7. Hukuk Dairesi 2021/4145 E. , 2021/2118 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15/05/2014 gününde verilen dilekçe ile mülkiyet hakkından kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03/12/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mülkiyet hakkından kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalı ... tarafından İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan mülkiyet hakkından kaynaklanan elatmanın önlenmesine ilişkin 2010/184 Esas sayılı dosyasında, mahkeme tarafından yapılan bilirkişi incelemesinde ölçüm yapılarak davalıya ait 3 parsel sayılı taşınmaza müvekkiline ait 2 parsel sayılı taşınmazın 30,5 m² tecavüzlü olduğu yönünde karar verildiğini, müvekkili tarafından Sarıyer Kadastro Müdürlüğüne 14.01.2014 tarihinde yapılan başvuru üzerine kontrol memurları ve kontrol mühendisleri tarafından yapılan ölçümler ve 31.01.2012 ile 21.01.2014 tarihinde hazırlanan aplikasyon krokilerinde müvekkiline ait 2 parselin davalıya ait 3 parsele İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/184 Esas sayılı dosyasında verilen kararla tespit edildiği kadar tecavüzlü olmadığı ve verilen kararın hatalı olduğunun anlaşıldığını, ilgili mahkemece verilen bu kararın fiili duruma uymadığından haksızlığa ve hukuka aykırılığa neden olduğunu belirterek, müvekkiline ait 941 ada 3 parselin davalıya ait 941 ada 2 parsele doğru gerçekleşen kayma ve tecavüzün tespiti ile müdahalesinin menini istemiştir.
Davalı vekili; İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada dosya içerisine alınan bütün bilgi ve belgeler ile keşif sonucu alınan bilirkişi raporları değerlendirilerek davalı ..."in müvekkiline ait 3 parsele müdahalesinin sabit olduğunun anlaşılması üzerine, mahkemece 08.12.2011 tarihinde 2010/184 Esas, 2011/404 sayılı Kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, bu karara karşı temyiz itirazında bulunması üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 13.12.2012 tarihli 2012/15709-15100 E.-K. sayılı ilamı ile hükmün onandığı, onama kararı üzerine taraflarca karar düzeltme yasa yoluna başvurulmayarak hükmün 06.03.2013 tarihinde kesinleştiğini ve kesinleşen hüküm karşısında iş bu davanın tümden reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 14.06.2017 tarihli, 2015/180 Esas ve 2017/3474 Karar sayılı ilamı ile "Önceden görülen İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/184 Esas ve 2011/404 Karar sayılı davanın elatmanın önlenmesi bakımından kesin hüküm oluşturmayacağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; mahalinde yeniden keşif yapılmak suretiyle işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bu ilama karşı davalı vekilince karar düzeltme yoluna başvurulmuş ise de Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.11.2018 tarihli, 2018/2496-18772 E.-K. sayılı kararı ile karar düzeltme isteğinin de reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak davanın kabulüne, davalının davacıya ait 2 parsele yaptığı müdahalenin menine, 2 parsel üzerinde bulunan kazık ve teller ile davalı tarafından meydana getirilen her türlü muhdesatın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır.
Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Ayrıca, hukuki güvenlik ilkesi, bir uyuşmazlığın mahkemelerce nihai biçimde karara bağlanmasının ardından, oluşan kesin hükme saygı gösterilmesini gerektirmektedir. Bu ilke uyarınca yargı kararlarında belirli bir istikrarın ve tutarlılığın sağlanması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler gereğince somut olayda; İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/184 Esas, 2011/404 Karar sayılı ilamının incelenmesinde, davacı ..."ın davalı ..."e karşı kendisine ait 3 parsele davalıya ait 2 parselin müdahalesinin meni ve kal"ini istediği, mahkemece resen seçilen fen ve inşaat bilirkişileri ile birlikte keşif yapıldığı, bu bilirkişiler tarafından dosyaya sunulan raporlarda 2 parselde bulunan davalı ..."e ait binanın girişinin davacı ..."e ait 3 parsele 30,05 m² tecavüzlü bulunduğunun tespit edildiği, mahkemece davanın kısmen kabulü ile 3 parsele davalının 30,05 m² yerden müdahalesinin men"ine ve kal"ine karar verildiği, bu karara karşı temyiz itirazında bulunması üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 13.12.2012 tarihli 2012/15709-15100 E.-K. sayılı ilamı ile hükmün onandığı, onama kararı üzerine taraflarca karar düzeltme yasa yoluna başvurulmayarak hükmün 06.03.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dairemizce incelenen dosyada, fen, inşaat mühendisi ve gayrimenkul değerlendirme uzmanı ile birlikte keşif yapıldığı, bu bilirkişiler tarafından dosyaya sunulan raporlarda davacıya ait 2 parsele davalı tarafından yapılan tel çitin 24,56 m² tecavüzlü bulunduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda açıklanan her iki dosyada alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu anlaşıldığından ve yargı kararları arasında tutarlılığın bulunması gerektiğinden, bu çelişkinin giderilmesi amacıyla öncelikle her iki taşınmaza ait bütün kayıt ve belgeler getirtilerek alanında uzman bilirkişilerin elektronik ölçüm aletleriyle birlikte inceleme yapması ile keşfin icra edilmesi, özellikle bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin sebebinin bilirkişilerden sorularak rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.