
Esas No: 2021/4982
Karar No: 2021/12643
Karar Tarihi: 17.11.2021
Danıştay 6. Daire 2021/4982 Esas 2021/12643 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/4982
Karar No : 2021/12643
DAVACILAR :
1- ...
...
32- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
33- ...
...
45-...
VEKİLLERİ : Av. ..., Av. ..., Av. ...
46- ...
47- ...
48- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
49- ...
VEKİLLERİ : Av. ..., Av. ...
DAVALILAR : 1- ..
2- ... Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av. ...
DAVANIN KONUSU : İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, ... Mahallesi içerisinde bulunan ve ekli krokilerde sınırları belirtilen alanın, 7269 sayılı Kanunun 2. ve 14. maddeleri uyarınca "afete maruz bölge" olarak ilanına ilişkin 25/01/2016 tarihli, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu kararın dayanağı 24/08/2015 tarihli Jeolojik Etüt Raporunun iptali istenilmektedir.
DAVACILARIN İDDİALARI : İstanbul ili, Bakırköy İlçesi, ...Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı, üzerinde kat irtifakı kurulmuş taşınmazın bağımsız bölüm malikleri oldukları, alana ilişkin olarak 1962 yılında İmar ve İskan Bakanlığı tarafından düzenlenen jeolojik raporda, büyük kısmı meskene açılmamış durumda olan alan üzerinde bulunan kooperatif evlerinin inşasından sonra meydana gelen heyelan hareketinin binaların dışında gerçekleşmesi nedeniyle binaların zarar görmediğinin belirlendiği; 1963 tarihli raporda havacı subay evlerinde heyelandan dolayı herhangi bir çatlama ve kayma belirtisi görülmediği, ancak müşahade altında bulundurulması gerektiği,1986 tarihli raporda ise binaların heyelandan etkilenmediği, bazı koruyucu tedbirler alındıktan sonra iskana izin verilebileceğinin belirtildiği, Ekim 2007 tarihli İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Avrupa yakası güneyi mikrobölgeleme çalışmasında dava konusu alanın önlemli alanlar arasında gösterildiği, ÖA-2A(m) alt başlığında "anılan alanlarda yapılacak etüt çalışmaları sonucunu alınacak önlemlerin belirlenmesi, önlem alınamaması durumunda yıkılarak belirlen şartlarda göre yeniden inşasının sağlanması, planlama aşamasında belirtilen hususların plan notlarına düşülmesinin" öngörüldüğü, 24/08/2015 tarihli jeolojik etüt raporunda ise ölçeksiz kroki ve haritaların sayılaştırılması yapılarak dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı, dava konusu işlemin dayanağı jeolojik etüt raporunun bilimsellikten uzak olduğu, gerekli analizlerin yapılmadığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Avrupa yakası güneyi mikrobölgeleme çalışmasından faydalanılmadığı, alandaki mevcut yapı yoğunluğu ve ikamet eden kişi sayısı göz önüne alındığında; 7269 sayılı yasanın 14. maddesinin uygulanmasının telafisi mümkün olmayan maddi kayıplara yol açacağı, dava konusu işlemlerin devletin vatandaşlarını koruma yükümlülüğüne ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
DAVALILARIN SAVUNMASI : Usule ilişkin olarak; Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının hasım mevkiinden çıkarılması gerektiği ileri sürülmekte, esasa ilişkin olarak ise; oluşan heyelan neticesinde kamu düzeninin sağlanması, can ve mal kaybının önlenmesine yönelik olarak 7269 sayılı Kanuna ve ilgili mevzuata uygun şekilde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'ÜN DÜŞÜNCESİ : Kısmen dava konusu işlemin iptali, kısmen de davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI ...'IN DÜŞÜNCESİ :
Dava; İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, ... Mahallesi ... ada, ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının malikleri olan davacılar tarafından, ekli listede yer alan yerleşim yerlerinin karşılarında tarih ve sayıları belirtilen Bakanlar Kurulu kararlarının kapsamından çıkarılması ve aynı listede tarihleri gösterilen jeolojik etüt raporları ile ekli pafta/krokilerde sınırları gösterilen alanın 7269 sayılı Kanunun 2. ve 14. maddeleri uyarınca afete maruz bölge olarak ilan edilmesine ilişkin 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının İstanbul İli, Bakırköy(Küçükçekmece) İlçesi, Şenlik Mahallesine ilişkin kısmının ve bu kararın dayanağı olan 24/08/2015 tarihli Jeolojik Etüt Raporunun iptali istemiyle açılmıştır.
