
Esas No: 2015/4658
Karar No: 2021/3892
Karar Tarihi: 17.11.2021
Danıştay 13. Daire 2015/4658 Esas 2021/3892 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/4658
Karar No:2021/3892
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Kurumu
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin (Türk Telekom) borçlarını gerekçe göstererek zorunlu unsur konumundaki altyapısından faydalanmasını öngören sözleşmeleri haklı gerekçesi bulunmadan feshetmek suretiyle hakim durumu kötüye kullandığından bahisle yaptığı şikâyet başvurunun reddi ile soruşturma açılmamasına ilişkin Rekabet Kurulu'nun (Kurul) ... tarih ve ... sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce; davacı şirket ile Türk Telekom arasında altyapı kullanımına ilişkin olarak çeşitli sözleşmeler imzalandığı, Türk Telekom tarafından davacı şirketin borcu olduğu iddiasıyla sözleşmelerin 29/04/2013 tarihli ihtarname ile feshedildiği, bunun üzerine davacı şirket tarafından Türk Telekom’un borçlarını gerekçe göstererek zorunlu unsur konumundaki altyapısından faydalanmasını öngören sözleşmeleri haklı gerekçesi bulunmadan feshetmek suretiyle hakim durumu kötüye kullandığından bahisle yapılan şikâyet başvurunun reddine dair ... tarih ve ... sayılı Kurul kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, Türk Telekom aleyhine sözleşmelerin feshi ile ilgili olarak ve Türk Telekom’un davacı şirket aleyhine açtığı itirazın iptaline ilişkin olarak adli yargı mercilerinde açılan davaların hâlen derdest olduğu, davacı şirket tarafından dile getirilen sözleşmelerin haksız feshi iddiasının, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olmadığı, genel hükümlere göre adli yargıda açılan davada irdelenecek bir iddia olduğu anlaşıldığından, Türk Telekom hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığı yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Türk Telekom'un beyanlarının esas alınarak şikâyetin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu, sözleşmelerin haksız feshedilerek zorunlu unsura erişimin engellendiği, bu konuda gerekli incelemeleri yapma yetkisinin Rekabet Kurumu'nda olduğu, aksi bir yaklaşımda Rekabet Kurumu'nun yetkisinde olmayan bir konuda karar verdiğinin kabulüyle dava konusu kararın iptali gerektiği, İdare Mahkemesi tarafından iddiaların incelenmediği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu Kurul kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının gerekçeli olarak onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından 11/07/2013 tarihinde Kuruma sunulan şikâyet dilekçesinde özetle, "...'in Türk Telekom altyapısından faydalanmasını öngören çeşitli sözleşme ve bunlara bağlı alt sözleşmeler imzalandığı, söz konusu sözleşmeler yürürlükteyken ...’in arabağlantı borçlarını ödemede güçlüğe düştüğü ve taraflar arasında “Borç Ödeme Planına ve Yeni Devre Taleplerinin Kabul Şartlarına İlişkin Protokol” ile teminat sözleşmelerinin akdedildiği,
bu süreçte Türk Telekom’un varlığını iddia ettiği ...’e ait borçları cari faiz oranlarından yüksek oranlar uygulayarak büyüttüğü, Türk Telekom’un ihtiyati haciz başvurusunun gerekli şartların gerçekleşmediği gerekçesiyle reddedildiği, Türk Telekom’un 18/03/2013 tarihinde ...’in abonelik alımlarını ve sisteme erişimini ödenmemiş borçları gerekçe gösterilerek kestiği ve 05/04/2013 tarihinde de ...’e kiraladığı tüm devreleri kapatarak ticari hayatına son verdiği, Türk Telekom’un bir iç toplantısına ait 13/03/2013 tarihli tutanaktaki ...’in faaliyetinin sona erdirilmesiyle müşterilerinin Türk Telekom’a kazandırılmasına ilişkin ifadelerin Türk Telekom’un niyetini gösterdiği, nitekim ...’in faaliyetinin sona ermesinin ardından kullanıcıların Türk Telekom tarafından aranarak hizmeti başka operatörden alabilmesinin 15 günlük süreyi bulabileceği, Türk Telekom’dan ise bu hizmetin 15 dakika içinde alınabileceğinin iletildiği, sabit çağrı başlatma ve sonlandırma pazarı ile sabit genişbant internet altyapı pazarında hâkim durumda bulunan Türk Telekom’un zorunlu unsur konumundaki hizmeti vermeyi reddederek hâkim durumunu kötüye kullandığı, bahse konu davranışta haklı gerekçenin bulunmadığı, Türk Telekom’un tek seferde tüm sözleşmeleri feshettiği, böylece sadece borcun dayandığı sözleşmelerin iptal edilmesi hâlinde ...’in müşterilerine verebileceği telefon ve internet hizmetlerinin de sunumunun engellendiği, sözleşmelerin feshine gerekçe gösterilen borcun yıllardan beri süregelen bir borç olmadığı" ileri sürülerek Türk Telekom hakkında soruşturma açılması talep edilmiştir.
Dava konusu Kurul kararıyla davacının şikâyet başvurusu özetle, "Türk Telekom ile ... arasındaki sözleşmelerin feshi ile 4054 sayılı Kanun'un 6. maddesinin ihlâl edilmesi hâllerinden olan sözleşme yapmanın reddinin şartlarının sağlandığı varsayılsa dahi Türk Telekom’un bu davranışında haklı gerekçeye dayandığı, bu cihetle aynı Kanun'un 41. maddesi uyarınca soruşturma açılmasına gerek olmadığı" yönünde karar verilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, bu Kanun'un amacının, "mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamak" olduğu kurala bağlanmış; anılan Kanun'un 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararlar ile piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmaları ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukukî işlem ve davranışların, rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye ilişkin işlemlerin bu Kanun kapsamına girdiği belirtilmiş; 3. maddesinde, "Hâkim Durum", belirli bir piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücü olarak tanımlanmıştır.
Kanun'un hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklayan 6. maddesinde ise, bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması hâlinin hukuka aykırı ve yasak olduğu kurala bağlanmış; anılan maddede bu hâller özellikle:
a) Ticarî faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler,
b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması,
c) Bir mal veya hizmetle birlikte, diğer mal veya hizmetin satın alınmasını veya aracı teşebbüsler durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın veya hizmetin, diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da satın alınan bir malın belirli bir fiyatın altında satılmaması gibi tekrar satış hâlinde alım satım şartlarına ilişkin sınırlamalar getirilmesi,
d) Belirli bir piyasadaki hâkimiyetin yaratmış olduğu finansal, teknolojik ve ticarî avantajlardan yararlanarak başka bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabet koşullarını bozmayı amaçlayan eylemler,
e) Tüketicinin zararına olarak üretimin, pazarlamanın ya da teknik gelişmenin kısıtlanması" olarak sayılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kanun'un aktarılan düzenlemelerine göre, rekabetin ihlâl edildiği iddiasıyla yapılan bir başvuru üzerine, Kurul tarafından, soruşturma açılması için yeterli bilgi ve belge varsa doğrudan soruşturma açılmasına karar verilebileceği, doğrudan soruşturma açılmasına yetecek bilgi ve belge bulunmadığı hâllerde ise daha fazla bilgi veya belge elde edebilmek için ön araştırma yapılabileceği, elde edilen bilgi ve deliller ile ön araştırma raporunun Kurul'ca değerlendirilerek soruşturma açılmasına veya açılmamasına karar verilebileceği, bu iki karar türünden birini verme hususunda Kurul'un takdir yetkisinin bulunduğu ve bu yetkinin 4054 sayılı Kanun'un 1. maddesinde belirtilen amaçları gerçekleştirme hedefi doğrultusunda kullanılması gerektiği açıktır.
Davacı tarafından yapılan şikâyetin konusu Türk Telekom'un, 4054 sayılı Kanun'un 6. maddesine göre hakim durumunu kötüye kullandığı iddiası olup, bu çerçevede temyize konu İdare Mahkemesi kararı ele alındığında, "davacı şirket tarafından dile getirilen sözleşmelerin haksız feshi iddiasının, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olmadığı, genel hükümlere göre adli yargıda açılan davada irdelenecek bir iddia olduğu" değerlendirmesinin hukuki bir temeli bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, davacının, rekabetin ihlâl edildiği iddiası adlî yargıda incelenecek konulardan bağımsız olarak 4054 sayılı Kanun kapsamında Rekabet Kurumu tarafından araştırılması ve incelemesi gereken bir konudur. Nitekim dava konusu Kurul kararında davacının iddialarının esası da incelenmiştir.
Davacının şikâyetinin reddedilmesinin incelenmesine gelince:
Rekabet hukuku uygulamasında, esas olarak, hâkim durumda olsun ya da olmasın tüm teşebbüslerin iş yapacakları teşebbüsleri özgürce seçme ve mülkiyetlerinde bulunan varlıklar üzerinde özgürce tasarruf edebilme hakları olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, istisnai bazı durumlarda hâkim durumdaki teşebbüslerin sözleşme yapmayı reddetmeleri rekabeti kısıtlayıcı bir davranış olarak değerlendirilebilmekte ve hâkim durumdaki teşebbüse rekabet hukuku çerçevesinde sözleşme yapma yükümlülüğü getirilebilmektedir. Rekabet hukuku kuralları uyarınca, sözleşme hukukunun genel ilkelerinin aksine, hâkim durumdaki bir teşebbüs istediği firma ile sözleşme yapıp yapmama hususunda tam bir serbestiye sahip değildir. Hâkim durumda olunan mal ve hizmetleri temin edemeyen teşebbüs, ürünü sağlayabileceği başka bir kaynak olmadığından pazardan dışlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Ancak, hâkim durumdaki bir teşebbüs, haklı bir sebep gösterilebildiği durumlarda diğer teşebbüslere mal ve/veya hizmet sağlamaktan kaçınabilir.
Bu bağlamda dava konusu Kurul kararında, Türk Telekom tarafından ...’e verilen hizmetlerin kesilmesi ile zorunlu unsura erişimi kısıtlanan alt pazardaki rakibin faaliyetlerini sonlandıracağı varsayımıyla, Türk Telekom tarafından sözleşme yapmayı reddetme olarak nitelendirilen davranışına ilişkin haklı bir sebebinin var olup olmadığı incelenmiştir.
Dava konusu Kurul kararında; Türk Telekom'un ... ile olan sözleşmelerini temelde ...’in sözleşmelerden doğan borçlarını ödeyemeyecek durumda olması nedeniyle feshettiği, ...’in 2010 yılından itibaren Türk Telekom’a olan borçlarını ödemekte güçlük çekmeye başladığı, borçların iki kez yeniden yapılandırıldığı, borç miktarının buna rağmen büyümeye devam ettiği ve sonunda Türk Telekom’un ...’e hizmet sağlamayı sonlandırdığı, Türk Telekom tarafından sunulan listede taraflar arasındaki borç ilişkisine kaynak olan on sekiz sözleşmeden, perakende hizmetlere ilişkin olanlar hariç, on beşinin başvuruya konu süreç sonunda feshedildiği, Türk Telekom, ... ile arasındaki sözleşmelerin feshine gerekçe olarak, taraflar arasında ödeme planı konusunda tatmin edici bir sonuca ulaşılamaması ve ticari ilişkilerin devam etmesi hâlinde Türk Telekom’un zararlarının artacağı kanaatinin oluşmasının gösterildiği, yine ...’in mali verilerinin finansal açıdan bozulmuş olması, ...’in finansal kaynak bulmakta zorlanması, ...’in iş modelinin sürdürülebilir olmaması gibi nedenlerin haklı gerekçe olarak belirtildiği, Türk Telekom’un tahsil edemediği borçları dolayısıyla zararını tazmin etmek veya en aza indirmek için sözleşmelerin feshinden başka bir yola başvurabilirmiydi sorusunun cevabı arandığında, Türk Telekom’un öne sürdüğü gerekçelere bakıldığında, ...’in finansal yapısının, faaliyetlerine devam etmesi hâlinde dahi borçlarını ödemeye izin vermeyeceği kanaatine ulaşıldığı, Türk Telekom ile ... arasında çeşitli kereler borç ödeme kolaylığı sağlayan protokoller imzalanmış olması, 2012 yılında yapılan gayrimenkul ihalesinde Türk Telekom’un katlandığı ihale masraflarına rağmen alacağını tahsil edememiş olması, aynı yıl dört gayrimenkul üzerinde Türk Telekom lehine ipotek tesis edilmesinin aynı gayrimenkuller üzerinde Halkalı Vergi Dairesi lehine haciz şerhi mevcut olması nedeniyle gerçekleştirilememiş olması gibi veriler dikkate alındığında, Türk Telekom’un vardığı kanaatin temelsiz olmadığı, borcun tahsil imkânlarının araştırıldığı, hatta bu girişimlerin sonuçsuz kaldığı savlarını desteklediği, dolayısıyla Türk Telekom’un zararını en aza indirmek için ... ile imzaladığı sözleşmeleri, sözleşmelerdeki ilgili hükümlere dayanarak feshetmesinin haklı gerekçe şartlarını taşıdığı kanısına varıldığı, Türk Telekom tarafından verilen bilgilerden, ses ve data iletimine ilişkin toptan seviyedeki sözleşmelerin feshedildiği, perakende hizmetlere ilişkin sözleşmelerin ise hâlen yürürlükte olduğu, feshedilen on beş sözleşmeden üçüne ilişkin fesih tarihi itibarıyla borç bulunmadığı, bu sözleşmelerden doğabilecek borçlara teminatta gösterilmemiş olduğu, Türk Telekom’un sözleşmeleri fesih nedenleri incelendiğinde, bunların sadece belirli sözleşmelerden doğan borçlarla ilgili olmadığı, fesih kararında borçların uzun süredir yüksek miktarda kalmasının ve ... ile dâhil olduğu şirketler grubunun finansal durumunun yıllar içerisinde kötüye gitmesinin etken olduğu, bu şartlar altında sözleşmelerin tamamının feshedilerek toptan seviyedeki ticari ilişkinin tamamen kesilmesinin rekabeti zorunlu olandan fazla kısıtlama olarak değerlendirilemeyeceği, davacı tarafından Türk Telekom'un niyetine ilişkin sunulan belgelerdeki ifadelerin farklı kişilerin konuya ilişkin toplantılardaki sözlerinden alınan parçaların birleştirilmesiyle oluşturulduğu ve gerçeği yansıtmadığı, ...’in 2012 yılında toplam iş hacminin 5,7 milyon TL olduğu ve bunun büyük bir kısmının Türk Telekom tarafından sağlanan toptan hizmetten kaynaklandığı düşünüldüğünde ....’ten Türk Telekom’a geçecek gelirin çok düşük olacağı tespitlerine yer verilmiştir.
Davacı tarafından dava konusu Kurul kararında yer verilen haklı nedene ilişkin tespit ve değerlendirmelerin aksini ortaya koyan somut ve ciddi bir delil yahut bilginin sunulmadığı görülmüştür.
Bu durumda, Türk Telekom'un davacı ile olan sözleşmelerini sonlandırma davranışının rekabet hukuku bağlamında haklı bir nedene dayandığı anlaşıldığından, Türk Telekom'un davacı ile olan sözleşmeleri feshetmek suretiyle hakim durumunu kötüye kullandığı iddiası yönünden şikâyetin reddi ile soruşturma açılmaması yönünde tesis edilen dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık, davanın reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında ise sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki ... İdare Mahkemesi'nin .. tarih ve E:..., K:... sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
