14. Hukuk Dairesi 2020/269 E. , 2020/8782 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14/11/2012 gününde verilen dilekçe ile asıl davada elatmanın önlenmesi, karşı davada harici satış nedenine dayalı tapu iptali ve tescil veya temliken tescil, olmazsa tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 20/11/2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar- karşı davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak istenilmekle duruşma isteminin değerden reddine karar verilerek süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı- karşı davalı vekili 14.11.2012 tarihli dilekçesi ile; 224 ada 2 parsel 291 m2 arsa cinsli taşınmazın maliki olduğunu, davalıların bu taşınmaza hiçbir haklı sebepleri olmaksızın müdahalede bulunduğunu ve halen de araziye müdahalelerinin devam ettiğini, herhangi bir muvafakatinin alınmadığını ileri sürerek ecrimisil hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların taşınmaza müdahalesinin önlenmesini istemiştir.
Davalılar ve karşı davacılar vekili, tarafların babaları... ile ..."ın kardeş olduğunu, tarafların murislerinin babaları olan ..."ın sağlığında bütün erkek çocuklarına ev yaptığını, davalılar murisi ..."e de düğün evi olarak dava konusu yeri yaptığını, ..."in babası ile birlikte yaptığı bu eve 1965 yılında eşiyle birlikte girdiğini, yapılan evin arsasının ağabeyi ..."in adına 29.08.1956 tarihinde 1259 sayılı parsel olarak tescil edildiğini, 22.07.1978 tarihli gayrimenkul arsa satış senedi başlıklı harici satış senedi ile dava konusu 224 ada 2 parselin geldisi olan ... Kasabası Köy İçi Mevkii 1259 parseldeki taşınmazından ağabeyi ... kardeşi ..."e evin bulunduğu alanı da kapsayan arsanının 500 m2"sini o gün için 100.000,00TL bedel karşılığında sattığını, nizasız fasılasız iyi niyetli malik olarak oturduğunu, taşınmazın öncelikle bedelsiz olarak karşı davacılar adına tesciline veya takdir edilecek bedeli karşılığı mahsup yapıldıktan sonra davalı ... adına tapuda kayıtlı olan kaydının iptal edilerek karşılık davacı adlarına miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece ilk hükümde; harici satıma değer verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davacı- karşı davalı vekilince temyizi üzerine Dairemizin ilamı ile; toplanan delillerden tüm dosya içeriğinden dava konusu davacı ve karşı davalı ... adına mirasen intikal ve taksim sonucu 31.01.2001 tarihinde kaydedilen 224 ada 2 parsel sayılı 391 m2 arsa cinsli taşınmazın geldi kaydının 1259 parsel sayılı taşınmaz olduğu, tapulama tutanağına göre 29.08.1956 tarihinde davacı ve karşı davalı ..."ın murisi babası ... adına senetsizden tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 706, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca taşınmazların satışına ilişkin sözleşmelerin geçerliliği resmi şekil şartına bağlıdır. Bilindiği üzere ve kamu düzeni gereğince tapulu taşınmazların harici satışı geçersizdir. Öte yandan davalı taraf harici satın almaya dayalı olarak taşınmaz üzerine bina yapmakta iyiniyetli ise de belediyeden gelen cevabi yazıya göre taşınmazın ifrazı mümkün değildir. Hal böyle olunca Türk Medeni Kanununun 994. maddesi ve 10.07.1940 tarih 2/77 sayılı Yargıtay İBK uyarınca harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncelleştirilerek, harici satış bedeli üzerinden davalı- karşı davacı taraf yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, karşı davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın 33.748,06TL üzerinden hapis hakkı tanınmak suretiyle kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalılar- karşı davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalılar-karşı davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2)Türk Medeni Kanununun 994. maddesi gereğince başkasına ait taşınmazı iyiniyetli olarak elinde bulunduran kimsenin taşınmaza yapmış olduğu faydalı ve zaruri masrafları isteme hakkı bulunmaktadır. Anılan bu giderler kendisine ödenmedikçe taşınmazı kullanmaya devam etmesi ve bundan kaynaklanan hapis hakkından yararlanması mümkündür. Ayrıca, böyle bir istemin ayrı bir davaya konu edilmeksizin aynı dava içerisinde savunma yoluyla ileri sürülmesi de olanaklıdır.