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 2. maddesinde; "Su baskınına uğramış veya uğrayabilir bölgeler, İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Devlet Su İşlerinin bağlı bulunduğu Bakanlıkça; yer sarsıntısı, yer kayması, kaya düşmesi ve çığ gibi afetlere uğramış veya uğrayabilir bölgeler ise, İmar ve İskan Bakanlığınca tespit ve bunlardan şehir ve kasabalarda meydana gelen ve gelebileceklerin sınırları imar planına, imar planı bulunmayan kasaba ve köylerde de belli edildikçe harita veya krokilere işlenmek suretiyle, afete maruz bölge olarak İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır ve bu suretle tespit olunan sınırlar, İmar ve İskan Bakanlığının isteği üzerine ilgili valiliklerce mahallinde ilan olunur.", 14. maddesinde; "İkinci madde gereğince tespit ve ilan olunan afet bölgelerine dahil şehir, kasaba ve köylerde bina ve mesken yapımı, fen kurullarınca tehlikeli görülen ve sınırları krokilerle tespit olunan yerler, İmar ve İskan Bakanlığınca yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgeleri sayılır ve durum, belediyesi olan yerlerde belediyesince, köylerde ise ihtiyar meclislerince hemen ilan edilir. Belediyesi olan yerlerde belediyeler, olmayan yerlerde ihtiyar meclisleri bu yasaklanmış afet bölgesi hükmünü uygulamakla görevlidir. Hilafına hareket edildiği takdirde, mevcut ve yapılmakta olan binalar, yıkma parası yıkıntı malzemesinden karşılanmak, yetmemesi halinde kalan kısmı afetler fonundan tamamlanmak üzere vali ve kaymakamların emri ile yıktırılır. Yasaklanmış afet bölgesi sınırları, alınacak tedbirlerle tehlikenin önlenmesi oranında daraltılır veya tamamen kaldırılır. Bu husus da aynı şekilde duyurulur." hükümlerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi(... Köyü)nde meydana gelen heyelan nedeniyle mülga İmar ve İskan Bakanlığınca 25/09/1962 tarihli jeolojik etüt raporunun düzenlendiği, daha sonra Bayındırlık Bakanlığı, İmar ve İskan Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı temsilcilerinden oluşan heyet tarafından 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece Heyelan Sahası Hakkında Raporun hazırlandığı, bu raporlara dayanılarak 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla uyuşmazlığa konu bölgenin "afete maruz bölge ilan edildiği", Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının İstanbul Valiliğine yazdığı ... günlü, ... sayılı yazı ile 20/03/2013 günlü, 1919 sayılı Genelge doğrultusunda İstanbul İlinde koordinatsız-kroki halinde olan afete maruz bölge sınırlarının yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması ve yeniden çizilmesi suretiyle genelge gereği jeolojik etüt raporu hazırlanarak yeniden teklife sunulmasının istenilmesi üzerine, İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 24/08/2015 tarihli jeolojik etüt raporunun düzenlendiği ve koordinatsız kroki halinde olan 25/09/1962 ve 22/01/1963 tarihli jeolojik etüt raporlarına dayanılarak alınan 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Afete Maruz Bölge ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptal edilerek, aynı sınırların yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması sonucunda ekli listede koordinatları belirlenen alan için yeniden Afete Maruz Bölge (yapı ve ikamete yasaklanmış afet bölgesi) kararı alınmasının uygun olacağı görüşünün bildirildiği, bu rapora dayanılarak da dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığa konu bölgenin afete maruz bölge ilanına ilişkin 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararının dayanağı olan 25/09/1962 ve 22/01/1963 tarihli gözlemsel etüde dayanılarak hazırlanan raporlarda, hareket halinde heyelanın saptandığı, ancak alandaki mevcut yapıların heyelandan zarar görmediği, alınacak önlemlerle durumlarının sağlamlaştırılması gerektiği ve müşahade altında bulundurulmalarının zorunlu olduğu belirtilmiş; daha sonra bölgede yapılan inceleme sonucu düzenlenen 25/05/1986 tarihli jeolojik inceleme raporunda önceki raporlarla heyelandan etkilenmediği saptanan uyuşmazlığa konu alana yönelik olarak herhangi bir ilerlemenin bulunmadığı, ancak risklere karşı raporlarda belirtildiği gibi önlemlerin alınması ve Bakanlar Kurulu kararının yürürlükte kalması gerektiği kanaatine varılmış; yine 2007 tarihli İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü tarafından düzenlenen Avrupa yakası güneyi mikrobölgeleme çalışması yönetici özeti raporu ile uyuşmazlığa konu alan Önemli Alanlar (ÖA)-2(a) kategorisinde değerlendirilerek, bu kategoride tanımlanan alanın tamamının bir seferde ve bölgesel ölçekte ayrıntılı olarak jeolojik-jeoteknik etüdünün yapılması, bu etütlerde inklinometre deneyleri de dahil yoğun stabilite analizlerine yönelik her türlü irdelemenin yapılması ve sonucuna göre gerekli önlemlerin alınması gerektiği vurgulanmıştır. Dava konusu Bakanlar Kurulu kararına dayanak alınan jeolojik etüt raporu ise bölgede yeni bir çalışma yapılmaksızın önceki raporlarda yer verilen bilgiler esas alınarak hazırlanmış ve afete maruz bölge sınırlarının yerinde koordinat alınarak sayısallaştırma gerçekleştirilmiştir.
Danıştay Ondördüncü Dairesi'nce yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle; inceleme alanında Neojen yaşlı marn özellikli bir jeolojik birimin yüzeylendiği, dava konusu alandaki yapıların bu birimin üst kotlarındaki killi seviye üzerinde yer aldığı, mevsim şartlarına göre krip şeklinde gelişen çok yavaş zemin hareketleri belirtilerinin alanda gözlenebildiği, özellikle büyük çam ağaçlarının gövdelerinde görülen eğilmelerin, krip türü heyelan hareketinin mevcudiyetini gösterdiği, dava konusu sitede bulunan yapılar incelendiğinde; bölgede genellikle 3-4 katlı (bazı binalarda bodrum kat var), bitişik nizam, yığma ya da betonarme çerçeve sistemleri ile yapılmış, malzeme kalitesi orta-iyi seviyesinde, planda ve düşeyde çok düzenli olmayan binalar bulunduğu, binalar dışarıdan incelendiği gibi, ev sahiplerinden izin alınarak birkaç binanın içinde de inceleme yapıldığı, bu incelemeler sonrası binalarda önemli denebilecek bir hasar veya çatlağa rastlanmadığı, özellikle yığma bina gibi duvarlarla yüklerin aktarıldığı taşıyıcı sistemlerde zemin hareketleri kendini hemen çatlak olarak göstereceği ancak incelenen binalarda bu yönde ciddi bir sorunla karşılaşılmadığı, ev sahipleri ile yapılan görüşmeler sırasında, binaların 17 Ağustos 1999 depreminde önemli bir hasar görmediği, sadece alanda bulunan metruk yapının bu deprem sırasında gözlenen hasarı aldığının söylendiği, dava konusu alanda, jeolojik dönemde oluşmuş ancak aktivitesini önemli ölçüde kaybetmiş bir paleo(durağan)-heyelan mevcut olduğu, alandaki marn türü kayacın üst kısmının ayrışmanın etkisi ile toprak özelliği kazandığı, bu zayıf malzemenin, zaman içerisinde çok küçük hareketler gösterdiği, dava konusu alanın 1999 yılında oluşan 2 büyük depremden (Adapazarı ve Düzce) olumsuz etkilendiğine dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, alanda yapılan en yeni çalışma olan 2007 mikrobölgeleme raporunda, dava konusu alanın Önlemli Alanlar-2a (ÖA-2a) kategorisinde olduğu, diğer bir deyişle dava konusu alanın“Afete Maruz Bölge” kategorisinde olmadığı, alanda devamlı hareket eden bir heyelan bulunmadığı, bazen duran, bazen de çok küçük hareketler gösteren bir paleo-heyelanın mevcut olduğu, bu bölgede halen çok düşük hıza sahip heyelan riskinin bulunduğu, ancak yeterli veri olmadığından etkilerinin tam olarak bilinmediği, bunun için uzun dönemde inklinometreler yardımıyla alan ve yakın çevresinin izlenmesi ve krip hareketlerinin hızı ile derinliğinin belirlenmesinin gerektiği, söz konusu heyelanın sadece dava konusu alanda değil, Büyükçekmece ve Küçükçekme bölgelerinde bu jeolojik birimin olduğu yerlerde de var olduğunun dava dosyasındaki raporlardan anlaşıldığı, uyuşmazlık konusu alanda ise; bu aşamada sadece yollarda kısmi oturmaya ve istinat/bahçe duvarlarında genelde eğilme ile çatlamalara neden olduğu ve bu aşamada çok küçük ölçekli lokal hasarlar yarattığı, keşif tarihi itibarıyla, hiçbir binaya yapısal bir hasar vermediği, bu çerçevede, heyelanın alana ya da davacılara ait binaya etkisinin afete maruz bölge ilanını gerekli kılacak düzeyde olmadığı; ayrıca, alanın alt kotunda Marmaray hattı için alınan mühendislik önlemlerinin, Marmaray projesi kazıları sırasında oluşan heyelanın durdurulmasını sağladığı, bölgedeki zemin yapısı ve zemin hareketleri dikkate alındığında dava konusu alanda gerekli mühendislik önlemleri alınarak yeni inşaat yapılabileceği, ayrıca mevcut yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı ve 25/01/2016 günlü, 2016/8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararları ile belirlenen sınırların birbirleriyle uyumlu olduğu, sahada yapılan gözlemler ve dosyada yer alan belgeler kapsamında, bu heyelanın şimdiye kadar yapıları olumsuz etkilediğine ilişkin bir veri bulunmadığı, bölgeye çok yakın ve yıkıcı bir depremde heyelanın tetiklenip tetiklenmeyeceği üzerine detaylı çalışmalar yapılması gerektiği, mevcut durumun yapılarda can ve mal güvenliği açısından bir tehlike oluşturmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı, belirtilmiştir.
Bu durumda; bilirkişi raporu ile dosyada yer alan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden, uyuşmazlığa konu alanda jeolojik dönemde oluşmuş heyelanın aktivitesini büyük ölçüde yitirdiği ve durağan heyelan alanı olduğu, alandaki mevcut yapıların kalitesinin orta-iyi seviyesinde olduğu ve yapısal hasarlarının bulunmadığı, mevcut durumun can ve mal güvenliği açısından risk oluşturmadığı, yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, gerekli mühendislik önlemleriyle yeni inşaat yapılabileceği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu alanın yeni bir jeolojik çalışma yapılmadan Afete Maruz Bölge olarak belirlenmesine ilişkin dava konusu Bakanlar Kurulu kararında ve kararın dayanağı 24/08/2015 tarihli Jeolojik Etüt Raporunda davacılara ait taşınmazın bulunduğu alan yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, bölgede düşük hıza sahip heyelan riski olduğu, ancak yeterli veri bulunmadığından etkilerinin tam olarak bilinememesi nedeniyle, uygun yer ve sayıda uzun süreli yapılacak inklinometreler yardımıyla bölgenin izlenerek hareketin hızı, sınırı, derinliği, mekanizması belirlenmek suretiyle elde edilecek bilimsel verilerin sonucuna göre yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince; 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden davanın reddi, 24/08/2015 tarihli Jeolojik Etüt Raporu yönünden ise davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen Danıştay Altıncı Dairesinin 19/02/2020 tarih ve E:2019/2500, K:2020/2165 sayılı kararı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/10/2020 tarih ve E:2020/1707, K:2020/1904 sayılı kararıyla usul yönünden bozulduğundan, bozma kararına uyularak; duruşma için taraflara önceden bildirilen 17/11/2021 tarihinde, bir kısım davacılar vekili Av. ...'ın ve davalı idareler vekili Av. ...'in geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: Dava; İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapıların malikleri tarafından; ekli listede yer alan yerleşim yerlerinin karşılarında tarih ve sayıları belirtilen Bakanlar Kurulu kararlarının kapsamından çıkarılması ve aynı listede tarihleri gösterilen jeolojik etüt raporları ile ekli pafta/krokilerde sınırları gösterilen alanın 7269 sayılı Kanunun 2. ve 14. maddeleri uyarınca afete maruz bölge olarak ilan edilmesine ilişkin 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu kararın dayanağı 24/08/2015 tarihli Jeolojik Etüt Raporunun iptali istemiyle açılmıştır.
İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, ... Mahallesi sınırları içinde bulunan alanda meydana gelen heyelan hareketi nedeniyle İmar ve İskan Bakanlığı elemanları tarafından 25/09/1962 tarihli jeolojik etüt raporu ile 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece Heyelan Sahası Hakkında Raporun düzenlendiği, dava konusu alanın bu raporlara dayanılarak 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla "afete maruz bölge ilan edildiği", anılan 25/09/1962 tarihli jeolojik etüt raporunda; "incelenen alanın heyelanlı saha ve heyelana müsait saha olarak ikiye ayrıldığı, dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu heyelanlı alana ilişkin olarak "sahanın muhtelif heyelanlarla tabii durumunu tamamen kaybettiği, dalgalı, çatlaklı bir toprak ve moloz yığını şeklini almış olduğu, büyük bir kısmı gayrimeskun olarak bulunan bu saha üzerinde halen inşası devam eden kooperatif evlerinin bulunduğu, kooperatif inşasından sonra meydana gelen heyelan hareketinin bu binalar dışında meydana gelmesi nedeniyle zarar vermediği, hareket halinde bulunan bu bölgedeki heyelanın önlenmesi için alınacak tedbirlerin iktisadi görülmediği, heyelanın hareket halinde bulunuşundan dolayı kooperatif blokları dışındaki gayri meskun sahanın imar planında yeşil alan bırakılarak, yapı için yasak bölge ilan edilmesinin uygun olduğu" tespitlerinde bulunulmuş, 22/01/1963 tarihli raporda ise, "ekli haritadaki doğuda basın sitesi, güneyde küçükçekmece gölü, kuzeyde havacı subaylar kooperatif evlerinin bulunduğu alanın hareket halindeki heyelan sahası olduğu, Basın sitesine 24 mt. mesafeden itibaren başlayan heyelan kopma hattında görülen 5-6 mt. falezden sonra arazinin heyelan sebebiyle göle doğru tamamen dalgalı bir topografya göstererek iskan için kullanılamayacak derecede tabii durumunu kaybettiği, heyelanlı sahaya nazaran kotu yüksek olan basın sitesinde açılan foseptik çukurlarında göllenme imkanı bulan suların tabana sızarak zeminin kolezyonunun azalmasına yardım ettiği, bunun sonucunda alanın eğim istikameti olan göle doğru hareket ettiği, sonuç olarak alan heyelanlı saha olduğundan iskan için yasak bölge ilan edilmesi, heyelanın meskür site ve apartmanlara ilerlememesi için önlem alınması gerektiği, basın köyünün bir bölümü ile komşu havacı subaylar sitesindeki blokların tehlikeli duruma girmesinin muhtemel olduğu, heyelanlı bölgenin kuzey bölümünde bulunan havacı subay evlerinde kayma veya çatlak görülmediği, buna rağmen müşahade altında bulundurulması" gerektiğinin belirtilmesi üzerine 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 7269 sayılı Kanunun 2. maddesine göre afete maruz bölge ilan edildiği görülmüştür.
Daha sonra, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen 25/05/1986 tarihli Jeolojik inceleme raporunda, "aktif heyelanlı bölgenin durumunu koruduğu, bu nedenle afete maruz bölge ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürürlükte kalması" yönünde tespitte bulunulmuştur.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, alanların depreme karşı taşıdığı potansiyel risklerin belirlenmesi ve tehlike ile ilişkili arazi kullanım yönetimi ve şehir planlaması için temel teşkil etmesi amacıyla hazırlattırılan 2007 tarihli mikrobölgeleme rapor ve haritalarında, önlemli alanlar (ÖA) doğal afet tehlikeleri ve jeolojik- jeoteknik özellikleri nedeniyle yerleşime uygunluğu etkileyebilecek, birden fazla tehlike olasılığı açısından risk oluşturan alanlar olarak tanımlanarak, dava konusu alan önlemli alanlar-2(a) içinde gösterilmiştir. Raporda, önlemli alanlar-2(a) olarak belirlenen alanların "yüksek eğime sahip yamaçlarda karşılaşılan ciddi stabilite sorunlarının görülebileceği alanlar olduğu, yapılan analizler sonucu güvenlik faktörünün belirlendiği, kil, silt ve bu malzemelerin altında kumlu seviyelerden oluşan stabiliteyi olumsuz etkileyecek eğime sahip, yeraltı suyu problemleri içeren, stabiliteyi etkileyen kayma yüzeyleri 10 mt. den daha derinde bulunma olasılığına sahip olduğu" belirtilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının İstanbul Valiliğine yazdığı ... günlü, ... sayılı yazısı ile "20/03/2013 günlü, 1919 sayılı Genelge doğrultusunda İstanbul İlinde kroki halinde olan afete maruz bölge sınırlarının yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması ve yeniden çizilmesi suretiyle genelge gereği jeolojik etüt raporu hazırlanarak yeniden teklife sunulmasının" istenilmesi üzerine, İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 24/08/2015 tarihli jeolojik etüt raporunun düzenlendiği, bu raporun sonuç kısmında "koordinatsız kroki halinde olan ... ve ... tarihli jeolojik etüt raporlarına istinaden alınan 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Afete Maruz Bölge ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının kapsamından çıkarılarak, aynı sınırların yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması sonucunda ekli listede koordinatları belirlenen alan için yeniden Afete Maruz Bölge (yapı ve ikamete yasaklanmış afet bölgesi) kararın alınması uygun olacağı" yönünde görüş bildirildiği, bu görüş doğrultusunda dava konusu alanın Afete Maruz Bölge ilan edilmesine ilişkin 25/01/2016 günlü Bakanlar Kurulu kararının alınması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın 7269 sayılı Kanun uyarınca heyelan afeti nedeniyle afete maruz bölge alan ilan edilmesine ilişkin olması ve çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle, kapatılan Danıştay Ondördüncü Dairesinin 01/11/2017 tarihli, E:2017/1730 sayılı ara kararıyla keşif-bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi üzerine, Naip ... tarafından re'sen seçilen bilirkişiler; Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ... ve Prof. Dr. ...'dan oluşan bilirkişi kurulu ile birlikte mahallinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle; 25/03/1963 tarihli, 6/1547 sayılı ve 25/01/2016 tarihli, 2016/8466 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları ile belirlenen sınırların birbirleriyle uyumlu olduğu, dava konusu işlemle yeni bir jeolojik çalışma yapılmadan koordinatsız olan Afete Maruz Bölgenin koordinatlı hale getirildiği, 18/04/1996 tarih ve 96/8109 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girmiş olan Türkiye deprem bölgeleri haritalarında İstanbul ilinin 1. Derece deprem bölgesinde yer aldığı, aynı zamanda Avrupa yakasında bulunan Bakırköy- Büyükçekmece hattının miyosen ve kuvaterner birimleri, su tablası yüzeye çok yakın olan alüvyon alanlar ve heyelanlı alanların üzerinde yer aldığı; inceleme alanında Neojen yaşlı marn özellikli bir jeolojik birim yüzeylendiği, dava konusu alandaki yapıların bu birimin üst kotlarındaki killi seviye üzerinde yer aldığı, aktif heyelanların günümüzde hareket eden heyelanlar olduğu, durağan (paleo) heyelanlar ise, geçmişte hareket etmiş ve zaman içerisinde oluşabilecek küçük tetiklemeler (yağış, drenaj sorunu, deprem, topuk kazılması/erozyonu vb.) ile tekrar hareket edebilen nitelikte heyelanlar olduğu; dava konusu alanda, jeolojik dönemde oluşmuş ancak aktivitesini önemli ölçüde kaybetmiş bir paleo-heyelanın mevcut olduğu, alandaki marn türü kayacın üst kısmının ayrışmanın etkisi ile toprak özelliği kazandığı, bu zayıf malzemenin zaman içerisinde çok küçük hareketler gösterdiği, ancak; alanın eski bir heyelan alanı olması nedeniyle, jeolojik malzemenin makaslama dayanımı parametreleri rezidüel (artık) değerlerine düştüğü, bu tür bir malzemenin dış etkilere oldukça hassas olabileceği, heyelanın günümüzde zaman zaman durup, zaman zaman çok küçük hareketle krip şeklinde davrandığının saha gözlemleri ve dosya bilgilerinden anlaşıldığı, dış koşullara bağlı olarak toprak yüzeyinde çatlama yaratmadan da küçük hareketler gösterebileceği, mevcut bilgiler ışığında; bu bölgede halen çok düşük hıza sahip heyelan riskinin mevcut olduğu, ancak etkilerinin ne olacağı hususunda yeterli veri olmadığından, etkilerinin tam olarak bilinemediği, bunun tespit edilebilmesi için uzun dönemde inklinometreler yardımıyla dava konusu alan ve yakın çevresinin izlenmesi ve krip hareketinin hızı ile derinliğinin belirlenmesinin gerektiği, ancak dosyaya sunulan çalışmalarda heyelanın bu özelliklerine ait bilgiler bulunmadığı, mevsim şartlarına göre krip şeklinde gelişen çok yavaş zemin hareketlerin belirtilerine ilişkin alanda yapılan incelemede; özellikle büyük çam ağaçlarının gövdelerinde görülen eğilmelerin, krip türü heyelan hareketinin mevcudiyetini gösterdiği, yapıların doğu ve güneydoğusunda görülen dik basamak şeklindeki yüzey morfolojisinın eski heyelanın taç kısmının kalıntısı özelliğinde olduğu, site ile marmaray istinat duvarı arasındaki alanda ani kot değişimleri ve dalgalı/tümsekli yüzey morfolojisinin mevcut olduğu, bu alanda yer alan eski evin duvarında ise çatlamalar görüldüğü, site yolları ile bahçe duvarlarında da yüzeysel hareket dolayısıyla deformasyonlar bulunduğu, alanın heyelanlı olduğunu gösteren dalgalı/tümsekli yüzey yapısının çok net bir şekilde görüldüğü belirtilerek görsellerinin sunulduğu, dava konusu alanda yapılan en yeni çalışma olan 2007 mikrobölgeleme raporunda, dava konusu alanın Önlemli Alanlar-2a (ÖA-2a) kategorisinde gösterildiği, dolayısıyla dava konusu alanın“Afete Maruz Bölge” kategorisinde olmadığının belirtildiği görülmüştür.
Bilirkişi raporunun devamında, dava konusu sitede genellikle 3-4 katlı (bazı binalarda bodrum katın olduğu), bitişik nizam, yığma ya da betonarme çerçeve sistemleri ile yapılmış, malzeme kalitesi orta-iyi seviyesinde, planda ve düşeyde çok düzenli olmayan binalar bulunduğu, binalarda dışarıdan ve ev sahiplerinden izin alınarak birkaçının içinde yapılan incelemelerde önemli bir hasar veya çatlağa rastlanmadığı, bu aşamada mevcut heyelanın sadece yollarda kısmi oturma ve istinat/bahçe duvarlarında eğilme ile çatlamalar gibi çok küçük ölçekli lokal hasarlar yarattığı, keşif tarihi itibarıyla, heyelanın alana ya da davacılara ait binaya etkisinin afete maruz bölge ilanını gerekli kılacak düzeyde olmadığı; ayrıca, alanın alt kotunda Marmaray hattı için alınan mühendislik önlemlerinin, Marmaray projesi kazıları sırasında oluşan heyelanın durdurulmasını sağladığı, bölgedeki zemin yapısı ve zemin hareketlerine göre dava konusu alanda gerekli mühendislik önlemleri alınarak yeni inşaat yapılabileceği, yine mevcut yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, eldeki veriler ve mevcut koşullar kapsamında, bölgede olağanüstü dış etkiler (çok yakın ve yıkıcı bir deprem gibi) gerçekleşmediği sürece, bölgedeki binalarda can ve mal güvenliği ile ilgili önemli bir risk bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Anılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapordaki bilimsel verilerin hukuken kabul edilebilir ve bu bağlamda da hükme esas alınabilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, davalı idareler tarafından rapora yapılan itirazlar, raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 2. maddesinde; "Su baskınına uğramış veya uğrayabilir bölgeler, İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Devlet Su İşlerinin bağlı bulunduğu Bakanlıkça; yer sarsıntısı, yer kayması, kaya düşmesi ve çığ gibi afetlere uğramış veya uğrayabilir bölgeler ise, İmar ve İskan Bakanlığınca tespit ve bunlardan şehir ve kasabalarda meydana gelen ve gelebileceklerin sınırları imar planına, imar planı bulunmayan kasaba ve köylerde de belli edildikçe harita veya krokilere işlenmek suretiyle, afete maruz bölge olarak İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır ve bu suretle tespit olunan sınırlar, İmar ve İskan Bakanlığının isteği üzerine ilgili valiliklerce mahallinde ilan olunur." hükmüne, 13. maddesinde "yapılacak işlemlere esas olmak üzere İmar ve İskan Bakanlığınca kurulacak fen kurulları tarafından, afetin meydana geldiği arazinin durumu ile bütün yapılar ve kamu tesisleri incelenerek,hasar tespit raporu düzenleneceği" belirtilerek, hasarlı ancak ıslahı mümkün olan, hasar bakımından yıktırılması ve boşaltılması gereken yapılara ve hasarsız olarak tespit edilen yapılardaki işlemlere ilişkin düzenlemeye, 14. Maddesinde ise; "İkinci madde gereğince tespit ve ilan olunan afet bölgelerine dahil şehir, kasaba ve köylerde bina ve mesken yapımı, fen kurullarınca tehlikeli görülen ve sınırları krokilerle tespit olunan yerler, İmar ve İskan Bakanlığınca yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgeleri sayılır ve durum, belediyesi olan yerlerde belediyesince, köylerde ise ihtiyar meclislerince hemen ilan edilir. Belediyesi olan yerlerde belediyeler, olmayan yerlerde ihtiyar meclisleri bu yasaklanmış afet bölgesi hükmünü uygulamakla görevlidir. Hilafına hareket edildiği takdirde, mevcut ve yapılmakta olan binalar, yıkma parası yıkıntı malzemesinden karşılanmak, yetmemesi halinde kalan kısmı afetler fonundan tamamlanmak üzere vali ve kaymakamların emri ile yıktırılır. Yasaklanmış afet bölgesi sınırları, alınacak tedbirlerle tehlikenin önlenmesi oranında daraltılır veya tamamen kaldırılır. Bu husus da aynı şekilde duyurulur." hükümlerine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davanın, 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararına ilişkin kısmının incelenmesinden;
Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun birlikte değerlendirilmesinden; uyuşmazlığa konu alanda jeolojik dönemde oluşmuş heyelanın aktivitesini büyük ölçüde yitirdiği ve durağan heyelan alanı olduğu, alandaki mevcut yapıların kalitesinin orta-iyi seviyesinde olduğu ve yapısal hasarlarının bulunmadığı, mevcut durumun can ve mal güvenliği açısından risk oluşturmadığı, yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, gerekli mühendislik önlemleriyle yeni inşaat yapılabileceği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu alanın, yeni bir jeolojik-jeoteknik çalışma yapılmadan afete maruz bölge olarak belirlenmesine ilişkin dava konusu 25/01/2016 tarih ve 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararında, davacılara ait taşınmaz yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, bölgede düşük hıza sahip heyelan riski olduğu, ancak yeterli veri bulunmadığından etkilerinin tam olarak bilinememesi nedeniyle, uygun yer ve sayıda uzun süreli yapılacak inklinometreler yardımıyla bölgenin izlenerek hareketin hızı, sınırı, derinliği, mekanizması belirlenmek suretiyle elde edilecek bilimsel verilerin sonucuna göre yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.
Öte yandan, dava konusu Bakanlar kurulu kararının iptali istemiyle Dairemizin E:2019/2516 sayılı dosyasında başka bir davacı tarafından açılan davada; 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden davanın reddi yolundaki Danıştay Altıncı Dairesinin 19/02/2020 tarih ve E:2019/2516, K:2020/2166 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17/12/2020 tarih ve E:2020/1654, K:2020/3258 sayılı kararıyla; anılan Bakanlar Kurulu Kararı yönünden bozulması üzerine; Dairemizin 13/10/2021 günlü, E:2021/6707, K:2021/11291 sayılı kararı ile bozma kararına uyularak, 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının davacının taşınmazına ilişkin olarak iptaline karar verildiği görülmüştür.
Davanın, 24/08/2015 tarihli Jeolojik Etüt Raporuna ilişkin kısmına gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendinde; dilekçelerin, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden inceleneceği belirtilmiş olup, davanın esastan incelenebilmesi için dava konusu işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olması gerekmektedir.
7269 sayılı Kanunun 1. maddesinde, " ... Afete uğrayan meskün yerlerin büyüklüğü o yerin tamamında veya bir kesiminde yıkılan, oturulmaz hale gelen bina sayısı, zarar gören yapı ve tesislerin genel hayata etki derecesi, mahallin ekonomik ve sosyal özellikleri, zararın kamu oyundaki tepkisi, normal hayat düzenindeki aksamalar ve benzeri hususlar göz önünde tutulmak suretiyle afetlerin genel hayata etkililiğine ilişkin temel kurallar, İçişleri ve Maliye Bakanlıklarının mütalaaları da alınarak İmar ve İskan Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirtilir.
Yukarıda yazılı afetlerin meydana gelmesinde veya muhtemel olması halinde zararın o yerin genel hayatına etkili olup olmadığına, yönetmelik esasları gereğince, İmar ve İskan Bakanlığı tarafından karar verilir." hükmü yer almaktadır.
Yine, (Mülga) Bayındırlık ve İskan Bakanlığının (Afet İşleri Genel Müdürlüğü) 19/08/2008 günlü, 10337 sayılı Genelgesi ile, mevcut ve olası yerleşim alanlarında afet zararlarının azaltılması ve afete duyarlı planlamanın etkin hale getirilmesine yönelik olarak bir standart halinde jeolojik etüt raporlarının incelenmesi ve hazırlanmasının düzenlendiği; ayrıca, afet tehlike ve/veya riski nedeniyle, afete maruz bölge kararının alınması, kararın kaldırılması veya sınırlarının genişletilip daraltılmasını içeren plana esas Jeolojik, Jeolojik-Jeoteknik Etüt ve Mikrobölgeleme Etüt raporları ile Jeolojik Etüt (Afet Etüt) Raporlarına ilişkin inceleme, değerlendirme ve onay işlemlerinin Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 20/03/2013 günlü, 1919 sayılı Genelgesindeki düzenlemelere göre yürütüldüğü görülmektedir.
Bu durumda; afete maruz bölge kararının alınması, kararın kaldırılması veya sınırlarının genişletilip daraltılması önerilerini içeren jeolojik etüt raporlarının, asıl işlemlerin hazırlayıcısı, diğer bir ifade ile ön işlem niteliğinde teknik bir rapor olduğundan, nihai ve icrai bir işlem olarak tek başına idari davaya konu edilemeyeceği gibi dayanağı olduğu Bakanlar Kurulu kararı ile birlikte yargısal denetime tabi olacağı dikkate alındığında, 24/08/2015 tarihinde onaylanan Jeolojik Etüt Raporu, idari davaya konu olabilecek, kesin ve yürütülebilir işlem niteliğinde olmadığından incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 25/01/2016 tarih ve 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının davacıların taşınmazının bulunduğu İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... sayılı parsel yönünden İPTALİNE,
2. 24/08/2015 tarihli Jeolojik Etüt Raporu yönünden DAVANIN İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,
3. Davada kısmen incelenmeksizin ret, kısmen iptal kararı verildiğinden, haklılık oranının değerlendirilmesi suretiyle ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacılar tarafından yapılan toplam ...-TL yargılama giderinin ...-TL'sinin üzerlerinde bırakılmasına, ...-TL'sinin ise davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine, davalı idarelerden Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından yapılan toplam ...-TL yargılama giderinin ...-TL'sinin üzerinde bırakılmasına, ...-TL'sinin ise davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen ...-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine, ...-TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı idarelere verilmesine,
5. Davacılar tarafından yatırılan keşif avansından artan ...-TL ile posta giderleri avansından artan tutarın davacılara, davalı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından yatırılan posta giderleri avansından artan tutarın ise adı geçen davalı idareye kararın kesinleşmesinden sonra iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
