Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/207
Karar No: 2019/4783
Karar Tarihi: 26.02.2019

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/207 Esas 2019/4783 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2019/207 E.  ,  2019/4783 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 28. HUKUK DAİRESİ


    DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesinin kabul kararına karşı davalı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    ... Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ... İş Mahkemesinin 12/09/2017 tarih ve ... Esas, 2017/424 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, harç yönünden düzeltme yapılarak davanın kabulüne karar vermiştir.
    ... Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi"nin kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


    YARGITAY KARARI

    A)Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacının davalı kurumda 28.09.2015 tarihinden iş sözleşmesinin feshedildiği 01.02.2017 tarihine kadar, Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştığını, taraflar arasındaki iş akdinin davalı ... Rektörlüğü"nün, davacıya göndermiş olduğu 18.01.2017 tarihli fesih bildirimi ile, davacının kadrosunun bulunduğu bölümün kapatılacak olması gerekçesi ile sonlandırıldığını, davalı kurum tarafından gerçekleştirilen iş akdi feshinin geçerli bir nedene dayanmadığını, 2016-2017 akademik yılının başında bünyesine öğrenci almış bir üniversitenin bu bölümün kapanacağını öne sürüp bir fesih nedeni yaratmasının kabul edilemez olduğunu, anılan bölümde eğitim öğretim faaliyetlerinin aktif bir şekilde sürdürüldüğünü, davacının kadrosunun bulunduğu Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünün davalı kurumun resmi internet sitesi olan www.halic.edu.tr sitesinde, hale tanıtımının yapıldığını, ayrıca mevcut YÖK ve ÖSYM sisteminde turizm meslek liselerinde öğrenim görmekte olan bir çok öğrencinin geçiş hakkını kullanarak kayıt yaptırdığını, Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünün kapanabilmesinin, hayatın olağan akışında pek mümkün olmadığını, davacının iş akdinin sonlandırılmadan önceki 6 ay boyunca maaşlarının düzenli şekilde ödenmediğini, davacının iş ahlakı ve eğitimci olmanın etik sorumlulukları gereği, öğrencilerine ders vermeyi sürdürdüğünü, iş akdinin devam etmesi için çaba gösterdiğini, bu sebeplerden ötürü davacının iş akdi feshinin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, dört aylık ücret ve diğer haklar ile davacının işe alınmaması durumunda sekiz aylık ücret tutarında tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    B)Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının açmış olduğu iş bu işe iade davasının 4857 sayılı iş kanununun 20.maddesi uyarınca yazılı feshin bildirim tarihinden itibaren bir aylık hak düşürücü süre içinde açılması gereken bir dava olup öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığı hakkında inceleme yapılmasını, süresinde açılmamışsa davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini, davalı Üniversitenin Kamu Tüzel Kişisi olduğunu ve bu bağlamda İş Mahkemelerinin görevsiz olduğunu, davalı Üniversitenin 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları teşkilatı Kanununa 4324 sayılı yasa ile eklenen Ek. 48 madde ile Vakıf Yükseköğretim Kurumlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulduğunu, kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacının kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmeti olduğunu, bu bağlamda kamu tüzel kişilerinin, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran ayrıcalıklı kamu gücü nedeniyle tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabileceğini, bu nitelikteki kurumların personelinin de kamu hukukuna tabi olduğunu, davalı kurumun sürekli ve düzenli olarak kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının statüsü, göreve alınması hak ve yetkileri gözetildiğinde idare hukuku anlamında bir kamu personeli olduğunu, dolayısı ile görevli yargı yerinin iş mahkemesi değil idare mahkemesi olduğunu, Akademik personelin vakıf üniversitelerine karşı açtıkları davalarda idare mahkemesinin görevli olduğu hakkında 18.06.2012 tarih ve 23327 sayılı Resmi gazetede yayımlanmış Uyuşmazlık Mahkemesi kararı ile Yargıtay 4. HD."sinin 2012/5625 E 2012/891SK sayılı emsal kararı bulunduğunu, bu sebeple iş bu davada görevli mahkemenin İstanbul İdare Mahkemeleri olduğunu, davanın görev yönünden reddini talep ettiğini, esasa dair olarak; davalı .... Haliç Üniversitesi"nin, Yükseköğretim Kurulunun 12.05.2016 tarih ve 2016/9246 sayılı kararı ile faaliyet izninin geçici olarak durdurulduğunu, üniversitede öğrenim görmekte olan öğrencilerin mağduriyetini önlemek ve öğrenim hayatının devamı için faaliyet yetkisinin garantör İstanbul Üniversitesine devredildiğini, davalı üniversitenin faaliyet izninin durdurulmasının asıl sebebinin; eski mütevelli heyeti üye ve başkanları ile eski yöneticilerin YÖK"ün okulda denetleme yapmasını engellemesi ve okul öğrenci ve öğretim üyelerinin artan şikayetleri ile kaynak aktarımına dair ihbarlar olduğunu, davalı üniversitenin faaliyetinin durdurularak faaliyet yetkisinin İstanbul Üniversitesi"ne devredilmesini müteakiben atanan yeni rektör ve yöneticilerin üniversiteyi YÖK denetimine açtığını ve aynı zamanda üniversitede incelemeler yaptığını, yapılan denetleme ve incelemeler sonucunda üniversite kaynaklarının eski mütevelli heyeti başkan ve üyeleri tarafından kendi şahsi şirketlerine aktarıldığını, üniversitenin borca batık konuma getirildiğini ve öğrenim faaliyetlerinin sürdürülemeyecek derecede mali sıkıntılar içerisinde olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine yetkililer tarafından bir dizi tedbirler alındığını, öğrenim faaliyetlerini sürdürebilmek ve bu faaliyet için zaruri ihtiyaçları karşılayabilmek için ihtiyaç fazlası işgücünden kurtulmaya, elzem olmayan kampüsleri ve yeterli talep görmeyen bölümleri kapatmaya karar verildiğini, aksi takdirde davalı üniversitenin öğrenim faaliyetini tamamen bırakma/ iflas etmesinin kaçınılmaz olduğunu, yönetimin mecburi kararlarından birinin de davacının, davalı üniversitenin Turizm ve Otel İşletmeciliği kadrosunun bulunduğu programlardaki faaliyetlerini sonlandırması olduğunu, söz konusu programlarda öğrenci bulunmaması ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin aktif devam etmemesi nedeniyle davacının iş akdine; İş Kanunun 18.maddesinde yer alan "... işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak..." sureti ile son verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    C)İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk derece mahkemesince, davacının iş akdinin davalı işveren tarafından davacının çalıştığı turizm ve otel işletmeciliği kadrosunun bulunduğu programlardaki faaliyetlerin sonlandırılması nedeniyle feshedildiği, ancak tüm dosya kapsamında davacının görev yaptığı turizm ve otel işletmeciliği bölümünün tamamen kapatıldığına, öğrenci bulunmaması nedeniyle eğitim faaliyetinin durdurulduğuna ilişkin delillerin davalı işveren tarafından dosyamıza ibraz edilmediği, ayrıca davalı Üniversitenin resmi internet sitesinde bu bölümün kapatılmadığı, halen faaliyet gösterdiği ve hatta 2 öğretim üyesinin bu bölüm altında çalışmaya devam ettiğinin anlaşıldığı, bu nedenle ispat yükü kendisinde olan davalı işverenin feshin geçerli nedenle yapıldığına ilişkin savunmasını ispatlayamadığı ve tüm bu deliller doğrultusunda davalı işveren tarafından yapılan feshin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    D)İstinaf başvurusu :
    İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    E)İstinaf Sebepleri:
    Davalı vekili gerekçeli istinaf sebeplerini ; “1-Müvekkil üniversitenin Turizm ve Otel İşletmeciliği kadrosunun bulunduğu programlardaki faaliyetini sonlandırma kararı aldığını, bu nedenle davacının iş akdine işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan geçerli sebebe dayanarak son verilmiştir. 2-Müvekkil Üniversite yargı harcından muaf olduğu halde, aleyhinde harca hükmedilmesi hatalıdır.” şeklinde belirtmiştir.
    F)Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
    Bölge Adliye Mahkemesi tarafından “Yerel mahkemece aldırılan bilirkişi heyet raporunda; davacının çalıştığı bölümün kapatılacağına dair dosyaya hiçbir evrak ibraz edilmediği bölümün kapatılmadığının internet sitesinden anlaşılması, bu bölümde 2 öğretim üyesinin çalışmaya devam etmesi gerekçesiyle feshin geçerli nedene dayanmadığı belirtilmiş olup,yerel mahkemece rapordaki tespitlere itibar edilerek işverence feshin geçerli nedene dayandığını ispatlayamadığı ve feshin geçersiz olduğunu tespit etmiştir. Dosya kapsamında toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde feshin geçerli nedene dayandığı işverence ispatlanamadığından, yerel mahkemece feshin geçersizliği ve davacının işe iadesinin gerektiği yönündeki tespitinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. 2-Davalı vekili müvekkil Üniversitenin harçtan muaf olmasına rağmen yerel mahkemece harç yönünden müvekkili aleyhine hüküm kurulduğunu ileri sürmektedir. 2547 sayılı yasanın 56/b maddesi gereğince harçtan muaf olan davalı Üniversiteye harç yüklenmesi hatalı olduğundan HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerektiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin yerinde görülen istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına” şeklinde hüküm kurulmuştur.
    G)Temyiz başvurusu :
    Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davalı vekili tarafından süresinde temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
    H)Gerekçe:
    Anayasa’nın 131 nci maddesine göre de “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir”.
    2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek. 2. maddesi uyarınca “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır”. Aynı kanununu Ek. 5. maddesine göre “Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür”.
    Aynı yasanın 31. maddesi üniversitelerde görev yapacak öğretim görevlilerinin görevlendirme şekli belirtilmiştir. Buna göre “Öğretim görevlileri; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim - öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tanınmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi, öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti veya sözleşmeli olarak istihdam edilebilirler. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı ve görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür”. 36. madde de Öğretim elemanlarının (ki içinde öğretim görevlileri de vardır), üniversitede devamlı statüde görev yapacakları belirtilmiştir.
    Diğer taraftan Vakıf Üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları akademik yönden Devlet Üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabi tutulmuştur. Her ne kadar iş sözleşmesi imzalansa da Doktor, Doçent ve Profesör kadrolarına 2547 sayılı kanunun 24 ve 26. maddeleri uyarınca atama tasarrufu ile getirilmektedirler. Özellikle 22.01.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7100 sayılı kanun ile 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nda değişiklikler yapılmış, yardımcı doçentlik, okutmanlarla ilgili 32. madde kaldırılmıştır. 31. madde de kadrosu bulunan ancak öğretim üyesi (profesör, doçent) atanamayan öğretim elemanları yerine öğretim görevlisi atanabilecekleri ve bu öğretim görevlileri ile süreli sözleşme yapılacağı belirtilmiştir. Atama tasarrufu olması nedeni ile sözleşme kurulması veya sözleşmenin feshinin akademik yön kabul edilmesi daha isabetli olacaktır.
    Keza Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/2 maddesi uyarınca; Vakıf Yükseköğretim Kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır” hükmü var ise de görev ancak kanunla düzenlenir. Kaldı ki yönetmelik hükmü görevi değil, özlük haklarına 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanacağını düzenlemiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda ise görev konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
    Anayasa’nın 31. Maddesi düzenlemesi ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümleri dikkate alındığında, özellikle kadroların akademik yönden belirlenmesi, sözleşmelerin onaya tabi tutulması dikkate alındığında, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının idari sözleşmelerle çalıştığının kabulü gerekmektedir.
    Zira Uyuşmazlık Mahkemesi bir çok kararında Vakıf Üniversitelerinde çalışan öğretim elamanları ile Üniversite arasındaki uyuşmazlıkların idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine karar vermiştir(Ekte sunulmuştur).
    Uyuşmazlık Mahkemesi idari yargı görevli olduğunu belirtirken şu gerekçelere dayanmıştır.
    “Anayasanın “Yükseköğretim Kurumları” başlıklı 130. maddesinin birinci fıkrasında, “Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.”; 2. fıkrasında, “Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir.”; 10. fıkrasında “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir.” hükmüne yer verilmiş;
    2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na 5772 sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları ile ilgili düzenlemeler getiren Ek Madde 2"de, “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır.” denilmiş;      Ek Madde 5"de, “(Ek madde: 17/08/1983 - 2880/32 md.) (Değişik fıkra: 28/12/1999 - 4498/1 md.) Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer.
    Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür.
    Mütevelli heyetin toplantı nisabı ve karar alınması ile ilgili hususlarda bu Kanunun 61 inci maddesi hükmü uygulanır.”kuralına; aynı Yasadaki Ek Madde 8"de ise, “(Ek madde: 17/08/1983-2880/32 md.) Vakıfça kurulacak yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar, Devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenlenir ve onların görevlerini yerine getirir. Öğretim elemanlarının nitelikleri Devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının niteliklerinin aynıdır. Devlet Yükseköğretim kurumlarında çalışmaları yasaklanmış veya disiplin yoluyla bu kurumlardan çıkarılmış kişiler, vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alamazlar.” kuralına yer verilmiştir.
    Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğretim elemanları” başlıklı 23. maddesinde ise, “Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kurumlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir.  
    Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıştır.
    Vakıf Üniversiteleri, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu”nun Ek 43.maddesi ile vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur.
    İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye"nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliği idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisidir. Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de personeli kamu hukukuna tabidir.
    Kanunla kurulma ve kamu tüzel kişiliğine sahip olmanın yanı sıra, Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi Vakıf Üniversitelerinin de Anayasal güvence altına alınmış olan "Bilimsel Özerkliğe sahip olmaları” bir diğer ayrıcalığıdır. Üniversitelerde bilimsel özerklik ilkesi benimsenirken güdülen amaç, yükseköğretimin çeşitli siyasal çevre ve baskı grupları ile düşünce kümelerinin etkisinin dışında tutarak, bilimsel amaç, hedefler ve gereksinimlerine bağlı olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle de, bilimsel faaliyetin asli unsurları olan yükseköğretim elemanlarının, görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği konusu, anayasal teminat altına alınmıştır.
    Vakıf Üniversitesinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı öğretim elemanın; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bununla birlikte, öğretim elemanın sözleşmesinin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki ihbar ve kötüniyet tazminatı alacağına ilişkin olan davanın,) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; ‘’İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları‘’ kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir(29.12.2014 gün ve 2014 / 1053 E, 2014/1105 K, Aynı yönde 5.11.2012 gün ve 2012/189 E. ,  2012/234 K., 05.11.2012 gün ve 2012/190 E.  ,  2012/235 K., 24.12.2012 gün ve 2012/273 E.  ,  2012/289 K.).
    Aynı doğrultuda Danıştay’ın da idari yargının görevli olduğuna dair kararları da mevcuttur.
    Danıştay 8. Dairesi, vakıf üniversitesi çalışanı akademisyenin iş sözleşmesinin feshinin iptali talebiyle açılan davada verilen görevsizlik kararının temyiz incelemesinde, davalı vakıf üniversitesinin kamu gücüne sahip ve kamu hizmeti gören kamu tüzel kişisi olduğunu, çalışanların kamu personeli sayılacağını belirterek “davalı vakıf üniversitesinin, kamu hizmeti görmek amacıyla, davacı öğretim üyesi ile aralarında yaptığı sözleşme, kamu hukukuna tabi idari hizmet sözleşmesi niteliğindedir.” hükmüne varmıştır(Danıştay 8.Dairesi’nin ilgili 2002/5557E. 2003/561K. sayılı ve 04.2.2003 tarihli kararı).
    8.Daire, bir başka davada, vakıf üniversitesindeki görevine son verilen bir akademisyenin bu işlemin ve Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23. maddesinin son cümlesindeki “özlük hakları” ibaresinin iptali ve özlük ve diğer haklarının kendisine ödenmesi talebiyle ilgili vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararında, vakıf yükseköğretim kurumlarında sözleşme ile görev yapan öğretim üyelerinin “öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, akademik unvan verilmesi ve akademik yükselme” dışındaki “çalışma süresi, çalışma saatleri, tatil günleri, fazla mesai ücretleri, izin, ücret, prim, sosyal haklar, sosyal güvenlik gibi ve benzeri” tüm çalışma koşullarının İş Kanunu’na göre düzenlendiğini belirtmiş; bu gerekçeyle, iptali istenen yönetmelikte üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığına hükmetmiştir. Mahkeme, ayrıca, akademik personelin sözleşmesinin yenilenip yenilenmemesi konusunda idarenin takdir yetkisinin sınırsız olmadığını, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğunu da belirtmiştir. Davada ileri sürülen görevsizlik itirazında da üniversite ile öğretim üyesi arasındaki sözleşmenin idari hizmet sözleşmesi olduğu belirtilerek 27.01.2009 tarihinde görevsizlik itirazı reddedilmiştir(Danıştay 8.Dairesi’nin ilgili 2002/5557E. 2003/561K. sayılı ve 04.2.2003 tarihli kararı).
    Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 8.Dairenin vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itiraz başvurusunun incelemesinde, Anayasanın 130.maddesine ve 2547 sayılı Kanun’un vakıf üniversitelerine ilişkin hükümlerine atıf yaparak, “(…) vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarında görev yapan öğretim elemanlarının statülerinin belirlenmesi için devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarının incelenmesi gerekmektedir. Çünkü, “mali ve idari konular” dışındaki akademik çalışmalar ve öğretim elemanlarının sağlanması yönlerinden, devlet eliyle kurulan yüksek öğretim kurumlarını bağlayan Anayasa hükümlerinin vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarını da bağlayacağı açıktır.” Saptamasında bulunmuştur. İdari Dava Daireleri Kurulu’na göre, devlet ve vakıf üniversitelerindeki akademik personel mesleki güvenceleri yönünden İdare Hukukuna tabidir ve Anayasanın 130.maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden farklı hükümlere tabi kılınması buralarda çalışan akademisyenlerin mesleki güvenceden yoksun kılınmasına neden olmaz; Anayasa koyucunun vakıf üniversitesi ve devlet üniversitesi arasında mesleki güvenceler bakımından bir ayrım amaçladığı düşünülemeyeceğinden vakıf üniversitelerindeki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa"ya aykırı olacaktır(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun ilgili 2010/5E. sayılı ve 12.3.2010 tarihli kararı).
    Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır.
    İş mahkemelerinin görev alanını hakim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. maddesini esas alarak belirleyecektir.
    Ayrıca belirtmek gerekir ki, işçinin İş Kanunu kapsamında kalmaması halinde iş mahkemesine açılan davada, davanın esastan reddi usule aykırıdır. Dava dilekçesinin görev nedeni ile reddi ve adli yargı görevli ise davanın görevli hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
    İdari Yargının görevli olması “dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı nedeni ile reddine” karar verilmesi gerekir. İdari Yargı görevli ise gönderme kararı verilemez.
    5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.
    Yukarıdaki ilke ve açıklamalar dikkate alındığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı olup, Mahkemece “dava dilekçesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile usulden reddine” karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz edilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve Dairemizce 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
    H)Hüküm: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
    1-İlk derece mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz edilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,
    2. Davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile usulden REDDİNE,
    3. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
    4.Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 1,305,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
    5.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
    6.Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi