11. Hukuk Dairesi 2018/4700 E. , 2019/5973 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/10/2017 tarih ve 2017/133 E- 2017/671 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 04/07/2018 tarih ve 2018/179 E- 2018/657 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; taraflar arasında yapılan anlaşma uyarıca müvekkilinin 2011 yılında dava dilekçesinde belirtilen şirketlere ait hisselerini davalılara devrettiğini, davalıların da taahhütname ve ödeme tablosu düzenleyerek kendisine verdiklerini, devredilen hisselerin toplam bedeli 5.946.219,00 TL olarak kararlaştırılmasına rağmen davalıların hisse devir bedelinin stopoja dahil olduğunu ileri sürüp 891.932,00 TL tutarında stopaj kesintisi yaparak anılan miktarda eksik ödeme yaptıklarını, yapılan işlemde stopaj yöntemi ile vergi kesintisi yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, stopaj kesintisi mümkün olmadığı halde varmış gibi gösterilmek suretiyle 891.932,00 TL az ödeme yapıldığını, ihtarname keşide edilmesine rağmen sonuç alınamadığını ileri sürerek eksik ödenen 891.932,00 TL"nin 19.12.2014 temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.Davalılar vekili; müvekkillerinden ... ve ... aleyhine dava açılmış ise de adı geçenlerin davacıdan hisse devralmadıklarını belirterek anılan davalılar hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, diğer davalılarla ilgili olarak ise taraflar arasında hisse devirlerinin çerçevesini oluşturacak şekilde taahhütname ve ödeme tablosu düzenlendiğini, buna uygun şekilde tüm hisse devir bedellerinin taksitler halinde davacıya tamamen ödendiğini, hisse devirlerinin de anılan şirketlerin yönetim kurullarınca kabul edilerek pay defterine işlendiğini, davacının yapılan ödemelere istinaden ibraname düzenlediğini, ödemeleri çekincesiz kabul ettiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davacının Tetaş şirketler grubunda yer alan bazı şirketlerdeki hisselerini 2011 yılında davalılara devrettiği, ödeme tablosunda hisse devir bedelinin toplam 5.926.219,00 TL olarak kararlaştırıldığı, stopaj adı altında 891.932,00 TL indirim yapılarak net bakiyenin 5.054.286,00 TL olarak belirlendiği, belirlenen bedel üzerinden ödeme planının kararlaştırıldığı ve bu plan çerçevesinde davalılarca toplam 5.054.286,00 TL tutarında ödemenin yapıldığı, hisse devirlerinin gerçekleştirildiği ve hisse devredilen şirketlerin yönetim kurullarınca bu devrin kabul edilerek şirket pay defterine geçirildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 891.932,00 TL tutarındaki kesintinin haksız olup olmadığına ilişkin olduğu, davacının vergi ödemesi yapılacağı şeklinde yansıtılarak iradesinin sakatlandığı yolunda dosya içeriğinde hiçbir delil bulunmadığı, hukuken yapılmaması gereken bir kesintinin yapıldığı ileri sürülmüşse de, ödeme taahhüdünde “stopaj” adı altında yapılan kesintinin stopaj vergisinin ödeneceği belirtilerek yapıldığı yolunda açık bir ifade olmadığı gibi aradan geçen 2 yıllık süreç içinde de davacının yapılan tüm ödemeleri çekincesiz kabul edip davalıları ibra ettiği, tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde tarafların irade birliği ile anlaştıkları meblağdan indirim yaparak ödenecek net tutarı bu şekilde belirledikleri sonucuna varıldığı, davacının basiretli bir tacir gibi davranıp yapılan devrin stopaj vergisine tabi olup olmadığını araştırarak gerekli işlemleri yapması gerekirken vergi ödeneceği iddiasıyla yanıltılmış olabileceği yönündeki iddianın yerinde olmadığı, davacının iadesini isteyebileceği haksız bir kesintinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hisse devir sözleşmesi kapsamında stopaj adı altında yapılan kesintinin iadesi istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince yapılan kesintinin vergi kesintisi değil satış bedelindeki indirim olduğu, davalıların akdin düzenlenmesi esnasında davacının iradesini fesada uğratacak hileli davranışlarda bulunduklarına dair delil olmadığı, aradan geçen süre boyunca davacının sessiz kaldığı ve davalıları çekince belirtmeksizin ibra ettiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; anılan kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı yerinde görülerek davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum ve geçerlilik şeklinin arandığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır. 818 sayılı BK"nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren, gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklama zorunluluğu bulunduğu halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlandığından sözleşmeyi iptal etme hakkına sahip olacağı kabul edilir. Ancak tüm bunlarla birlikte 818 sayılı BK’nın 31. maddesinde iradesi hile ile fesada uğratılmış olan tarafın sözleşmeyi ifa etmeme hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir sene içinde bildirmesinin gerektiği aksi halde akde icazet verilmiş sayılacağı, buna rağmen 31/son. madde hükmüne göre hile ile haleldar olmuş bir sözleşmeye anılan şekilde verilen icazetin sözleşmeden doğan zararların tazmini hakkından feragat anlamına gelmeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda, tarafların altında imzalarının bulunduğu ödeme tablosu başlıklı belgede, hisse devir bedeli olarak anlaşılan meblağdan “stopaj” adı altında bir kesinti yapıldığı ve bu surette bulunan net bakiyenin ödemesinin planlanmış olduğu, uyuşmazlığın ise “stopaj” ibareli bu bedelin vergi olarak ödenmek üzere mi yoksa tarafların hisse devir bedelini tespit ederken karşılıklı mutabakatla vardıkları indirim bedeli olarak mı kesildiği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Stopaj ibaresi, “kaynakta kesinti” anlamına gelmekte olup, kaynakta kesinti ise başka yere ödenmek üzere kesilen bedeldir. Şu halde mahkemece, ödeme planındaki “stopaj” ibareli kesintinin tarafların karşılıklı mutabakatıyla hisse devir bedelinde yaptıkları indirim olarak değil vergi olarak ödenmek üzere kesildiği, dosyaya sunulan ibranamelerin münferiden yapılan ödemelere ilişkin olduğu ve davalıların hisse devir bedelinin tamamından ibra edildikleri anlamına gelmediği, davacının aradan geçen süre boyunca sessiz kalarak ödemeleri ihtirazi kayıt koymaksızın kabul etmesinin 818 sayılı BK’nın 31/son maddesi gereğince davacının varsa uğramış olduğu zarar ve ziyan talebinden feragat ettiği anlamına gelmeyeceği kabul edilerek, taraflara stopaj adı altında kesilen bedele karşılık gelen vergi ödemesine dair varsa belgeleri sunmaları için imkan tanınması ve sonucuna göre bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine dair verilen İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın davacı taraf yararına bozularak kaldırılması gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/179 E.; 2018/657 K. sayılı kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.