
Esas No: 2020/6160
Karar No: 2021/6196
Karar Tarihi: 08.11.2021
Danıştay 4. Daire 2020/6160 Esas 2021/6196 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/6160
Karar No : 2021/6196
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, Oto … Yedek Parça San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin vadesi geldiği halde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine Bölge İdare Mahkemesince; ödeme emrinde yer alan borçların vadelerinin 2003 yılı olduğu, şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 2007 ve 2008 yıllarında tebliğ edildiği, şirket borçlarına ilişkin olarak cüz'i tutarda ödemelerin yapıldığı, bunun dışında şirkete ait herhangi bir mal üzerine uygulanmış haciz bulunmadığı, asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğ tarihleri esas alındığında, 01/01/2008 ve 01/01/2009 tarihilerinden itibaren işlemeye başlayacak tahsil zamanaşımı sürelerinin 31/12/2012 ve 31/12/2013 tarihlerinde sona ereceği, zamanaşımını kesen başka geçerli sebep de ortaya konulamadığı, bu haliyle dava konusu ödeme emrinin tebliğ edildiği 17/05/2017 tarihinde tahsil zamanaşımına uğrayan amme alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle istinaf isteminin gerekçeli olarak reddine, davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının ortak olarak sorumlu bulunduğu dönemlerde doğmuş ve yeterli mal varlığına rastlanılmaması sebebiyle asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılmış bulunan dava konusu dönemlere ilişkin amme alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Vergi Dava Dairesi kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, "Tebliğ Esasları" başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği; aynı Kanunun, olay tarihinde yürürlükte olan, "Tebliğ Evrakının Teslimi" başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerinde yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıda fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı; 103. maddesinde ise, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin tebliğ alındılarının üzerinde tebliğ yapılamaması durumunun tutanak altına alınmadığı, ilgili kişilerin imzalarına ve bilgilerine yer verilmediği, asıl borçlu şirketin bilinen adresinde 11/12/2003 ve 21/04/2004 tarihlerinde düzenlenen adres tespit tutanaklarında ise; ilgili adreste başka bir mükellefin faaliyette bulunduğuna dair şerh düşüldüğü, ilgili dönemlerde şirketin kanuni temsilcisinin ikametgâh adresinde düzenlenen 28/06/2003 tarihli adres tespit tutanağında da ilgilisine ulaşılamaması üzerine asıl borçlu adına düzenlenen ödeme emirlerinin 27/12/2007 ve 26/11/2008 tarihlerinde ilanen tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğ edilemediği hususunun 213 sayılı Kanun'un tebliğe ilişkin hükümlerine uygun olarak ortaya konulamadığı, her ne kadar asıl borçlu şirketin bilinen adresinde farklı tarihlerde adres tespit tutanağı düzenlenmiş ise de, makul süre içerisinde ilanen tebliğ yoluna gidilmediği, bu itibarla, somut olayda Kanun'un öngördüğü anlamda ilanen tebliğ şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından amme alacaklarının asıl borçlu şirket nezdinde usulüne uygun olarak kesinleştirilmediği sonucuna varılmakla, Vergi Dava Dairesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 08/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un "Tahsil Zamanaşımı" başlıklı 102. maddesinde, "Amme alacağı, vadesinin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait hususi kanunlarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur." denilmiş; 103. maddesinde de, ödeme, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, ödeme emri tebliği, mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi, sayılan muamelelerden herhangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması, ihtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi, amme alacağının teminata bağlanması, kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi, iki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi, amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması durumlarında zamanaşımının kesileceği, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağı, zamanaşımının bir bozma kararı ile kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcının yeni vade gününün rastladığı, amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcının, teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günü olacağı kurallarına yer verilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, "Tebliğ Esasları" başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği; aynı Kanunun, olay tarihinde yürürlükte olan, "Tebliğ Evrakının Teslimi" başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerinde yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıda fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı; 103. maddesinde ise, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Uyuşmazlıkta; dava dosyası ile Dairemizin 2019/6337 esas sayılı dosyasının birlikte incelenmesinden; asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin şirketin bilinen adreslerinde tebliğ edilemediğinden bahisle usulüne uygun olarak ilanen tebliğ edildiği, adreste bulunamama durumunun ise adres tespit tutanaklarıyla somut olarak ortaya konulduğu, asıl borçlu şirket nezdinde yapılan mal varlığı araştırmasında hacze kabil herhangi bir mal varlığı unsuruna rastlanılmadığı, öte yandan davalı idarece asıl borçlu şirketin banka hesaplarına 2011 ve devamı yıllarda e-haciz işlemi uygulandığından tahsil zaman aşımı süresinin de kesildiği anlaşılmış olup, bu haliyle asıl borçlu şirket nezdinde usulüne uygun olarak kesinleştirilen ve tahsil edilemeyen amme alacaklarına ilişkin olarak davacı adına şirket ortağı sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
