıncaya kadar, iadelerin tamamlanmaması halinde ise iki yıl boyunca yapılmasının öngörüldüğü, mezkur düzenlemenin iade kararı verilen abonelerin bir kısmının deaktif olduğu gözetildiğinde ticari hayatın gereklilikleri ile bağdaşmadığı, aynı şekilde Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinde, davalı idarenin yapılacak iade süreçlerine ilişkin her aşamanın detaylıca düzenlenmesinin de ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yine işletmecilere iadesi yapılamayan ve posta masraflarını aşan tutarlar için tüketicilere posta yoluyla bilgilendirme yapılmasını öngören Usul ve Esaslar'ın 9. maddesinin herhangi bir hukuki ve haklı sebep olmaksızın işletmecilere ilave yük getirdiği, bu nedenle anılan maddenin hukuki belirlilik ve güvenlik ilkeleri ile bağdaşmadığı,
Dava konusu Usul ve Esaslar'ın 1. ve 10. maddeleri ile 58 sayılı Kurul kararının abonelere iade edilemeyen tutarların bütçeye gelir olarak kaydedilmesini öngören kısımlarının abone ve işletmecilerin mülkiyet hakkını ihlal ettiği, dayanak Kanun'un 60. maddesinin 9. fıkrası yönünden ileri sürülen Anayasa'ya aykırılık iddialarının bu kısımlar için de geçerli olduğu,
İptali istenen 58 sayılı Kurul kararının, davalı idareye abonelere yapılacak iadelere karar verme yetkisi tanıyan kanun değişikliğinden önceki iade kararlarını da kapsadığı, bu şekilde geçmişe yönelik düzenleme getirmek suretiyle idari işlemlerin geri yürümezliği ilkesini ihlal ettiği belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'NIN DÜŞÜNCESİ : 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'nun "Kurumun yetkisi ve idari yaptırımlar" başlıklı 60. maddesinin -7061 sayılı Kanun ile eklenen- 9. fıkrasında, "İşletmecinin tüketicilerden haksız olarak ücret tahsil ettiğinin tespiti hâlinde, idari yaptırım uygulama hakkı saklı kalmak kaydıyla, işletmeci bu tutarları tüketicilere iade etmekle yükümlüdür. İadeye ilişkin kararın Kurum tarafından işletmeciye tebliğ edildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde işletmecinin tüketiciye ulaşamaması veya Kurum tarafından haklı görülen herhangi bir nedenle işletmeci tarafından iadelerin gerçekleştirilememesi halinde, bu iade bedelleri evrensel hizmet gelirleri olarak genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Bakanlığın merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından belirlenir." hükmüne yer verilmiştir. Anılan fıkra, 05/12/2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu … tarih ve … sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu kararında ise, davalı idare tarafından yapılan çalışmalar sonucunda abonelerden haksız olarak tahsil edilmiş olması nedeniyle iadesine karar verilen tutarların tüketicilere iadesi gerçekleşmemiş/tamamlanmamış kısımları için düzenlemeler getirilmiştir.
Her ne kadar, davalı idare tarafından, anılan Kurul kararının, davalı idareye abonelerden haksız olarak alınan ücretlerin iadesine karar verme yetkisi tanıyan 5809 sayılı Kanun'un 60. maddesinin 9. fıkrasının yürürlüğe girdiği tarihten sonraki iade kararlarını kapsadığı ifade edilmekte ise de, içeriğinde bu hususta açık bir belirleme yapılmayan … sayılı Kurul kararının idari işlemlerin geriye yürümezliği ve hukuki belirlilik ilkelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile, Daire kararının dava konusu … tarih ve … sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu kararı yönünden bozulması, diğer yönlerden ise onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davacının Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 30/06/2020 tarih ve E:2018/1645, K:2020/1642 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 04/11/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.


KARŞI OY

X- Dava dilekçesinde, davacı tarafından, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bahse konu Kurul kararıyla onaylanan "Abonelere Yapılacak İadelerde Uygulanacak Usul ve Esaslar"ın ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari davaların açılması" başlıklı 3. maddesinin 2/b bendinde, dava dilekçelerinde davanın konusunun gösterileceği; 14. maddesinin 3/g bendinde, dava dilekçelerinin 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları yönünden de inceleneceği belirtilmiş; 15. maddesinin 1/d bendine ise "3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak (...) üzere dilekçelerin reddine karar verileceği" hükmüne yer verilmiştir.
Dava dilekçesinin "Konu" ve "Sonuç ve İstem" bölümlerinde, dava konusu işlemlerin tümüyle iptali istenilmiştir. Dava dilekçesinde yer alan dava açma iradesinin en somut biçimde ortaya konulduğu bu kısımlarda, dava konusu işlemin herhangi bir kısmı belirtilmek suretiyle sınırlandırma yapılmamıştır.
Dairece her ne kadar, davacının iddiaları dikkate alınmak suretiyle, dava konusu "Abonelere Yapılacak İadelerde Uygulanacak Usul ve Esaslar"ın belli kısımları yönünden inceleme yapılmış ise de; davanın, davacının isteminin bir kısmına özgülenerek incelenmesi mümkün değildir. Böyle bir nitelendirme, dava dilekçesinde yer verilen dava açma iradesinin yöneldiği olgular bakımından davacının iradesine müdahale etme veya davacının talebini yönlendirme sonucunu dahi doğurabilecektir.
Bu durumda, dava konusu düzenlemelerin hüküm kurulmayan kısımları yönünden inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerektiğinden, temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi