
Esas No: 2020/21654
Karar No: 2022/3178
Karar Tarihi: 19.01.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/21654 Esas 2022/3178 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2020/21654 E. , 2022/3178 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, hakaret suçunda TCK’nın 125/4. maddesinin uygulanmış olması ve suçun yasa maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı 2 yılı aştığından sanık hakkında CMK'nın 251. maddesinde düzenlenen “basit yargılama usulü” uygulanamayacağından, tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye katılınmayarak, yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen hakaret ve tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu ögelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık ...’in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, ... tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
I)OLAY:
Sanığa yükletilen tehdit ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu
Eleştiri dışında, cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık ...'in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin ONANMA kararına aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı katılmıyoruz.
II)DELİLLER:
A-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Basit Yargılama Usulü 5271 sayılı CMK'nın 251 ve 252. maddelerinde düzenlenmiştir.
Madde 251; (Mülga: 2/7/2012-6352/105 md.) (Başlığı ile Birlikte Yeniden Düzenleme: 17/10/2019-7188/24 md.) (1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.
(2)Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.
(3)Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.
(4)Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(5)Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.
(6)Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.
(7)Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.
(8)Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.
Madde 252; (Mülga 2/7/2012-6352/105 md.) (Başlığı ile Birlikte Yeniden Düzenleme:17/10/2019-7188/25 md.) (1) 251 inci madde uyarınca verilen hükümlere karşı itiraz edilebilir. Süresi içinde itiraz edilmeyen hükümler kesinleşir.
(2)İtiraz üzerine hükmü veren mahkemece duruşma açılır ve genel hükümlere göre yargılamaya devam olunur. Taraflar gelmese bile duruşma yapılır ve yokluklarında 223 üncü madde uyarınca hüküm verilebilir. Taraflara gönderilecek davetiyede bu husus yazılır. Duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi hâlinde duruşma yapılmaz ve itiraz edilmemiş sayılır.
(3)Mahkeme, ikinci fıkra uyarınca hüküm verirken, 251 inci madde kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. Ancak, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde 251 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan indirim korunur.
(4)İtiraz üzerine verilen hükmün sanık lehine olması hâlinde, bu hususların itiraz etmemiş olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da itiraz etmiş gibi verilen kararlardan yararlanır.
(5)İkinci fıkra uyarınca verilen hükümlere karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabilir.
(6)Birinci fıkradaki itirazın, süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan tarafından yapıldığı mahkemesince değerlendirildiğinde dosya, 268 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderilir. Mercii bu sebepler yönünden incelemesini yapar ve kararını gereği için mahkemesine gönderir.”
CMK'nın 251/1 maddesinde "(1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklinde hangi suçlarda Basit Yargılama Usulünün uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.
CMK'nın 251/7,8, maddesinde de "(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz. (8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz." şeklinde hangi suçlarda Basit Yargılama Usulü uygulanmayacağı açıkça belirtilmiştir.
Suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerinde Basit Yargılama Usulunun uygulanıp uygulanmadığına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.
Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus 5271 sayılı TCK'nın 251 ve 252. maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulunde suçun temel cezasının mı, yoksa suçun ağırlaştırıcı nitelikli halleriinin de dikkate alınıp alınmayacağıdır.
B-İncelenen Dosyada; Sanık ... hakkında ...Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 22/06/2015 tarih 2015/937 esas sayılı iddianamesiyle TCK'nın 125/1, 125/3-a,125/4, 106/1-1. cümle, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca hakaret ve tehdit suçlarından iddianamenin hazırlandığı .... Asliye Ceza Mahkemesi tarafından da 23/10/2015 tarihli 2015/575 esas, 2015/904 sayılı karar ile sanık hakkında hakaret suçundan dolayı TCK'nın 125/1, 125/3-a, 125/4, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezası ile tehdit suçundan dolayı TCK'nın 106/1-1, 53, 58. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Sanık hakkında Yargıtay ...Ceza Dairesi tarafından 19/01/2020 tarihli 2020/21654 esas, 2022/3178 sayılı karar ile 125/1,125/3-a, 125/4. maddesindeki suçtan hapis cezası ile cezalandırılmasında hakaret suçunun ağırlaştırıcı nitelikli hali olan 125/4. maddesindeki aleniyet hükmü uygulanması nedeniyle basit yargılama usulu ile bozma yerine kararın ONANMASINA karar verildiği,
D-Dosya kapsamı tüm açıklamaları ile birlikte değerlendirildiğinde;
*Kanun koyucu tarafından Basit Yargılama Usulunün suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikte hallerinde uygulanmaması istenmiş olsaydı bu konuda TCK'nın 66/3. maddesinde belirtildiği şekilde açıkça düzenleme yapılması gerekirdi. Kanun koyucunun bu konuyu düzenlememesi aşağıda tarih ve sayıları açıklanan her iki Ceza Genel Kurul Kararında belirtildiği şekilde bilinçli bir tercihtir.
Anayasamızın 38. maddesinde " Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" şeklinde de ifade edilen evrensel nitelikteki "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi
5237 sayılı TCK'nın 2. maddesinde "(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz" olarak belirtilmiştir.
Zamanaşımı ile ilgili olarak TCK'nın 66/3. maddesinde "Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulur" şeklinde belirtilerek açıkça düzenleme yapılmıştır.
*Basit Yargılama Usulu Sanığın lehine bir düzenlemedir. 5271 sayılı CMK'nın 251/3. maddesinde "mahkumiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir" şeklinde düzenlenmiştir. Basit Yargılama Usulunun uygulanmaması sanığın aleyhine sonuç doğuracaktır.
Basit Yargılama Usulunü düzenleyen 5271 sayılı CMK'nın 251 ve 252. maddelerinde 5237 sayılı TCK'nın 66/3. maddesinde yapılan düzenlemeye benzer bir düzenlemenin olmaması nedeniyle sanığın aleyhine yorum yapılarak kıyas yoluyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikteki hallerinden basit yargılama usulunün uygulanmaması Anayasamızın 38. maddesinde belirtilen evrensel nitelikteki "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesine
5237 sayılı TCK'nın 2. maddesinde belirtilen "(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz" ilkelerine apaçık aykırılık teşkil edecektir.
Ayrıca basit yargılama usulunun uygulanmaması Anayasamızın 36/1. maddesinde düzenlenen "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir"
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesinin 6/1. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" denilerek teminat altına alınan sanığın adil yargılanma hakkını da ihlal edecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da bu konuda aşağıda tarih ve sayıları belirlenen kararlarında açıklandığı üzere; Müdafii belirlemede suçun ağırlaştırıcı nitelikteki hallerinin belirlenmesinde 5271 sayılı CMK'nın 150/3. maddesinde TCK'nın 66/3 maddesine benzer bir düzenlemenin olmaması nedeniyle temel cezanın esas alınması gerektiğini kabul etmiştir.
İlgili Ceza Genel Kurulu Kararları;
Ceza Genel Kurulu; 06.12.2016 tarihli 2016/17-939 esas 2016/645 karar sayılı kararında; "5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesinde alt sınır beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada şüpheli veya sanığa müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlandığından, şüpheli veya sanığa zorunlu müdafi görevlendirilmesinde temel cezanın gözetilmesi gerekli olup, hapis cezasının belirli bir oranda artırılmasını öngören nitelikli haller dikkate alınmayacaktır. Kanun koyucunun iradesinin, alt sınırı beş yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, cezada belirli bir oranda artırım öngören nitelikli halerin de bu madde kapsamında dikkate alınması gerektiği yönünde olması halinde, bu hususu açıkça düzenleyeceği kuşkusuzdur. Nitekim, kanun koyucu TCK’nın 66/3. maddesinde, dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerin göz önüne alınması gerektiğini açıkça hüküm altına almıştır.
Bununla birlikte, 5237 sayılı TCK’nda suçun nitelikli hali için, beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bağımsız bir yaptırımın öngörüldüğü veya hapis cezasının beş yıldan fazla olacak şekilde “...az olamaz” ibaresiyle temel cezanın yeniden belirlendiği durumlarda şüpheli veya sanığa CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca zorunlu müdafii görevlendirilmesi gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Öte yandan bu kabul 5271 sayılı CMK’nın 149/1. maddesindeki “Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamısnda bir veya birden fazla müdafiinin yardımından yararlanabilir; kanuni temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.” ve aynı kanunun 150/1. maddesindeki “Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafii görevlendirilir.” şeklindeki düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda, şüpheli veya sanığın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu da doğurmayacaktır.
Bu itibarla, savunmasını bizzat yapacağını beyan eden ve kendisine müdafi atanması talebinde bulunmayan sanığın, gece vakti işlediği iddia olunan, herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte, kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçu için 5237 sayılı TCK’nın 6545 sayılı Kanun’un 62. maddesyle değişik 142/2-h maddesinde temel cezanın alt sınırının beş yıl hapis olarak öngörülmesi ve cezanın belirli bir oranda artırılmasına ilişkin TCK’nın 143. maddesinde düzenlenen nitelikli hali, 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca zorunlu müdafi görevlendirilmesinde esas alınması gereken hapis cezasının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı cihetle, yerel mahkemece sanığa zorunlu müdafii görevlendirmeksizin yargılamaya devam edilip hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir." şeklinde belirtildiği,
Ceza Genel Kurulu; ... tarihli 2018/16-27 esas ve 2020/498 karar sayılı kararında; "Silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla hakkında kamu davası aıçılan sanık ...’nin cezalandırılması talep edilen TCK’nın 314/2. maddesinde temel hapis cezasının beş yıl olarak belirlenmesi; 3713 sayılı Kanun’un 5. maddesinin ise temel hapis cezasının artırılmasına dair düzenleme içermesi; CMK’nın 150/3. maddesinde de alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada şüpheli veya sanığa müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğunun hükme bağlanması; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun şüpheli veya sanığa zorunlu müdafi görevlendirilmesinde temel cezanın gözetilmesi gerektiğine dair 06/12/2016 tarihli ve 939-465 sayılı kararında da açıklandığı üzere, dava zamanaşımının düzenlendiği TCK’nın 66/3. maddesinde suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerinin göz önüne alınması gerektiğini açıkça belirten kanun koyucunun, alt sınırı beş yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda zorunlu müdafiliği düzenlerken, cezada belirli bir oranda artırım öngören nitelikli hallerin de madde kapsamında dikkate alınması gerektiğine dair bilinçli bir tercihte bulunmasına rağmen bu madde kapsamında herhangi bir düzenleme yapmamış olması ve ayrıca zorunlu müdafilik gerektiren haller ile talep halinde baro tarafından ihtiyarı müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğuna ilişkin CMK’nın 150/1. maddesindeki düzenleme de dikkate alındığında; müdafi talebinde bulunmayıp savunmasını bizzat yapacağını beyan eden sanığa atılı silahlı terör örgötüne üye olma suçu için öngörülen ceza miktarına göre CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca müdafi atanmasının zorunlu olmadığı kabul edilmelidir." şeklinde belirtildiği
Somut olay incelendiğinde de; Sanığın söylediği belirtilen sözlerin hakaret ve tehdit suçunu oluşturduğu belirlenerek iddianamenin tanzim edildiği 23/10/2015 tarihli karar ile de iddianamede belirtildiği şekilde TCK'nın 125/1, 125/3-a, 125/4, 62, 53, 58 ve 106/1-1, 62, 53, 58. maddeleri uyarınca hapis cezası verildiği, bu nedenle söz konusu hakaret ve tehdit suçlarının temyize geldiği, temyiz neticesinde Yargıtay ...Ceza Dairesi tarafından 2015/575 esas, 2015/904 karar, 19/01/2022 tarihli oy çokluğu ile verilen karar ile de hakaret suçunun nitelikli hali olan TCK'nın 125/1-4. maddesindeki hakaret suçunun aleniyet unsurunun gerçekleşmesi nedeni ile basit yargılama usulunün uygulanmadığı, oysa basit yargılama usulunün uygulanmasında ilgili Ceza Genel Kurulu kararları ve yukarıda belirtilen bütün açıklamalar gözetildiğinde hakaret suçundan dolayı basit yargılama usulunün uygulanmasında temel cezanın esas alınması gerektiği bu haliyle de hakaret suçununun nitelikli hali olan aleniyet unsurunun olayda gerçekleşmesi basit yargılama usulunun uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
SONUÇ:
Yukarıdaki açıklamalar ışığında Anayasamızın 38, 36, 5237 sayılı TCK'nın 2. maddesi Avurpa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi 5271 sayılı CMK'nın 251 ve 252. maddeleri ile yukarıda paylaşılan Ceza Genel Kurulu kararları ve açıklamalar ışığında basit yargılama usulunün uygulanmasında kanunda belirtilen temel cezanın esas alınması gerektiği suçun nitelikli hallerinin dikkate alınamayacağı, yerel mahkeme kararının basit yargılama usulu yapılması gerektiği gerekçesiyle BOZULMASINA, karar verilmesi gerekirken ONANMASINA, karşıyım.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.