Harici satışlarda Türk Medeni Kanununun 994. maddesi hükmü uyarınca harici satış bedelinden kaynaklanan hapis hakkı niteliğinde kişisel hak bahşeder. Şu da ifade edilmelidir ki, 10.7.1940 tarih 2/77 Sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında "Haricen yapılan taşınmaz mal satışından dönüldüğünde verdiği bedel kendisine geri verilmeyen taraf, parası geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü değildir."
Harici satış sözleşmesinin hukuken geçersiz olması nedeniyle, 10.07.1940 tarihli 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve haksız iktisap kurallarına göre herkesin aldığını iade ile yükümlü bulunduğu ve tarafların aldıklarını iade edeceği yolundaki genel ilke ve kabul karşısında, öncelikle; taşınmazı haricen satın alana ödenmesi gereken miktarın ne olacağı ve iade kapsamının belirlenmesi gerekir. İadesi gereken bedel; harici satış sözleşmesinde gösterilen bedel mi? taşınmazın dava tarihindeki güncellenmiş (rayiç) bedeli mi? yoksa harici satışta ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet kuralına göre iadenin talep edildiği tarihte uyarlama sonucu ulaştığı alım gücü müdür?
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK)"nun 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı kararında ifade edildiği şekilde; geçersiz harici satış sözleşmesi nedeniyle yanlar verdiklerini sebepsiz zenginleşme veya mülkiyet (İstihkak MK 618. Md (TMK 683.md)) davasında geri isteyebilirler. TMK 994. maddesi sebepsiz zenginleşmeyi önleyen özel bir düzenleme olup, her iki davada da TMK 994-995. maddelerinin uygulanması gerekir.
Ancak, hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için birinci olarak TMK"nin 2/2 maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı, sonrada haksız iktisap ilke ve esasları dikkate alınmalıdır.
TMK"nin 2/2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı, hakime özel ve istisnai hallerde adalete uygun hüküm verme olanağı sağlamaktadır. Yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinimlerini karşılamakla yükümlüdür. (YHGK 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı) Haksız iktisabın temeli hakkaniyet esasına dayanmaktadır, sebepsiz zenginleşmenin asıl unsurunu da denkleştirici adalet kuralı oluştur. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Geçersiz sözleşme gereğince, akdin düzenlendiği tarih itibariyle, verilen paranın aynen iadesine karar verilmesi, enflasyonist yaşam hayatında, büyük adaletsizlikler yaratır.
Belirtilen ilkeler ve esaslar uyarınca; hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın, taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücü, paranın reel değeri tespit edilerek, bu bedel alıkoymada hükme esas alınmalıdır.
Bilindiği üzere, HMK 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.
Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 26. maddesi hükmü gereğince hakim, kural olarak tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Buna usul hukukunda taleple bağlılık ilkesi denilmektedir.
Somut olayda; karşı davada karşı davacılar tarafından harici satış sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa ödenen bedelin güncelleştirilmiş değerinin mahsubu ile temliken tescil, bu da mümkün olmazsa sözleşme ile ödenen bedelin güncellenmiş değerinin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
Mahkemece Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda harici satış bedelinin güncelleştirilerek tazminine ve bu miktar üzerinden hapis hakkı tanınmış olmasına karşın karşı davanın reddine karar verilerek çelişki yaratılmıştır.
Mahkemece, asıl davanın 33.748,06TL üzerinden hapis hakkı tanınarak kabul edildiği anlaşılmakla karşı davada tazminat istemi yönünden davanın kabulü ile tapu iptali ve tescil talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken karşı davanın tümden reddine karar verilmesi doğru değildir.
Ayrıca karşı davada; tazminat istemi yönünden faiz talep edilmiş olduğundan bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de doğru görülmemiştir.
Hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacılar karşı davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi