Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/1597
Karar No: 2018/227
Karar Tarihi: 14.02.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1597 Esas 2018/227 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/1597 E.  ,  2018/227 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.04.2010 gün ve 2009/726 E.-2010/118 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılardan ... vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 13.12.2013 gün ve 2013/35137 E.- 2013/29146 K. sayılı kararı ile;
    (...Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, iş sözleşmesinin haksız olarak işverence fesih edildiğini ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları istemiştir.
    Davalılar Cevaplarının Özeti:
    Davalılar, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı kanuni süresi içinde davalılardan ... temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalılardan ..."nın aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı ve ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla, bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille sözkonusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
    Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
    Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu"nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
    Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla, bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
    Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir.
    İmzalı ücret bordrolarında ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olanın dışında ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının yazılı delille kanıtlaması gerekir.
    Somut olayda, hüküm altına alınan fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının sadece tanık beyanlarına dayanılarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, davalılardan ..."nın bir kamu kurumu olduğu ve kamu kurumlarında yapılan çalışmaların, harcamaların ve gelir ve giderlerin kayıt ve belgeye bağlanmasının zorunlu olduğu dikkate alındığında dava konusu isteklerin salt tanık sözlerine (beyanlarına) dayanılarak kabulü isabetli olmamıştır.
    Öte yandan, davacı ve davalı işyeri kayıtlarına dayandığına göre, işyerine giriş çıkışlarda kart basılıyorsa buna ilişkin kayıt ve belgeler, alt işverendeki işçi şahsi sicil dosyası, puantaj kayıtları, günlük çalışmalara ilişkin tüm kayıt ve belgelerle asıl işverenin alt işverenin çalışmasını denetlemek amacıyla tuttuğu kayıtlar, askeri yemekhanedeki günlük çalışma düzenini belirleyen her türlü kayıt ve belge ile nizamiye giriş kayıtlarının getirtilmesi ve bu suretle toplanacak tüm delillerin yeniden değerlendirmeye tabi tutularak gerekirse bilirkişiden ek rapor alındıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
    Mahkemece, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...)
    gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDENLER: Davalı ... vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin asıl işveren olan davalı Bakanlığa bağlı işyerinde en son davalı şirket işçisi olarak çalışmakta iken iş sözleşmesinin sebep gösterilmeden feshedildiğini, fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, Ramazan ayında hafta tatili verilmediği gibi yıllık izinlerinin tamamını kullanmadığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer işçilik alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı Bakanlık vekili, davacının yüklenici firmaların işçisi olduğunu, davalı bakanlığın asıl işveren olmayıp ihale makamı konumunda olduğunu, davacının fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, davalı Bakanlığın yardımcı işini yüklenici firmalara verdiği, bu nedenle asıl işveren konumunda olduğu, yeni dönem ihalesini alan şirkette kesintisiz çalıştığı kanıtlanamadığından işin bitimi ile davalı şirketteki işine son verilen davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacı tanık beyanlarına göre haftada 18 saat fazla çalışma yapıp dini bayramların birinci günü dışındaki ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, yıllık izin ücreti bulunduğu gerekçesi ile her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı ... vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
    Mahkemece, önceki gerekçeye ilaveten davalının elindeki belgelerin resen istenmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun 25"inci maddesinde öngörülen "taraflarca getirilme" ilkesine aykırı olduğu, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konular olduğu, mahkemenin resen delil toplama yetkisinden söz edilemeyeceği, davalı kamu kurumu temsilcisinin veya vekillerinin kurum kayıtlarını ibraz etmemelerinin müvekkil ile vekil arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyize getirilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önün gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığının ispatı bakımından sadece davacı tanık beyanları ile sonuca gidilmesinin mümkün olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre davacı ve davalı vekilleri işyeri kayıtlarına dayandığına göre kamu kurumu olan davalı bakanlık ile alt işveren nezdinde tutulan kayıtların ve işyeri şahsi dosyasının mahkemece resen getirtilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için, hâkimin davayı aydınlatma yükümü ile davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma iddiasının ispat koşulları üzerinde durulması gerekmektedir.
    Bilindiği üzere, ispat yükü kural olarak davacıya düşer; yani, davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir.
    Yine kural olarak herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, kendisine ispat yükü düşmeyen diğer tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş sayılır.
    Fakat kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, ispat yükü kendisinde olan diğer tarafın iddiasını ispat etmesini beklemeden, onun iddiasının aksini ispat için delil gösterebilir. İşte bu delile, karşı (mukabil) delil denir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun konuya ilişkin ve “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı 194. maddesi uyarınca;
    “(1)Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.
    (2)Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.”
    Hükmün gerekçesine göre: “Bu hükümle, somutlaştırma yükünün (194/1) delillerle ilişkisi ortaya konulmuştur. Dava açılırken ve cevap dilekçesi verilirken taraflar, dayandıkları vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini de belirtmek zorundadırlar."
    Ancak iki hâli birbirinden ayırt etmek gerekmektedir:
    a)Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler. Dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hâkimin de görevli olmasına, kendiliğinden araştırma ilkesi denir. Bu ilke kamu düzenini ilgilendiren çekişmeli davalarda ve çekişmesiz yargı işlerinde önem gösterir.
    b)Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir. Hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz.
    Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre, hâkim, kendiliğinden, taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme, sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.
    Taraflarca getirilme ilkesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25"inci maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
    (2) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”
    Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dahildir (m. 25/2).
    Fakat hâkim, bilirkişi ve keşif delillerine kendiliğinden de başvurabilir (m. 266 ve m. 288).
    Hâkim isticvaba da kendiliğinden karar verebilir (m. 169/1). Bundan başka hâkim, davanın her safhasında, iki tarafın iddiaları sınırı içinde olmak üzere, tarafları dinleyebilir ve gerekli olan delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir (m. 31) (Kuru Baki, Arslan Ramazan, Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, 22. Baskı, s.377, 378).
    Belirtilmelidir ki hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir, ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz.
    Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur.
    Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m. 31) çerçevesinde yumuşatılmıştır (Pekcanıtez Hakan, Atalay Oğuz, Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd).
    6100 sayılı Kanunun “hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31"inci maddesine göre, “hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
    Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, age, s. 248 vd).
    Görüldüğü üzere, hâkimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31"inci maddede, hâkimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.
    Bu aşamada, davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığı iddiasının ispat koşulları üzerinde de durulması gerekmektedir.
    Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatı, genel hükümlere tabidir.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6"ncı maddesi uyarınca, “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
    Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, kural olarak, bu iddiasını ispat etmek zorundadır.
    Fiili bir olgu söz konusu olduğundan kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
    Bu kapsamda, iş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir; hâkimi bağlamaz ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır.
    Belirtilmelidir ki, tanık beyanları arasında veya tanık beyanı ile diğer deliller arasında çelişki bulunduğu takdirde, sadece tanık sözlerine dayanılarak hüküm tesis edilmesi mümkün değildir.
    Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 05.06.2015 gün ve 2013/22-2392 E-2015/1518 K.; 09.12.2015 gün ve 2015/22-1474 E-2015/2854 K. ve 29.06.2016 gün ve 2015/22-1444 E.-2016/869 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekili, müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı İzmir Hava Er Eğitim Komutanlığı mutfağında alt işveren işçisi olarak çalıştığını, işyerinde 08.00-20.00 veya 20.00-08.00 saatleri arasında iki vardiya hâlinde çalışıldığını, davacının genel olarak 20.00-08.00 vardiyasında çalıştığını, Ramazan ayında çalışmasının sabah 10.00"a kadar devam ettiğini ayrıca ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştığını iddia ederek diğer alacaklar yanında fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerinin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili müvekkili idarenin taraf sıfatının bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuş iken; davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece davacı tanık anlatımları esas alınarak davacının 08.00-20.00 veya 20.00-08.00 saatleri arasında günlük 12 saat çalıştığı, 1,5 saat ara dinlenme kullandığı ve sonuçta haftalık 18 saat fazla çalışma yapıp dini bayramların birinci günü dışındaki tatil günlerinde çalıştığı kabulüne göre hesaplanan alacaklar 1/3 oranında indirim yapılarak hüküm altına alınmıştır.
    Hâlen davalı Bakanlığa ait bu işyerinde alt işveren işçisi olarak çalışan davacı tanıkları davacının iddialarını doğrular yönde beyanda bulunmuşlardır.
    Öte yandan ... İzmir İç Tedarik Bölge Başkanlığı ile davalı şirket arasında yapılan Hava Eğitim Komutanlığına (Güzelyalı/İZMİR) Ait Hazır Yemek Hizmeti Sözleşmesinin 5"inci maddesinde işin tanımının Hava Eğitim Komutanlığında mevcut 450 erbaş ve erler için 365 gün üç öğün hazır yemek hizmeti alımı olarak tanımlanmış olup hizmet alım sözleşmesi ile alt işverene bırakılan işin niteliği dikkate alındığında işin fazla çalışma, tatil günlerinde çalışmaya elverişli olduğu görülmektedir.
    Bununla birlikte davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinin deliller bölümünde karşı tarafın bildireceği delillere karşı delil bildirmek hakkı saklı kalmak kaydı ile ihale dosyası, hizmet alım sözleşmeleri, sözleşme eki teknik şartnameler, genel şartnameler, ücret bordroları, ödeme emri belgeleri, ilan tutanakları, her türlü resmî belge ve ikamesi caiz her türlü delile dayanmış ise de, 13.08.2009 tarihli duruşmada "cevap dilekçemizi tekrar ederiz, delillerimiz dilekçemizde eklidir" şeklinde beyanda bulunmuş olup, cevap dilekçesinin ekinde Yargıtay kararını, davalı şirketle yapılan hizmet alım sözleşmesini, genel şartnameyi ve ücreti ödenmeyen firma işçilerinin belirlenen tarihler arasında idareye başvurması gerektiğine dair ilanları, davalı şirketle ilgili ödeme emirlerini eklemiştir.
    Ayrıca mahkemece davalı şirkete tebliğ tarihinden itibaren 10 günlük kesin süre içerisinde delillerini ve tanıklarının isim ve adreslerini liste hâlinde bildirmesi ve davacıya ait işyeri şahsi dosyasını ibraz etmesi aksi hâlde delil ve tanık bildirmemiş sayılacağı hususunu içerir şekilde çıkarılan tebligat, muhatabın adresinde olmaması ve nerede olduğunun bilinmemesi nedeni ile mahalle muhtarına teslim edilerek kapısına 2 nolu haber kâğıdı yapıştırıldığı belirtilerek 7201 sayılı Kanunun 21"inci maddesine göre 28.09.2009 tarihinde tebliğ edilmiş ancak davalı şirket delil bildirmediği gibi işyeri şahsi dosyasını da sunmamıştır.
    Bu durumda delillerini cevap dilekçesi ekinde sunduğunu belirtmesine rağmen delil ibraz etmeyen davalı Bakanlığın cevap dilekçesinin deliller bölümünde dayandığı kayıtların, uyuşmazlık konusu alacaklar tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olduğundan mahkemece resen getirtilmesi, 6100 sayılı HMK"nın 25"inci maddesinde ifade edilen "taraflarca hazırlama ilkesine" aykırıdır. Kaldı ki, Özel Daire bozma kararında değinilen işyeri özlük dosyasının davalı alt işverenden celbi için gerekli usuli işlemler yerine getirilmiştir.
    O hâlde mahkemece davacı tanık beyanlarına göre hesaplanan fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerinin hüküm altına alınması yerindedir.
    Her ne kadar Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davalı Bakanlığın kamu kurumu olduğu, çoğu zaman işçi ile ilgili kayıtların elinde bulunmadığı, alt işverenlerin davayı takip etmediği ya da kendilerine ulaşılmasının mümkün olmadığı, işçilerin de genelde davayı sadece asıl işveren olan kamu kurumuna yönelttiği, bu durumda sadece bir-iki tanık beyanı ile sonuca gidilmesinin doğru olmayacağı, somut olayda davalı Bakanlığa bağlı işyerinin hassas bir yer olduğu, bu nedenle belirtilen şekilde yapılan bozma kararının usul ve yasaya uygun olup direnme kararının ise yerinde olmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı onanmalıdır.
    SONUÇ: Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.02.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi