Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/668
Karar No: 2019/4785
Karar Tarihi: 26.02.2019

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/668 Esas 2019/4785 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2019/668 E.  ,  2019/4785 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 31. HUKUK DAİRESİ


    DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesinin kabul kararına karşı davalı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    ... Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.2, 355 maddeleri gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, harç yönünden düzeltme yapılarak davanın kabulüne, işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar vermiştir.
    ... Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi"nin kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


    YARGITAY KARARI

    A)Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacının 2011-2016 yılları arasında davalı üniversitede yardımcı doçent olarak görev yaptığını, iş akdinin muhtelif tarihlerde üniversiteye yönelik hakaret içerikli sözler söylediğinden bahisle feshedildiğini, savunmasının alınmadığını, hakkında soruşturma bulunmadığını, yazıların hakaret içermediğini, paylaşımların muhatabının belli olmadığını iddia ederek; feshin geçersizliğinin tespitini, davacının işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 8 aylık ücreti tutarında belirlenmesine, boşta geçen süreye ilişkin 4 aylık ücret alacağının ve diğer haklarının ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    B)Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının akademisyenler bildirisine imza atanlardan olduğunu, savunmasının alındığını, sosyal medya üzerinden savunmaya karşılık hakaret içerikli cevap verdiğini, üniversiteyi küçük düşürdüğünü belirterek davanın reddini savunmuştur.
    C)İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk derece mahkemesince, “davacının iş akdinin, davalı üniversite tarafından 19.02.2016 tarihli yazı ile twitter üzerinden yapmış olduğu paylaşım nedeniyle gereğinin yapılması talep edilip, 22.02.2016 tarihinde 18.1.2016 tarihi ve sonraki tarihlerde yazılı basın ve sosyal medyada röportaj ve diğer beyanlarınızla üniversiteye yönelik hakaret, zedeleyici itham ve asılsız isnatlar sebebiyle iş akdinin 25/II-b maddesi uyarınca feshedildiği, aynı tarihli tebliğ edildiği, davacı tarafça çekince koyulduğu anlaşılmaktadır.İşçinin davranışı nedeniyle fesihte usulüne uygun savunma alınması, bu hususun tebliği,ondan sonra varsa fesih yoluna gidilmesi gerekmektedir.Davalı tarafça bir kısım paylaşımlar sunulmuştur.Bu kayıtların incelenmesinde, özellikle davalı tarafça fesih gerekçesini oluşturan 15.1.2016 tarihli paylaşımında ""müstekbirler, küçücük kullar, kendilerini Rezzak sanmasın...Hesap günü yakındır."" şeklinde paylaşımda bulunduğu, diğer paylaşımların üçüncü kişiler tarafından yapıldığı,bir kısmının tarih içermediği,bir kısmının ise tarih içerip Ocak ayına ilişkin olduğu, işyeri kayıtlarında incelenmesinde de davacının kendisi tarafından yapılan paylaşım nedeniyle savunmasının alınmasına yönelik bilgi ve belgeye rastlanmadığı, söz konusu paylaşımın savunmaya yönelik olduğu dair irtibatın ortaya konulamadığı görülmektedir.Ayrıca 1.2.2016 tarihli Kurum yazısında da 15.1.2016 tarihli görevden uzaklaştırma işlemi nazara alınmaksızın göreve başlaması gerektiğine dair kaydın bulunduğu anlaşılmıştır.Bu nedenle fesih sebebini oluşturan söz konusu paylaşımın içerik itibariyle feshi gerektirir mahiyette olmadığı, usulüne uygun savunmasının alınmadığı, adı geçen yazının savunmaya yönelik olduğunu ortaya konulamadığı, yöntemine uygun savunma alınmaksızın iş akdinin feshinin şeklen de usule uygun olmadığı, adı geçen yazının davalı Kurumla somut olayda doğrudan irtibatının usulüne uygun ortaya konulamadığı, fesih gerekçesini oluşturan hususun davalı yönünden de bağlayıcılık teşkil ettiği kanaatine varıldığı” şeklindeki gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    D)İstinaf başvurusu :
    İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    E)İstinaf Sebepleri:
    Davalı vekilinin istinaf sebepleri; “Davacının müvekkili üniversite bünyesinde 22.01.2011 tarihinden itibaren Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde çalıştığı, iş akdinin 22.02.2016 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/2/b maddesi gereğince haklı nedenle feshedildiği,Yerel Mahkemece, "İşçinin davranışı nedeniyle fesihte usulüne uygun savunma alınması, bıı hususun tebliği, ondan sonra varsa fesih yoluna gidilmesi gerekmektedir. " şeklinde hüküm kurulduğu, ancak 4857 sayılı Kanun"un 25.maddesi uyarınca iş akdinin haklı nedenle feshi halinde feshin yazılı olarak bildirilmesi ve işçinin savunmasının alınması zarureti düzenlenmediği, bu sebeple; davacının iş akdi haklı nedenle feshedilmiş olduğundan Yerel Mahkemece verilen kararı hukuka aykırı olduğu,Davacının kamuoyunda "Barış için akademisyenler bildirisi" olarak bilinen ve gündemi bir hayli meşgul eden, PKK terör örgütüne destek mahiyetinde kaleme alınmış olan bildiriye imza atarak destekte bulunduğu, bu konuda açıklamada bulunması için kendisinden 12.01.2016 tarihinde savunma talep edildiği, fakat savunmaya cevap gelmediği, bunun üzerine müvekkili üniversite tarafından 15.01.2016 tarihinde Kuruluş ve Ana Teşkilat Yönetmeliği"nin 36. Maddesi yollaması ile; Yükseköğretim Kurumlan Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurlar Disiplin Yönetmeliği"nin 26. Maddesine dayanarak davacı hakkında soruşturma açıldığı ve soruşturma sonuçlanıncaya kadar görevden uzaklaştırıldığı,Davacının açığa alınması işlemi hukuka uygun olduğu halde davacının, açığa alınmasına müteakip çeşitli mecralardan müvekkil üniversiteyi aşağılayıcı ve kamuoyu nezdinde küçük düşürücü söylemlerde bulunduğu,Davacının sosyal medya paylaşımı ve devamında çeşitli mecralarda yer alan hususların, iş ilişkisinin her iki tarafça da çekilmez hale geldiğini gösterdiği, bu sebeple müvekkili üniversite tarafından davacının iş akdinin haklı nedenle feshi işleminin hukuka uygun olduğu” şeklindedir.
    F)Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
    Bölge Adliye Mahkemesi tarafından “Davalı taraf, cevap ve beyanlarında, davacının kamuoyunda akademisyenler bildirisi olarak bilinen bildirinin imzacısı olduğunu, bu hususta savunmasının talep edilmesi üzerine, yazılı savunma vermeyip şahsi twitter hesabından 15/01/2016 tarihinde "Müstekbirler, küçücük kullar, kendilerini Rezzak sanmasın. Allah"ın arzı da rızkı da geniştir. Allah hepsinden büyüktür ve hesap günü yakındır." şeklinde paylaşımında bulunmak suretiyle Üniversiteye hakaret ettiğini, aynı zamanda toplum nezdindeki itibarını zedeleyen bu eylem ve davranışlarından ötürü davacının iş akdinin feshedilmek zorunda kalındığını bildirmiştir. Dosyaya sunulan belgelerden twitter paylaşımının 15/01/2016 tarihinde yapıldığı, Davalı üniversite mütevelli heyet başkanlığının 19/02/2016 tarihli Rektörlüğe hitaplı yazı ile davacının iş sözleşmesinin feshedilmesi hususunda gereğinin yapılmasının bildirildiği görülmektedir. Her ne kadar davalı taraf, söz konusu paylaşımdan 19/02/2016 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürmekte ise de, paylaşım sonrasında 20/01/2016 tarihinde üniversite kampüsünde öğrenciler tarafından yapılan protesto gösterilerinde bu paylaşımlardan alıntılar yapılarak pankartlara yazıldığı davalının da kabulünde olup dosyaya sunulan belgelerle de anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, haklı feshin 4857 İş Kanununun 26. Maddesinde öngörülen altı iş günlük sürede yapılmadığı kanaatine varılmakla, değişen gerekçe ile ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu kabul edilmiştir.Ancak, davalı Üniversitenin 2547 Sayılı Yasa’ nın 56/b ve  "Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları, bu Kanunun 56 ncı maddesinde yer alan mali kolaylıklardan, muafiyetlerden ve istisnalardan aynen istifade ederler"  şeklindeki Ek Madde 7  delaleti ile Harçlar Yasası"nın 13/j maddesi uyarınca harçtan muaf olduğunun gözetilmemesi hatalı olup İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönden kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile kamu düzeni dikkate alındığında davalı tarafın istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan yönlerden KABULÜNE, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
    G)Temyiz başvurusu :
    Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davalı vekili tarafından süresinde temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
    H)Gerekçe:
    Anayasa’nın 131 nci maddesine göre de “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir”.
    2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek. 2. maddesi uyarınca “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır”. Aynı kanununu Ek. 5. maddesine göre “Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür”.
    Aynı yasanın 31. maddesi üniversitelerde görev yapacak öğretim görevlilerinin görevlendirme şekli belirtilmiştir. Buna göre “Öğretim görevlileri; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim - öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tanınmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi, öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti veya sözleşmeli olarak istihdam edilebilirler. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı ve görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür”. 36. madde de Öğretim elemanlarının (ki içinde öğretim görevlileri de vardır), üniversitede devamlı statüde görev yapacakları belirtilmiştir.
    Diğer taraftan Vakıf Üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları akademik yönden Devlet Üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabi tutulmuştur. Her ne kadar iş sözleşmesi imzalansa da Doktor, Doçent ve Profesör kadrolarına 2547 sayılı kanunun 24 ve 26. maddeleri uyarınca atama tasarrufu ile getirilmektedirler. Özellikle 22.01.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7100 sayılı kanun ile 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nda değişiklikler yapılmış, yardımcı doçentlik, okutmanlarla ilgili 32. madde kaldırılmıştır. 31. madde de kadrosu bulunan ancak öğretim üyesi (profesör, doçent) atanamayan öğretim elemanları yerine öğretim görevlisi atanabilecekleri ve bu öğretim görevlileri ile süreli sözleşme yapılacağı belirtilmiştir. Atama tasarrufu olması nedeni ile sözleşme kurulması veya sözleşmenin feshinin akademik yön kabul edilmesi daha isabetli olacaktır.
    Keza Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/2 maddesi uyarınca; Vakıf Yükseköğretim Kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır” hükmü var ise de görev ancak kanunla düzenlenir. Kaldı ki yönetmelik hükmü görevi değil, özlük haklarına 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanacağını düzenlemiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda ise görev konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
    Anayasa’nın 31. Maddesi düzenlemesi ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümleri dikkate alındığında, özellikle kadroların akademik yönden belirlenmesi, sözleşmelerin onaya tabi tutulması dikkate alındığında, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının idari sözleşmelerle çalıştığının kabulü gerekmektedir.
    Zira Uyuşmazlık Mahkemesi bir çok kararında Vakıf Üniversitelerinde çalışan öğretim elamanları ile Üniversite arasındaki uyuşmazlıkların idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine karar vermiştir(Ekte sunulmuştur).
    Uyuşmazlık Mahkemesi idari yargı görevli olduğunu belirtirken şu gerekçelere dayanmıştır.
    “Anayasanın “Yükseköğretim Kurumları” başlıklı 130. maddesinin birinci fıkrasında, “Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.”; 2. fıkrasında, “Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir.”; 10. fıkrasında “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir.” hükmüne yer verilmiş;
    2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na 5772 sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları ile ilgili düzenlemeler getiren Ek Madde 2"de, “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır.” denilmiş; Ek Madde 5"de, “(Ek madde: 17/08/1983 - 2880/32 md.) (Değişik fıkra: 28/12/1999 - 4498/1 md.) Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer.
    Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür.
    Mütevelli heyetin toplantı nisabı ve karar alınması ile ilgili hususlarda bu Kanunun 61 inci maddesi hükmü uygulanır.”kuralına; aynı Yasadaki Ek Madde 8"de ise, “(Ek madde: 17/08/1983-2880/32 md.) Vakıfça kurulacak yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar, Devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenlenir ve onların görevlerini yerine getirir. Öğretim elemanlarının nitelikleri Devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının niteliklerinin aynıdır. Devlet Yükseköğretim kurumlarında çalışmaları yasaklanmış veya disiplin yoluyla bu kurumlardan çıkarılmış kişiler, vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alamazlar.” kuralına yer verilmiştir.
    Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğretim elemanları” başlıklı 23. maddesinde ise, “Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kurumlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir.  
    Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıştır.
    Vakıf Üniversiteleri, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu”nun Ek 43.maddesi ile vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur.
    İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye"nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliği idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisidir. Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de personeli kamu hukukuna tabidir.
    Kanunla kurulma ve kamu tüzel kişiliğine sahip olmanın yanı sıra, Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi Vakıf Üniversitelerinin de Anayasal güvence altına alınmış olan "Bilimsel Özerkliğe sahip olmaları” bir diğer ayrıcalığıdır. Üniversitelerde bilimsel özerklik ilkesi benimsenirken güdülen amaç, yükseköğretimin çeşitli siyasal çevre ve baskı grupları ile düşünce kümelerinin etkisinin dışında tutarak, bilimsel amaç, hedefler ve gereksinimlerine bağlı olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle de, bilimsel faaliyetin asli unsurları olan yükseköğretim elemanlarının, görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği konusu, anayasal teminat altına alınmıştır.
    Vakıf Üniversitesinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı öğretim elemanın; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bununla birlikte, öğretim elemanın sözleşmesinin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki ihbar ve kötüniyet tazminatı alacağına ilişkin olan davanın,) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; ‘’İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları‘’ kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir (29.12.2014 gün ve 2014 / 1053 E, 2014/1105 K, Aynı yönde 05.11.2012 gün ve 2012/189 E.,  2012/234 K., 05.11.2012 gün ve 2012/190 E.,  2012/235 K., 24.12.2012 gün ve 2012/273 E.,  2012/289 K.).
    Aynı doğrultuda Danıştay’ın da idari yargının görevli olduğuna dair kararları da mevcuttur.
    Danıştay 8. Dairesi, vakıf üniversitesi çalışanı akademisyenin iş sözleşmesinin feshinin iptali talebiyle açılan davada verilen görevsizlik kararının temyiz incelemesinde, davalı vakıf üniversitesinin kamu gücüne sahip ve kamu hizmeti gören kamu tüzel kişisi olduğunu, çalışanların kamu personeli sayılacağını belirterek “davalı vakıf üniversitesinin, kamu hizmeti görmek amacıyla, davacı öğretim üyesi ile aralarında yaptığı sözleşme, kamu hukukuna tabi idari hizmet sözleşmesi niteliğindedir.” hükmüne varmıştır (Danıştay 8.Dairesi’nin ilgili 2002/5557E. 2003/561K. sayılı ve 04.2.2003 tarihli kararı).
    8. Daire, bir başka davada, vakıf üniversitesindeki görevine son verilen bir akademisyenin bu işlemin ve Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23. maddesinin son cümlesindeki “özlük hakları” ibaresinin iptali ve özlük ve diğer haklarının kendisine ödenmesi talebiyle ilgili vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararında, vakıf yükseköğretim kurumlarında sözleşme ile görev yapan öğretim üyelerinin “öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, akademik unvan verilmesi ve akademik yükselme” dışındaki “çalışma süresi, çalışma saatleri, tatil günleri, fazla mesai ücretleri, izin, ücret, prim, sosyal haklar, sosyal güvenlik gibi ve benzeri” tüm çalışma koşullarının İş Kanunu’na göre düzenlendiğini belirtmiş; bu gerekçeyle, iptali istenen yönetmelikte üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığına hükmetmiştir. Mahkeme, ayrıca, akademik personelin sözleşmesinin yenilenip yenilenmemesi konusunda idarenin takdir yetkisinin sınırsız olmadığını, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğunu da belirtmiştir. Davada ileri sürülen görevsizlik itirazında da üniversite ile öğretim üyesi arasındaki sözleşmenin idari hizmet sözleşmesi olduğu belirtilerek 27.01.2009 tarihinde görevsizlik itirazı reddedilmiştir (Danıştay 8.Dairesi’nin ilgili 2002/5557E. 2003/561K. sayılı ve 04.2.2003 tarihli kararı).
    Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 8.Dairenin vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itiraz başvurusunun incelemesinde, Anayasanın 130.maddesine ve 2547 sayılı Kanun’un vakıf üniversitelerine ilişkin hükümlerine atıf yaparak, “(…) vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarında görev yapan öğretim elemanlarının statülerinin belirlenmesi için devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarının incelenmesi gerekmektedir. Çünkü, “mali ve idari konular” dışındaki akademik çalışmalar ve öğretim elemanlarının sağlanması yönlerinden, devlet eliyle kurulan yüksek öğretim kurumlarını bağlayan Anayasa hükümlerinin vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarını da bağlayacağı açıktır.” Saptamasında bulunmuştur. İdari Dava Daireleri Kurulu’na göre, devlet ve vakıf üniversitelerindeki akademik personel mesleki güvenceleri yönünden İdare Hukukuna tabidir ve Anayasanın 130.maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden farklı hükümlere tabi kılınması buralarda çalışan akademisyenlerin mesleki güvenceden yoksun kılınmasına neden olmaz; Anayasa koyucunun vakıf üniversitesi ve devlet üniversitesi arasında mesleki güvenceler bakımından bir ayrım amaçladığı düşünülemeyeceğinden vakıf üniversitelerindeki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa"ya aykırı olacaktır(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun ilgili 2010/5E. sayılı ve 12.3.2010 tarihli kararı).
    Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır.
    İş mahkemelerinin görev alanını hakim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. maddesini esas alarak belirleyecektir.
    Ayrıca belirtmek gerekir ki, işçinin İş Kanunu kapsamında kalmaması halinde iş mahkemesine açılan davada, davanın esastan reddi usule aykırıdır. Dava dilekçesinin görev nedeni ile reddi ve adli yargı görevli ise davanın görevli hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
    İdari Yargının görevli olması “dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı nedeni ile reddine” karar verilmesi gerekir. İdari Yargı görevli ise gönderme kararı verilemez.
    5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.
    Yukarıdaki ilke ve açıklamalar dikkate alındığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı olup, Mahkemece “dava dilekçesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile usulden reddine” karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz edilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve Dairemizce 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
    H)Hüküm: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
    1- İlk derece mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz edilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,
    2. Davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile usulden REDDİNE,
    3. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
    4. Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 138 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
    5.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
    6. Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/02/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi